Selim İleri kitaplarından Yağmur Akşamları kitap alıntıları sizlerle…
Yağmur Akşamları Kitap Alıntıları
&“&”
Hayat böyle. Başkasının acısı çabuk unutuluyor.
Sonraları da geçmeyecek uzun akşamlardı, kitaplarla avunduğum. Evde kitaplar. Yollarda da yalnız kalmamak;yanımdan ayırmazdım okuduğum kitabı. Zaten öylece sürdü gitti.
Yazmak zorundayım, yazmam gerek. Dergilerde yayımlansın, kitap olarak basılsın diye değil. Okurlar için değil. Okuyanlar beğensin diye değil. Yaşam bana saçma geliyor. Başkalarının, herkesin yaşamında anlamsızlıktan başka bir şey göremiyorum. Bu saçmalıktan, bu anlamsızlıktan kurtulmam için yazmam gerek.
Tanı, tanı, kendini tanı, işe başla bir kere bu yönden, sonra onu da anlayacaksın.
Rüyalar hayatımın dökümüydü. Biten gençliğimin. Bana öyle geliyordu. Sonra hep iniş, hep düşüş. Önümde, gelecekte.
Anıları sileceksin, anılardan iz kalmayacak! Yaşanmış, noktalanmış her şeyle son bağlarını da koparacak, bir kez daha başlayacaktım.
Bazı anıları silmeye… Ortadan kaldırmaya, yok etmeye çalışıyordum. İmkansızın ardında.
Sönmüş bir şeydi yaşamak. Senin de küçük küçük ışıkların tek tek sönecek.
Sönmüş bir şey hayat. Senin de yıldızların tek tek…
Sönmüş bir şey hayat. Senin de yıldızların tek tek…
Hiçbir zaman kırlangıç halin olmadı. Fakat hatırlamaya katlanamıyorum. Kırlangıçları değil; hayatı.
Yaşadıklarınızı yazarak geçmişi diriltemiyorsunuz. Ama yazıda yaşatmaya çabaladıklarınız, sonra, bazan, yaşanıyor. Sonra yeniden yazmak zorunda kalıyorsunuz.
Sonra birçok yağmur akşamı.Şimdiden sonrası yağmur akşamı. Senin için, benim için."
Bahçe, oğul, Handan Sultan, akşamda bahçe kokusu, bastırdıkça bastıran akşam, insanın insana duyacağı şefkat yok oldu. Ruhum uzaktan seyretti.
Ömür artık burada kesilir. Böylesi daha iyi. Yaşamayı istedikçe kan gördüm, ölüm, çığlık, haykırış, son nefes.
Yaşadım. Neden bitmediğini sordum ömrün. Besbelli daha uzayıp gidecek.
O rüyalar. Çığlıklar işitiyordum. Ölüler. Bu kez, öldürülmüş yaşıtlarımın haykırışlarına, bir zamanlar sevmiş ve yitirmiş olduğum insanların çığlıkları da karışıyordu. Onlar ölmemişler, fakat rüyada, kabusta ölüydüler
Üstelik devir, imkansızlıklar devriydi.
Seslerimiz, çoktan beri, susanların sesi.
Yaşamak, cinayet işlemek ve cinayete kurban gitmek değilse nedir?
Yeryüzünü iki damla gözyaşı gibi gördüm.
Bana öyle geliyordu ki dünyada tek bir kitap vardır,hiçbir zaman noktalanmayacak tek bir kitap.Bütün yazılar,bütün yazdıklarımız o kitaba aittir.
Kaderin insana ödettiği bedel içimi karartır.
Kendi kendimeydim. Kendi kendime konuşuyordum. Yalnız yaşayanlar çoktan iki kişi.
Uydurduğun denize bakıyorsun. Uydurduğun denize güneş yansımış. Güneş yansımaları, altın, gümüş, bakır çalığı yaldızlar serpiştiriyor denize. Uydurduğun denize baktıkça iyileşeceğini sanıyorsun.
Saplantılar yine yakama yapışıyordu: Anıları sileceksin, anılardan iz kalmayacak! Yaşanmış, noktalanmış her şeyle son bağları da koparacak, bir kez daha başlayacaktım.
Ben onda yaşadığımı duyardım, benim için yalnız o vardı."
Sylvie’den şu kısacık alıntı. Buraya geçirmeden defalarca okudum.
Böylesi aşkı biliyorum, aşktan hasta oluşu.
Sylvie’den şu kısacık alıntı. Buraya geçirmeden defalarca okudum.
Böylesi aşkı biliyorum, aşktan hasta oluşu.
Sönmüş bir şeydi yaşamak. Senin de küçük ışıkların tek tek sönecek. Sönmüş bir şey hayat. Senin de yıldızların tek tek.
Ayrılığı, yerinden yurdundan kopartılmayı bilirim, korkunçtur
Bana öyle geliyordu ki, dünyada tek bir kitap vardır, hiçbir zaman noktalanmayacak tek bir kitap. Bütün yazılar, bütün yazdıklarımız o kitaba aittir.
Kendi kendimeydim. Kendi kendime konuşuyordum. Yalnız yaşayanlar çoktan iki kişi.
Asabım realiteye tahammül edemiyor diye mırıldanıyorsunuz.
Hiçbir zaman kırlangıç halim olmadı.Fakat hatırlamaya katlanamıyorum.Kırlangıçları değil ;hayatı.
Yaşadıklarınızı yazarak geçmişi diriltemiyorsunuz.
“Kendi kendimeydim. Kendi kendime konuşuyordum. Yalnız yaşayanlar çoktan iki kişi.”
Ayrılığı, yerinden yurdundan kopartılmayı bilirim, korkunçtur