İçeriğe geç

Vor uns das Leben Kitap Alıntıları – Amy Harmon

Amy Harmon kitaplarından Vor uns das Leben kitap alıntıları sizlerle…

Vor uns das Leben Kitap Alıntıları

“Hiçbir şey, baba. Eskiden cehenneme gitmekten korkardım. Ama şimdi oradayım ve cehennem o kadar kötü görünmüyor.”
Göremediğimiz şeyler için umudumuz vardır. Her kayıpta bir ders, sevgide güç ve içimizde bedenlerimizin sınırlayamayacağı, henüz ortaya çıkmamış, muhteşem güzellik olduğuna inanırız.
Bu kasabada senden daha muhtaç ve daha çirkin bir sürü erkek var. Buna rağmen Fern’in şimdiye dek ilgi gösterdiği tek erkek sensin. Peder Taylor güldü. Söz konusu yardımseverlikse neden Fern aksi, çirkin adamlar için bir bakımevi kurma yolları aramıyor?
Fern, baştan beri senin gerçek yüzünü görüyor Ambrose. Bu yüzden seni seviyor.
İnsanların nasıl olup da en doğru zamanda yaşamımıza girdikleri hep şaşırtır beni. Bunu Tanrı yapıyor; çocuklarımıza böyle göz kulak oluyor. Bailey’e Fern’i verdi. Şimdi Fern’in kendi meleğine ihtiyacı var. Angie ellerini Ambrose’un geniş omuzlarına koydu ve duygularından utanmadan doğrudan gözlerinin içine bakıp dinlediğinden emin olarak, Bu, sensin ahbap, dedi.
Ambrose Young, kayıp gittiğini ve fazla direnmeden Fern Taylor’a âşık olduğunu hissetti.
Kitaplar olmak istediğin kişi olmanı, bir süre kendinden kaçmanı sağlıyor.
Ambrose Young! Hayatım boyunca beni istemeni bekledim. Eğer bana sımsıkı sarılmazsan bunu gerçekten istediğine inanmam, hiç sarılmamış olmaktan daha kötü bu. Gerçekten istediğine beni inandırmalısın, Ambrose. Yoksa kesinlikle inciteceksin beni.
Flaş haber Fern Taylor! diye bağırdı Ambrose eliyle arabanın ön paneline vurup Fern’in sıçramasına neden olarak. Her şey değişti. Sen güzelsin, ben ise çok çirkinim. Artık bana ihtiyacın yok ama adım gibi eminim ki benim sana var.
Fern sesini yükselterek, Bizi sevgiye layık kılan tek şey güzellikmiş gibi davranıyorsun, dedi. Seni sadece yakışıklı olduğun için sevmedim.
Belki de herkes yapbozun küçük bir parçasını temsil ediyor. Hayat dediğimiz bu deneyimi yaratmak için hepimiz bir araya geliyoruz. Hiçbirimiz rolümüzün ne olduğunu ya da bütünün nasıl ortaya çıktığını bilemeyiz. Gördüğümüz mucizeler sadece buzdağının tepesi belki de. Ve korkunç şeyler sonucu ortaya çıkan lûtufları fark edemiyor olabiliriz.
Eğer Bailey’de kas distrofisi olmasaydı, Bailey olmazdı. Akıllı, duygusal ve bizim anlamadığımız birçok şeyi anlayan kişi Bailey olmazdı. Eğer sağlıklı, babasının takımında güreşen, şimdiye kadar tanıdığın diğer çocuklardan farklı davranmayan biri olarak yetişseydi onu görmezden gelirdin. Bailey’i bu kadar özel kılan en büyük sebep yaşamın onu mükemmel bir şeye dönüştürmesi Belki dışını değil ama içini. Bailey, içinde Michelangelo’nun David’ine benziyor. Ve biz ona baktığımızda gördüğümüz bu.
‘Çevremde olmadığın zaman bile her yerde seni görüyorum. Tek düşündüğüm sensin. Acaba kalbin de yüzün kadar güzel mi? Aklın, kaslarının hareketi kadar büyüleyici mi? Senin de beni düşünüyor olman mümkün mü?’
Keşke yaşam kitaplarımdakilere daha çok benzeseydi, diye söylendi Fern. Kitaplardaki ana karakterler asla ölmezler. Eğer ölürlerse hikâye ya mahvolur ya da biter.
Fern Taylor, Ambrose Young’ı seviyordu; on yaşından beri âşıktı ona. Daha küçükken çok farklı bir şarkıda sesini duymuştu. Ama o an mükemmelliğin yepyeni bir seviyesine ulaşmıştı ve Fern, bir gencin bu kadar çok yeteneği olması karşısında sersemlemiş ve şaşkın bir hâlde kalakalmıştı.
“Kendimi güvende hissetmemi sağlıyorsun, Fern. Unutmamı sağlıyorsun. Seni öptüğüm zaman durmak istemiyorum. Diğer her şey yok oluyor. O günden… o günden… beri sadece seninle huzur buldum.”
“Bazen eski yaşamına geri dönemezsin. Bazen ölmüş ve gömülmüştür o; sadece yeni bir yaşam kurabilirsin.”
“Belki de herkes yapbozun küçük bir parçasını temsil ediyor. Hayat dediğimiz bu deneyimi yaratmak için hepimiz bir araya geliyoruz. Hiçbirimiz rolümüzün ne olduğunu ya da bütünün nasıl ortaya çıktığını bilemeyiz. Gördüğümüz mucizeler sadece buzdağımız tepesi belki de. Ve korkunç şeyler sonucu ortaya çıkan lütufları fark edemiyor olabiliriz.”
“Sanırım her şeyi anlamıyoruz ve anlamayacağız demek. Belki de niçinlerin cevabı burada değil. Cevapları olmadığı için değil, cevapları bilsek de anlamayacağımız için.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“-Güzelliğin aşkı önleyici bir şey olabileceğini düşünürüm sık sık, dedi düşünceli bir ifadeyle.
-Neden?
-Çünkü bazen bir yüze aşık oluruz, onun ardındakine değil.”
SEVGİSİNİ GÖSTERMEYEN SEVMİYORDUR
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ambrose durup dururken, Seni de listeme eklerim, diye söz verdi, gözleri aynadan Bailey’in gözlerine dikilmişti. Zamanı geldiğinde senin adını da kalbimin üzerine diğerlerinin yanına yazdıracağım.
Kitaplar olmak istediğin kişi olmanı, bir süre kendinden kaçmanı sağlıyor.
Seni istemeyen birine ait olabilir misin?
Sensiz yalnız kalmaktansa seninle kaybolmayı tercih ederim
Herkes birileri için ana karakterdir,
Asla sevilmek istediğin biçimde sevilmeyeceğini gerçeğini kabullenmek zor.
Doğru olan yapıldığında gerçek, her zaman hayalden daha iyidir.
Hiçbir şey, baba. Eskiden cehenneme gitmekten korkardım. Ama şimdi oradayım ve cehennem o kadar kötü görünmüyor.
Çünkü bazen bir yüze aşık oluruz, onun ardındakine değil.
Güzelliğin aşkı önleyici bir şey olabileceğini düşünürüm sık sık.
Onu çok seviyorum. Onu sevmeye devam edersem bir gün beni sever diye düşünüyordum. İkimize de yetecek kadar sevgim var sanıyordum.
Bazen eski yaşamına geri dönemezsin. Bazen ölmüş ve gömülmüştür o; sadece yeni bir yaşam kurabilirsin.
Bence bazen güzel bir yüz de yanıltıcı reklamdır ve çoğumuz kapağın altına bakmaya zahmet etmeyiz.
Asla sevilmek istediğin biçimde sevilemeyeceğin gerçeğini kabullenmek zor.
Yaşam böyle bir şey. Ne zaman ve nasıl öleceğimizi seçemeyiz. Hiçbirimiz.
Keşke yaşam kitaplarımdakilere daha çok benzeseydi, diye söylendi Fern. Kitaplardaki ana karakterler asla ölmezler. Eğer ölürlerse hikaye ya mahvolur ya da biter.
Bazen eski yaşamına geri dönemezsin. Bazen ölmüş ve gömülmüştür o; sadece yeni bir yaşam kurabilirsin. Ambrose, yeni yaşamın nasıl olacağını bilmiyordu.
Ve bana bakmaktan sıkıldığında,söz veriyorum şarkı söyleyeceğim.
Kitaplar olmak istediğin kişi olmanı,bir süre kendinden kaçmadı sağlıyor.
Tanrı size bir yüz vermiş;siz kendinize bir tane daha yapıyorsunuz.
Herkes birileri için ana karakterdir, diye yorum yaptı. ‘Önemsiz bir karakter yoktur.
Eğer onu bu kadar çok sevmeseydim bu kadar canım yanmazdı
Biz soyulduk. Bailey’nin ışığı, Paulie’nin tatlılığı, Grant’in dürüstlüğü, Jesse’nin tutkusu be Beans’in yaşam sevgisi bizden çalındı. Biz soyulduk. Ama gülümsemeye karar verdik. Tıpkı Bailey’nin öyle yapıp hırsızdan bir şey çaldığı gibi.
Belki de herkes yapbozun küçük bir parçasını temsil ediyor. Hayat dediğimiz bu deneyimi yaratmak için hepimiz bir araya geliyoruz. Hiçbirimiz rolümüzün ne olduğunu ya da bütünün nasıl ortaya çıktığını bilemeyiz. Gördüğümüz mucizeler sadece buzdağının tepesi belki de. Ve korkunç şeyler sonucu ortaya çıkan lütufları fark edemiyor olabiliriz.
Kesinlikle. Canımın kurabiye istemesine neden oluyordu ama kutu tamamen yanıltıcı bir reklamdı. Bence bazen güzel bir yüz de yanıltıcı reklamdır ve çoğumuz kapağın altına bakmaya zahmet etmeyiz. Bu bana birkaç hafta önce verdiğim bir vaazı hatırlatıyor. Dinlemiş miydin?
Ölüm kolaydır zor olan yaşamaktır.
Kitaplar olmak istediğin kişi olmanı,bir süre kendinden kaçmanı sağlıyor.
Yine de eski duygular, tam bir daha ortaya çıkmamak üzere yok olduklarını düşündüğünüz anda yüzeye çıkmanın bir yolunu buluyorlardı.
Bence engel tanımaz gerçek bir aşkla sevmiş olanlar. Aşk demem aşka değişik durumlarda değişip duruyorsa,ya da meyil duyuyorsa bırakmaya ilk fırsatta. Aşk dediğin fırtınaya bakar ve titremez asla. Shakespeare
hayat normale dönmüştü ama yanlış bir şeyler varmış gibi geliyordu,sanki en sevdiğiniz tişörtünüzü ters giymişsiniz gibi Hala sizin tişörtünüzdü hala bildikti ama her şey tersyüz olmuştu. Dikiş yerleri ortadaydı,etiketler sarkıyordu,renkler donuktu ve yazılar tersti.Ve bu yanlışlar, tersyüz olmuş bir tişört gibi düzeltilemezdi.Bu kalıcıydı , yeni normal buydu.
Asla sevilmek istediğin biçimde sevilmeyeceğin gerçeğini kabullenmek zor.
Solmayan ve aşınmayan gerçek güzelliği keşfetmek biraz zaman alır. Sıkıntılı bir süreçtir bu. Olağanüstü bir tahammül gerektirir. Yavaş yavaş
akarak sarkıtları oluşturan bir damladır, dünyanın dağları yaratan sarsıntısıdır, kayaları parçalan, sert kenarları yumuşatan dalgaların sürekli çarpışıdır, Ve rüzgârın şiddetinden, hiddetinden ve öfkesinden güzel bir şeyler çıkar ortaya; başka türlü asla var olmayacak bir şeyler
Yapabilseydim bir kaç adımımı sana veririm
Kitaplar olmak istediğin kişi olmanı,bir süre kendinden kaçmanı sağlıyor.
Belki de herkes yapbozun küçük bir parçasını temsil ediyor. Hayat dediğimiz bu deneyimi yaratmak için hepimiz bir araya geliyoruz. Hiçbirimiz rolümüzün ne olduğunu ya da bütünün nasıl ortaya çıktığını bilemeyiz. Gördüğümüz mucizeler buzdağının tepesi belki de. Ve korkunç şeyler sonucu ortaya çıkan lûtufları fark edemiyor olabiliriz.
Güzelliğin aşkı önleyici bir şey olduğunu düşünürüm sık sık dedi düşünceli ifadeyle.
Neden?
Çünkü bazen bir yüze âşık oluruz,onun ardındakine değil
Seni istemeyen birine ait olabilir misin? Fern bunun mümkün olduğunu karar vermişti çünkü kalbi ona aitti ve o istese de istemese de fark edecek gibi görünmüyordu.
Hepimizin yüzünü tanrı yarattıysa benimkini yaratırken kahkahalarla gülmüş müdür?
Keşke yaşam kitaplarımdakine daha çok benzeseydi.Kitaplardaki ana karakterler asla ölmezler.Eğer ölürlerse hikâye ya mahvolur ya da biter.
Tanrı size bir yüz vermiş; siz kendinize bir tane daha yapıyorsunuz. -Hamlet
Bence engel tanımaz gerçek aşkla
Sevmiş olanlar. Aşk demem aşka
Değişik durumlarda değişip duruyorsa,
Ya da meyil duyuyorsa bırakmaya ilk fırsatta
Aşk dediğin fırtınaya bakar ve titremez asla
“Asla sevilmek istediğin biçimde sevilmeyeceğin gerçeğini kabullenmek zor.”
Korkunç şeyler herkesin başına geliyor, Brosey. Kendi derdimiz ile o kadar meşgulüz ki başkalarının başında ne tür belalar olduğunu görmüyoruz.
Fern sesini yükselterek, Bizi sevgiye layık kılan tek şey güzellikmiş gibi davranıyorsun . Dedi. Seni sadece yakışıklı olduğun için sevmedim.
Eski duygular, tam bir daha yüzeye çıkmamak üzere yok olduklarını düşündüğünüz anda yüzeye çıkmanın bir yolunu buluyorlardı.
“Güller bazen kırmızıdır bazen pembe, seni öpmekten çok hoşlanırım bence”
Dostluğun güzel tarafı bu zaten. Mesele mükemmel olmak ,hatta değerli olmak değil. Seni seviyoruz . Sen de bizi seviyorsun. Bu yüzden yanında olacağız.
Utanç ve öfke arasında haftalarca gidip geldikten sonra onun özrünü kabul edebileceğine karar vermişti. Kabullenme affetmeyi getirmiş , affetmeyle birlikte uzun süredir beslediği bütün eski duygular , usulca kalbindeki bildik yerlerine dönmüş ve öfke tatsız bir düş gibi yok olup gitmişti.
Ölümdü bu. Dönüşü yoktu.
Sen daha önce ‘hiç kimse’ oldun mu?
Tek başımayım,
Ama hala biriyim.
Her şeyi yapamam,
Ama hala bir şeyler yapabilirim,
Ve her şeyi yapamadığım için,
Geri çevirmeyeceğim yapabileceğim şeyleri.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir