İçeriğe geç

Viran Kitap Alıntıları – Emine Tavuz

Emine Tavuz kitaplarından Viran kitap alıntıları sizlerle…

Viran Kitap Alıntıları

Sana zaafım varsa seni kaybetmeye cesaretimde vardır.
Gözyaşları, gözlerin intiharlarıdır derler. Ben,bu gözlerden kaç intihar verdim.
Onu incitmiş olmak taşa takılıp bir çukura düşmek gibiydi.
Kayboldum.
Kendi içimde.
Zaman tükenmeye mahkumdu. Geçmiş, yıllanmış şarap gibiydi ve geleceğe bir kadeh uzatıyordu. Acı olaylar yaşadığımızda,kendimizi,bunun geçeceğiyle teselli ederdik ama geçmişin daima bizimle olduğunu unuturduk. Geçmiş her zaman gelecekten daha güçlüydü. Elindeki kadehi geleceğe uzatırken kıs kıs gülerdi çünkü,kendisini yanına çekeceğini bilirdi. Baki olan geçmişti, çünkü gelecekte geçecekti
Güneş buradan çekildi,
Şimdi her yer zifiri karanlık
Mezarı çiçekle süslenmemiş ölülerin çığlığı,bu şehirde gürleyen gök gürültülüsü
Zaman bana hep neyi kaybettiğimi hatırlatıyordu. Bazen bir şeyi hatırlamak için onlardan size kalan izlere ihtiyaç yoktur. O anınız sizinle o kadar bütünleşmiştir ki,siz izlerinizi görmeseniz de onları daima hatırlarsınız.
Ruhum cayır cayır yanarken, hislerim ateşin üzerinde asi bir dansla tepindi.
Gökyüzü kâhırlı bir iç çeker gibi sızlanıyordu yeryüzünün üstünde, merhametsizce.
Allah yağmuru verdi, toprağı ıslatsın diye. Kuşa kanat verdi, uçsun diye. Balıkları denize bıraktı, yüzsün diye. Şeytana kötülüğü, meleğe iyiliği verdi; iyiler ve kötüler ayıklansın diye. Her çocuğa bir anne verdi, çocuklar büyüsün diye.
Üzgünüm anne, bu kız hala biraz çocuk, büyüyemedi
Biz iyiler, bu dünyanın hak etmediği kadar merhametliyiz.
Seni o kadar sevdim ki,
Bunun adına delilik dedim.
Akrebin yelkovana olan sadakati miydi zamanı bu kadar yavaşlatan,yoksa zaman mıydı bu kadar yavaş akan? Yada bir şeyi beklemenin zorluğu muydu bu zamanı geçirmeyen Sanki vaktinin gelmesini bekleyen, yaşlı yapraklarını dallarından dökmek isteyen bir sonbahardım ama zaman geçmiyordu
Gözyaşları, gözlerin intiharlarıdır derler. Ben,bu gözlerden kaç intihar verdim
Yağmur yağıyor diye herkes bulutları suçladı,fakat kimse yağmurdan sonra çıkan gökkuşağından şikayetçi olmadı
İyi çocuklar cenneti ayağına getirir, kötü çocuklar seni cehenneme götürür
Yağmur yağıyor diye herkes bulutları suçladı,
Fakat kimse yağmurdan sonra çıkan gökkuşağından şikâyetçi olmadı.
Ama kiminle konuşursam herkesin herkesi unutabileceğini söylüyor.
O sadece unutanların bahanesi.
Fakat biliyordum ki bu gitmeler, geri dönüşler içindi.
Ruhunu bana teslim ettiğini gördüm, gözlerindeki aynalarda.
Zaman, tükenmeye mahkumdu. Geçmiş, yıllanmış bir şarap gibiydi ve geleceğe bir kadeh uzatıyordu.
Avuç dolusu hüzün, bir dünya kırgınlık ve göğsümü suçluluğumla bulandıran hatalarımdan başka ne kalırdı?
Konuşunca da kimse anlamıyordu, susunca da.
❝Canım Asrın.❞
Ama Asrın, bu kadar sevmek bizi yaşattığı kadar öldürür de. Yaşadık, yaşıyoruz, ölecek miydik?
Yandığın kadar yak.
Mezarı çiçekle süslenmemiş ölülerin çığlıkları, bu şehirde gürleyen gök gürültüsü.
Sessizlik, verilebilecek en ağır cezaydı.
sonuçta görmek istiyorsak yıldızları aşağıya indirmez, kafamızı kaldırarak gökyüzüne bakardık. bazı insanlar gökteki yıldızlar gibiydi; onlara ulaşmanız için çabanızı arzularlardı.
ben seni tanırım, ben seni bilirim, belki çaktırmam ama çok yakından tanırım.
bana aşık, öyleyse beni seviyor. yine de benim kadar aşık olamaz, benim kadar sevemez.
kirpikleri uçurumun başı, gözleri o uçuruma esen rüzgarın kendisi bir kere kırpsa kirpiklerini, düşeceğim sanki, bir daha konuşsa, öleceğim sanki
Acılar gurur duyulası hislerdir. Ben, senden gelen her acıdan gurur duyuyorum. İnsanlar bunu anlamıyor, çektiği her acıya isyan ediyor. Ama ben biliyorum ki, çekildiğine değen acılar da yok değil.
❝Yüreğe Dokunan Yangınlar.❞
Ruhum cayır cayır yanarken, hislerim ateşin üzerinde asi bir dansla tepindi.
Gökyüzü kâhırlı bir iç çeker gibi sızlanıyordu yeryüzünün üstünde, merhametsizce.
“Sen, herhangi bir şeyi, benim seni sevdiğimin yarısı kadar sevemezsin.”
“Uslanmaz bir şekilde acı verici olan hatıralarım, bir tek senin koynunda kayba uğruyor, sevgilim.”
“Yağmur yağıyor diye herkes bulutları suçladı,
Fakat kimse yağmurdan sonra çıkan gökkuşağından şikayetçi olmadı.”
Yağmur yağıyor diye herkes bulutları suçladı, fakat kimse yağmurdan sonra çıkan gökkuşağından şikayetçi olmadı.
kendi içimde bir çelişkiydim.
Canının acısını küçümsemenden nefret ediyorum.
Oysa seni küçümsemiyorum.
Ben, senin canının acısı mıyım?
Öylesin.
Seni o kadar sevdim ki,
Bunun adına delilik dedim.
Biz iyiler, bu dünyanın hak etmediği kadar merhametliyiz.
gökyüzüne baktım, parlak iki yıldızı seçtim. birinin adına ölüm, birinin adına umut verdim. umutlar ölene kadar, ölümler umudun bittiği yere kadardı.
gözyaşları, gözlerin intiharlarıdır derler. Ben, bu gözlerden kaç intihar verdim?
Yağmur yağıyor diye herkes bulutları suçladı,
Fakat kimse yağmurdan sonra çıkan gökkuşağından şikayetçi olmadı.
Toprağı susuz bırakılmış saksının içindeydim ama yetişmeye çalışan çiçek mi, yoksa toprağı yiyen böcek miyim, bilmiyorum
Uçarken dedi, alnını alnıma vurarak. Ayaklarımız yerden kesilmişken; yere uzak, bulutlara yakınken ve sen bu kadar güzel görünürken Elimi tuttu, bileğimi ağzının hizasına kaldırdı. Dudaklarından dökülen yakıcı nefes bileğime çarptı. Öpülmelisin
Beni, bileğimin içinden öptü.
Tüm bulutlar buna ağladı..
Mezarı çiçeklerle süslenmiş ölülerin çığlıkları,
Bu şehirde gürleyen gök gürültüsü
Üzgünüm sevgilim, bana duyduğun aşk, benim sana doğrulttuğum silahım.
Tenim, bir tuval olsa, o bu tuvale çizim yapabilecek tek adam olurdu.
Gözyaşları, gözlerin intiharlarıdır derler.
Ben, bu gözlerden kaç intihar verdim?
Beni onsuz, gurursuz, eksik ve herkesin içinde çaresiz bir şekilde bırakarak gitti.
Bu neden böyleydi?
Asrın neden hep dikendi de biraz gül değildi?
Allah’ım, eğer şuan ölümü küçümsüyorsam, bil ki bu yaşamayı yeterince sevmediğimdendir
Beni dudaklarımdan öpmeye başladığında buluttaki yağmurların düştüğünü hissettim. Bunlar bulutların gözyaşları mı yoksa yağmurların intiharı mı bilmiyorum ama bu şehir ıslandığında bile, yangını sönmez, biliyordum.
Çünkü bu yangın, yürek yangınıydı.
Sırtı, küçük bir çocuğun koşuşturduğu, gül fideleri bulunan bir bahçe gibiydi. Güller varsa dikenleri de vardı ama bu bahçede dizlerimi kanattığımda hiç şikayetçi olmuyordum. Gülü koklamak için dikenlerine razı olmalıydık.
Gözyaşları, gözlerin intiharlarıdır derler.
Ben, bu gözlerden kaç intihar verdim?
Sen, benim yıllardır çektiğim acıların kefaretisin.
Allah, yağmuru verdi, toprağı ıslatsın diye. Kuşa kanat verdi, uçsun diye. Balıkları denize bıraktı, yüzsün diye. Şeytana kötülüğü, meleğe iyiliği verdi; iyiler ve kötüler ayıklansın diye. Her çocuğa bir anne verdi, çocuklar büyüsün diye.
Üzgünüm anne, bu kız hala biraz çocuk.
Büyüyemedi.
Yağmur yağıyor diye herkes bulutları suçladı,
Fakat kimse yağmurdan sonra çıkan gökkuşağından şikayetçi olmadı.
Sevgilim, saksındaki çiçeği söktüğümü bilsen beni yine ellerimden öper misin?
Geleceksin değil mi?
Bana geri dönüp, beni tekrardan kollarına alacaksın?
Zamanın ne getireceğini bilmesem de seni bana getirmesini dileyeceğim.
Bana eziyet ediyorsun. diye fısıldadı zorlukla.
Sen niye bu kadar ince düşünüyorsun? Ben niye kopmak istediğim yerden daha sıkı bağlanıyorum sana?
Birbirimize uzanan bakışlarımızın üstüne anılarımız yattı, yaşanmışlıklar düştü, acılarımız ve kimi zaman peyda olan kırık tebessümlerimiz devrildi. Yutkunduk, aynı anda. Sonra kibrit çaktık, yine aynı anda. Alevi tüten kibriti bakışlarımız arasındaki yığıntıya fırlattık ve geçmişi tutuşturduk.

Birbirimiz için birbirimizi ateşe verdik.
Yaktık.
Yandık.

Ruhunu bana teslim ettiğini gördüm, gözlerindeki aynalarda.
Mezarı çiçekle süslenmemiş ölülerin çığlıkları,
Bu şehirde gürleyen gök gürültüsü.
Gerçekle yalanın birleştiği yerdeyim.
Burada kimse yok. Ben varım, yansımalarım var, kâbuslarım var, korktuklarım, kaçtıklarım var Burada bir kız çocuğunun on sekizindeki bir kadının ruhunda sonsuz bir uykuya dalışını görüyorum. Burada, on sekizindeki o kadının, sekizindeki o kıza bir mezar olduğunu biliyorum. Burada on sekizinde olan kadının, kulağında uğuldayan şarkının nakaratındayım. Her yerdeyim ve aslında hiçbir yerdeyim.
Asrın
Asrın sana yanık
Gözyaşları , gözlerin intiharlarıdır derler .
Ben bu gözlerden kaç intihar verdim ?
Yağmur yağıyor diye herkes bulutları suçladı ,
Fakat kimse yağmurdan sonra çıkan gökkuşagımdan şikayetçi olmadı .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir