İçeriğe geç

Waliz Bir Kitap Alıntıları – Küçük İskender

Küçük İskender kitaplarından Waliz Bir kitap alıntıları sizlerle…

Waliz Bir Kitap Alıntıları

Sorusunu bilmeyen cevap şıkkı gibiyim.
Yalnızlık, sessizlikten değil boşluktan oluşuyor.
Boş nedir – doldurulmadan kalmasını sağlayacak tüm
koşullara sahip kişi lisanın iktidarını reddedecek.
İşte.
Ben buna ‘huyun omurgası’ ismini verdim:
Davranış ile ruhun acı / karşı acı durumu.
Yeniden anatomi çalışmam gerekiyor
Tıp eğitimim bana şunu öğretti ki: Vücutlar Latince.
Ne zaman istikrarlı bir belayla yüzleşsem veya baş başa
kalsam yapaylığını olgunlaştırarak kalabalığa
karışabilmiş insanlar arasında saadeti aramanın bir zafiyet olduğunu düşünürüm.
100 kişiyi öldürdüler Ankara’da.
Zorlamayın – istesem de sevemeyeceğim insanları.
Birilerinin hayatını bitiren birileri: Böyle bir denklem
yok matematikte.
Evet, çokgen demek poligon.
Siz çokgen içinde ateşli silahlarla, canlı bombalarla
imhayı seçtiyseniz, ben kuşların gözlerinin dibine
çekiliyorum.
Sorusunu bilmeyen cevap şıkkı gibiyim.
Beyin yaklaşık 1300 gramdır.
Kalp yaklaşık 300 gramdır.
Toplam 1600 gramla evrene kafa tutmak eğlenceli olsada saçmadır.
Vücuda takılı kalmış bir hayat, aklın ceset torbasıdır.
Herkes doğup büyüdüğü ülkenin düş kırıklığıdır
Uyursam rüyalar korur beni mutlaka.
Tüm bu gürültünün dışında durmayı nasıl da isterdim?!
Büyük kelimeler arıyorum bazen. Benim içine sığamayacağım kelimeler.
Kendini istikrarlı bir hüzne teslim etmeyenler,
yeryüzünden kurtuluşu gurur meselesi yaparlar.
Yorgunsan da gözlerini kapama.
Güzel şeyler olma ihtimali.
Hayatta kalmanın definesi.
Sakladığım kahraman bendim. Herkes sakladığı kahramanın kendisi olduğunu anlamalı. Utanmamalı, çekinmemeli ondan.
Tanrı veresiye çalışan bir mekanizmadır. Tanrı makinedir. Bozulana kadar taparsın.
Birbirimizi yormakla geçiyor ömrümüz.
Gerçek bir hayatım olduğunda özlemeyi de öğreneceğim.
Zorlamayın — istesem de sevmeyeceğim insanları.
Doğum tarihimi insanlık tarihine dahil etmeyin sakın
Ben gezerken sadece teğet geçtim dünyadan
Birdenbire uzaklaşmak bazen detoks.
Varlığınıza yayılan zehri kim emip tükürebilir?
Kimse.
Vücuda takılı bir hayat, aklın ceset torbasıdır.
Ya salt huzur, ya salt kaos istiyorum. Huzur bedenime, kaos ruhuma randıman kazandırır.
Arzulanan modern cahiliye devrinin girdabı hepimizi bir anda yutar.
Aslında her hayal gücü egzersizi için biraz düzensizliğe ihtiyaç var. Gök ile denizin yer değiştirdiğini düşünmek gibi. Başınızı kaldırdığınızda dalgalar ve derinlik sarhoşluğu, sahile indiğinizde içine gömülebileceğiniz bulutlar
Bazı sözcükler kendi anlamlarına aşina değildir
Bazı fiiller uzak akrabadır mesela kimi aşklarda
Çok özneli bir evde vücudun cümlesiz gizli özne
Ellerin bağlaçtır – durma tutun hemen başka sözcüğe
Bağlan ellerinle – gelecek ve imla tümden bozuk olsa da
Belki de gerçeklerle oyalanmamalı; güzel yalanların yapıcı devrimine sığınıp farklı bir frekansla bağlanılmalı hayata.
İnsan canlıyken sinir sistemine dayalı acı dışında her şeye dayanabiliyor.
İyilik ile sevap arasındaki bağlantı kopsa
darmadumanız.
Birinin dertsiz olmasına katlanamıyoruz. Eğer derdi yoksa kendi derdimizi ona ekliyor ya da başına dert açıyor, başına dert oluyoruz. Huyumuz bu.
Kendi kelimelerine gömülen canlı mı kalabilir, kendi birikimini kendi bataklığına çeviren şey işte.
Herkesin bir diğerine tehdit oluşturduğu bir ülkede yaşıyorum. Güvende olman ancak karşıdakinin öfke kontrol yeteneğine, nefretinin cinsine ve ölçüsüne bağlı.
Boşluk sana var olmanı teklif eder; yalanın mantık üzerindeki rahatlatıcı etkileri hakkında bir şiir okursun.
Olur bunlar. Normaldir.
Gerginlikten kurtulmak için tanrının yerine geçmeli. Bedenin imlasını değiştirmeli. Yoksa herkesi sevme tehlikesiyle karşı karşıyayım.
Derinleşme özlemimi sıradanlaşarak, basitleşerek bastırabiliyorum
Rüya: İnsan denen hayvan hücresinin basit aklının normal işleyişi hakkında ipuçları verir. Renkler, görüntüler, odalar, kişisel, özel, fiiller – ancak hiçbiri birbiriyle fiziksel, zamansal, hacimsel bir düzenek oluşturmaz. Hepsi özerktir ve rüya kurgusu rastlantısaldır. Kısaca akılcılık, akademik düşünce, felsefe rüya karşısında bir safsatadır.
Rüya tetiktir. Merminin olup olmadığıyla ilgilenmez.
Din ve milliyetçilik kuşatması altındaki zihinlerin elinde sadece hayatta kalma güdüsü kaldı artık. Ne olursa olsun yaşamaya devam et. Bütün boşluklara cami, bütün noktalara karakol inşa ederek varlığını sürdür. Tüm bu gürültünün dışında durmayı nasıl da isterdim?! Gezegeni geç ama hızlı tanıdım.
Beyin yaklaşık 1300 gramdır.
Kalp yaklaşık 300 gramdır.
Toplam 1600 gramla evrene kafa tutmak eğlenceli olsa
da saçmadır.
Kendini istikrarlı bir hüzne teslim etmeyenler,
yeryüzünden kurtuluşu gurur meselesi yaparlar.
İnsan ırkı bu düşüncenin yarattığı duyguya yabancıdır
– mevcut ideallerle yetinemediğinde saldırganlaşır ve
dediklerini, savunduklarını haklı çıkartacak her türlü
soytarılığı erdem sayar.
Geceyi iyileştirmeye çalışırsan sahip olduğun gündüz hastalanabilir.
Manevi değerleri yüksek bir big brother ın vur emrine tabi bir yerde mutluluk ona göre ancak vaat edilen sentetik hayal bahçesi.
Anlatmayı da beceremediğimizden susmayı erdem sayıyoruz.
Plan kurabilen her şey tehlikeli. Çünkü sistematik, zamana bağlı, fizibilitesi tamamlanmış olan – hedefe kilitli.
Şimdi kızmıyorum – hemen uzaklaşıyorum.
Gururu ciddiye almamı da doğaya iade ettiğim ruhum engelliyor.
Felsefeden büyük uyuşturucu yok işte.
Uyuşmakla katlanılıyor hayatın zarafetine.
Uzay sana öfkeni geri vermeli ki huzur ile yalnızlık
arasında dolanan gölgenle barış artık.
Siz kardeşsiniz.
Biliyorum; herkes kabahatleri kadar mutlu.
herkes ümitleri kadar mutsuz.
İnsan daima yeryüzünü yanıltıyor.
İnsan daima yeryüzünü daraltıyor.
Sıkışıklık, telaş, panik, birbirini çiğneyerek kaçışmanın
sorumlusu ideolojilerin ve felsefenin sanata teslim
olması ancak susmakla mümkün.
Konuşmayı terk değil.
Konuşmayı öğrenmemek en başından.
Ayak basılmamış değil, el değmemiş noktalara çekil.
Pozisyonunu al ve ruhundan gelecek sesi bekle.
Bugüne kadar neden aramakla geçirdiğim zamanımı
ancak suskunlukla telafi mümkün.
100 kişiyi öldürdüler Ankara’da.
Zorlamayın – istesem de sevmeyeceğim insanları.
Birilerinin hayatını bitiren birileri: Böyle bir denklem yok matematikte.
Evde yine yalnızım. Sanki biraz kâinat var sadece. Bu ıssızlık beni deneyen bir şey. İyi ki kitaplarımla, filmlerimle barışığım.
Merhem sözcüğünden şüphelendiğimi fark ettim. Kim kullansa bu sözcüğü, içim bir tuhaf oluyor: Acı, yara, hatta cılk yara ve şefkat hissediyorum.
Yaşadığı yeri organik bir hücre, kendini de onun çekirdeği sananlar asla gidemeyecek. Sanatçılar da, sanatçı olmayanlar da sınırlarının dışına taşamayacak. Özgürleşmeyi, özgür bırakılmayı güven duygusuyla bir tutanların macerası ne yazık ki buraya kadar.
Onlar waliz’siz.
Onların hatıraları devlet televizyonu belgeselleri tadında. Kişiye özel, başkalarına sıradan gelecek hatıralardan örülmüş bir ömür. Ahlaklı hatıralar toplamı veya.
Gümrükten kolayca geçen valizlerle çıkılmayacak bir yolculuk umut ettim oysa ben.
Edebiyatı bir makam, bir unvan, bir monarşi egosu savaşı sanmakta ısrar edenler edebiyatı başka bir şeyle karıştırıyorlar mutlaka ya da edebiyattan beklentileri farklı. Oysa sanatçı ve yaşadığı toplum aynı evde büyümüştür ve herkes bulduğu ilk delikten, açıktan, çatlaktan, bacadan dışarı çıkmıştır. Dışarı çıkamayanlar ise tıpkı rahimde ölüp anneyi zehirleyen bebek gibi bulunduğu coğrafyaya öfke kusarlar, çevrelerine olumsuzdurlar ve daha da kötüsü kendilerini de sevmeyi beceremezler. Toplum onları unutmak için fırsat kollar.
Evet, doğada bir canlı bir diğer canlıyı öldürüyor.
Ama, doğada bir canlı bir diğer canlıya bir başka canlıyı öldürtmüyor. Mesele bu kadar basit.
Şimdi isterseniz asırlarca tartışın — beni ikna edemezsiniz. Siz öldürmüyor, öldürtüyorsunuz.
Evrimin sonucu gayet açık: Başarısız!
Artık ne haliniz varsa görün! Anlatmayın!
Vücuda takılı kalmış bir hayat, aklın ceset torbasıdır.
Yorgunsan da gözlerini kapama.
Güzel şeyler olma ihtimali.
Hayatta kalmanın definesi.
Çok çalıştım, ödülümü kazandım; ödülüm: Kabuğum.
Herkesin uyuduğu saatlerde bunlarla uğraşıyorum.
Pişman değilim, tam tersine böyle uyum sağlayabiliyorum.
Katlanma stratejisi.
Sıyrılıp uzaklaşma refleksini bağımsızlaştırma etütleri işte.
Teslim olmayı inanç, arzulamayı aşk, içtenliği sanat sayıyoruz. Birbirimizi yormakla geçiyor ömrümüz.
Birbirimizin hamalıyız.
Bu yüzden mutlu olamıyor, mutluluğu bir ikramiye, bir şans gibi görüyoruz.
Erken boşalıyor, orgazm taklidi yapıyoruz.
Şişmanlar zayıflamaya, zayıflar kilo almaya çalışıyor.
Olmayan bir ortak noktada buluşma gayreti ile ölüyoruz.
Bölünmekten korkuyoruz.
Nicel bölünmeye kültür mozaiği diyerek avunuyoruz.
Yalancıyız.
Tek doğrumuz ‘yeter ki nefes alsın’ derken bile ölüsevici kimliğimiz.
Ortadan kalkmamız lazım.
Anlatmayı beceremediğimizden susmayı erdem sayıyoruz.
Bazı toplumlar memeliler gibi çiftleşerek çoğalmaz; sadece benzerlerini üretmek için tek hücreliler gibi bölünerek çoğalırlar.
Teslim olmayı inanç, arzulamayı aşk, içtenliği sanat sayıyoruz. Birbirimizi yormakla geçiyor ömrümüz.
Birbirimizin hamalıyız.
Bu yüzden mutlu olamıyor, mutluluğu bir ikramiye, bir şans gibi görüyoruz. ( )
Ortadan kalkmamız lazım.
Yalnızlık, sessizlikten değil boşluktan oluşuyor.
“Ne zaman istikrarlı bir belayla yüzleşsem veya baş başa kalsam yapaylığını olağanlaştırarak kalabalığa karışabilmiş insanlar arasında saadeti aramanın bir zafiyet olduğunu düşünürüm..”
Evet, doğada bir canlı bir diğer canlıyı öldürüyor.
Ama, doğada bir canlı bir diğer canlıya bir başka canlıyı öldürtmüyor. Mesele bu kadar basit.
Ya aşık olacaksın ya böceklerle savaşacaksın sanıyorsun sen, hayır, öyle değil, sadece böceklerle savaşacaksın, aşk ne haddine diyor birileri.
Saatlerce boşluğa bakarak oturursam, galiba bir-iki saniye dinlenebilirim.
Her vedada işitilmese de illaki bir şarkı çalar.
İnsan kötü bir şey, bunu sonunda anladım.
Zorlamayın – istesem de sevmeyeceğim insanları.
Geceyi iyileştirmeye çalışırsan sahip olduğun gündüz hastalanabilir.
Mikrop kalıcıdır.
Yok olma yeteneği yoktur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir