İçeriğe geç

Ya / Ya Da Kitap Alıntıları – Soren Kierkegaard

Soren Kierkegaard kitaplarından Ya / Ya Da kitap alıntıları sizlerle…

Ya / Ya Da Kitap Alıntıları

.
Gözlerimi açtım ve gerçek dünyayı gördüm ve gülmeye başladım ve o zamandan beri durmadım.

Zaman geçiyor, hayat bir nehir falan filan derler ya. Ben bunu duyumsayamıyorum, zaman hareketsiz duruyor ve ben de onunla beraber duruyorum. Ortaya attığım bütün planlar gerisingeri üzerine savruluyor, yere tüküreyim diyorum, kendi suratıma tükürüyorum.
Kimseye karşı katı kalpli olmadım ama daima, özellikle derinden mütehassis olduğum zamanlarda kendime, kalbim her türlü duyguya kapalı ve yabancıymış süsü verdim. Başkalarının iyi yürekliliği için göklere çıkarıldığını duyunca; derin, zengin hisleri için sevildiklerini görünce gülüyorum zira insanlardan hazzetmiyorum ve hıncımı alıyorum. Soğukluğum ve kalpsizliğim için bana lanet edildiğini, benden tiksinildiğini, nefret edildiğini görünce gülüyorum; o zaman öfkem tatmin oluyor. Ama ola ki insanlar beni haksız çıkarabilseydi bana gerçekten haksızlık yaptırabilseydi, evet, o zaman kaybederdim.
Anıların içine sindiği her şey iki misli gibi görünür.
Küçük beyinler küçük şeylerle eğlenir.
Çaresizliği onu kovalarken dehşet içinde arar da arar. Bir giriş bulur ve her defasında tekrar tekrar kendi içine yönelir.
Bu yaradılışta bir sürü insan yok mu? Başkalarına gösterdiklerinin haricinde hiç bir şeye sahip olmayanlar. Sadece yüzeyi idrak edebilenler, özü değil.
Dünyada çok sessiz bi şekilde gerceklesebilicek en büyük tehlike;kişinin, sanki daha önce hiç olmamışcasına ,kendini kaybetmesidir. Başka hiçbir kayıp bu kadar sessiz sedasız gerçekleşmez;diğer her kayıp-kol ,bacak, para,eş,vs-muhakkak farkedilir
İnsanlar kendilerini,öznel hakikatlerini ve içselliklerini unutarak yaşıyorlardı
Insnalarin kendileri hakkında düşünmemeyi seçtikleri, onlar için hakikat olan hakikati keşfetmek yerine hayatlarını rahatca düzene sokan dışarıdan dışarıdan verili hakikatleri tercih ettiklerini gözlemlemişti
Bireyin tutkusunu ateşlemedigi sürece, hakikat sahtedir
Varoluş, inansin kendi olması yönündeki daimi çabasıdır
Asıl mesele, benim için hakiki olan bir hakikat bulmaktır
Aşk,ancak karşı taraftan gelen bir dirençle güzeldir. Kavuşuldugunda ve tamamen teslim olunduğunda aşk alışkanlığa, güçsüzlüğe ve bağlılığa dönüşür, heyacanını yitirip sıkıcılaşır
İmanın,felsefi kavramlar vasıtasıyla rasyonel bir biçimde temellendirilmesini ve felsefi bir siteme kaydedilmesini reddediyordu
Varoluş, sadece düşünceden müteşekkil olamazdı
Ruhunun karanlığını paylaşmaktan çekiniyor, genç kadının hayatını cehenneme çevirmekten korkuyordu.sevdigi ve acı çekmesini istemediği için ondan ayrılması gerektiğini düşünüyordu
Şu hayatta nasıl varolmalı
Kahramanımız hala olduğu yerdedir.
Şayet çalışmaya gerek olmaması varoluşun bir mükemmelliği olsaydı, o zaman bunu yapması gerekmeyenin hayatı en mükemmeli olurdu.
Varmak için çabalayacağı amaca birey yalnızca kendi içinde sahiptir.
Benim hayatım hiçbir zaman, tüm varoluşu kaotikçe altüst etmeye özenecek kadar çalkantılı olmadı.
Sevinç geçicidir, der, lakin keder kalıcıdır.
Artık kendime sahibim.
Evet, genç dostum, hayatını tüm samimiyetle farklılıklar da değil evrenselde yaşamaya istek duymamak hayli etik cesaret ister. Çağımızın bu açıdan dürtülmeye ihtiyacı var.
Yüce Tanrı’nın nezdinde hepimiz günahkarız.
Ama her insanın içinde iyiden, insan olmanın en yüce şey olduğunu hissedeceği kadar bir parça da arta kalır.
Sen kendinde derinleştikçe, en önemsiz olanın bile önemini hissedersin ama sonlu anlamda değil, sonsuz anlamda.
Sözü burada kesebilirdim; zira şimdi seni istediğim noktaya getirdim ve çünkü sen şayet kendin istersen oradasındır.
Mutlak olanı seçerim, ve mutlak olan nedir? Sonsuz geçerliliğim içinde kendimdir.
Umutsuzluk kişiliğin şüphesidir.
Umutsuzluğu seç o zaman, zira umutsuzluğun kendisi bir seçim.
(…) Şair varoluşunun karanlıkta yattığı da kesindir.
Sen ölmekte olan birine benziyorsun. Sen her gün ölüyorsun.
Ne var ki ruhları zerre kadar bunalım tanımayan insanlar, ruhları metamorfoza dair hiçbir önseziye sahip olmayan insanlardır.
Arzun için yaşa.
Özgürlük için savaşman bunun içindir, gelecekteki zaman için, ya / ya da için. O, bu dünyada sevdiklerime arkamda bırakmayı amaçladığım hazinedir.
İnsan hayatı gözlemlenirken üzüntü verici olan ne kadar çok insanın hayatını sessiz bir cehennem azabı içinde geçiriyor olmasıdır.
Kişilik seçme işlemi ile kendi içsel sonsuzluğunu açığa vurur ve o suretle kişilik yeniden pekişir.
Hayat bir maskeli balodur. (…) Herkesin maskesini atacağı bir gece vakti geleceğini bilmez misin sen.
Ve her ne kadar hayatım kendi ya / ya da’sını bir ölçüde geride bırakmış olsa dahi, tüm önemini yine de ortaya koyacağı bir çok durum olabildiğini gayet iyi bilirim.
(…) Bu kelimeler benim üzerimde daima yoğun bir etki bırakmıştır ve hala da bırakır.
Bakış açılarımızın, hayatın bir alay saçmalık ve hatayla dolu olmasından külfete girmesine hiç izin veremiyoruz.
Evlilik aşkı düşmanına da zamanda sahiptir, zaferi de zamandadır, sonsuzluğu da zamandadır.
İnsan seninle muhatap olduğunda, daima bir miktar tetikte olmak zorunda.
Niyet teslimiyetin en zengin formudur, onda kaybedilecek olan izlenmez, alıkoyarak kazanılacak olan izlenir.
Dediğim gibi, senin olmak istediğin şey – kader.
Geriye tek bir adım kaldı ama bu tek adım tökezlemek için yeterli.
Her halükarda kadınlar benim için tükenmez bir araştırma konusu ve öyle de kalacak.
Eski devirlerin filozoflarından birinin dediğine göre, insan başından geçen her şeyi olduğu gibi bir yere kaydetseydi, daha ne olduğunu anlamadan filozof olurdu.
İnsan sevince anayolu izlemiyor.
Bütün aşklar sırlarla doludur.
O kendisi ile değil kendinde meşguldü.
Ben keyfine bakmanın insanın yazgısı olduğunu varsayıyorum.
İnsanoğlu dimdik durdu ve dibe vurdu, önce Havva vasıtasıyla, sonra Babil Kulesi’nden.
Kendimi hemen tanırım.
İnsan dilediğini elde edemeyecek kadar talihli değilse de, bari o zaman ilk aşkın tatlılığına sahiptir. Bir çok kereler sevecek kadar talihsizse, bari o zaman her seferi ilk aşktır.
Tensel aşk çatır çatır çiçek açmalı, hisler, aynen şampanya gibi, tüm gücüyle kilitlerini kırmalı.
Tüm gerçeklik fikirde tamam ve hazır olabilir de, vesile olmadan asla gerçek olamaz.
İlham ve vesile birbirinden ayrılamaz bir şekilde birbirine bağlıdır.
Benzer benzerle bilinir.
Arzunun çılgın iştahını duyuyorum ama aynı zamanda, karşı koymanın boşuna olacağı bu arzunun mutlak zaferini de duyuyorum.
(…) İnsan düş gördüğünü ancak uyandığı an fark eder, düş biter.
(…) İnsan ilerlemiyor, ama geriliyor.
Esaslıca gözlemlendiğinde her şey eşit şekilde mükemmeldir.
Bir hayalet gibi gece gündüz içine giremediğim bir şeyin etrafında sinsice dolanıyorum.
Kederim, zirveleri bulutların içinde kalmış sarp dağların tepesindeki kartal yuvasını andıran heybetli bir ortaçağ şatosu.
Denize indirilirken top atışlarıyla selamlanan bir gemi gibi selamlamak isterdim kendimi. 
Asıl haz, haz alınan şeyde değil onu düşünmekte yatıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir