Agatha Christie kitaplarından Ve Perde İndi kitap alıntıları sizlerle…
Ve Perde İndi Kitap Alıntıları
&“&”
İnsanların çoğu gerçeği bilmeyi istemezler. Onlar sadece yatıştırıcı sözler beklerler. Umutlarının ayakta tutulmasını isterler…
Günler, sanki bir şey olmasını bekliyormuşuz gibi, endişe doluydu.
Her şeyi sona erdirmekten söz edenler, hiçbir zaman buna kalkışmazlar. Böyle bir niyetleri yoktur.
Bence hiçbir şey yılların yaptığı tahribat kadar acı değildir.
İnsan ne zaman durması gerektiğini bilmelidir.
Kayan bir yıldıza bakıp ne yapacaktım?
İsteyecek hiçbir şeyim yoktu ki..
İsteyecek hiçbir şeyim yoktu ki..
İşte biz buraya toplanmıştık. Alacakaranlıkta bir grup insan… Kül rengi saçlar, kül rengi kalpler ve ‘kül rengi hayaller’…
Dostum, herkes hayatının tehlikeli olaylarla biraz renklenmesini ister.
Her şeyin bir adım gerisine bakmalısın… Daima…
“Judith’in duyguları çok yoğun,” derdi. “Bir nokta üzerinde toplanıyor bunlar. İçine kapanık biri olduğu için de, konuşup boşalamıyor. Rahatlayamıyor.”
İnsanların çoğu gerçeği bilmeyi istemezler. Onlar sadece yatıştırıcı sözler beklerler. Umutlarının ayakta tutulmasını isterler…"
…Dostum, makine eskimiş. İnsan neyseki yeni bir motor takarak, bir araba gibi çalışmaya devam edemiyor."
Ah efendim, kıskançlıktan sakının.
Bu beslendiği etle alay eden,
Yeşil gözlü bir canavardır."
Bu beslendiği etle alay eden,
Yeşil gözlü bir canavardır."
En karanlık gün, yarına kadar yaşandığı takdirde, sona ermiş olur."
“Istırap çeken iki insanın arasında gizli bir bağ vardır.”
“Gerçeği pek az insan takdir eder.”
“İnsanların çoğu gerçeği bilmeyi istemezler. Onlar sadece yatıştırıcı sözler beklerler. Umutlarının ayakta tutulmasını isterler…”
“Kayan bir yıldıza bakıp ne yapacaktım? İsteyecek hiçbir şeyim yoktu ki…”
Ender bulunan nazlı bir çiçeğin serde korunması gerekir. O soğuk rüzgarlara dayanamaz. Kış ortamında sadece alelade otlar yetisir. Ama bu yüzden onlara değer vermek de gerekmez.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
“Bence hiçbir şey yılların yaptığı tahribat kadar acı değildir.”
İnsanlar sorumluluklarından çok korkuyorlar.
İnsanların çoğu gerçeği bilmeyi istemezler. Onlar sadece yatıştırıcı sözler beklerler. Umutlarının ayakta tutulmasını isterler. Her gün aynı şekilde yaşayacaklarına dair güvence vermenizi isterler.
En karanlık gün, yarına kadar yaşandığı takdirde, sona ermiş olur.
İnsan yalnızken kendisini daha güvende hissediyor.
Istırap çeken iki insanın arasında gizli bir bağ vardır.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Öyle büyük bir felaketti ki bu. Zamanından önce yaşlandım. Kalbim acı hislerle dolu.
Ben bir insanın kanunu kendi başına uygulamaya kalkışmasını hoş karşılamam.
Ama öte taraftan ben kanunum!
Ama öte taraftan ben kanunum!
Neyseki dişin çürümesine rağmen öz hâlâ sağlam.
Evet gerçekten öyle kalbin fevkalâdedir.
Kalbim mi?Belki.Ama benim kastettiğim kalbim değildi.Benim özden" maksadım &‘beyin’ dostum,beyin.Ve beynim hâlâ olağanüstü bir şekilde çalışıyor.
Hiç olmazsa beyninde alçakgönüllülüğe doğru bir bozulma olmadığı açıkça anlaşılıyor.
Evet gerçekten öyle kalbin fevkalâdedir.
Kalbim mi?Belki.Ama benim kastettiğim kalbim değildi.Benim özden" maksadım &‘beyin’ dostum,beyin.Ve beynim hâlâ olağanüstü bir şekilde çalışıyor.
Hiç olmazsa beyninde alçakgönüllülüğe doğru bir bozulma olmadığı açıkça anlaşılıyor.
Gece duyulan kuşkular abartılı bir hal alır."
Bence hiçbir şey, yılların yaptığı tahribat kadar acı değildir."
İnsanlar sorumluluklardan çok korkuyorlar
Bence hiçbir şey yılların yaptığı tahribat kadar acı değildir
Geçmişteki bir olayı yeniden yaşadığı veya bir heyecani tekrar hissettiği zaman hayretle karışık ani bir sızı duymayan var mıdır?"
İnsanlar sorumluluklardan çok korkuyorlar. Ama köpekleri umutsuz derecede hastayken onun uyutulmasına karar verebiliyorlar. Bu sorumluluğu yükleniyorlar. O halde bu işi bir insan için neden yapmasınlar?
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
“En karanlık gün, yarına kadar yaşandığı takdirde, sona ermiş olur.”
“Ah, hayır, madam. Poirot her zamanki gibi nazikti. “Ender bulunan nazlı bir çiçeğin serde korunması gerekir. O soğuk rüzgârlara dayanamaz. Kış ortaminda sadece alelade otlar rahatça yetişir. Ama bu yüzden onlara değer vermek de gerekmez. Beni alın… Bacaklarım, kollarım çarpıldı. Büzüldü. Hareket edemiyorum. Ama ben… hayatımı sona erdirmeyi de düşünmüyorum. Mümkün olduğu kadar yaşamın zevkini çıkarmaya çalışıyorum. Yemek, içki, kafa zevkleri." Bayan Franklin içini çekerek mirildandı. “Ah, ama sizin durumunuz çok başka. Sizin kendinizden başka düşünecek kimseniz yok. Halbuki ben öyle miyim? Zavallı John’um var benim. Ona ne kadar ağır bir yük olduğumu çok iyi hissediyorum. Hasta, bir işe yaramayan bir kadın. John’un boynuna asılmış bir değirmen taşı." "Onun sizin için böyle bir şeyi hiçbir zaman söylemediğinden eminim."
Başarıya erişemeyen… hiçbir zaman erişemeyecek olan kimseler. Hayatın ezip kırdığı, yaşlı, yorgun ve tükenmiş insanlar… Sesi hafifledi. Derin, acı bir kederle sarsıldım. Sözleri ne kadar doğruydu. İşte biz buraya toplanmıştık. Alacakaranlıkta insan. Kül rengi saçlar, kül rengi kalpler ve kül rengi bir grup hayaller. Ben yorgun ve yalnızdım. Bu yanımdaki kadın, hayal kiriklığına uğramıştı, kalbi acı hislerle doluydu. Heyecanlı, hevesli Doktor Franklin engellenmiş, istediğine erişememişti. Karısı daima hastaydı. Ufak tefek, sessiz Norton topallayarak dolaşıyor ve kuşları seyrediyordu. Poirot bile, bir zamanların pırıl pırıl Poirot’u bile şimdi sakat ve bitkin bir ihtiyardı…”
Aziz dostum, diyelim ki bir adam bir diktatörü ya da bir tefeciyi veya bir aracıyı veya ahlak bakımından kendisini öfkelendiren birini öldürmek için ilahi bir hakkı olduğuna inanıyor. O sizin suç saydığınız bir hareketi de yapıyor. Ama kendisine sorarsanız bu hareketi suç değil. Aksine, bu durumda sizin &‘kalabar fasulyesi’nin ne faydası olur?" "Bir cinayetin insanda suçluluk duygusu uyandıracağından eminim," dedim. Doktor Franklin neşeyle, “Öldürmek istediğim bir sürü insan var," diye cevap verdi. “Onları ortadan kaldırdıktan sonra gece vicdan azabı yüzünden uykumun kaçacağını da hiç sanmıyorum. Biliyor musunuz ben insan irkının yüzde sekseninin ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Onlar olmazsa daha rahat ederiz."
Ama neden?" Poirot omzunu silkti. “Belki de bizim göremediğimiz bir şeyi fark ediyorlar." "Fakat nedir bu?" "Belki de tehlike.. Dostum, herkes hayatının tehlikeli olaylarla biraz renklenmesini ister. Kimisi buna dolambaçlı bir şekilde erişir. Mesela boğa güreşlerini seyrederek. Kimisi heyecanlı kitaplar okur. Bazısı da tehlikeyi sinemada heyecanlı filmler seyrederek tadar. Ama ben şu kadarından eminim. Fazla güvenli, rahat bir hayat insanların hoşuna gitmez. Erkekler birçok yollardan tehlikeye erişirler. Kadınlar ise tehlikeyi ekseri seks maceralarında bulacak dereceye gelirler. Belki de bu yüzden kaplanı andıran erkeklerden hoşlanırlar. İçeri çekilmiş sivri tırnaklı pençe… Saldırmaya hazırlanan kalleş bir yaratık… Kadınlar, iyi về müşfik bir koca olabilecek fevkalade bir erkeğin yüzüne bile bakmazlar."
Bence hiçbir şey yılların yaptığı tahribat kadar acı değildir."
Gençleri, büyüklerin öğütleri kadar kızdıran hiçbir şey yoktu.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Ama ben şu kadarından eminim. Fazla güvenli, rahat bir hayat insanların hoşuna gitmez.
Daima sıkıntı çekerseniz sonunda bunun izleri de kalır.
İnsanın hissiz doğması büyük bir şans.
İnsan yalnızken kendini daha güvende hissediyor
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Tebessümü kalbimi sızlattı.
İnsan yalnızken kendisini daha güvende hissediyor.
Geçmişteki bir olayı yeniden yaşadığı veya bir heyecanı tekrar hissettiği zaman hayretle karışık ani bir sızı duymayan var mıdır?
Galiba çocuklar, anneleriyle babalarına, başları derde girmedikçe fazla bir ihtiyaç duymuyorlar.
Istırap çeken iki insanın arasında gizli bir bağ vardır.
İnsanların çoğu gerçeği bilmeyi istemezler. Onlar sadece yatıştırıcı sözler beklerler. Umutlarının ayakta tutulmasını isterler. Her gün aynı şekilde yaşayacaklarına dair güvence vermenizi isterler.
İnsanların düşüncelerinin başlarından geçen olaylarla taban tabana zıt olması gerçekten şaşılacak bir şey.
Gece duyulan kuşkular daima abartılı bir hal alır.
Herkes hayatının tehlikeli olaylarla biraz renklenmesini ister. Kimisi buna dolambaçlı bir şekilde erişir. Mesela boğa güreşlerini seyrederek. Kimisi heyecanlı kitaplar okur. Bazısı da tehlikeyi sinemada heyecanlı filmler seyrederek tadar. Ama ben şu kadarından eminim. Fazla güvenli, rahat bir hayat insanların hoşuna gitmez. Erkekler birçok yoldan tehlikeye erişirler. Kadınlar ise tehlikeyi ekseri seks maceralarında bulacak dereceye gelirler. Belki de bu yüzden kaplanı andıran erkeklerden hoşlanırlar. İçeri çekilmiş sivri tırnaklı pençe… Saldırmaya hazırlanan kalleş bir yaratık… Kadınlar, iyi ve müşfik bir koca olabilecek fevkalade bir erkeğin yüzüne bile bakmazlar.
Ben doğa sevgisinin bir insanda daima sağlıklı bir işaret olduğuna inanırdım.
En kötü bir erkeğin, kadınların en iyilerini ilgilendirip memnun etmesi hiçbir zaman çözemeyeceğim esrarlı bir problemdir benim için.
Bir katil, yeryüzündeki yaratıkların en kendini beğenmişidir. Bir katil, daima herkesten çok daha akıllı olduğunu… hiçbir zaman kendisinden şüphelenmeyeceklerini… polison şaşırıp kalacağını düşünür.
İnsan yaşlandıkça eski günleri daha sık düşünmeye başlıyor. O eski hisleri yakalamaya çalışıyor.
Bence hiçbir şey yılların yaptığı tahribat kadar acı değildir.
Geçmişteki bir olayı yeniden yaşadığı veya bir heyecanı tekrar hissettiği zaman hayretle karışık ani bir sızı duymayan var mıdır?
Ben bunu daha önce de yapmıştım…"
Neden bu sözler insanı daima derinden sarsar?
Ben bunu daha önce de yapmıştım…"
Neden bu sözler insanı daima derinden sarsar?
Kayan bir yıldıza bakıp ne yapacaktım…?
isteyecek hiçbir şeyim yoktu ki
isteyecek hiçbir şeyim yoktu ki
Kayan bir yıldıza bakıp ne yapacaktım..? İsteyecek hiçbir şeyim yoktu ki…"
Uygun sözleri kullanmak ve uygun telkini sağlamak suretiyle insanları etkilemenin gülünç denilecek kadar kolay olduğunu anladı. Gerekli olan onları anlayabilmekti. Düşüncelerini okumak, gizli tepki ve isteklerini süzmek.