İçeriğe geç

Ve Aşk S*çtı Kitap Alıntıları – Merryliss Taylor

Merryliss Taylor kitaplarından Ve Aşk S*çtı kitap alıntıları sizlerle…

Ve Aşk S*çtı Kitap Alıntıları

Aşkınız sizi büyütmüyorsa, varlığınıza artı bir değer katmıyorsa, sizi alıp zirvelere çıkarmıyorsa; ortada bir enayilik var demektir.
Bir kişi, kendinden çok sizi sevdiğini söylüyorsa onun akıl hastası olduğundan şüphe etmeyin ve uzaklaşın hemen oradan.
Aşk, insanoğlunun itiraf etmekte güçlük çektiği cinsel duygularına anlam kazandırmak için icat ettiği en büyük kamuflajdır.
Aşkı böylesine yüksek abartılarla bu denli yüceltenler bilmeliler ki bu ifade, bu biçimde beslenirse günün sonunda onlar da, sevdikleri de bir şekilde zarar görecektir bundan.
Hangi kadın aşık olduğunda herhangi biriyken söz gelimi nirvana yaptı bir erkeği? Hangi erkek; aşık olduğunda herhangi biriyken mesela, tutup elinden zirveye çıkardı bir kadını? Öyleyse dün gece öpüştüğün erkek ertesi gün dünyayı titremiyorsa, seviştiğin kadın Everest’te nefes almıyorsa, Siz ucuz zevklerinin için birbirinizi kullanmamın ötesine geçemeyen zavallılarsınız .
Öyleyse aşkınız sizi büyütmüyorsa, varlığınıza artı bir değer katmıyorsa, sizi alıp zirvelere çıkarmıyorsa; ortada bir enayilik var demektir.
Benimle konuşma fırsatını kolay elde ettiği için önemsemiyorsa bir dahakine zor ulaşır ya da hiç ulaşamaz, olur biter.
Öyleyse insan kendini hafife almamalı, kendi değerini kendi koymalı, karar vermeli ve kendini yücelterek yakışanı yapmalı; ucuz olmamalı.
İnsanların sizi sevmesini beklemeyin, önce siz sevin kendinizi ya da sevemiyorsanız bile sabote etmeyin bari.
Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!
Bu soygun için bize birkaç kadın daha gerekiyor. Çünkü biz, bir ayakkabı için iki gün tartışabiliriz ama hayatımızı ortaya koyduğumuz böyle bir soygun için saniyeler harcamayı gereksiz görürüz.
Tokyo
Bir şey sizi büyütüyorsa aşık olduğunuz ya da aşık olmanız gereken odur; bir şey de sizi küçültüyorsa nefret ettiğiniz yahut nefret etmeniz gereken odur işte.
İşin facia tarafı; rol yapanların ahlaklı, rol yapamayanlarınsa ahlaksız oluşudur.
Demem o ki, Öyle değil mi? dediğinizde Öyle değil! diyenleri ciddiye alın çünkü bu zaten hastalıklı bir soru kalıbıdır. Bu cevap sizin lehinize dönsün diye sorulmuş bir sorudur ki bunu ben bile kullanırım. İki kelimesinden biri aynen olanları da çıkarın hayatınızdan. Aynen nedir ya? Hiç düşünülmeden söylenen üç beş kelimenin başında geliyor bu.
Sevdikleriniz çoğunlukla size gerçeği söylemeyecek ya da o gerçeği asla göremedikleri için sizi sürekli övecekler. Siz de bazı özelliklerinizi iyi sanmaya devam edeceksiniz. Peki, size gerçeği söylemeyen birini seviyorsanız aslında bir düşmanınızla flört etmiş olmuyor musunuz? Bayıldığım bir Japon Atasözü’nün tam zamanı şimdi: Aşık Adam, sivilceyi gamze görür.
Gerçekçi insanları sevin, onlarla dost olun. Ruhunuzu okşayarak sizi aldatanlardansa uzak durun!
Sonuçta her aşkın biteceğini bildiğim için sabırlı davranıyorum ki henüz bitmeyen bir aşka hiç şahit olmadım.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kelimeler ne kadar bedavaysa duymalar da en az o kadar bedava.
Mektuplu postaneli dönemlerde çizgili kağıda elle ve yürekle yazılırmış aşklar. İmlaya, dilbilgisine değil kalpten gelenlere bakılırmış o zamanlar. Bir sonraki mektup gelinceye kadar koklayarak saklanırmış mektuplar. Özlem kokarmış satırlar, yazılar. Aşklar, kalplere kazınırmış, storyli yaygaralar yokmuş mesela. Mektupla taşınırmış kokular, duygular Kızlar, aşık olduğu oğlan için hasret çekermiş, onu beklermiş. Snapchat’ten anlık durum bildirmek yokmuş. Çevrimiçi olmak da yokmuş, cama çıkmak hatta perde arasından görüldü atmak varmış. Whatsapp’tan durum paylaşmak, mesajlaşmak ne kelime? Aylık yoldan gelirmiş mesajlar, mektuplar ve bir ay okunurmuş yazılanlar. Aynı mektup, Belki yeni bir şey vardır. umuduyla ya da Acaba burada ne demek istedi? düşüncesiyle bir ay boyunca tekrar tekrar okunurmuş. Bazen ağlar, bazen gülermiş okuyan hatta bugün güldüğüne yarın ağlayabilirmiş de. Emoji diye de bir şey yokmuş. Duygularını tam olarak yansıtamazmış mektubu yazan. Düşünebiliyor musunuz, emojisiz anlaşırlarmış. Birbirlerini anlamak için emek harcarlarmış. Sevince güzel sever, sevilince de güzel sevilirlermiş. Biri, birini terk edince hemen başkasına gitmez, başkasını bulmazmış terk edilen. utanırmış kızlar oğlanlar; utandıkları için kızarırmış yüzleri, yüzleri kızardığı için utanmazlarmış yani DM’lere bakarak Sıradaki lütfen? denilmezmiş o zamanlar; çabuk vazgeçmez, emeklerini hiç etmezmiş aşıklar. Burun sızlaması, kalp ağrıması o vakitlerde aşka işaretmiş.
Gerçekten de insanların Twitterları, Instaları, Skepeları, Snapleri, Faceleri, yokmuş, zamanlar varmış, birbirlerine ayıracak zamanları. Emek veriyorlarmış aşk dedikleri duygularına. E, emek verince de onu korumak zorunda kalıyorlarmış. Şimdi lütfen söyler misiniz, onlarınkine Aşk mı demeliyiz yoksa emek mi?
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hayallerinizi önemsemeyen birini sevmeniz, günün sonunda sizi işe yaramazlar listesine atacaktır, net!
Siz cenazede ağlayanların ölene ağladığını mı zannediyorsunuz yoksa?
İnanın kimse ağlamaz ölene; ölenin oluşturduğu boşluğa, kendi yalnızlığına, olası huzursuzluğuna ağlar herkes.
Aşk, insanın kendine karşı hissettiği duyguların tamamıdır ve kimse kendinden başka bir şeye âşık olmaz. Tamam sevebilir, tutulabilir, isteyebilir ama asla aşık olamaz. Bu hesapla, bizlere dayatılan aşk saçmadır ve insan; âşık olduğu şeyi kaybettiğinde ölür ya da başka bir ifadeyle kişi anca öldüğünde kendini kaybeder. Kısacası aşk, insanların arasında olacak iş değildir; birbirimizi kandırmayalım artık.
İnsanların sizi sevmesini beklemeyin, önce siz sevin kendinizi ya da sevemiyorsanız bile sabote etmeyin bari.
Gerçekçi insanları sevin, onlarla dost olun. Ruhunuzu okşayarak sizi aldatanlardansa ısrarla uzak durun!
Siz cenazede ağlayanların ölene ağladığını mı zannediyorsunuz yoksa? İnanın kimse ağlamaz ölene; ölenin oluşturduğu boşluğa, kendi yalnızlığına, olası huzursuzluğuna ağlar herkes.
Aşk, insanoğlunun itiraf etmekte güçlük çektiği cinsel duygularına anlam kazandırmak için icat ettiği en büyük kamuflajdır.
Ayrıca bizler hayalini kurduğumuz ve olmasını istediğimiz bir aşk inşa ediyoruz kafamızda. Yani öyle bir şey yok, dua bizimkisi sadece.
Ve vazgeçilmez olan şey buydu, huzur.
Siz cenazede ağlayanların, ölene ağladığını mı zannediyorsunuz yoksa? İnanın kimse ağlamaz ölene; ölenin oluşturduğu boşluğa, kendi yalnızlığına, olası huzursuzluğuna ağlar herkes.
İnsan hedefleriyle vardır ve bu konuda ısrarcı davranmalıdır.
Görmüyor musunuz, Tanrı bile her birimizin içindeki her bir şeyi ayrı tasarlamış, her birimizi de bir fark yaratalım diye yaratmış.
İnsan, huzura bağımlı bir varlık olarak tasarlanmıştır lanet.
Işte böyle oluyor. İnsanlar bazı şeylere ederinden daha fazla değer veriyor ama bunu hiçbir zaman anlamıyor.
Onlara göre aşk ağlıyor, aşk ağlatıyor, aşk gülüyor, aşk güldürüyor, aşk acıyor, aşk acıtıyor, aşk çığlık atıyor, aşk bağırıyor, aşk susuyor ; yani aşk bir canlı. E, peki bütün bunları yapabildiğine gerçekten inanıyorlarsa sıçmasına sa pek şaşırmamışlardır sanırım çünkü aşkın bizzat bokunu onlar çıkardılar.
Kaybedecek hiçbir şeyi olmayanlarla sonsuza kadar zamanı olanlar aynı kişilerdir ve bunlar uzak durulması gerek tehlikeli insanlardır. Gerçekten de çok nadiren görürsünüz ünlü ya da zengin veya kariyerli birinin suç işlediğini çünkü onların zamanları sonsuz değildir ve kaybedecek çok şeyleri vardır.
Kelimeler ne kadar bedavaysa duymalar da en az o kadar bedava
Sahi neden gökkuşağında hep şimdinin renkleri var; yedi renk niye? Hani açık yarın, nerede koyu dün? Niye göremiyoruz pembenin çığlıklarını, nasıl oluyor da bilmiyoruz mavinin fısıltılarını?
Aşk, insanoğlunun itiraf etmekte güçlük çektiği cinsel duygularına anlam kazandırmak için icat ettiği en büyük kamuflajdır.
Duygusuz insan yoktur.
özgürlüğünüzün kısıtlanmasına aşk diyecek kadar zepzekasız olamazsınız.
Sevdiği kadın ya da adam için paradan vazgeçip ömür boyu kararından memnun olduğunu söyleyen bir beş parasız görürseniz bilin ki acısından zırlıyordur.
Ben ressam olsaydım mutluluğun resmi olarak dolar banknotları çizer bırakırdım. Çok fazla ruhsuzum değil mi? Kusura bakmayın ama sizler de fazla duygusalsınız!
Oysa yemeğin tuzu olmasa da olur lakin hayatın tadı tuzu olmazsa olmaz lanet.
Erkekler bir araya geldiklerinde övüne övüne cinsel deneyimlerini, sevgililerini nasıl aldattıklarını anlatırlar; Kadınlar bunu asla yapmazlar. Bunun sebebi, bizlerin çok daha namuslu olması değildir. Erkekler, bu tarz konularda birbirlerine güvenir; kadınlar ise asla güvenmezler.
Aşk, evliliği öldürüyor. diyebiliriz de Evlilik aşkı öldürüyor. diyemeyiz. Aşk, hastalıklı bir duygudur çünkü ve sadece evliliği değil, birçok şeyi öldürmeyi başaran profesyonel bir seri katildir.
Kaç yaşında olursanız olun beyniniz her zaman 17 yaşındadır.
Evlilik aşkı eşte bitiriyorsa kimde başlatıyor acaba?
– Gittiğinden beri kalbim bir deli.
şarkısını on yıldır evli olduğu karısının elini tutarak dinleyen adamı düşünün!
– Karınız on yıldır yanınızda bayım. Kimsenin bir yere gittiği de yok! E, ne ki sizin derdiniz?
demezler mi bu adama? İşte ben buna ayaküstü aldatma diyorum. Ya
– Kimse senin gibi sevmiyor, değemiyor; gönlüm senden vazgeçemiyor.

şarkısında duygulanan kadına ne demeli Tanrı aşkına? O kadının da kocası yanında ama suratı asık ve hüzün sarmış her yanını, neden? Peki, siz hiç bu insanların, bu şarkıları tek başlarına dinlerken ki yüz ifadelerini gördünüz mü? Bana gelenleri konuşturduğum da neler görüyorum, neler! Aman siz görmeyin!

Beni ilkellikle suçlamayın lütfen! Ben eşcinsellere asla karşı değilim ama çocuğumun ve sevdiklerimin eşcinsel olmasını da istemezdim. Bunun özendirilmesi sinirimi bozuyor. Ne bileyim belki de ilkel biriyimdir.
Bana göre aşk, sevdiğinizi özgür bırakmak.
Size gerçeği söylemeyen birini seviyorsanız aslında bir düşmanınızla flört etmiş olmuyor musunuz?
Önce davranan kazanıyor ve ilişkilerde kaybeden hep Gitme! diyen taraf oluyor.
bedeli belli olan şeylere o bedeli ödemeden sahip olamıyorsunuz .
Öyleyse aşkın da bir bedeli var ve şayet o ödemeyi yapmazsanız mafya usulüyle tahsilat yapar âşıklar. Demek ki her şey gibi sevmenin de bir bedeli var ve bu bedeli; o, uğrunda ölmek isteyecekleriniz koyarlar.
bizler hayalini kurduğumuz ve olmasını istediğimiz bir aşk inşa ediyoruz kafamızda. Yani öyle bir şey yok, dua bizimki sadece.
Picasso da olsan verdiğin emeği görmek istiyorum.
Aşk, insanoğlunun itiraf etmekte güçlük çektiği cinsel duygularına anlam kazandırmak için icat ettiği en büyük kamuflajdır.
-Tecavüz tabanlı her cinayetin başlangıç bahanesidir aşk.
-Aslında sapık dediklerimizin kamufle olmuş gizli silahıdır, saklı gücüdür aşk.
-Acizlerin, işsiz güçsüzlerin yahut aylakların işidir aşk!
Bu hikâyenin sonunda aşk ölecek, aşk; gebersin pislik.
İki kelimesinden biri ‘aynen’ olanları çıkarın hayatınızdan.
Bir kişi, kendinden çok sizi sevdiğini söylüyorsa onun akıl hastası olduğundan şüphe etmeyin ve uzaklaşın hemen oradan. Nitekim aşk cinayetlerini işleyenler kesinlikle bu hasta kişiliklerdir.
Esasında “aşkım çok güzel kokuyorsun” cümlesi genelde parfüm için söylenir fakat bunu ne söyleyen ne de söylenen bilir.
Aşk, insanoğlunun itiraf etmekte güçlük çektiği cinsel duygularına anlam kazandırmak için icat ettiği en büyük kamuflajdır.
”Aşk, hastalıklı bir duygudur çünkü ve sadece evliliği değil, birçok şeyi öldürmeyi başaran profesyonel bir seri katildir.”
”Öyleyse aşkın da bir bedeli var ve şayet o ödemeyi yapmazsanız mafya usulüyle tahsilat yapar aşıklar.”
İşte bu sebeple birazdan benim dünyamda kısa bir yolculuğa çıkacağız birlikte. Zaman zaman fırtınalara, sellere kapılacağız, zaman zaman da tsunamilere , yanardağ patlamalarına karışacagız; bazen göklere çıkaracağım sizi,bazen de yerin dibine sokacağım hem de hepinizi. Ah, bazen sert bir dil kullanırsam aldırış etmeyin; anlattıklarımı sabırla dinleyin. Bir de sizi bir şeyler öğretmek ya da akıl vermek değil derdim; sizleri benim gibi düşündürmek de değil niyetim..
Aşık adam, sivilceyi gamze görür.
️Başını önüne eğdi.
Evet demiştim. Şu üniversiteyi bitirip kendi ayaklarının üstüne durmadan hiç kimseye söz verme sakın bir erkek için de asla hedeflerini küçültme! demiştim
İnsan böyle bir mahlûk işte, gerçeği duymak istediğini söylerken bile bir yalanın peşinde.
?Paletinizle bir rengimiz daha olsun istedim. Gökkuşağının renklerini beğenmedim. Sahi neden gökkuşağında hep şimdinin renkleri var; yedi renk niye? Hani açık yarın, nerede koyu dün? Niye göremiyoruz pembenin çığlıklarını, nasıl oluyor da bilmiyoruz mavinin fısıltılarını ?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir