İçeriğe geç

Vicdanın Sesi Kitap Alıntıları – Stefan Zweig

Stefan Zweig kitaplarından Vicdanın Sesi kitap alıntıları sizlerle…

Vicdanın Sesi Kitap Alıntıları

Kaderin yaraladığı bir insan ne olursa olsun hep yaralı kalıyor.
Gözleri kahve çekirdeklerini andırıyor; gülümseyince kavrulan kahve çekirdekleri gibi çıtır çıtır yanıyordu adeta.
Ancak kişiyi asıl kederlendiren, üzen şey, gözünde canlandırdığı hayalî acılar değildi; gözle görülüp hissedilenin acısı bambaşkaydı.
Dünyada bir şeyi yarım söylemek yada yarım bırakmak kadar kötü bir şey yoktur. Her kötülük bu yarım işlerden çıkar.
Kararlarımız, kabul etmek istemesek de büyük ölçüde sosyal konumumuzla sağladığımız uyuma ve çevreye bağlıdır.
En çok sevdiğim o müzikten, artık tek bir nağme bile duyamaz oldum.
Genellikle zıt kutuplar birbirini çeker, tabii doğru yerleştirilirlerse kusursuz bir uyum ortaya çıkar. Bize en şaşırtıcı görünen şeyler, çoğunlukla en doğal olanlardır.
-acımak iki yanı keskin bir bıçak gibidir; kullanmayı bilmeyen, elini ve özellikle de kalbini ondan uzak tutmalıdır.
Kişi ancak başkaları için de bir değeri olduğunu anladığında varlığının anlamını ve önemini kavrayabiliyordu.
“Uyurken gülünç olmak uyanıkken olmaktan çok daha iyi!”
Dünyada bir şeyi yarım söylemek ya da yarım bırakmak kadar kötü bir şey yoktur. Her kötülük bu yarim işlerden çıkar.
Sadece ölçülemeyen ya da anlaşılamayan şeylerden korkarız. Koşulları, kesinliği olan şeyler direncimizi ölçen birer testtir sadece.
Gösteriş her zaman için eylemlerimizin en güçlü sebeplerinden biri olmuştur ve özellikle de zayıf iradeliler kendilerini güçlü, cesur ve kararlı gösterecek bir şey yapmamın cazibesine kapılırlar.
Fakat yine kaçış yoktu! Rüyalarımda bile düşüncelerimi kemiren fareler, uykunun karanlık yemeğini yerken durmaksızın kımıldanıyordu. Hep aynı düşünceler, hep aynıydı!
En zavallı, en acınası canlının bile gururu vardır ve kalbimi susturamadığım için beni hor görürsen buna katlanamam.
Aynı hayali gece gündüz yıllarca kurmuşsan o hayali gün ortasında bile görebilir hale gelmeyi anlıyor musun?
Zira o vakitler bütün aşk biçimlerinin en rezil ve acayip olanları da dahil bir başka insanın hayatını içerdiğini ve ilgisizliğin bile sizi aşka borçlu bırakacağını bilmiyordum.
Sevilen ama sevmeyen birisinin yapabileceği bir şey yoktur. Çünkü kendisine duyulan aşkın boyutunu ve sınırlarını belirlemek onun gücünün ötesindedir.
Ancak o gün aşk ve arzu duymaktan belki de çok daha kötü bir işkence olduğunu sezdim; bu, size gösterilen tutku’ya karşı kendinizi çekerken istemeden sevilmekti.
Umutsuzluk uçurumunun en dibinde olanlar, yaşama arzusunu en şiddetli haliyle hissedenler, çığlık çığlığa arayanlardı.
Uzaklığı ve zamanı delip geçememek ne korkunç bir şey
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hayatınızda zaman zaman aldatılmanızda utanılacak bir şey yok. Aslında gizli amaçlardan şüphelenen,keskin gören göze sahip olmamak ve herkese, her şeye iyi niyetle yaklaşmak bir lütuftur.
“Kaderin yaraladığı kişi sonsuza kadar hassas davranır.”
İnsanlar korkunçtur, söz konusu para olduğunda daha da korkunçturlar.
Mutsuzluk, insanları hassaslaştırırken sürekli acı çekmek de adaletsizleştirir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnsan sadece diğer insanlar için bir şey ifade ettiğini bildiği zaman varlığının bir amacı olduğunu hissediyordu.
Saçma şakalar yapıp güldüğümüz her an, bir yerlerde bir başka kişinin ölüm döşeğinde zorlukla nefes aldığını biliyordum; binlerce pencerenin ardında kederin saklı olduğunu, kadınların ve erkeklerin aç olduğunu, hastanelerde, taş ocaklarında ve kömür madenlerindeki kölelerin bir deri bir kemik kalıncaya dek günün her saati zorla çalıştıklarını biliyordum.
Vicdan anımsadıkça, hiçbir suç unutulmaz!
Ruhumdaki karmaşanın anlaşılmaması için büyük gayret harcadım.
hainlik, zalimlik insanı uzun ömürlü yapıyor sanırım.
tek başına kaldığından beri, insanlardan kaçar olmuş, yarı deli bir hale gelmiş.
biz hekimler çok iyi biliriz ki, bazı anlarda bir banka hesabı hiçbir işe yaramaz.
bir şeyi yarım yapmak ya da yarım söylemek, hiçbir zaman iyi değildir. zaten yeryüzündeki bütün kötülükler de bundan doğar.
insan ruhu bazen en acayip rastlantıların etkisi altına kalır ve en ufak dış olaylar, çoğu zaman cesaretimizi çoğaltır veya eksiltir.
beceriksizliğimin nerede bitip kabahatimin nerede başladığını bunca yıl sonra bile kestiremiyorum. sanırım hiçbir zaman da bilemeyeceğim.

Stefan zweig romanda yer alan bu sözleri herkesin hayatından bir döneme ışık tutar.

İnsan her şeyden kaçar ama vicdanından, asla!
Bugünün insanları , kendi iradesi olmayan birer toz zerresinden ibarettiler.
kim sık sık yazgıları anlamlandırmaya kalkışırsa, ona yazgısını ona yazgısını anlatan çok olur
Çünkü, insan her şeyden kaçar ama vicdanından asla!
Feleğin sillesini yiyenler öyle çok alıngan olurlar ki!
En çok sevdiğim o müzikten, artık tek bir nağme bile duyamaz oldum.
Kendimi iyi tanıyordum; alaylar, dedikodular, küçümseyen bakışlar, sinsi gülümsemeler karşısında bunlara karşı duracak gücü kendimde bulamayacaktım.
Kaderin yaraladığı kişi sonsuza kadar hassas davranır
..başka biri mutsuz olduğu için bir mutluluğu kendine yasaklamanın bir anlamı olmadığını biliyordum.
İnsanın vicdanı hatırladığı müddetçe, hiçbir hata unutulmuş değildir.
İnsanın ruhunun da, bedeninin de, her şeye alışmak gibi olağanüstü bir hassaslığı vardır.
Bu sıkıcı yaşamın çarklarından fırsat varken niçin bir kez olsun uzaklaşmayı denemeyeyim?
Kişi ancak başkaları için de bir değer taşıdığını anladığı andan sonra var oluşunun anlamını ve görevinin ne olduğunu anlayabiliyor.
Kaderin yaraladığı kişi sonsuza kadar hassas davranır.
uyanıp beni tanıdığında dudaklarında belirecek gülümseyişi, bir çiçek gibi toplamak istedim.
İnsan gerçekten istedi mi, her şey kolaydır!
Vicdan anımsadıkça , hiç bir suç unutulmaz
insan, yararsız olmadığını anladığı zamandır ki, yaşamı bir anlam kazanır.
okumak istiyorum onu.
ömür boyu ağır hizmetle cezalandırılacağını beklerken, yargıcın ayağa kalkıp serbestsin! dediği bir suçlu gibiydim.
gözleri birer kahve çekirdeğiydiler sanki ve kuşku duymadan söylüyorum, güldüğünde de tıpkı kahve çekirdekleri gibi yerinde duramıyorlardı.
Beklemek ! Birkaç dakika daha beklemek ! Dakikalar ! Dakikalar ! Bir dakika ; bir insanın ölmesi, bir kaderin çizilmesi, dünyanın altüst olması için yeterli bir süre
bence insan, yazgının bize yaptığı uyarıları pek de öyle yabana atmamalı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir