Senai Demirci kitaplarından Ve Aşk Evliliğin Ellerinden Tuttu kitap alıntıları sizlerle…
Ve Aşk Evliliğin Ellerinden Tuttu Kitap Alıntıları
Dünün güneşi ile bugünün çamaşırlarını kurutamazsınız .
Dinlemek, bir insanın ruhunu ruhunuzda ağırlamak demektir.
Eşinizi onemsizlesltirdiginiz ölçüde, siz de kaybedersiniz.Eşinize verdiğiniz değer,eşinize kazandırdığınız değerdir.
Kadınlar konuşur, çünkü yakınlık kurmak isterler .Kadınlar icin sözcükler bir başkasının ruhuna uzattıkları küçük halatlardır.
Birlikteliği kendi omuzlarında hissedemeyen bu korunmuş çiftler kucuk mutlulukları fark edemeyecekleri kadar küçültebilir, küçük anlaşmazlıkları tahammül edemeyecekleri kadar büyüyebilirler.
Kadınların en çok istedigi şey sözdür.Her erkeğin iki dudağı arasında olan sözü ister kadınlar.Konusulsun isterler kendileriyle.Konusmalari dinlensin isterler.
Ben /Ben
Biz ikimiz birbirimizi sevdik./Sizi sevincimizi çoğaltmaya çağırdık./Biz ikimiz birbirimizi seçtik./Sizi seçimimize tanıklık etmeye çağırdık.
Unutmayın ki, dünün güneşi ile bugünün çamaşırlarını kurutamazsınız.
Geçmiş zamana yönelmek, düzeltilmesi mümkün olmayan bir hatayı/ihmali yeniden pekiştirir; böylece hataları konuşmaktan kişiliği tartışmaya doğru kayarsınız.
Bu yüzden ‘evlilik aşkı öldürüyor’ sözünü yerinde bulmuyorum; ama ‘evliler aşkı öldürebilir’, evliler sadece aşka güvenerek aşkı da, evliliği de öldürebilirler.
kerem kendi suretini görmeden
sen artık aslına bürün demişler
ferhat doğduğu gün, isim vermeden
bu çocuk ne kadar şirin demişler
Serdar Tuncer
Mutluluğu bir başkasından aşırmak için değil, bir başkasına taşırmak için bir aradasınız.
Evlilik bir başkasından mutluluk umanların değil, bir başkasını da mutlu edebilecek kadar mutlu olan kişilerin birlikteliğidir.
Anlayamadığım bir kadar masraf edenlerin, düğün yapmak yerine nişanı tercih etmelerinin nedeni nedir? Cevabı bilenler bana ulaştırsınlar lütfen. Nişanı nispeten sade bir törenle yapıp düğünün masrafını karşılamak için hazırlık yapanların cevaplaması için de birkaç soru sorabilirim: “Düğün masraflı olmak zorunda mı? “Düğünün masrafının ve yorgunluğunun hem ailelere hem de yeni çiftlere yıllarca süren bir külfet olarak yüklenmesi zorunlu mu?” Eğer bu zorunluluklar yoksa, düğün niye geciktirilir, neden düğün de nişan gibi sade bir törene dönüştürülemez?k
Ne olurdu, mübarek Paygamberimizin (asm) “kolaylaştırıniz, zorlaştırmayınız!” sözünü evlilik için de anlayıverseydik? Ne olurdu, mübarek Paygamberimizin (asm) “müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz!” sözünü hatırlayıp, birbirimiz hakkında müjdeli haberler alacağımız helal görüşmeler yapmanın yollarını arasaydık?
Hatta kimi aileler sırf nişanlılar günaha girmesin diye evliliğin resmî işlemlerini geciktirirler; ama “dinî nikâh” yaptırırlar. Bir bakıma “el ele tutuşma” nikâhıdır bu. (Siz bu isimde bir nikâh duydunuz mu?) İki kişinin el ele tutuşmasını helal eden “dinî nikâh”, neden “el ele tutuşmaktan” ötesini de helal kılmıyor? Hem sonra, el ele” tutuşmaya izin verenler, dinî nikâh”ın sınırlarını kendilerine göre belirleme yetkisi mi görüyorlar? Yoksa el ele tutuşmaktan ötesi için “resmî işlemler” mi gerekir? Çocuklarını “dinî nikâh”la nikâhlayanlar böyle mi düşünüyorlar?
Güzel görünmek için güzel elbiseler, gösterişli, arabalar, pahalı takılar içinde olmak zorunda değildi aslında. Güzelliğini böylesine sade ve doğal biçimde farkedemez miydi Prens?
Sevgi sözleri fısıldaması beklenen de,
kendisine sevgi sözlerinin fısıldanmasını uman da gerçek. Şu kadar yıl bu köprüyü kurmayı beklemiş değil miydik? Şimdi sıra köprünün üzerinde yürümeye geldi, değil mi? Aşkımızın
uzun ve kopmaz halatlarının tutunduğu ayaklar üzerinde, her noktasında iltifat ve hürmetin, zarafet ve estetiğin, sevgi ve
saygının olduğu bir köprü uzanıyor artık.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Öyküyü akışına bırakıp, kendi gerçekliğimize dönelim şimdi. Hangi birimiz bu irrasyonel öyküyü yaşamadık? Belki
de hâlâ yaşıyor olanlardanız. Tamam, bu kadar ileri gitmedik, belki bu kadar detaylı kurgulamadık hayallerimizi ama her birimizin sözsüz mektuplarımıza karşılık mektup yazacak, içimizde biriktirdiğimiz iltifat sözcüklerine layık olduğunu her haliyle gösterecek bir [hayal] maşukumuz oldu, olageldi.
Sonunda bulduk onu ya da bulmak üzereyiz. Severek evlendik ya da evlenmek üzereyiz
saygı sevginin zeminini oluşturur
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İçimizden geçenleri, tereddütle mırıldandıklarımızı, kendi kendimize fısıltıyla söylediklerimizi, hatta kendimize bile
söyleyemediklerimizi anlayacak sadece kalbimizin ve
bilinçaltımızın kıvrımlarına bile aşina olan Rabbimizdir.
Yaratıcımızdan beklediğimizi, yarattıklarından ummak ise bizi
kaçınılmaz olarak hayal kırıklığına uğratır. Öyleyse, anlaşılmayı
ummak yerine, kendinizi olabildiğince anlaşılır eyleyin.
Dinlemek, bir insanın ruhunu ruhunuzda ağırlamak demektir.
Mutsuzluk üretenlerin hiçbiri mutlu değildir; unutmayın. Oysa mutluluk ne kadar bulaşıcıdır!
Sevgi biçmek istediğiniz yere sevgi ekmelisiniz. Mutluluk almak istediğiniz tarlaya emek vermelisiniz. Dünyanın en güzel çiçeği bile bakımsız kalınca soluyor, renklerini kaybediyor.
İçinizden geçeni saklamayın.
Hepimiz anlaşılmayı umarız. Bakışımızdan, duruşumuzdan ve
susuşumuzdan hemen mesajlar çıkarılsın umarız. Evliliğin ilk
günlerinde, henüz birbirinizin duygularına yeterince aşina
değilken, anlaşılmayı ummayın. Anlaşılmayı ummak yerine, kendinizi açık sözle anlaşılır kılın. Ummayın, yapın. Beklemeyin,
harekete geçin. Eşinizin sizi inciten, kızdıran, mutlu eden şeyleri
bilmesini sağlayın. Birbirinizin duyguları hakkında kendi
içinizden kabullenmeler yaparsanız daha çok kırılır, birbirinizden
daha çok uzaklaşır, birbirinizi daha az anlar hale gelirsiniz. Bir
süre sonra, sözlerinizle değil, ön kabullerinizle konuşmaya
başlarsınız. Sonunda, içtenlikle konuşma isteğini yitirirsiniz.
Görünüşte kavgasız ve tartışmasız ama gerçekte tatsız ve umutsuz bir diyalogun zavallı kahramanları olursunuz.
Evlilikte hiçbirimiz son şekli verilmiş, bütün kıvrımları
istediğimiz gibi biçimlenmiş ideal ve mükemmel insanla
karşılaşmıyoruz. Evlilik, henüz evlenmeyenlerin hayal ettiği gibi
ilk günde iyiliği ya da kötülüğü belli olan bir piyango değil;
kötüyse iyileşebilecek, iyi olduğu halde bile kötüleşebilecek
sürekli bir yolculuktur.
Eşinizi önemsizleştirdiğiniz ölçüde, siz de kaybedersiniz. Eşinize verdiğiniz değer, eşinize kazandırdığınız değerdir.
İdeal erkek , ideal kadın ı, ideal kadın da ideal erkeği inşa eder.
Eşinin gelişmesine fırsat vermeyen, onu sadece bir standardın ve
hayalin yüksek çıtasına vurup vurup eskiten ve öldüren sadece
eşini kaybetmekle kalmıyor, kendisini de öylesine yıprattığı ve
soldurduğu bir eşe mahkûm ederek kendisine de kaybettiriyor.
Ummak, umutlara erişmeye yetmiyor. Beklemek, hayalleri
gerçekleştirmeye yetmiyor. Eşler veya müstakbel eşler arasında
da, bir tür umma ya da bekleme oyunu sürüp gider. Pek azı
umduğunun elinde olduğunu kabullenmeye hazırdır. Sadece
bekler; sadece umarlar. Standardını koyduğu yerde bulmayı umar eşini. Hayallerinin uzandığı ufukta, çoktan gerçekleşip
tamamlanmış olarak buluşmayı bekler sevdiği ile. Tam da bu
yüzden, kanaatsizdir; eşinin standartlarından azıcık geri durduğunu gördüğünde tahammül edemez. Tam da bu yüzden
acımasızdır; sevdiğinin hayallerini yıktığını düşündüğü anda
yıkıcı oluverir.
Gerçekte olmayan cici birini sevmek yerine, sahiden var olan hatalı , eksik , kusurlu birini sevebilmek gerçek aşkın varlığını gösterir. Sorunlarınızı ve hatalarınızı, kızgınlıklarınızı ve hayal kırıklıklarınızı eşinizle açıkça ve dürüstçe konuşamıyorsanız, kiminle konuşacaksınız? Kendinizi açıkça ortaya koyduğunuzda güvenini kaybetmekten korktuğunuz kişi ne kadar dosttur size, ne kadar sahici seviyordur sizi?
Aşkın gücüne inandığınız kadar, birbirinize vakit ayırmanın, birbirinizi farklılıklarınızla sevebilmenin, her konuda anlaşamasanız da birbirinize saygı duymanın önemli olduğunu unutmayın. Böylece ilişkinizi daha sahici bir zemine oturtmuş
olur, yeni baharlara daha güçlü girebileceğiniz uzun ve ince
kökler geliştirirsiniz.
Evlendikten sonra eşinizin değişmesini
beklediğiniz kadar, eşinize göre değişmeyi de hesaba katın.
Evlilik bir başkasından mutluluk umanların değil, bir
başkasını da mutlu edebilecek kadar mutlu olan kişilerin
birlikteliğidir. Mutluluğu bir başkasından aşırmak için değil, bir
başkasına taşırmak için bir aradasınız.
Sanıldığının aksine, evliliğin gidişatını eşlerin ne kadar sıklıkta ve uzunlukta tartıştıkları değil, nasıl tartıştıkları belirliyor. Asıl sorun, eşlerin neyi tartıştıkları, nerelerde aynı düşündükleri, nerelerde ihtilaf ettikleri değil. İster anlaşsınlar, ister anlaşamasınlar, nasıl bir üslupla tartıştıkları önemli.
Evliliğin gerçekliği, insan-insan ilişkisinin bütün inişlerini ve
çıkışlarını, umulmadık sislerini ve rüzgârlarını içerir. Evlilikten
önce çizdiğiniz haritaya bunların çoğunu dahil edemezsiniz.
Elinizde, birbirinizi ebediyen eş kabul etme gibi sahih bir niyet,
anlamlı bir sevgi olduktan sonra, arazide karşılaştığınız sürprizleri
el ele yürüyerek, tabana kuvvet vererek görecek ve çözeceksiniz.
Evliliğin sürprizlerle dolu coğrafyasında anlaşma haritası bir yere
kadar işe yarar; ondan sonrası aranızda oluşan aşkın ateşiyle,
saygı ve sevginin nefesiyle çözülecektir
Mümkün olduğunca, nikâhı kolaylaştırın; nikâhın önüne uzun ve gerilimli bir nişanlılık dönemi koymamaya çalışın. Kolaylaştırdığınız nikâhın, nişandan daha kolay ve bereketli olduğunu göreceksiniz.
Hırsız taşıyabileceği şeyleri yüklenir Boş yere yük almaz üzerine. Eve girmenin riskine değer şeyler alarak gider.
Siz de bir gönlün odacıklarına girdiğinizde , gönül sahibinin de unuttuğu kıymetli şeyleri görmelisiniz. Elinizde olanların , sandığa sakladıklarınızın değerini bilmelisiniz. Onların eksikliği ile ne kadar çok kaybetmiş olabileceğini ona öğretmelisiniz.
Kendini ev sahibi zannedip , yükte ağır şeylere gönül veren muhatabınızı , pahada ağır şeyler konusunda uyarmalısınız.
Bir hırsızın bakış açısıyla bakacaksınız dünya nimetlerine , ötelere taşıyabileceğiniz pahada ağır şeyleri göreceksiniz , herkesin burada yığdığı yükte ağır şeyleri önemsemeyeceksiniz. Siz kıymetli şeyleri omzunuza yüklendiğinizde , o bunları öğrenmiş olacak nasılsa ?
Ne buharlaşıp uçun , ne donup katılaşın !
Su girdiği kabın şeklini alır. Ancak katılaştığında , içinde bulunduğu kabı , çelik de olsa yırtar, parçalar.
Kalplerinizi birbirinize karşı katılaştırmayın ama tümüyle buharlaştırmayın. Sizin de istekleriniz olduğunu hissettirin ama arzularınız akışkan kalsın. Onun size verdiğine razı olun ; iyiliklerini , iltifatlarını can-ı gönülden kabullenin.
Eşinizin kabına sığmaya çalışın , onun size iltifatının anlamlı ve önemli olduğunu hissettirin. Bunu kabul etmezseniz , iyiliklerini fark etmezseniz , bir süre sonra kalbinizin buz gibi katılaştığını göreceksiniz. Ondan sonra eşinizin size iyilik adına sunduklarına kalbiniz razı olmayacaktır. Buna izin vermeyin !
Bir insanın güzelliğine körleşmişseniz , onu sadece görmemekle kalmaz ; başkalarının görmesine de izin vermez bir karanlığa mahkum edersiniz , hatta onu bir daha göremeyeceğiniz kadar karalarsınız.
Körlükler içinde en vahim olanı , muhtemelen insanın insana körlüğüdür.
Anlaşılmayı ummak hoş bir duygudur. Keşke herkes bizi hiç yormadan ,ağzımızı bile kıpırdatmadan , hemen anlayabilseydi! Ne kadar da sevinirdik ! Ne hoş sürpriz olurdu !
Bu konuda içimizden geçenleri , tereddütle mırıldandıklarımızı , kendi kendimize fısıltıyla söylediklerimizi , hatta kednimize bile söyleyemediklerimizi anlayacak sadece kalbimizin ve bilinçaltımızın kıvrımlarına bile aşina olan Rabbimizdir.
Yaratıcımızdan beklediğimizi ,yarattıklarından ummak ise bizi kaçınılmaz olarak hayal kırıklığına uğratır. Öyleyse anlaşılmayı ummak yerine , kendinizi olabildiğince anlaşılır eyleyin.
Dinlemek , bir insanın ruhunu ruhunuzda ağırlamak demektir
Sevdiklerimize iyilik etmek için , elimizden geleni yaparız , saçımızı süpürge ederiz , onların ayaklarının altına paspas bile oluruz.Ne var ki ,kulaklarımızın da güzel bir iyilik aracı olabileceğini kimse söylemedi bize. Dinlemenin , sadece dinlemenin de bir iyilik olduğunu duymalısınız. Dinlemek , bir insanın ruhunu ruhunuzda ağırlamak demektir.
Hiç kimse suçluluk hissettiği biir zaman dilimini hatırlamak istemez , hele de bunun hatırlatılmasını hiç istemez. Geçmişte değiştirebileceğiniz bir şey yoktur , ancak şimdiki zamanda bir şeyler yapabilirsiniz. Şimdiki zamanda yapacaklarınızın olumlu olması için de , geçmişi geçmişe gömmeniz gerekiyor. Hep şimdi ve burada kalın. Hepinize verilen tek zaman şimdiki zamandır.
Evliliğin gerçekliği , insan -insan ilişkisinin bütün inişlerini ve çıkışlarını ,umulmadık sislerini ve rüzgarlarını içerir. Evlilikten önce çizdiğiniz haritaya bunların çoğunu dahil edemezsiniz. Elinizde , birbirinizi ebediyen eş kabul etme gibi sahih bir niyet , anlamlı bir sevgi olduktan sonra , arazide karşılaştığınız sürprizleri el ele yürüyerek , tabana kuvvet vererek görecek ve çözeceksiniz. Evliliğin sürprizlerle dolu cografyasında anlaşma haritası bir yere kadar işine yarar ; ondan sonrası aranızdaki aşkın ateşiyle , saygı ve sevginin nefesiyle çözülecektir.
Kadınlar konuşurlar, çünkü duygularını paylaşmak isterler. Kadınlar için sözcükler iç dünyalarının kuyularına sarkıttıkları kovalar gibidir. Önemli olan kovanın varlığıdır.; kovada ne olduğu değildir.
Erkekler ise , duygusal yakınlığa ihtiyatla bakarlar , iç dünyalarına dönmek istediklerinde susarlar, üzerlerine gelinmesin isterler.
Kadınların en çok istediği şey sözdür. Her erkeğin iki dudağı arasında olan sözü ister kadınlar. Konuşulsun isterler kendileriyle. Konuşmaları dinlensin isterler .
Kalpleri birbirine ısındıran ancak Allah’tır.
| Enfal/63
Haramdan sakınmak helali genişletmek adınadır.
Yarını beklemeyin. Şunu kesinlikle bilin ki, yarın hiç gelmeyecek; gelince adını bugün diye değiştirmiş olacak. Buna göre, yarın yaptığınız bir şey olmayacak. Ne yaparsanız bugün yaparsınız.Bugün yaptığınız her iş, bir ömür boyu yaptığınız iş olur.
Sevdiklerinize acı vermek en başta sizi acıtıyor olmalı. Mutsuzluk üretenlerin hiçbiri
mutlu değildir; unutmayın. Oysa mutluluk ne kadar bulaşıcıdır!
Evlilik, henüz evlenmeyenlerin hayal ettiği gibi ilk günde iyiliği ya da kötülüğü belli olan bir piyango değil; kötüyse iyileşebilecek, iyi olduğu halde bile kötüleşebilecek sürekli bir yolculuktur.
Aşka giden yolun kapısının anahtarı,sevdiğinizi kulaklarınızla dinlediğiniz kadar,kalbinizlede dinleyebilmenizdir.Gölgeyi görüp de güneşi fark etmezseniz ,üşürsünüz!
Bir insanın hayata kattığı neyse, hayattan aldığı da odur. Siz içinizdekini değiştirirseniz, dışınızdakiler de size göre değişebilir.Yani ki, hayatımızın rengini karşılaştığımız olaylar değil, olayları nasıl karşıladığımız belirler.
İçimizden geçenleri, tereddütle mırıldandıklarımızı, kendi kendimize fısıltıyla söylediklerimizi, hatta kendimize bile söyleyemediklerimizi anlayacak sadece kalbimizin ve bilinçaltımızın kıvrımlarına bile aşina olan Rabbimizdir. Yaratıcımızdan beklediğimizi, yarattıklarından ummak ise bizi
kaçınılmaz olarak hayal kırıklığına uğratır. Öyleyse, anlaşılmayı ummak yerine, kendinizi olabildiğince anlaşılır eyleyin.
Aşka giden yolun kapısının anahtarı, sevdiğinizi kulaklarınızla dinlediğiniz kadar, kalbinizle de dinleyebilmenizdir. Gölgeyi görüp de güneşi fark etmezseniz, üşürsünüz!
Bir söz içinde, sözün söylediğinden fazlası vardır. Sözün ilk anlamı üzerinden anladığınız sadece bir gölgedir. Ama unutmayın ki, her gölge arkasında güneşi saklar. Özellikle yakın olanlar, sözlerin söylediğinden daha çok şey söylemek isterler birbirlerine.Sözün içine baktığınız kadar arkasını da kollayın, çünkü gölge güneşten haber verir.
Dinlemek, bir insanın ruhunu ruhunuzda ağırlamak demektir
Dünkü gün geçti. Dün yaptıklarınız -yapmadıklarınız bugün yapacaklarınız konusunda ayağınıza çelme takmasın.
Anlaşılmayı ummak yerine,kendinizi açık sözle anlaşılır kılın.İki beklenti hiçbir şeydir ama bir icraat bir şeydir. Öyleyse beklenti ve umma zincirini siz kırın. Güzel bir şey yapmak için ilk adımı siz atın.
Evlilik bir başkasından mutluluk umanların değil, bir başkasını da mutlu edebilecek kadar mutlu olan kişilerin birlikteliğidir. Mutluluğu bir başkasından aşırmak için değil, bir başkasına taşırmak için bir aradasınız.
Siz ve eşiniz sahiden birliktesiniz; bütün
eksiklerinize rağmen, bütün kusurlarınızı açığa vurarak birliktesiniz. Sizin birlikteliğiniz, özenilesi, reklam edilesi,kılçıkları temizlenmiş, fazlalıkları alınmış, ütülenmiş, özel olarak ışıklandırılmış, açıları ayarlanmış, havada asılı, metalik bir fragman değil. Siz hayatın bütün sahiciliği içinde bazen gerçekten
mutsuz ama bazen gerçekten mutlu olabiliyorsunuz. Siz eşinize özelsiniz; eşiniz size özel. Eşinizin bir tebessümü sadece sizin
içindir, bir şeyi pazarlamak için ya da empoze etmek için değildir. Eşinizde gözünüzün gördüğünden fazlası vardır. Birbirinizi
neyseniz o olduğu için seviyorsunuz.
Başkaları ne kadar da birbirlerine yakışıyorlar!
Başkaları eşinizden daha güzel ya da yakışıklı görünebilir.
Reklamlarda gördüğünüz, filmlerde izlediğiniz, billboardlarda rastladığınız kadın ya da erkekler size daha sevimli gelebilir.
Unutmayın ki onlar sahici değil kurgulanmış kişilerdir; size özel değillerdir, herkese gülümserler, gerçek değillerdir; her zaman
gülümserler. Dahası, sevimlilikleri sizin için de değildir; bir başka şeyi pazarlamak ya da temsil etmek için sevimli olmak zorundadırlar.
Kendinizi açıkça ortaya koyduğunuzda
güvenini kaybetmekten korktuğunuz kişi ne kadar dosttur size, ne kadar sahici seviyordur sizi?
Yokluğunuz, tahmininizden çok derin olabilir.
Kalpleri birbirine ısındıran ancak Allah’tır.
[Enfal 63]
Yolcu dur eşiniz; çünkü sizin için düştü bu yollara, hayatın bütün engebelerini sizinle adımlamaya niyetlendi, ne olursa olsun yoldan ayrılmamaya karar verdi; bu yolcuyu güzellikle ağırlamanız, gönlünü hoş tutmanız gerekmez mi?
Aşktan o kadar çok söz edilir oldu ki, başka duygulara köreldik gibi. Aşkın her şeyi halledeceğine o kadar ikna olduk ki, başkasını
aramaz olduk gibi.
Anlaşılmayı ummak yerine,kendinizi açık sözle anlaşılır kılın. Ummayın, yapın. Beklemeyin,
harekete geçin.
Hayatımızın rengini karşılaştığımız olaylar değil, olayları nasıl karşıladığımız belirler.
Her gölge arkasında güneşi saklar.
Beklemek, hayalleri gerçekleştirmeye yetmiyor.
Hatalı, eksik, kusurlu birini sevebilmek gerçek aşkın varlığını gösterir.
Haberiniz oldu mu hiç, Bir dünya dolu malı bagışlasanızda, bir başkasının kalbini kalbinize ısımdıramayacagınızdan? Kalpleri birbirine ısındıran Allah’tır.
Kerem kendi suretini görmeden sen artık Aslına bürün demişler, Ferhat doğduğu gün,isin vermeden bu çocuk ne kadar Şirin demişler. (Serdar tuncer)