İçeriğe geç

Yalnız Gezerin Düşlemleri Kitap Alıntıları – Jean-Jacques Rousseau

Jean-Jacques Rousseau kitaplarından Yalnız Gezerin Düşlemleri kitap alıntıları sizlerle…

Yalnız Gezerin Düşlemleri Kitap Alıntıları

Yalnızlığı seviyorsam buna şaşmak mı gerekir?
Yaşama ruhu bende derece derece sönüyor.
İnsanın özgürlüğü ; istediği her şeyi yapabilmesinde değil , istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.
Özgürlüğün, insanın canının istediğini yapması demek olduğuna hiçbir zaman inanmadım. Özgürlük daha çok, yapmak istemediğini yapmamaktır
Ama ne yaparlarsa yapsınlar, bu yılgınlık nefret derecesini bulamaz. Beni egemenlikleri altına almak için benim egemenliğim altına nasıl girdiklerini düşündüğüm zaman, insanlara gerçekten acıyorum
Özgürlüğün, insanın canının istediğini yapması demek olduğuna hiçbir zaman inanmadım. Özgürlük daha çok, yapmak istemediğini yapmamaktır
Beni görme tarzlarından üzüntüye kapılmam yanlıştı: Buna hiç aldırış etmemeliydim, çünkü onların gördükleri ben değildim
Çünkü devamlı meşgul olan, devamlı koşuşturan, bu hırslı insanlar başkalarının özgür olmasından nefret ederler
Bu garip duruma düşeli on beş yıldan çok geçtiği halde, yine de düş gibi geliyor. Hala sindirim güçlüğü çektiğimi, kötü uyuduğumu ve uyanınca dostlarıma yine kavuşacağımı sanıyorum. Evet, hiç kuşkusuz, ayrımına varmadan uyanıklıktan uykuya, daha doğrusu yaşamdan ölüme geçmiş
olacağım.
İşte, yeryüzünde yalnızım; kendimle baş başayım; artık ne
kardeşim var, ne benzerim, ne de dostum.
en berbat yalnızlık bile, ihanet ve nefretle beslenen kötü insanlardan meydana gelmiş bir toplumdan daha tercih edilebilir bir durumdur.
Sevmek için kendimi dinlemeye ihtiyacım var.
Yeryüzünde yetmiş yıl geçirdim ancak sadece yedisini yaşadım.
Kalbe bedenden daha iyi muamele edildikçe, ufak tefek sıkıntılara kolayca katlanılır.
Kalıcı bir durum olan mutluluk, yeryüzündeki insanlar için yaratılmamış gibidir.
Mutsuzluk, hiç şüphesiz en büyük öğretmendir; ancak bu öğretmen, dersini pek pahalıya satar ve yararı da harcanan miktara değmez.
Bu dünyada her şey, kararsızlığı gösterir. Çevremizde her şey değişir. Kendimiz
de değişiriz ve kimse bugün sevdiğini yarın da seveceğinden emin olamaz.
Böylece, mutluluğu bulmaya gücünün yetmeyeceğini hissedip onu insanlar arasında aramayı kesen ateşli hayal gücüm, tıpkı yabancı bir toprakta henüz başlamakta olan hayatımdan kaçar gibi zıpladı ve mola verebileceğim sakin bir yere kondu.
Çocukluğumdan şimdiye, dünyanın karmaşasına atıldığımdan beri, yaşamak için yaratılmadığımı ve asla kalbimin ihtiyacını hissettiği duruma gelemeyeceğimi deneyimler sayesinde öğrendim.
Bu dünyada benim için umut edebileceğim ya da korkacağım hiçbir şey kalmadı ve işte uçurumun dibinde rahatım, zavallı talihsiz bir ölümlü, ancak Tanrı’nın kendisi gibi hissiz.
Uyuşuk bir isteksizlik bütün yeteneklerimi güçsüzleştiriyor, yaşamın ruhu derece derece üzerime kapanıyor; ruhum o harap kabuğunun dışına güçlükle fırlayıp gider oldu
Teselliyi, umudu ve sakinliği ancak kendimde bulduğum için, ölene dek yalnızım.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Benim için yeryüzünde her şey bitti. Artık bana burada ne iyilik edebilirler, ne de kötülük. Bu dünyada umacağım ya da korkacağım şey kalmadı. Uçurumun dibinde sakin ve rahatım, talihsiz bir ölümlü kadar zavallı ve Tanrının kendisi gibi yılmaz.
Bu dünyada umacağım ya da korkacağım şey kalmadı; uçurumun dibinde rahatım; mutsuz bir ölümlü ve Tanrı’nın kendisi gibi duygusuz.
“Ben bu dünyada ne suç işledim?” diye kendi kendime soruyordum. Yaşamak için doğmuştum, yaşamadan ölüyorum.
İnsanın kendisinin ya da başkasının çıkarı için yalan söylemesi, sahtekârlıktır; zarar vermek, ara bozmak için söylenen yalansa, yalanların en bayağısıdır.
Artık bana burada ne iyilik edebilirler ne de kötülük. Bu dünyada umacağım ya da korkacağım şey kalmadı; uçurumun dibinde rahatım; mutsuz bir ölümlü ve Tanrı’nın kendisi gibi duygusuz. Bundan böyle benim dışımda olan her şey bana yabancıdır.
“ben bu dünyada ne suç işledim?” diye kendi kendime soruyordum. yaşamak için doğmuştum, yaşamadan ölüyorum.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yeryüzünde benim için her şey bitti, artık burada bana ne iyilik edebilirler ne de kötülük. bu dünyada umucağım ya da korkucağım şey kalmadı. uçurumun dibinde rahatım. mutsuz bir ölümlü ve tanrının kendisi gibi, duygusuz.
İyi aramasını bilsek sebebini kalbimizde bulamayacağımız hemen hiç bir istemdışı davranışımız yoktur.
“ben bu dünyada ne suç işledim?” diye kendi kendime soruyordum. yaşamak için doğmuştum, yaşamadan ölüyorum.
Kendimi bir zevkten mahrum etmeyi, onların mutluluğunu engellemekten daha çok sevdim.
Fakat sabır, ılımlılık, tevekkül, dürüstlük, tarafsız adalet; insanı beraberinde götürebileceği ve ölümün bile değerini düşürmesinden korkmadan, durmadan zenginleştirebileceği bir servettir
Böylesine aptalca bir körlük, böylesine saçma bir engel bütün insanlığı ele geçiremeyecek, diyordum. Bu zırvayı paylaşmayan hisli insanlar var, üçkâğıtçılık ve hainlikten nefret eden adaletli ruhlar var. Arayalım, belki sonunda bir insan bulurum; onu bulursam, allak bullak olurlar. Nafile aradım onu, bulamadım.
Mutsuzluk şüphesiz çok büyük bir öğretmendir, fakat. Bu öğretmen, derslerini pahalıya ödetir ve faydası da parasına değmez
Düş kurmak beni dinlendirir ve eğlendirir; oysa düşünmek beni yorar ve hüzünlendirir. Bazen düşlerim düşüncelerle son bulur. Fakat daha çok düşüncelerim düşlerle sona erer ve bu sırada ruhum, bütün zevkleri aşan bir vecde dalarak, hayal gücünün kanatları üzerin de, tüm evrende dolaşır.
Sahip olduğu güç sayesinde insanüstü biri haline gelen kişi, insana özgü zaaflardan da üstün olmalıdır yoksa sahip olduğu bu aşırı güç onu diğer insanlardan hatta bu güce sahip olmadan önce onlarla eşit olduğu zamanlardaki kendisinden bile aşağıya çeker.
Yeryüzündeki her şey sürekli bir akış halindedir. Hiçbir şey kesin ve kalıcı bir forma girmez ve dış etmenlere bağlı olan duygularımız da ister istemez onlar gibi geçici ve değişken olurlar. Her zaman önümüzde ya da ardımızda duran duygularımız, bize ya artık var olmayan geçmişi hatırlatır ya da hiç gerçekleşmeyecek bir geleceği. Bunlarda kalbin bağlanabileceği dayanıklı hiçbir şey yoktur. Bu nedenledir ki, yeryüzünde yalnızca geçici zevklerle oyalanabiliriz. Daimi bir mutluluğun varlığına inanmıyorum. En büyük mutlulukları yaşarken bile, kalbimizin bize bu anın bir ömür sürmesini isterdim diyebildiği anlar çok nadirdir. Geçmişte kalanı özlememize ve henüz olmamış bir şeyi arzu etmemize neden olup kalbimizi endişe içinde ve bomboş bırakan durumlara nasıl olur da mutluluk diyebiliriz?
İnsanın özgürlüğü ; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.
Kendileri istemeseler de, onları sevebilecektim; sevgimden ancak insan olmaktan çıkmak yoluyla kurtuldular. Acımasız düşmanlarım, bana çektirme konusunda daha başka düzenler düşünürken birini unuttular ki, o da her seferinde yeni bir darbe indirerek acımasızlıklarının etkisini sürekli tazelemekti. Bana ufak bir umut ışığı bırakmak becerisini gösterseydiler, bu umut sayesinde beni hala ellerinde tutar, oyalayabilir, gerçekleşmeyen bekleyişimle beni yeni bir üzüntüye mahkûm edebilirlerdi. Ancak, ellerindeki araçların hepsini birden kullanmadan tükettiler; bana hiçbir şey bırakmamakla kendilerini de her şeyden yoksun ettiler.
Yeryüzünde benim için her şey bitti. Artık bana burda ne iyilik edebilirler, ne de kötülük. Bu dünyada umacağım ya da korkacağım şey kalmadı; uçurumun dibinde rahatım; mutsuz bir ölümlü ve tanrının kendisi gibi duygusuz
“Ben Bu Dünyada Ne Suç İşledim?” Diye Kendi Kendime Soruyordum. Yaşamak İçin Doğmuştum , Yaşamadan Ölüyorum.
Bin türlü zevk beni kendimden uzaklara çeker, yüreğim birçok güzel eğilime kapılır .
Kendimi bütünüyle ruhumla konuşma zevkine bırakayım. O ruh ki, insanların elimden alamayacakları tek şeydir.
“Ben bu dünyada ne suç işledim?” diye kendi kendime soruyordum. Yaşamak için doğmuştum, yaşamadan ölüyorum.
“ben bu dünyada ne suç işledim?” diye kendi kendime soruyordum. yaşamak için doğmuştum, yaşamadan ölüyorum.
Gerçekten ne çıkarsa çıksın, kendi gerçeğimizi
söylemediğimiz için, doğruyu söylemek suçtur
Şu dünyada hiçbir zevk yoktur ki geçici olmasın, sürekli mutluluğun var olduğundan kuşkuluyum.
“Ancak yalnızken kendimi bulurum,bunun dışında çevremin oyuncağıyım.”
Özgürlüğün insanın canını istediğini yapması anlamına geldiğine asla inanmadım.
Özgürlük daha ziyade yapmak istemediğini yapmamaktır
Yaptıkları felsefe başkaları için; kendimin de bir taneye ihtiyacı var.Hala vaktim olduğu sürece, kalan günlerimi yönlendirecek bir kural olması açısından, bütün gücümle onu arayacağım.
Doğarken girdiğimiz kavga alanından ölümle çıkarız.
Kendi ahlaksızlıkları, gururlarının asla affetmeyeceği kabahatimi doğurdu ve durmaksızın nefreti koruyup canlandırdıkları toplum,onlardan daha yatışmış olmayacak.
İnsanlar bana iyi dönseler bile, artık beni bulamayacaklardı.Bana ilham kaynağı oldukları küçümsemeyle, sohbetleri yavan hatta bir yük gibi gelecekti; onlarla yaşarken elde edeceğimden yüz kat daha mutluyum yalnızlığımda.
Yapmak istediğimiz şeyler en çok inanmamız
gerekenlere bağlıdır;
Güzel düşlemler yıkıldı gitti.
Yaşamak için doğmuştum, yaşamadan ölüyorum.
İşte, yeryüzünde yalnızım; kendimle baş başayım; artık ne kardeşim var, ne benzerim, ne de dostum. İnsanların en seveceni, en cana yakını, bu insanlar arasından söz birliğiyle çıkarıldı. Bunlar, düşmanlıklarını hainliğin son sınırına götürerek, duyarlı ruhuma hangi üzüntünün daha çok
dokunabileceğini araştırdılar ve beni kendileriyle birleştiren bağların hepsini kesip attılar. Kendileri istemeseler de, onları sevebilecektim; sevgimden ancak insan olmaktan çıkmak yoluyla kurtuldular. Öyle istediklerine göre, şimdi benim için yabancı, adı sanı bilinmeyen insanlar onlar; birer hiçler!
İnsanın özgürlüğü; istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.
Gençlik, bilgeliği öğrenme; yaşlılık da uygulama dönemidir.
Onun içindir ki
yeryüzünde ancak geçici zevklerle oyalanabiliriz; sürekli
mutluluğun tatlılığına pek inanmam. En derin hazlarımızda bile Şu anın tükenmez olmasını isterim diyebileceğimiz
dakikalar ya var ya yoktur. Öncesinin özlemini ve sonrasının
isteğini çektirip yüreğimizde boşluk ve kaygı bırakan geçici
bir ruh durumuna nasıl mutluluk diyebiliriz ?
Gerçeğin kimseyi
ilgilendirmediği yerde, onun karşıtı olan yanlış da
ilgilendirmez; bundan şu çıkar ki, aynı durumlarda gerçeğin
tersini söyleyerek aldatan, gerçeği söylemeyerek aldatandan
daha çok suçlu değildir; çünkü yararsız gerçekler konusunda
yanılmaktan kötü olan bilmemektir; denizin dibindeki kumun
rengini bilmememle, kumu ak ya da kırmızı sanmam arasında
fark yoktur.
İnsanları, kendilerine rağmen sevebilirdim. Benim sevgimden ancak insanlıklarından vazgeçerek kurtulabildiler.
Öğrene öğrene yaşlanıyorum.
İnsanın özgürlüğü istediği her şeyi yapabilmesinde değil, istemediği hiçbir şeyi yapmak zorunda olmamasındadır.
Mademki, insanların benden çekip alamadıkları tek şey ruhum, öyleyse kendimi onunla konuşmanın zevkine adamalıyım
Mademki, insanların benden çekip alamadıkları tek şey ruhum, öyleyse kendimi onunla konuşmanın zevkine adamalıyım.
“Mademki, insanların benden çekip alamadıkları tek şey ruhum, öyleyse kendimi onunla konuşmanın zevkine adamalıyım.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir