İçeriğe geç

Vücut Kitap Alıntıları – Hanif Kureishi

Hanif Kureishi kitaplarından Vücut kitap alıntıları sizlerle…

Vücut Kitap Alıntıları

İnsanların onu hoş karşılama isteğini tüketme konusunda bir dehaydı.
En nihayet, yeryüzündeki en tehlikeli insanlar, sevgisiz kalmış insanlar değil midir?
Ergenlik yıllarındaki meraklı halle insan karşısına bir yol çıktı mı, bakalım nereye gidiyormuş diyerek hemen oraya sapıveriyordu.
Herkesin ona benzediği ama yabancı bir dil konuştuğu bir dünyada yaşıyormuş gibiydi.
Muhtemelen adam dindar biriydi. Ama birini kurtarmak için insanın dindar olmasına gerek yoktu ki. İnsanın, birinin düştüğünü görüp duygularıyla hareket etmesinden başka bir şey değildi bu.
Açıklık dünyayı uzaklaştırıyordu. İnsanın karmaşıklığa ve düzensizliğe gereksinimi vardır. Ufak tefek güçlüklere ve faydalı üzüntülere. O zaman insan kolları sıvayıp çalışmaya başlayabilirdi.
İnsanlar önemlidir. İhtiyaç duydukları her türlü kaynağı kendi içlerinde bulabilirler; bu kaynaklar orada hiçbir işe yaramadan, israf olmayı bekleyerek öylece durur.
Çocukluk bazen böyleydi: nefret ve ısırma, öldürme, tekmeleme arzusu.
Bir erkek, bir şeyleri bilmesi gereken ve bilmesi beklenen kişiydi. Neler olup bittiğini bilen, herkesin hem ayrı ayrı hem de aile olarak nereye doğru gittiğini görebilen kişiydi. Aklını başında tutmak büyük bir sorumluluktu.
Başkalarının beni vakitsizce inandırdığı şeylerin bir kısmını düzeltmem yıllarımı aldı.
Politikacıları biliyordu: onların açığa vuramayacağı şey cahillik, şaşkınlık ve entelektüel bocalamaydı.
Aşk olmadan hayat soğuk bir iklimde sürgün yaşamak gibiydi.
Birinden uzak durmak, onunla kavga etmemek daha kolaydı.
En korkunç insanların en çok nefret ettiğimiz insanlar değil, aklımızı en çok karıştıran insanlar olduğunu anlamıştı.
Mutluluk olanaksız, hatta sakıncalı bir şeydi, insanın dikkatinin hiç gereği yokken dağılıp zor, uzun ve ciddi bir iş olan mutsuzluktan bir başka yöne çevrilmesiyle ortaya çıkan bir yanılsamaydı. O, kendisini bir kefen gibi saran kederden ayrılamazdı.
Sakinleştiricilerin yapacağı en son şey insanları mutlu etmektir.
Babalara iktidarı tattırarak teselli etse de, onları çocuklarından uzak düşüren şey işti.
Bir aileyi yaşatmak başarılı bir işletmeyi yürütmek, ya da bir sanatçı olmak kadar zordu.
İyi başlayıp tatsızlıkla biten bir yemek değildi, baştan tatsız başlayan bir yemekti.
Sevgi söz konusu olunca, hepimiz avına kendini belli etmeden yaklaşan avcılarız.
Elli yaşında bile olsak, anne babamızın mükemmel olmasını bekliyoruz, ama onlar sadece oldukları gibi oluyorlar.
Para ve siyaset dünya işlerinin motorudur.
Bir kadının zihninde kalıcı bir nesne olarak var olamayacağını biliyordu. Odadan çıktığı anda insanlar onu unutuyordu. Başka şeyleri, başka erkekleri, ondan iyi olan ne varsa onu düşünüyorlardı. O bir boşluk haline geliyordu. Bu, ona gücü yetmeyen bir kadın tarafından öldürülmek, imha edilmek, bir hiç haline getirilmekti.
Yalnızca başka bir şeyi seven birine, insanın kendini sevdirmesi zordu.
Her dakika, her saat, her gün,her hafta, her yıl dikkatle o parlak ışığa bakıyordu. Televizyon onun yatıştırıcısı, uyuşturucusu, cinselliği, sohbeti, arkadaşı, ailesi, cenneti idi.
Çalışmaya inanıyordu. Dur durak bilmeden çabalamak önemliydi. Yapmak, kurmak; bu faaliyetler dünyayı bütünleştiriyordu. Buna uygarlık deniyordu. Bunlar olmazsa akıl, macera peşinde koşan bir çocuk gibi kaçıp giderdi. Onun bütün derdi haz almaktı, ama sadece haz kaygısı güderek ortaya hiçbir şey konamazdı.
Bina, içine insanlar girmiş siyah takım elbiselerin yaşadığı bir boru ve kablo karmaşasıydı. Bilgisayarların ve televizyonların parlak, kaba ekranları her şeyi yutuyordu.
İnsanlar çıkış yolunu hiçbir şey düşünmemekte bulmuşlardı; çünkü kendi yaşadıklarını uzun uzun düşündüklerinde, durduk yere huzurları kaçıyordu. Ne hissettiğiniz önemli değildir, sadece ne yaptığınız ve başkalarının ne gördüğü önemlidir.
Çocuk için, çocuğuna inanan bir anne baba dışında başka bir özgüven kaynağı olabilir miydi?
Sen hayallerin peşinden koşarken, hayatın sessizce senden aldıklarıdır kader.
Güvende olmak başka her şeyden daha önemliydi, çünkü yaşanması zor bir dünyada onlar her zaman tehlikelerin gölgesinde soluk alıp veriyorlardı.
Belirsizlik, belli bir öğreti gibi satamayacağınız tek şeydi ve muhtemelen bu yüzden, değerli olan tek şeydi.
Kimse kendisi hakkında konuşulmasından hoşlanmaz.
Kendi talihsizliğin için başkalarını suçlayamazsın.
İnsanlar çözülmesi yıllar süren fotoğraflar gibidir.
Daima endişelenecek bir şeyler çıkar. Hiçbir zaman bitmez! Sadece nereye gideceğimiz konusunda endişe etmeye gerek yoktur.
-Burada sürekli yağmur yağıyordu; fark etmedin mi? Bahçe için çok iyi! Ama bizim boyumuzu daha fazla uzatmaz! Bizim boyumuz aynı kalıyor! Ne yazık!
Canlılardan kurtulabilirsin ama ölülerden kurtulamazsın.
Eğer canlılarla başa çıkmanın güç olduğunu düşünüyorsan, ölülerle uğraşmak sana daha da güç gelebilir.
İnsanlar, seni ne kazandığına ve ne kadar önemli olduğuna bakarak yargılarlar.
Eşyalar nereye yerleştirilirse genellikle hep orada kalır. Bir şeyleri değiştirmek büyük çaba ister.
Bazı ortak suskunlukların, hele de şaşkınlık ve inanamamaktan kaynaklanan suskunlukların hiç bitmemesini istersiniz, bunlara pek az rastlanır ve çok şey ifade eder.
Yeryüzünde bir yabancıydım; hiçbir şeyi olmayan, hiçbir yere ait olmayan biriydim, hiç kimseydim; sonsuz hayat kabusunda, yeniden başlamaya mahkum edilmiş bir vücuttum yalnızca.
Biri kolumdan tutunca sinirlendim; ben istemedikçe birilerinin beni tutmasından hoşlanmam.
Bazen bir sırdan daha kötü bir şey yoktur, bazen de gerçekten daha kötü bir şey.
Bildiğin gibi, iyi bir erkek bulmak zor.
Bakirelik ömrü uzatıyor. Eski Roma’da bir kız okulunun müdiresi tam yüz elli yaşına kadar yaşamıştı. Bakirelik, kurutulmuş domuz cenini hücreleri yemekten ya da yılan yağı içmekten daha iyidir.
Eskiden zaman zaman bunalıma girdiğim, intiharı bile düşündüğüm olmuştu. Ama aklımdan ya da vücudumdan vazgeçmeye hazır değildim. Yaşamak istiyordum.
Vücutları itici bulmamayı öğrenmiştim, itici olan sadece vücutların içindeki insanlardı.
Yaşlı bir vücut ancak kullanılmış bir prezervatif kadar değerli olabilir.
Aslında, bir kariyer sahibi olmak, bir kariyer yapmak zorunda olmaktan çok daha iyi.
Hayat böyle sanırım. Başarısızlıklar, büyük hatalar, boşa harcanan zamanlar, boşa giden emekler . Hayat bunlardan ibaret.
Hayatım boyunca yalnız çalışmakla kalmadım, savaştım ve şu dünyanın lanet olası sert yüzeyine tırnaklarımı geçirdim! Sonra onu tamamen yitirdim, ölüyordum ve bunalıma girmiştim.
Ben, insanlara beni tanıma zevkini tattıramamanın eksikliğini duyuyorum.
İnsanın bir tarafları sarkmışsa ve tavşandudaklıysa zenginlik ne fayda eder?
İnsanların bilmek istediği şey bir kimsenin zaaflarıdır.
Mükemmelliğin insanları çıldırttığını ya da aşağılık duygusuna kapılmaya ittiğini çözdüm ben.
Artık en azından bir şeyi biliyordum. Güzel insanlar için dünya farklı bir yerdi. Arzulanıyorlardı; diğer vücutlar onların peşindeydi. Ama onlar diğerlerinden her zaman hoşlanmıyordu.
Yazmak ve onun getirdiği yalnızlığın karmaşıklığı, kendimden uzaklaşmak için kırmam gereken bir alışkanlıktı. Bazı sanatçılar hayatlarının ileri aşamalarında öylesine çok kendileri oluyorlardı ki, kendi yollarında ilerliyorlardı ve artık dış etkilere açık olmuyorlardı. Değişime ve başkalarının dokunuşuna kapalı oluyorlar, eserleri de takıntılı bir nitelik kazanıyordu.
Artık muhasebecilik yapmaktan, bilge biri olmaktan usandım. Bazen sadece kaçığın teki olmak istiyorum.
Dünya üstünde kendine seveceğin bir köşe bul ve orada hiçbir şey düşünmeden yaşa.
Kendimi beğenmişliğimden ben bile usanmıştım.
Cildi kırışmış, pörsümüş, rengi değişmişti, ama ben onu asla kusursuz olduğu için arzulamıyordum, kendisi olduğu için arzuluyordum.
Erkekler ve kadınlar arasındaki işbölümü benim zamanımda daha kesin sınırlarla birbirinden ayrılmıştı: Erkeklerin parası, kadınların da çocukları olur, ama erkekler çocuktan, kadınlar paradan yoksun kalırdı.
Önemli sırları saklı tutmaya çalışırken insan kendi kişiliğinin iyi taraflarını da kilit altında tutar.
En büyük sorunlarımızın bağımlılıklarımız ya da kötü alışkanlıklarımız değil zevklerimiz olduğu, sonunda açıklığa kavuşmuştu. Zevk sizi bir anda değiştirebilir; sizi her yere götürebilir. Öğrenmiştim ki, eğer bu zevkler zehirli ve neredeyse gizemli denecek ölçüde yoğunsa, ne olduğu pek anlaşılamayan bir şey meydana geldiğinde hoşgörü pek uzun ömürlü olmuyor, hayaller gerçekliğin kıyısında yıkılıyordu. Baştan çıkarılacak biri olduğum anlaşılmıştı.
Rastgele cinsel ilişkiye girme kavramıyla ifade ettiğimiz şey daima benim canımı sıkmıştı. Kişisel olmayan aşk toplumsal ilişkilerin değerini düşürüyordu adeta.
Bağımlılığın her biçiminin ne kadar can sıkıcı olabileceğinin farkına vardım. İstemediğim şeylerden biri, paçama bir bağımlılığın dolaşmasıydı.
Onu tatmin edebilirdim, ama yalnızca hayal kırıklığına uğratmak pahasına.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir