Knut Hamsun kitaplarından Viktoriya kitap alıntıları sizlerle…
Viktoriya Kitap Alıntıları
Kendi ışığına güvenen,başkasının parlamasından rahatsız olmaz.
Günler geliyor, geçiyordu. Tatlı ve güzel günler ; yalnızlıkla, çocukluk yıllarına ait yumuşacık anılarla, gökyüzüne, toprağa, havaya, dağlara doğru geri çağrılışlarla dolu saatler
Siz hiç ömrünüzde, bir erkeğin, evlenmek istediği asıl kadınla evlendiğini gördünüz mü? Ben görmedim.
Ne çalışabildiğim, ne düşünebildiğim; hatıralarımdan rahat huzur bulamadığım şu günde oturuyor, bir gece vakti yaşadıklarımı yazmaya başlıyorum. Aziz okuyucum, bugünüm öyle berbat geçti ki.
Merhametlerine bir hedef arayan kadınlar da varmış, dedi Johannes. Erkeğin işleri yolunda olursa kadın ondan nefret eder, kendisini lüzumsuz hissedermiş; erkeğin işleri rastgitmez de boynu büküldü mü kadın böbürlenir, ben buradayım dermiş.
Ah, yıldızları gökte, kokuları yerde, bir yaz gecesi gibidir aşk. Ama niçin delikanlıyı kuytu yollara iter, niçin kocamışı ıssız odasında parmak uçlarında ayağa kaldırır? Ah, aşk insanın gönlünü bir mantar tarlasına çevirir: Gür ve yüzsüz bir tarla, esrarlı ve arsız mantarların fışkırdığı bir tarladır aşk.
Aşk bir insanı yere yıkabilir, onu tekrar ayağa kaldırabilir, onu yeniden rezil edebilirdi. Bugün bakarsın beni sevmiş, yarın seni, öbür gün onu! Böyle kararsızdı aşk. Koparılması imkânsız bir mühür mumu gibi dayanıklı da olurdu, ölüm saatine kadar tıpkı sönmez bir nur gibi parlardı da; ölümsüzdü bu kadar. Peki neydi aşk?
Aşktır,önünde kralların başları yerlere eğilir
Aşk bir insanı yere yıkabilir, onu tekrar ayağa kaldırabilir, onu yeniden rezil edebilirdi. Bugün bakarsın beni sevmiş, yarın seni, öbür gün onu! Böyle kararsızdı aşk. Koparılması imkânsız bir mühür mumu gibi dayanıklı da olurdu, ölüm saatine kadar tıpkı sönmez bir nur gibi parlardı da; ölümsüzdü bu kadar.
Her şeye katlanmaya razıyım, ah yeter ki yaşayabilsem!
Yazdığım şeyin ne olduğunu sorarsanız, sevinç için, saadet için, hiç eksiksiz devam eden bir şarkı yazdım.
her günüm acıyla geçti. Gecelerin ne kadar uzun olabileceğini evvelce asla düşünmemiştim.
İçimde neler olduğundan kimsenin haberi yok; benim de bir şeyler mırıldandığımı kimsecikler duymadı.
Sizin orada olduğunuzu, belki zaman zaman beni hatırladığınızı biliyordum.
Bu yeryüzünde tek başıma ve meçhul dolaşıyorum. Benim kaderim de böyleymiş. İçimde neler olduğundan kimsenin haberi yok; benim de bir şeyler mırıldandığımı kimsecikler duymadı.
Aşk bir insanı yere yıkabilir, onu tekrar ayağa kaldırabilir, onu yeniden rezil edebilirdi Ve aşk; dünyanın kaynağı, dünyanın sultanı oldu ama aşkın yolları çiçek ve kanla doldu, çiçek ve kanla.
Aşk bir insanı yere yıkabilir, onu tekrar ayağa kaldırabilir, onu yeniden rezil edebilirdi
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Bilir misiniz bir palmiye türü vardır, yetmiş yıl yaşar da ömrü boyunca bir defa çiçek açar. Talipot palmiyesi dedikleri. Şimdi de ben çiçek açıyorum
Evet, Johannes, ben sizi sevdim, bütün ömrüm boyunca yalnız sizi sevdim! Bu satırları Victoria yazıyor ve Tanrı, omuzlarım üstünden yazdıklarımı okuyor.
Fakat gelmediniz. Sizinle konuşmaz, karşınızda durmaz, sadece uzaktan görebilmekle minnettar kalırdım. Fakat gelmediniz.
Her günüm acıyla geçti. Gecelerin ne kadar uzun olabileceğini evvelce asla düşünmemiştim.
ama yine de söylemek istediklerimin binde birini söylemiş değilim.
Hayatım yaşanmadan geçti, kimseye ufacık bir şey yapamadım, bu boşa gitmiş ömrün şimdi sona ermesi lazım.
Ama şimdi, ölüme yaklaştığım, her şeyin çok geç olduğu şu anda, size tekrar yazıyor, bunu size söylüyorum. Değil mi ki sizin için hepsi bir, hele üstelik ölümüm de yakın, peki bunu niçin yapıyorum, diye sordum kendi kendime; kendimi şimdiye kadar olduğundan daha terk edilmiş hissetmemek için son saniyeye kadar size yakın olmak istiyorum da ondan.
Ben o zaman o sözlerin, son sözlerim olacağını düşünmemiştim; eğer düşünseydim, size aynı zamanda Allah’a ısmarladık der, teşekkür ederdim.
Siz hiç ömrünüzde, bir erkeğin, evlenmek istediği asıl kadınla evlendiğini gördünüz mü? Ben görmedim.
Ah, ah, bugünleri de mi görecektim?
Hayatta hala mucizeler oluyor.
Ruhunda bir boşluk, bir üşüme hissediyordu.
Günün birinde kadın: Artık ölmek istiyorum, dedi. Öyle kötürüm, öyle çirkinim ki! Senin yüzünse ne kadar güzel; beni artık öpemez, beni artık eskisi gibi sevemezsin.
Ama kocası, heyecandan kızararak onu kucakladı, cevap verdi: Seni daha çok, kendi hayatımdan daha çok seviyorum, sevgilim! Seni ilk günkü gibi, bana gülü verdiğin ilk saatteki gibi seviyorum. Hatırlıyor musun? Bana gülü uzatmış, o güzel gözlerinle yüzüme bakmıştın; bense bütün duygularımla mest olmuştum. Ama ben seni şimdi daha da çok seviyorum, sen gençliğindekinden daha da güzelsin, kalbim sana minnettardır;
kalbim seni, benim olduğun her gün için takdis ediyor.
Erkek odasına gitti, kendisini çirkinleştirmek için yüzüne asit döktü, karısına: Bir kaza oldu, yüzüme asit döküldü, dedi. Yanaklarım yanık izleriyle dolu, beni artık sevmezsin herhalde!
Ah, erkeğim benim, sevgilim benim! dedi kekeleyerek ihtiyar kadın ve kocasının ellerini öptü. Sen yeryüzündeki erkeklerin en güzelisin, sesin bugün de kalbimi ısıtıyor, ben seni ölünceye kadar seveceğim!
Ama kocası, heyecandan kızararak onu kucakladı, cevap verdi: Seni daha çok, kendi hayatımdan daha çok seviyorum, sevgilim! Seni ilk günkü gibi, bana gülü verdiğin ilk saatteki gibi seviyorum. Hatırlıyor musun? Bana gülü uzatmış, o güzel gözlerinle yüzüme bakmıştın; bense bütün duygularımla mest olmuştum. Ama ben seni şimdi daha da çok seviyorum, sen gençliğindekinden daha da güzelsin, kalbim sana minnettardır;
kalbim seni, benim olduğun her gün için takdis ediyor.
Erkek odasına gitti, kendisini çirkinleştirmek için yüzüne asit döktü, karısına: Bir kaza oldu, yüzüme asit döküldü, dedi. Yanaklarım yanık izleriyle dolu, beni artık sevmezsin herhalde!
Ah, erkeğim benim, sevgilim benim! dedi kekeleyerek ihtiyar kadın ve kocasının ellerini öptü. Sen yeryüzündeki erkeklerin en güzelisin, sesin bugün de kalbimi ısıtıyor, ben seni ölünceye kadar seveceğim!
Bu hayal birçok defalar göründü, kayboldu.
Her görünüşünde göğsüm parçalanıyor, bütün dünyayı kucaklıyorum sandım.
Her görünüşünde göğsüm parçalanıyor, bütün dünyayı kucaklıyorum sandım.
Bense eskisi gibiyim. Sıcacık olmam gerekirdi, sönen bir gün gibi soğuk ve solgunum.
Ne çalışabildiğim, ne düşünebildiğim; hatıralarımdan rahat huzur bulamadığım şu günde oturuyor, bir gece vakti yaşadıklarımı yazmaya başlıyorum. Aziz okuyucum, bugünüm öyle berbat geçti ki. ????
Ama günler çeşitliydiler; iyi günler gidiyor, yerlerine kötüleri geliyor; ara sıra tam güzel çalışırken, bir düşünce, iki göz, geçmişe ait bir kelime gelip kendisini buluyor; içinde olduğu havayı birden dağıtıyordu.
Her biri kendi yolunda yürüdü, her biri kendi aşkıyla
Birisi aşkın ne olduğunu sorarsa aşk, güllerin arasında esip kesilen bir rüzgardır sadece. Ama bazen de bir ömür boyu süren, ölüme kadar devam eden, koparılması imkansız bir mühür mumudur aşk.
Evet, ben çok bedbahtım; senelerce hep bedbaht oldum.
Belki de kadın onu seviyordu.
Her şeye karşı bir kayıtsızlık hissetmeye başlamıştı.
Aramıza henüz zamanın, ne de hayatın girmediği
Şayet az önce söylendiği gibi, yazdığım şeylerde zaman zaman bir alev görülüyorsa bu, o devre ait hatıraların beni tutuşturmuş olmasından dolayıdır.
Azaplı bir sessizlik oldu.
Bir kenarda kalmış ben de aydınlığa çıkarıldım.
Benim olmasını istediğim kızı elde edemedim, ama yine de neşeden yana öyle fakir değilimdir. Fakat neşemi önce bulandırırım. O zaman, sonradan gelecek hayal kırıklığı tesir edemez bana.
Bu yeryüzünde tek başıma ve meçhul dolaşıyorum. Benim kaderim de böyleymiş. İçimde neler olduğundan kimsenin haberi yok; benim de bir şeyler mırıldandığımı kimse duymadı.
Merhametlerine bir hedef arayan kadınlar da varmış, dedi Johannes. Erkeğin işleri yolunda olursa kadın ondan nefret eder, kendisini lüzumsuz hissedermiş; erkeğin işleri rastgitmez de boynu büküldü mü kadın böbürlenir, ben buradayım dermiş.
Bu nasıl iş! Boyuna dolaşıyor, düşünüyor! dedi gülerek, yüksek sesle. Düşünüyor, düşünüyor.
Gözgöze bakıştılar, Johannes’in dudakları titriyordu, başıyla teğmeni göstererek kısık ve kaba bir sesle: Zevk sahibisiniz, matmazel Victoria, dedi. Güzel adam. Omuzlarının darlığını apoletleri telafi ediyor.
Büyük bir sükunetle Victoria cevap verdi: Hayır, güzel değil, ama kültürlü adam. Bu, denge sağlar sanırım.
Bu taş bana! dedi Johannes, yüksek sesle güldü. Küstahça ilave etti: Sonra paralı, bu daha da ağır basar.
Büyük bir sükunetle Victoria cevap verdi: Hayır, güzel değil, ama kültürlü adam. Bu, denge sağlar sanırım.
Bu taş bana! dedi Johannes, yüksek sesle güldü. Küstahça ilave etti: Sonra paralı, bu daha da ağır basar.
Birkaç çiçek kopardı; tanıdık kokular ona eski günlerini hatırlattı.
Hayır, hayır, yinede bir başkaydı aşk. Dünyadaki her şeyden başkaydı aşk.”
Aşk bir insanı yere yıkabilir, onu tekrar ayağa kaldırabilir, onu yeniden rezil edebilirdi Ve aşk; dünyanın kaynağı, dünyanın sultanı oldu ama aşkın yolları çiçek ve kanla doldu, çiçek ve kanla.
Aşk bir insanı yere yıkabilir, onu tekrar ayağa kaldırabilir, onu yeniden rezil edebilirdi.
Koparılması imkânsız bir mühür mumu gibi dayanıklı da olurdu, ölüm saatine kadar tıpkı sönmez bir nur gibi parlardı da; ölümsüzdü bu kadar Böyleydi aşk.
Aşk bir insanı yere yıkabilir, onu tekrar ayağa kaldırabilir, onu yeniden rezil edebilirdi. Bugün bakarsın beni sevmiş, yarın seni, öbür gün onu! Böyle kararsızdı aşk.
Orada konuşulmuş son sözler sanki henüz havada duruyordu.
Beyni hasat edilmemiş yabani bir bahçeye benziyor, toprağından buğular yükselen bir bahçe.
Karanlık gönlü, balıkçıların meşalesiyle aydınlanmış bir su gibi o anda ışıyıverir.
Genç kız, adamı istememişti, hayır. Ama adam, gerisinde genç kızın yaşadığı duvarın önünde durmuştu. Adam, bir zamanlar, genç kıza bu kadar yakın olmuştu.
Daha başka kağıtlar da var sobada, yakılacak hepsi. Azgın bir ırmak gibi kıyılarını basan hayal gücünden kalma, hafif köpüklerdir bunlar.
Ne mi istiyorum? Görüyorsunuz, yalnız bir dakika şuracıkta kalmak istiyorum. Son defa. Size mümkün olduğu kadar yakın olmak istiyorum, uzağınızda değilim işte.
Evet, hayali onu yine yanlış yerlere götürmüş.
Zavallı adam, beyni çoktan uyumaya başlamış; saat çaldı çalmasına, ama o farkına varmadı. Derken adam, annesinin
duvardaki resmini deliyor. Bu resmi artık ne yapsın? Bu resim kusursuz olmuş, olmamış, neye yarar, kendi çekip gidiyor madem? Adamın yorgun bakışları masanın üstündeki çiçek saksısına rastlıyor, adam elini uzatıp yavaş yavaş ve düşünceli, o koskoca saksıyı aşağı kaydırıyor, saksı devrilip kırılıyor. Saksı niye orada sapasağlam dursun? Sonra adam, kehribar sigara ağızlığını pencereden dışarı fırlatıyor. Artık ne işe yarar? Bu ağızlığın, kendinden sonra orada durmasının lüzumsuzluğu o kadar belli bir şey ki! Aradan bir hafta geçince adam öldü
duvardaki resmini deliyor. Bu resmi artık ne yapsın? Bu resim kusursuz olmuş, olmamış, neye yarar, kendi çekip gidiyor madem? Adamın yorgun bakışları masanın üstündeki çiçek saksısına rastlıyor, adam elini uzatıp yavaş yavaş ve düşünceli, o koskoca saksıyı aşağı kaydırıyor, saksı devrilip kırılıyor. Saksı niye orada sapasağlam dursun? Sonra adam, kehribar sigara ağızlığını pencereden dışarı fırlatıyor. Artık ne işe yarar? Bu ağızlığın, kendinden sonra orada durmasının lüzumsuzluğu o kadar belli bir şey ki! Aradan bir hafta geçince adam öldü
Belki çocuğun ruhu da tamamen solmuştu.
Bütün gece boğucu bir ormanda yürümüştü de şimdi bir su kenarına gelmişti sanki.
Evvelki gün yalan söylememiştim, şimdi de söylemiyorum. Ama bizi birbirimizden ayıran öyle çok şey var ki!
Henüz bütün şehir uykuda.
Bazen böyleyizdir, akıl kalmaz başımızda.
Sanki saadet, parlak, uzun boynuyla çırçıplak önümde yatıyor, bana kavuşmak istiyordu.
Hiç sizin, dudaklarınız titrediği için konuşamadığınız oldu mu? Ben konuşamıyordum, kalbimin çarpıntısından bütün vücudum titriyordu.
Sizi düşünüyor, sessizce oturuyordum. Derken bir an geldi, artık düşünemez oldum, kalbim göğsüme sığmıyordu.