İçeriğe geç

Varolmayan Şövalye Kitap Alıntıları – Italo Calvino

Italo Calvino kitaplarından Varolmayan Şövalye kitap alıntıları sizlerle…

Varolmayan Şövalye Kitap Alıntıları

Öyle bir çağdı ki, varolma, iz bırakma, varolan her şeyle sürtüşme iradesi ve direnci henüz tümüyle kullanılmıyordu.
Gözlerini yumabilmek, bedeninin bilincini yitirmek, kendi saatlerinin boşluğuna gömülmek, sonra uyanıp kendini yeniden öncekinin aynı bulmak, yaşantısının ipliklerini yeni baştan örmek ne demektir, Agilulfo bunu bilmiyordu ve varolan insanlara özgü uyuma yetisine imrenmesi de öyle, insanın aklının bile almadığı bir şeye karşı duyduğu belirsiz imrenmeydi.
Bir gün senin de bana koştuğunu görmek için neler vermezdim ”
Ama kadın da hem var hem yoktur: İşte erkeğin karşısında, o da yüreği çarpıntılı, güvensiz durmaktadır, delikanlı nasıl anlamaz bunu? İkisinden hangisinin güçlü, hangisinin zayıf olduğunun ne önemi var?
” tek istediğim ne istediğini iyi bilen biri olmak!
Benliğimde hep eksik olan bir şeyi arıyordum, ne olduğunu ancak şimdi, sizi görünce anladım ”
Varolmayı da öğrenir insan
Hareket ediyordun, şimdi hareketin besleyeceğin kurtlara geçecek. Saçların, tırnakların uzuyordu: Şimdi saçacağın sıvılarla çayırın otları güneşin altında daha çok uzayacak. Ot olacaksın, sonra otları yiyecek olan ineklerin sütü, sütü içen çocuğun kanı olacaksın, bu böyle gidecek. Görüyorsun ya ey ceset, yaşamayı sen benden iyi beceriyorsun!
” dağılıp gitmemek için kimi zaman pek büyük bir çaba harcaması gerekirdi. ”
” yaşamak dediğin yataklarla tabutlar arasında yuvarlanmak ”
Kalemle kağıda izler kazımanın yolunu bulmalıyım.
Öykü yazma sanatı, yaşamdan anlayabildiğimiz hiçten, geri kalan bütün şeyleri çıkarmayı bilme sanatıdır; ama sayfa sona erdi mi yaşam yeniden başlar ve bir bakarız ki, bildiğimiz şey gerçekten koskoca bir hiçmiş.
Savaş dünya durdukça sürecek, ne kazanan olacak ne kaybeden, sonsuza değin böyle karşılıklı siperlerde çakılı kalacağız. Bir taraf olmasa öteki tarafın hiçbir varlığı kalmayacak, artık onlar da, biz de neden savaştığımızı çoktan unuttuk Şu kurbağaları işitiyor musun? Bütün yapıp ettiklerimizde, onların vıraklamalarından, kıyıdan suya, sudan kıyıya sıçramalarından fazla anlam yok
Ey kitap, akşam oldu
Görünüşün bu denli aldatıcı olabileceğini hiç aklından geçirmemişti.
Sayfanın yararlı yanı onu çevirdiğindedir, ardında kitabın bütün sayfalarını zorlayan, darmadağın eden yaşam vardır. Kalemi iten güç, seni yollar boyunca koşturan o zevktir.
Geçmiş zamanda anlattıktan, heyecanlı yerlerde şimdiki zamana kaydıktan sonra, işte, ey gelecek, senin atının eyerine atladım. Daha temelleri atılmamış kentlerin kulelerinin burçlarından hangi bayrakları dalgalandırarak karşılıyorsun beni? Bir zamanlar sevdiğim şatolardan ve bahçelerden hangi yangınların dumanları yükselecek? Hangi beklenmedik altın çağdır hazırladığın, sen ele avuca sığmayan, sen bedeli yüksek hâzinelerin habercisi, sen fethedilmeyi bekleyen krallığım benim, ey gelecek ..
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
«Ey ölü, ben de senin gibi, kendimi topuklarımdan tutturup sürükletmek için geldim. Nedir beni iten bu coşku, bu savaş ve aşk tutkusu, senin açık kalmış gözlerinin, taşlara çarpıp duran başının olduğu yerden bakınca? Bunu düşünüyorum, ey ölü, bana bunu düşündürtüyorsun; ama ne fark eder ki? Hiçbir şey.
O da öğrenecektir Dünyada varolduğumuzu biz de bilmiyorduk Varolmayı da öğrenir insan
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ben buradayım, gencim, aşk doluyum, nasıl olur da benim aşkımdan hoşlanmaz, beni iten, beni sevmeyen şu kadın ne ister ki? Benim kendisine verebileceklerimden, vermem gerekenlerden fazla ne ister? ; böyle çılgına dönen âşık hiç aklına getirmez ki, bir yerde ona olan sevdası aynı zamanda kendinedir, ona sevdalanmış olan kendinedir, ikisinin birlikte olabilecekleri ve olmadıkları şeye duyduğu sevdadır.
Delikanlı oldu olası böyle koşar kadına doğru: Ama onu sürükleyen, gerçekten o kadının aşkı mıdır acaba? Yoksa her şeyden önce kendi kendisine duyduğu aşk, ona yalnızca kadının sunabileceği bir varolma güvencesini arayış mıdır?
Öyle bir çağdı ki, varolma, iz bırakma, varolan her şeyle sürtüşme iradesi ve direnci henüz tümüyle kullanılmıyordu, çünkü çok kişi -yoksulluktan, bilgisizlikten ya da tam tersine, her şey böyle de pekâlâ yürüdüğünden ötürü- bundan hiç yararlanmıyordu, bu yüzden bir miktarı boşlukta öylece yitip gidiyordu.
O saat, cisimlerin gece boyunca büründükleri gölge yoğunluğunu yitirip yavaş yavaş yeniden renklerini kazandıkları, ama ışığın hafiften değmesi, usulca sarıp sarmalamasıyla bir belirsiz eşikten geçtikleri saatti: İnsanın yeryüzünün varolduğuna en az güvendiği saat.
Görünüşün bu denli aldatıcı olabileceğini hiç aklından geçirmemişti.
O da öğrenecektir
Dünyada varolduğumuzu biz de bilmiyorduk

Varolmayı da öğrenir insan

Azira, bana öyle geliyor ki, sizi her zaman sevdim
Daha önce de benliğimi sizde yitirmiştim
Aslını isterseniz ben başka şeylerin beni almasındansa,
kendim başka şeyleri almayı yeğlerim
Görmez, duymaz.
Kafasından neler geçtigini kimsecikler bilmez:
Düşünceleri hiç kuşkusuz, uzak gezegenlerin yörüngelerinin yansımasıdır
Çünkü..
sırrını açığa vurmak için duyduğu delice istek kutsal 1kavrama karşı çıkarak günah işleme korkusunu bastırdı,
Gerçekten gördünüz mü onu?
İçinde 1insan varmış gibi duran 1beyaz zırh
Insan yoktuysa ne vardı peki içinde?
Hiç1insanın olamayacağı 1şey!
Her erkek, yaşı ilerledikçe, ömrünün bilançosundaki hesapları açıksız kapatmaya bakar
Aradan 15yıl geçtikten sonra onu bıraktığınız gibi bulacağınızı mı sanıyorsunuz? diye haince sordu Astolfo.

Dövme demirden yapılmış zırhlarımızın bile ömrü çok daha kısadır

Yaşamımın doğal gidişini saptıran o 1alay yalanın ağırlığı bugüne değin üzerimden kalkmadı
İnsan yazmakla kendini kurtarır diye 1şey yok.
Yazarsın yazarsın 1 de bakarsın ki ruhun elden gitmiş bile
Ya orta yerde öyle kör gibi 4dönen o adam haklıysa,
ya dünya içinde her şeyin dağılıp gittiği, her şeyin 1-1inin rengine bulandığı 1muazzam çorbaysa???
Hesaplar hiçbir alayda tutmaz.
Ya nereye gittiğini, kayıtlara nasıl geçireceğini bilmediğin tayın artıkları olur ya da -azaltayım dersen- eksik kalır,
1likte hemen hoşnutsuzluk başgösterir
Demek istiyorum ki,
bilmediklerimi de düş gücümle kafamda canlandırıyorum;
elimden başka ne gelir ki???
Oyle bir çağdı ki, varolma, iz bırakma, varolan her şeyle sürtüşme iradesi ve direnci henüz tümüyle kullanılmıyordu, çünku çok kişi -yoksulluktan, bilgisizlikten ya da tam tersine, her şey böyle de pekâlâ yürüdüğünden ötürü- bundan hiç yararlanmıyordu, bu yüzden 1miktarı boşlukta öylece yitip gidiyordu
Varolan hiç1şeyin karşılık vermediği adlara, düşüncelere, kalıplara, kurumlara rastlamak olağandı.
Ote yandan yeryüzu adsız, öteki şeylerden ayrımsız cisimlerle, kişilerle, yetilerle kaynaşıyordu
Varolan, ama olduğunu bilmeyen 1i yalnızca.

Aman ne güzel! 1yanda varolan, ama olduğunu bilmeyen bu bendem, 1yanda varolduğunu bilen, ama varolmayan şövalyem.
1-1lerine pek yaraşıyorlar, inanın bana!

Çevresindeki dünya belirsizleştikçe, anlaşılmaz oldukça o da bu yumuşacık loşlukta boğulup gittiğini duyar, boşluğun içinden açık seçik 1düşünce, 1irade hareketi, 1niyet bulup çıkaramazdı
E peki madem yoksunuz, nasıl oluyor da hizmet veriyorsunuz?
Irademin gücü sayesinde, efendimiz!” dedi Agilulfo
Öykü yazma sanatı, yaşamdan anlayabildiğimiz hiçten, geri kalan bütün şeyleri çıkarmayı bilme sanatıdır; ama sayfa sona erdi mi yaşam yeniden başlar ve bir bakarız ki, bildiğimiz şey gerçekten koskoca bir hiçmiş.
yüreğinde artık yeni yeni şeylerin gelişine sevinmekten çok, eskilerin kayboluşuna acınan ihtiyarların burukluğunu duyuyordu.
zaten savaş dediğin gittikçe daha çok hırpalanan, berelenen eşyaların elden ele geçmesinden başka nedir ki?
O saat, cisimlerin gece boyu büründükleri gölge yoğunluğunu yitirip, yavaş yavaş yeniden renklerini kazandıkları, ama ışığın hafiften değmesi, usulca sarıp sarmalamasıyla bir belirsiz eşikten geçtikleri saatti; insanın yeryüzünün varolduğuna en az güvendiği saat.
yeniden toprağa sağlamca bastığını duyma kaygısıydı bu, çünkü şimdi her dokunduğu şey sanki içi boşmuş gibi ses veriyordu.
Yarın güneş batarken ne halde olacağım acaba? Denemeyi başarmış olacak mıyım? İnsan olduğumu kanıtlamış olacak mıyım? Toprağın üzerinde yürürken iz bıraktığımı?
Görünüşün bu denli aldatıcı olabileceğini hiç aklından geçirmemişti.
‘’O da öğrenecektir…Dünyada varolduğumuzu biz de bilmiyorduk…Varolmayı da öğrenir insan…’’
‘’Aşk tutkusunda ölçülü davranmak diye bir şey yoktur.’’
Zaten dünya dünya olalı,savaşta olup bitenlerle,sonradan anlatılanlar arasında fark vardır.
İnsan yazmakla kendini kurtarır diye bir şey yok.Yazarsın,yazarsın,bir de bakarsın ki ruhun elden gitmiş bile.
‘’Aşk tutkusunda ölçülü davranmak diye bir şey yoktur.’’

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir