İçeriğe geç

Vatan Kurtaran Şaban Kitap Alıntıları – Haldun Taner

Haldun Taner kitaplarından Vatan Kurtaran Şaban kitap alıntıları sizlerle…

Vatan Kurtaran Şaban Kitap Alıntıları

Bekliyorum
Bekliyorsun
Bekliyor
Bekliyoruz hep beraber
Her birimiz bir şeyler
Ne gelen var ne giden
Ömür hep böyle geçer
Godot gelmez arkadaş
Sen ona gitmezsen
Boşuna Şaban direnmen
Maksat vatanı kurtarmak
İhtisası da nereden çıkardın
Ahbap
Vatanperverlik ihtisasa sığar mı hiç
Bizim sanata ihtiyacımız yok ki, biz kendimiz sanatız. Bizim müzeye de ihtiyacımız yok ki, biz kendimiz müzeyiz. Bizim hayvanat bahçesine ihtiyacımız yok. Biz
Zamanimizda tarih nasil olsa kursun kalemle yaziliyor. Bir falso yaparsak siler duzeltiller.
-Hendelin si diyez piyano konsertosu var mı?
+Var
-Don garlos operasının tamamı var mı?
+ Var
-Tam takım koy hepsinden. Yeni bir ev düzdük. Bunlar göstermelik. Şimdi bir de ağız tadıyla dinlenecek plak koy da misafirler gittikten sonra dinliyek.
Türkiye zaten asırlardır yuvarlak konuşma yüzünden yuvarlanıp duruyor ya!
― Devlet adamının her sözü tarihe geçer.
+ Zamanımızda tarih nasıl olsa kurşun kalemle yazılıyor. Bir falso yaparsak siler düzeltirler.
Kahvelerde, evlerde hazır cevap insanları takdir ediyoruz. Fakat genel hayatımızda asık suratlı insanlarız, bu da belli şartlandırmaların sonucu, “Ağır otur da molla desinler” gibi bir halimiz var. Resmimiz çekilirken yüzümüz gülse bile, birden ciddileşiveriyoruz. Kasılıyoruz. Oysa insan güldüğü zaman kendi özüne daha iyi varıyor. Çünkü daha kozmik yanı, daha güneşli bir yanı insanın bu gülme yanı. Adaleleri kasık, kaşları kasık, yüzü kasık, sözleri kasık olanın sevgisi, duyguları, her şeyi kasık oluyor. Ben gülmeyen insandan korkarım.
Sözlerim uçuyor havaya ama düşüncem yerde.
Boş başı dik tutmak kolaydır.
Çürümüş
Bir şey var
Neye baksan etrafta
Avcı kuşu kuşa vurduruyor
Atmacayı kendine ajan tutmuş
Kuzuyu kurttan koruyan köpek
Kurtla ortaklık kurmuş
O baştaki alttan alışın
Yerinde şimdi yeller eser
Nisyan ile maluldür
Çünkü hafızayı beşer
Şaban — Burası neresi. (Gürültü sesleri, yuh babana, namussuz, ah bacağım, hınk, al alçak.)
1. Aday — Mithatpaşa stadı.
Şaban — Yanlış. Mecliste bütçe tartışması.
Estergon — Bugün de gelmeyecek galiba. 
Vladimir — Ben artık beklemeyeceğim. Usandım.
Mısta — Ben de.
Boş başı dik tutmak çok kolaydır.
Bizde her başa geçen
Şişinir de şişinir
Artık herkes ona düşman
Kökü dışarda bir ajan
Herkes vatan haini
Bir kendisi aklı evvel
Gelecekten haber veren
Peygamber
O baştaki alttan alışın
Yerinde şimdi yeller eser
Nisyan ile maluldür
Çünkü hafızayı beşer
Ne hikmetse her zaman
Biz de her başa geçen
Şişinir de şişinir
Artık herkes ona düşman
Kökü dışarda bir ajan
Herkes vatan haini
Bir kendisi aklı evvel
Gelecekten haber veren
Peygamber
Kız peşinde yumuşaktır
Her erkek
Sigara içse nazenin
Kibrit çakar hemen
Başına tüy düşse
Acıdı mı diye eğilip sorar
Ama kızı ram etmeye
Ona sahip
Olmaya görsün
O saat değişir tavrı
Hört zört olur asabı
Dert dinlemez sırtarır
O eğri nezaket
Balayı kadar çabuk geçer
Bekliyoruz hep beraber
Her birimiz bir şeyler
Ne gelen var ne giden
Ömür hep böyle geçer
Godot gelmez arkadaş
Sen ona gitmezsen
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
ŞABAN: — Mehter marşı bizim ananemizdir. Her şeyimizdir. Mehter marşı bizim millî marşımız olsa yeridir.
MISTA: —Ne bakıma yani?
ŞABAN: —Mehter tarihimizin özetidir. Ötesi var mı? İki adım ileri bir adım geri. Ne kadar sembolik değel mi? Tanzimat, Meşrutiyet iki adım ileri, 31 Mart bir adım geri, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet iki adım ileri, Menemen isyanı bir adım geri, 27 Mayıs, Kurucu Meclis iki adım ileri, koalisyon bir adım geri. Az gittik uz gittik bir de baktık olduğumuz yerdeyik.
ŞABAN: —Mısta Bey, Mısta Bey!..
MISTA: —Buyurun Şaban Bey.
ŞABAN: —Biz kendimi ye’se kaptıracak insanlar mıyız?
Kız peşinde yumuşaktır
Her erkek
Sigara içse nazenin
Kibrit çakar hemen
Başına tüy düşse
Acıdı mı diye eğilip sorar
Ama kızı ram etmeye
Ona sahip
Olmaya görsün
O saat değişir tavrı
Hört zört olur asabı
Dert dinlemez sırtarır
O eğreti nezaket
Balayı kadar çabuk geçer
Nisyan ile maluldür çünkü
Hafızayı beşer
Nisyan İle Maluldür Hafızayı Beşer
Gönül ferman dinler mi bey?
REJİSÖR: — Tükenmez bir madendir Shakespear. Bozdur bozdur kullan. Bunun bir Hamlet’i vardır meşhur.
MISTA: —Halveti mi?
ŞABAN: —İstanbul tiyatrosunda seyrettik ya canım. Namussuz Şekspiyer buraya da ermiş yetişmiş. Yapı Kredi Bankası gibi her yana gol atmış.
Piyes glasik anladık ama üslup yüksek kaldırım üslubu.
Olmuyor efendim olmuyor.
Nasıl ayırt edeyim bir bakışta seveni sevmeyenden?
Öz olmayınca söz yükselmiyor göklere.
Neden her ihtilal
İlle radyodan başlar
Yaz kardeşim bir broşür hazırlayalım.Mütegafiller için
Konusu : Aydınlıktan nasıl korunulur.
– Karanlığa dalarak
– Bırak şu kripto ağızları ????
Bekliyoruz hep beraber
Her birimiz bir şeyler
Ne gelen var ne giden
Ömür hep böyle geçer
Godot gelmez arkadaş
Sen ona gitmezsen
— Hayatımın erkeğini bekliyorum
— Ne bekliyorsun?
— Maaşıma zam bekliyorum
— Ben sıkıyönetimi bekliyorum. Geçti mi bu taraflardan?
ESTERGON: —Bekleyelim.
VLADMlR: —Bekliyorum.
ESTERGON: —Bekliyorsun.
VLADMlR: —Bekliyoruz.
1. GENÇ: —Bekliyorlar.
ŞABAN: —Kimi?
1. GENÇ: —Gelmeyeni .
ŞABAN: —Yok ince Ahmet, yok gürbaların intikamı. Edebiyatı bu mu sanıyorsunuz? Edebiyat edibane olmak gerek.
Nerde Abdülhak Hâmid’iniz hani?
Nerde Muallim Naciniz, Mehmet Emininiz. Mehmet Akifiniz? Köy yazılmasın diyen yok ama, köy gübre ile de yazılır, ilham ile de.
ŞABAN: —Yaz gardeşim gaydet. Bir broşür hazırlatalım şu mütegafilier için.
Konusu: Aydınlıktan nasıl korunulur.
YEĞEN: —Karanlığa dalarak.
ŞABAN: —Bak pise. Kripto ağızlarını nasıl da ezberlemiş. Gaydet gardeşim.
Aydınlığın ilk arazı, alınacak tedbiri tıbbiye töbe, istiğfar imana dönüş, etrafı ile, müşahhas misalleri ile anlatılmalı gençliğe.
YEĞEN: —Sosyal düzenin gelişimi bağnaz öğelerin kısıtlanmasından çok tanımlar üzerinde uyuşuma varılamayışın saptanamamasındandır.
ŞABAN: —Tamam anladım. Sen aydınsın.
YEĞEN: —Evet nerden anladınız?
ŞABAN: —Çetrefilli dilinden. Yahu, biz birbirimizle anlaşamıyorduk zaten, bir de bu dili çıkardınız şimdi hiç anlaşamaz olduk
ŞABAN: — Of of (Kalkar dolaşır). Ketmeylesem gönlüm yanar, faş eylesem âlem güler. Ketm edilmez, faş olunmaz öyle bir haletteyim.
MISTA: — Nedir bu Şaban Bey şarkı güftesi mi?
ŞABAN: — Derunumun avazesi
MÜDÜR: —(Koşarak girer) Ne oldu beyefendi.
ŞABAN: —Konservatuvan solculardan temizleme ameliyesi başladı. (Koroya) Hadi bakalım şimdi ben idare edeceğim. Sol diyenin ağzını yırtarım. Has dur. Bir, iki, üç yallah.
KORO: —Sağ sağ mi re do mi sağ sağ si re fa la sağ sağ sağ la si do sağ re fa sağ la sağ mi sağ sağ sağ.
ŞABAN: — Ha şöyle, bak marşın milli karakteri şimdi daha belirmedi mi?
ŞABAN: — Şu ye ye ye müziğini alalım. Bununla mücadele etmek boşuna. Bütün gençlik bunu tutuyor. Hem zaten bunu ilk keşfedenler de biziz.
KİTAPÇI — Biz miyiz?
ŞABAN: — Tabii ya. Ye ye ye’nin öncüsü Tevfik Fikret’tir.
MlSTA: — Nasıl olur?
ŞABAN: — (Okur) Yiyin efendiler yiyin. Bu hanı iştiha sizin. Patlayıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin. Diyeceğim kökü bizde bir modadır. Ye ye ye. Şimdi bu müziğe ahlaki, dini, ruhçu besteler koyarsak bir taşla üç kuş vurmuş oluruz.
ŞABAN: —Göte cenapları malumu âliniz bizim Evliya Çelebi’nin yakın dostu idi. Bir gün Frankfurt’taki malikânesinde nargile içerlerken Evliya Çelebi’ye demiş ki: Dini islam en mütekâmil dindir. Ben Protestan olmasam İslam olurdum. Ne mutlu size ki dişlerinizi misvak ile ovarsınız. Zinhar beş vakit namazı ihmal etmeyin. Ve hele gömünizmi nerde bulursanız orda ezin.
Gömünizmle mücadele derneklerine paraca yardım edin.
MISTA: —Sahiden böyle demiş mi?
ŞABAN: —Yok efendim. Söz misali. Yani böyle bir tevatür yayılsa zındıkların gözünde islamiyet birden değer kazanır. Değilmi ki bunu garbin bir meşhur mütefekkiri söylemiş.
MISTA: — Tercümelere rağbet var mı?
KİTAPÇI: — Hem de nasıl. Bizim memlekette ne de olsa bir Avrupa kompleksi var.
MISTA: — Bunun önüne geçelim.
ŞABAN: — Hayır. Bilakis bu kompleksi kendi hayrımıza kullanmanın yolunu arayalım.
Bizim gençlere Farabî şöyle demiş: imam Gazali böyle buyurmuş desen dinlemezler bile. Ama aynı şeyleri bir garb mütefekkirine ma! etsen, kulak kesilirler. Ne büyük hikmet savurmuş derler
Onların topu tüfeği
Dum dum kurşunu varsa
Elin düşmanı saatli bomba kurarsa
Bizim de elimiz armut devşirmiyor ya
Bizim de azmimiz imanımız var
Bizim de manevi istihkamımız var.
ŞABAN: — Bizim halka ruhçu plaklar lazım kardeşim. Mukaddesatçı ruhiyatçı plaklar.
Tuz ruhu, nane ruhu, biber ruhu, gül ruhu
PLAKÇI: — Ruhi Su da var.
ŞABAN: — O olmaz işte.
MISTA: — Şu golsüz garı da kim ola?
ŞABAN: — Ona Venüs dö milo tesmiye ederler. Garbın abidatı meşhuresinden maduttur. Bunlardan her ilkokula birer tane koydurun.
MISTA: — Gaydettim Şaban Bey. Çocukların sanat zevki gelişsin diye değil mi?
ŞABAN: — Yok tırnaklarını yimesinler, yirlerse böyle olurlar diye.
MISTA: — Buraya elektronik beyinler teklif eden bir Amerikan firması vardı. Onunla anlaştınız.
ŞABAN: — Bizim idare sistemimiz beyinsiz robotlar üzerine kurulmuştur, Mısta Bey.
Sistemi ben mi bozacağım simdi?
ŞABAN: — Ne yapıyorsun yahu durmadan?
MISTA: — Masanızın bir ayağı dingildiyor da. Sağlamlaştırmak istiyorum. (Kartonu keser, keser en ufağını kor) Fayda etmedi.
ŞABAN: — Hiç zahmet etme. Yüksek makam masası ne yapsan bir yerinden sallanır
MISTA: — Yuvarlak konuşalım. Bir şey diyelim ki, ne dediğimizi kendimiz bile anlamayalım.
ŞABAN: — Asla ve kat’a. Yuvarlak da konuşmayalım. Türkiye zaten asırlardır yuvarlak konuşma yüzünden yuvarlanıp duruyor ya!
MISTA: — Öyleyse hap yutup hiç konuşmayalım.
ŞABAN: — Az ve öz konuşalım. Mısta Bey kardeşim özlü konuşalım. Ruhcu, yapıcı, hamleci konuşmalar yapalım, (Nutuk edası ile) Çünkü şuna inanıyorum ki Türkiye en az yirmi yıl sonra bütün dünyaya hâkim olacaktır.
Zamanımızda tarih nasıl olsa kurşunkalemle yazılıyor. Bir falso yaparsak siler düzeltirler.
Bizim sanata ihtiyacımız yok ki, biz kendimiz sanatız. Bizim müzeye de ihtiyacımız yok ki, biz kendimiz müzeyiz. Bizim hayvanat bahçesine ihtiyacımız yok. Biz
Nasıl varsa Don Kişot’un Sanşo Pançosu
Nasıl edemezse Göthe Eckermansız
Nasıl kavuklu pişekârsız olamazsa
Her büyük işe girenin
Olacak ille bir sağ kolu
Sağ bacağı
Yardakçısı
Ahbap
Vatanseverlik ihtisasa sığar mı hiç
Az gittik uz gittik bir de baktık olduğumuz yerdeyiz.
HAMLET: Olmak ve de yahut olmamak. Ya devlet başa ya kuzgun leşe. İşte bütün dalga burada.
Bekliyorum
Bekliyorsun
Bekliyor
Bekliyoruz hep beraber
Her birimiz bir şeyler
Ne gelen var ne giden
Ömür hep böyle geçer
Godot gelmez arkadaş
Sen ona gitmezsen
Ömür hep böyle geçer
Godot gelmez arkadaş
Sen ona gitmezsen
Sizde Sartre’ın Bunalım’ı var mı*
Yok.Ne yapacaktınız?
Piyasada tuvalet kağıdı kalmamış da.
Enterasan.Ben de Sartre’ı passe sayıyordum.
ŞABAN: Az ve öz konuşalım. Mısta bey kardeşim özlü konuşalım. Ruhçu, yapıcı, hamleci konuşmalar yapalım.(Nutuk edası ile) Çünkü şuna inanıyorum ki Türkiye en az yirmi yıl sonra bütün dünyaya hâkim olacaktır.
MISTA: Bu yuvarlak laf değil mi sanki, edebiyat değil mi?
ŞABAN: Hiç de bile değil. Benim her kelimemin altında bir esbabı mucibe yatar.
MISTA: Sormak ayıp olmasın ama bu sözün esbabı mucibesi nedir?
ŞABAN: Yirmi yıl içinde bütün öbür milletler fezayı fathedip beğendikleri seyyarelere yerleşecekler de ondan. Dünya bize kalacak
MISTA: Bunu hiç düşünmemiştim.
Her büyük adamın
Bir küçük yani vardır elbet
Kimi cinsel sapıktır
Kimi erkam kumlamadı
Kiminde acaib saplantılar
Kimi ocağına incir diker
Binlerce insanın
Sonra geçer bir gülün
Karşısında ağlayabilir
Kimi din der ahlak der bir yanda
Fazilet timsali geçinir
Öte yanda
Üç metres tutabilir
Kendi tutup salkımı
Başkasına talkın verebilir
Şaban bey erkek adam
Dinç adam
Üstelik çiçek
Bahçesinde tek arı
Üstelik kadastrodan
Anlamamış hayatı
Kulpu bu cezvesi bu demiş
Hasene’yi bellemiş
Göze batmamak için
Düşünür yolu yordamı
Üstelik böyledir bizde
Devlet adamı ortamı
Şaban: Yaz gardeşim gaydet. Bir broşür hazırlatalım şu mütegafiller için. Konusu: Aydınlıktan nasıl korunulur?
Yeğen: Karanlığa dalarak.
Haklısınız beyefendi. Bizim sanata ihtiyacımız yok ki, biz kendimiz sanatız. Bizim müzeye de ihtiyacımız yok ki, biz kendimiz müzeyiz. Bizim hayvanat bahçesine ihtiyacımız yok. Biz
Aslında en iyi espri sansürcünün anlamayıp, yazarla seyircinin anladığı espridir. Beni bu düzeye sansürcüler getirdi.
Ben gülmeyen insandan korkarım.
Kabare tiyatrosu, içinde bulunduğu ülkenin tolerans ve olgunluk, bir bakıma da uygarlık derecesini gösterir.
Kuzuyu kurttan koruyan köpek
Kurtla ortaklık kurmuş
Kol geziyor kentte hırsız
Dağ başında eşkıya
PRODÜKTÖR: Sinemanın dışına bir ilan koydum beyim. Memnun kalmayanın parası geri verilir diye.
MISTA: Eeee?
2.PRODÜKTÖR: Kimse geriye istemedi.
ŞABAN: Nasıl oldu bu iş?
2.PRODÜKTÖR: Filmin sonunda bir Türk bayrağı dalgalandırdım. Bir de İstiklal Marşı. Atamızın İzmir’e girerken çekilmiş resimleri. Sıkıysa alkışlamasın. Alimallah komünist diye yapışırdım yakasına.
MISTA: Acıklı filmleri mi tercih ediyorsunuz, yoksa gülünçleri mi?
PRODÜKTÖR: Acıklıdan şaşma kardeşim. Halk ne kadar ağlarsa filmcinin yüzü o kadar güler.
ölmek uyumak sadece.
Mehter tarihimizin özetidir. Ötesi var mı? İki adım ileri bir adım geri. Ne kadar sembolik değel mi?
Çürümüş
Çürümüş
Çürümüş
Bir şey var
Neye baksan etrafta
Bekliyorum
Bekliyorsun
Bekliyor
Bekliyoruz hep beraber
Her birimiz bir şeyler
Ne gelen var ne giden.
Ömür hep böyle geçer
Ferhat Şirin’i görmeseydi
Şirin gözünü süzmeseydi
O destan çıkar mıydı hiç
Bekliyoruz hep beraber
Her birimiz bir şeyler
Ne gelen var ne giden
Ömür hep böyle geçer
Godot gelmez arkadaş
Sen ona gitmezsen
–Ama sosyal gerçekler
–Sus bak hâlâ söylenir karşımda. Ulan daha dün üstüme işerdin. Bugün bana akıl mı vereceksin? Yok ince Ahmet, yok gürbagaların intikamı. Edebiyatı bu mu sanıyorsunuz?
Aydınlıktan nasıl korunulur?
Karanlığa dalarak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir