İçeriğe geç

Vur Emri Kitap Alıntıları – Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç kitaplarından Vur Emri kitap alıntıları sizlerle…

Vur Emri Kitap Alıntıları


Çağımız kökten ekşidi
Yılımız bize yabancı.
Gidip de yorulma çok uzaklara, Sen seni gel benim içimde ara
Şu berbat dünyada delicesine Gülmememiz kötü şeydir Emmoğlu

Neme lazım deyip duramıyorum.
Öfkeler uykumu bölüyor gene.

Yaramız bir değil, elli değil ki
Odun kim? Adam kim? Belli değil ki
Atalar: Ağlatan gülmez” demişler.
Dünya Süleyman’a kalmaz” demişler.
“Kaçan fırsat geri gelmez” demişler.
Sevgimiz, saygımız firelendi ha!..

Gönlümüz gene hoş değil
Sevabı, günahı ayırmış Rabb’ım;
Ölçüdür gözlerim, tartıdır aklım.
Yalana, riyaya dayanmaz sabrım;
Hâksıza sövenin dili cennetlik.
Sabırdır korkunun adı;
Bozuldu her şeyin tadı.
Huzurda huzur kalmadı,
Dert tomar tomar oldu ha!

Gittikçe her yüke alışıyoruz.
Ağlanacak yerde gülüşüyoruz.

Daldı neden sonra garsonu gördü,
Çay dedi, yutkundu, eğdi başını.

Bitti, doğduğum gün başlayan savaş,
Kâinat benimle beraber öldü

Koştum hâkikat ardına,
Yandım ayrılık derdine.

Ayağım aklıma uymaz..
Gövdem garip, başım garip.

Ben kendime gurbet oldum;
İçim garip, dışım garip.

Kattım geceyi gündüze;
Uykum garip, düşüm garip.

Hâkikat nuruna âşıksın gönül.

Gene yanar oldu bağrımın başı;
Nasıl söner bu sevginin ateşi?
Umudu yoksula bol verir Hûda;
Bin tohuma can var bir damla suda.
Gerek uyanık ol, gerek uykuda,
Benden bakıp seni görmek ne güzel.
Akar bir oluktan beş dağın karı,
Demişler adına hasret pınarı
Şu mezarı gölgeleyen çınarı
Kimin için kimler dikti bu yola?

Yazacak dertler çok ama,
– Hele dursun.
Düzen böyle bu gemide;
Eskiler yiter yenide.
Beni değil, sen seni de,
Unutursun Mihriban’ım.
Yıllar sineye yaslanır;
Hatıraların paslanır.
Bu deli gönlün uslanır

Ayrılıktan zor belleme ölümü,
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.

Ya Rab, bu hasrete can dayanmıyor;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Umudum her zaman bâkidir amma,
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Ben: Hayâl peşinde çarıksız taban
Ömür boyu yalnız kalmayı isteyebilecek kadar incindim..

Sevgi bir kitaptır gönül masanda;
Okusan da olur, okumasan da

Ahirete gider kalpteki yara
• • •

Gidip de yorulma çok uzaklara,
Sen-seni gel benim içimde ara

Cahili iknaya bulunmaz imkân;
Kötü, zaman değil; mekândır, mekân

Böyledir, değişmez dünya düzeni
Biri yapar, biri yıkar, unutma!

Yiğide ar değil bahtın kazası,
Hakk’a teslim olacaksın, tamam mı?
Anlatacak hâller çoktur..
.
.
.
Söz çok amma söyleyemem

Kara çıkar ak’ı derin eşince;
Gece uzun, uyku yoğun, düş ince..
Bir derdim var, yer götürmez düşünce

Yaşarım, duyarım, tarif edemem;
Düşüncem var söze sığmaz, ölürüm.

Kör müyüz, sağır mıyız; Rahmet-i Rahman mı yok?
Yoksa yol gösterecek Hazret-i Kur’an mı yok?
Alev sardı âlemi, uyanmayın daha siz;
Altta döşek yanıyor, üstte yorgan yanıyor.
Beşikler Besmelesiz, mezarlar Fatihasız,
Doğan insan yanıyor, ölen insan yanıyor.

Bu hududu kimler çizmiş gönlüme
Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.
Biz ah ettik, onlar düğün ettiler
Derdimizi dünden yeğin ettiler.
Bizi sürü sanıp yığın ettiler.
Yol bulup bir yana kaçamaz olduk.
Ak yollara kara çadır kurdular.
Ne dediysek, kötüsüne yordular.
Ağzımıza kara kilit vurdular.
Dertliyiz, kimseye açamaz olduk.
Gene yanar oldu bağrımın başı;
Nasıl söner bu sevginin ateşi?
Aşk deyince anlattığı her şeydir;
Öldürdükçe tadı gelen bir şeydir
Azrail’e can vermesi zor şeydir;
Sen istersen sana vermek ne güzel.
Gel diye yanına çağırsan beni.
Bırakıp bir yana gamı, kederi,
Doya doya seni sarmak ne güzel.
Benden bakıp seni görmek ne güzel.
Aşkın mayasını senden alıp da,
Şekillendim sevda denen kalıpta.
Evinizin kapısını çalıp da,
İlk çıkandan seni sormak ne güzel.
Gidip de yorulma çok uzaklara,
Sen-seni gel benim içimde ara
Hırsıza hırsız diyemem,
kaygusuz ekmek yiyemem
söz çok ama söyleyemem…
Kanım Öksüz, etim Öksüz;
vatanım, milletin Öksüz
Var dan öte Yok ta bile,
Ben hep seni düşünürüm.
Aşktan yana söz duyunca,
Ben hep seni düşünürüm.
Uçsuz hayaller boyunca,
Ben hep seni düşünürüm.
Bıraktım öfkeyi, kini .
Oldum bir rahmet ekini.
Seni sevmenin zevkini
Tattım, sana geliyorum.
Aşk tokmağı değdi örse;
Durmam gayri dünya dursa.
Dünden kalma neyim varsa,
Sattım, sana geliyorum.
Gözüm yaşlı, gönlüm garip..
Yalvarayım, dedim varıp;
Benliği benden çıkarıp
Attım, sana geliyorum.
Durdum ve düşündüm demin;
Baktım, bu yol daha emin.
Ayrılmamaya bin yemin,
Ettim, sana geliyorum.
Bunca yıldır bir hiçliğe
Gittim, sana geliyorum
Yeter artık, döne döne
Bittim, sana geliyorum.
Gönlüm sende, gözüm yollarda durdu;
Saat isyan etti, takvim kudurdu.
Hasret hançerini bağrıma vurdu;
Yüreciğim kanar oldu, gel gayri.
KARAKOÇ’um, kalbim yara, dilim lal
Ömrümün ufkunu sardı bir melâl.
Beslediğim umut, kurduğum hayâl,
İçime ateşler saldı, duydun mu?
Sen: Çamlı dağlarda ağaran şafak
Sen: Duru göllerin nilüferisin.
Sen: Engin ovada sararan başak
Sen: Umut kaynağı, alın terisin.

Sen: Gökte yıldızsın, uykularda düş..
Sen: Yeşil ekinsin, sen beyaz gümüş..
Sen: Mavi denizsin sise bürünmüş
Sen: Sevdâ sırrının düğümlerisin.

Sen: Her güzelliğin canlı sergisi.
Sen: Kalp yarasının emin sargısı..
Sen: Benim dileğim, Hakk’ın vergisi
Sen: Gönlümde saplı aşk hançerisin.

Sen: Koyu gölgesin yaz sıcağında
Sen: Olgun meyvesin dal kucağında.
Sen: Korsun, alevsin aşk ocağında..
Sen: Gadir Allah’ın şaheserisin

Sen: Ben sin, gel gör ki ben sen değilim
Sen: Benim düşüncem, ruhum ve dilim..
Sen: Benim gözlerim, ayağım, elim
Emin ol, sen bana benden berisin.

Ben: Çürük bir gemi aşk denizinde..
Ben: Yağmur damlası dost izinde.
Ben: Yanıp kül oldum aşkın közünde
Ben: Kara sevdanın dert yoldaşıyım.
Bu hududu kimler çizmiş gönlüme
Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.
Aç ekmeği sever, fakir parayı
Ben de seni seviyorum, darılma.
Balıkların suyu sevdiği kadar
Ben de seni seviyorum darılma.
Gidip de yorulma çok uzaklara,
Sen-seni gel benim içimde ara
Umut güneşimin mor bulutlara
Girip girip çıkışında sen varsın.
Hep senin renginde görünür bahar;
Yaprakta yeşilin, gülde kokun var.
Yama yama kalbimdeki yaralar;
Sıra sıra dikişinde sen varsın.
Öz-suyusun hayat denen şişenin;
Nedenisin keder ile neşenin
Sevda cephesinde şehit düşenin
Donuk donuk bakışında sen varsın.
Uyku bizim amma düş bizim değil.
Sevaba sebeptir çekilen çile;
Yoğrulmuş mayamız merhamet ile;
İyilik dileriz düşmana bile
Duada elimiz, Mevlâ’ya gider.
Cahili iknaya bulunmaz imkân
Böyledir, değişmez dünya düzeni
Biri yapar, biri yıkar, unutma!
Sallandık dört mevsim bir dal ucunda;
Değişti şeklimiz el avucunda..
Kalbimizi gövdemizin içinde
Ateş yakıp kavurdular bilmedik.
İnancıma taş atan mezarı
Kazılacak; kazacağım, hele dur!
Bu şehrin ayarsız insanlarından,
Daha dillenmemiş bebek tiksinir.
İletip verseniz pis kanlarından,
Acından kıvranan köpek tiksinir.
Mülkün temeliydi adalet hani?
Bizim hâk temelde saklı mı yâni?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir