Stefan Zweig kitaplarından Yad Qadının Məktubu kitap alıntıları sizlerle…
Yad Qadının Məktubu Kitap Alıntıları
” çünkü yaş günü, insanın kendi üzerinde düşündüğü bir gündür ”
”Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için? ”
”Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur. ”
” ama bir tabutun üstündeki çiçeklerin ne anlamı olabilir ki? ”
” çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytuluklardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz ”
“ Bana hep yabancı kalan , anlamsız biçimde etrafımda uğuldayan bu şehir , ancak şimdi yaşamaya başlamıştı “
“Bütün dünya , sadece sen varsın diye anlam kazanıyordu . “
Adını söyleyemezdim: daha o an’da, o tek an’da adın benim için kutsal bir şey, bana ait bir sır oluvermişti.
Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Beni sevdiler…
Sen hariç, sen hariç sevgilim!
Sen hariç, sen hariç sevgilim!
Sen hayatımda hatırı sayılır tek konuydun.
İçimde kök salıp büyüyen ne varsa senden başkası değildi; tek yakın arkadaşım senin hayalindi.
Sen sanki bir bedende yaşayan iki adamsın: Biri sıcakkanlı, hayatı hafife alan, oyun ve maceradan haz alan bir adam, diğeri ise sanatını acımasız bir ciddiyetle icra eden, sorumluluk bilincine ulaşmış, son derece iyi okumuş ve yüksek tahsilli bir adam.
,yalnızca Tanrı’yı, yalnızca bu acıyı onca anlamsız kılmış olan Tanrı’yı suçluyorum,
Yalvarırım, bana sadece bir çeyrek saat ayırmaktan yorulma. Ben seni tüm ömrüm boyunca sevmekten hiç yorulmadım.
Sözlerim seni korkutmasın sakın. Bu ölü kadın artık hiçbir şey istemiyor; ne sevgi ne acınma ne de bir teselli…
Kimsenin mutluluğu bir başkasının elinde değildir.Herkes kendi hayatını,hüzünlerini, mutluluğunu ölene dek kendi sırtında taşıdır.
Ne olursa olsun zaman her şeyin üstesinden geliyor, yaşlılığında tüm duyguları boşa çıkaracak özel bir gücü var. İnsan ölümün yaklaştığını hissediyor, ölümün gölgesi yolunuzun üzerine kap kara düşüyor, işte o zaman her şeyin rengi artık o kadar canlı olmuyor ve insanın içini o kadar çok yakmıyor ve tehlikeli gücünden çok şey kaybediyor
Beni unuttun.
Sözlerimden korkma; ölü bir insanın beklentisi olmaz; ne aşk, ne merhamet ne de avuntu dilenir
Bir tabutun üstündeki çiçeklerin ne anlamı olabilir ki? Beni teselli edecekler ve birtakım sözcükler söyleyecekler, sözcükler, sözcükler; fakat ne yardımı dokunabilir ki sözcüklerin bana?
Ancak artık kadere boyun eğmiş olanlar, hakiki anlamda bilen kişilerdir.
Dünyada yoksul insanın hep ezilen, aşağılanan, kurban edilen insan olduğunu biliyordum.
“Ama yolculuklardan geri dönülür.” “Evet,” diye cevap verdim, “geri dönülür, ama o zaman zaten artık unutulmuştur.”
İçim rahat ölüyorum, çünkü sen o ölümü uzaktan hissedemezsin.
Sen, bir tek sen beni unuttun. Sen, bir tek sen beni hiçbir zaman tanımadın.
Eğer ölüyorum diye üzülseydin, ölmezdim
Bütün bunları şimdi bile neredeyse gözlerim yaşarmadan düşünemiyorum ve artık gözyaşım da hiç kalmadı
Yeryüzünde hiçbir şey kuytulardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz.
Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.
Bu çeyrek saat yüzünden yorulma, çünkü ben seni bir hayat boyunca sevmekten yorulmadım.
Çünkü acı, gidenin değil kalanın hikayesidir. Ve hikayeler kalanlara aittir..
Ancak artık kadere boyun eğmiş olanlar, hakiki anlamda bilen kişilerdir.
Sen hayallerin peşinden koşarken, hayatın sessizce senden aldıklarıdır kader.
Ölmüş olan biri artık hiçbir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez.
O zamana kadar bana onca yabancı kalmış, onca anlamsız bir biçimde yanımdan geçip gitmiş olan şehir, işte ancak şimdi yaşamaya başlamıştı, ben de ancak şimdi yeniden yaşıyordum, çünkü senin, sonsuz rüyamın artık yakınımda olduğunu seziyordum.
Sana, beni asla tanımamış olan sana
Eğer ölüyorum diye üzülseydin, ölmezdim
Ben sadece sana inanıyorum, sadece seni seviyorum ve sadece sende birazcık daha yaşamak istiyorum…
“Sana, beni asla tanımamış olan sana,”
Ölmüş olan biri artık hiçbir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez.
Ben sana bütün hayatımı, hakiki anlamda ilk defa seni tanıdığım gün başlamış olan o hayatı anlatmak istiyorum. Ondan önce yalnızca bulanık ve karışık bir şeyler vardı, hatırlama çabalarıyla asla derinine inilemeyen bir şeyler, belki toz tutmuş, örümcek ağlarıyla örülmüş, karanlık yüreğimde hiçbirinin bilgisi bulunmayan nesnelerle ve insanlarla dolu herhangi bir mahzen.
Sevgilim, dinle, senden rica ediyorum Bu, benim senden ilk ve son ricam Benim hatırım için yap bunu, her yaş gününde –çünkü yaş günü, insanın kendi üzerinde düşündüğü bir gündür– güller al ve onları vazoya koy.
Sana beni asla tanımayan sana
“ … dizginlenmiş olan ve sabırsızca iki de bir fokurdayan benliğimi senin önüne sermiştim “
“ Aşkla bir oyuncakmış gibi oynarlar,
İlk sigaralarını içen delikanlılar gibi ,
onunla havalarını atarlar. “
İlk sigaralarını içen delikanlılar gibi ,
onunla havalarını atarlar. “
benim için her şey,ancak seninle ilintili olduğu ölçüde vardı, hayatımdakilerin hepsi ancak seninle bağıntılı olduğu ölçüde anlamlıydı..
Beni dinleyeceğin bu çeyrek saat yüzünden yorulma, çünkü ben seni bütün bir hayat boyunca sevmekten yorulmadım.
“.. beni dinleyeceğin bir çeyrek saat için yorulma,
zira ben seni hayatım boyunca sevmiş olmaktan hiç yorulmadım.”
zira ben seni hayatım boyunca sevmiş olmaktan hiç yorulmadım.”
Ben bütün o zaman boyunca yalnızca sende yaşadım. Bütün kitaplarını satın aldım; adının gazetede çıktığı günler benim için hep birer bayram günüydü
Kim bu adam? Diye sormuştu arkadaşım. Ona hemen cevap veremedim. Adını söylemem olanaksızdı: daha o anda, o tek anda adın benim için kutsal bir şey, bana ait bir sır oluvermişti
Yalnızca seninle konuşmak istiyorum. Sana ilk defa herşeyi söylemek istiyorum; bütün hayatımı bilmelisin, o hayat ki, hep senindi ve sen onu asla bilmedin
Şimdi artık benim için yalnız sen varsın dünyada, yalnızca sen, benimle ilgili hicbirsey bilmeyen sen, bu arada hiçbir şeyden haberi olmayanı oynayan veya her şeyi ve herkesi alaya alan sen
Sessizlik her yeri kaplamıştı. Sessiz düşüncelerde konuşmaya başlayan çok hüzünlü bir sessizlikti bu…
sadece yalnızlık çeken çocuklar tutkularını bütünüyle, dağılmaksızın koruyabilirler.
Bu çeyrek saat yüzünden yorulma, çünkü ben seni bir hayat boyunca sevmekten yorulmadım
Ve insanların arasında yalnız olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.
çünkü yeryüzünde hiçbir şey kuytulardaki bir çocuğun fark edilmeyen sevgisiyle karşılaştırılamaz
Bütün bunları şimdi bile neredeyse gözlerim yaşarmadan düşünemiyorum ve artık gözyaşım da hiç kalmadı
Ama bir tabutun üstündeki çiçeklerin ne anlamı olabilir ki?
Sen, bir tek sen beni unuttun. Sen, bir tek sen beni hiçbir zaman tanımadın.
Kimdim ki ben senin gözünde? Yüzlercesi arasından sadece birisi, sonrasız sürüp giden bir zincirde tek bir serüven halkası
Sadece seninle ilgili olan şeyleri gerçek kabul ediyordum, varlığım da seninle bağlı olduğu sürece anlam kazanıyordu.
Ruhumda parçalanan, dağılıp bölünen ne varsa, sıkışmış, tedirgin ve fışkırmak isteyen tüm duygularımı sana teslim ettim.
Çünkü sen, sadece kolay olanı, oyunsu olanı ve ciddiyeti olmayanı seversin, bir kadere müdahale etmekten korkarsın.
Ve insanların arasında yalnız
olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.
olmaktan daha korkunç bir şey yoktur.
Kimdim ki ben senin gözünde? Yüzlercesi arasından sadece birisi, sonrasız sürüp giden bir zincirde tek bir serüven halkası
Benim varoluşumdaki her şey ancak seninle bağlantılı olduğu müddetçe anlam kazanıyordu.
bir tabutun üstündeki çiçeklerin ne anlamı olabilir ki?
..yetişkin bir kadının arzulu ama bilinçaltında hep beklentide olan aşkı ile karşılaştırılamaz.
Çünkü Acı , Gidenin Değil Kalanın Hikayesidir.
Ve Hikayeler Kalanlara Aittir.
Ve Hikayeler Kalanlara Aittir.
Adam, duyguya ait hatıraların varlığını hissediyor, ama onları yine de hatırlayamıyordu.