İçeriğe geç

Van Gogh – 500 Görsel Eşliğinde Yaşamı ve Eserleri Kitap Alıntıları – Michael Howard

Michael Howard kitaplarından Van Gogh – 500 Görsel Eşliğinde Yaşamı ve Eserleri kitap alıntıları sizlerle…

Van Gogh – 500 Görsel Eşliğinde Yaşamı ve Eserleri Kitap Alıntıları

Hüzün sonsuza dek sürer.
Bu dünyada iyi davranışlar sergilemek için bütün özel isteklerden fedakârlık etmek gerek. İnsanın yeryüzünde varolma nedeni sadece mutlu olmak ya da dürüst olmak bile değildir. İnsanlık için önemli şeyler yapmak, asalete ulaşmak ve hemen herkesin bayağılığının hakkından gelmek için oradadır o.
içimde büyük bir ateş yanıyor, fakat kimse ateşin başında ısınmak için gelmiyor ve yanından geçenler sadece dumanı görüyor.”
Ekildiğin toprağa kök salmayacaksan da önemi yok, nasılsa ekmek olmak için öğütüleceksin; bunun mısırlar için olduğu kadar insanlar için de fazlasıyla geçerli olduğu kanısındayım.
Hüzün sonsuza kadar devam edecek.
Benim en büyük arzum, gerçeği değiştirip yeniden yapmayı öğrenmek. Resimlerimin kusurlu ve aykırı olmasını istiyorum; o kadar ki yalan haline gelsinler; ama gerçekten çok daha gerçek olan yalanlar.
Ekildiğin toprağa kök salmayacaksan da önemi yok, nasılsa ekmek olmak için öğütüleceksin; bunun mısırlar için olduğu kadar insanlar için de fazlasıyla geçerli olduğu kanısındayım.
Yıldızlara bakmak bana hep hayal kurdurur. Kendime sorarım, neden gökyüzünde parlayan noktalar da Fransa haritasındaki siyah noktalar kadar ulaşılabilir olmasın? Tarascon veya Rouen’a gitmek için nasıl trene biniyorsak yıldızlara ulaşmak için de ölmek gerekiyor.
Sarı ne kadar da güzel!
Kitaplara karşı dizginleyemediğim bir tutkum var ve ekmek yemek istediğim kadar, kendimi sürekli olarak eğitmek -dilersen araştırmak de- istiyorum.
Yıldızlara bakmak beni daima hayal dünyasına daldırır. Kendime sorarım, Fransa haritasındaki noktalar arasında seyahat edip belli bir noktaya ulaşıyoruz da neden gökyüzündeki bu parlak noktalara ulaşamıyoruz? Nasıl trene atlayıp Tarascon’a ya da Rouen’e gidiyorsak yıldızlara ulaşmak için de ölebiliriz.”
önemli olan insanların yüreklerinde ne olduğu
Ben tercih ettiğim için değil, kader yüzünden maceraperestim ve hiçbir yerde ailem ve ülkemde olduğu kadar yabancı hissetmiyorum kendimi.
Fena halde dine ihtiyaç duyduğum zaman, dışarı çıkıp yıldızları resmediyorum.
Ekildiğin toprağa kök salmayacaksan da önemi yok, nasılsa ekmek olmak için öğütüleceksin; bunun mısırlar için olduğu kadar insanlar için de fazlasıyla geçerli olduğu kanısındayım.
Yıldızlara bakmak bana hep hayal kurdurur. Kendime sorarım, neden gökyüzünde parlayan noktalar da Fransa haritasındaki siyah noktalar kadar ulaşılabilir olmasın? Tarascon veya Rouen’a gitmek için nasıl trene biniyorsak yıldızlara ulaşmak için de ölmek gerekiyor.
Theo çökmüştü. Mezar başında konuşma yapmak Dr. Gachet’ye kaldı. Onun basit sözleri Van Gogh’a çok uygun bir saygı gösterisi oldu: Dürüst bir adam ve büyük bir ressam. Sadece iki hedefi vardı: Hümanizm ve sanat. Her şeyin ötesinde değer verdiği şey olan sanat onun adını yaşatacak.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Tam ölmeden önce şu sözleri fısıldadı: Hüzün sonsuza kadar devam edecek.
Van Gogh şöyle yazmıştı: Umutlar kararıyor, asla mutlu bir gelecek görmüyorum.
Sana kelimelerle anlatamadıklarımı bu tabloların söyleyeceğinden hiç kuşkum yok
Van Gogh’a göre bellek gözlemin yerini alamazdı.
Picasso şöyle açıklıyordu: Ressamlar artık bir geleneğe bağlı olarak yaşamıyorlar; o yüzden her birimiz bütün bir dili yeniden yaratmak zorundayız Resim yapmak bir duyarlılık meselesi değildir; gücü ele geçirme, doğadan alıp kendine mal etmek, onun size bilgi ve öğüt vermesini beklememektir. Van Gogh bu gerginliğin anahtarını ilk bulan kişidir.
Gerçek ressam, öğrenilmiş kuru bir tahlilden sonra, konuları oldukları gibi değil, kendisi nasıl hissediyorsa öyle resmeder. Benim en büyük arzum, gerçeği değiştirip yeniden yapmayı öğrenmek. Resimlerimin kusurlu ve aykırı olmasını istiyorum; o kadar ki yalan haline gelsinler, ama gerçekten çok daha gerçek olan yalanlar.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Renk diye yazdı Van Gogh, bir resimde her şey demek değildir, ama ona hayat veren şeydir.
Delacroix, bir resmin her şeyden önce, bir göz ziyafeti olması gerektiğini yazmıştı.
Yağmura, kara meydan okuyordu. Günün ya da gecenin hangi saati olursa olsun, yıldızlı gökyüzünün ya da öğle güneşinin resmini yapmak için çalışıyordu.
Çocuk yapmak, resim yapmaktan ya da bir iş yürütmekten daha değerli Önemli olan insanların yüreklerinde ne olduğu
Bu dünyada iyi davranışlar sergilemek için bütün özel isteklerden fedakarlık etmek gerek. İnsanın yeryüzünde varolma nedeni sadece mutlu olmak ya da dürüst olmak bile değildir. İnsanlık için önemli şeyler yapmak, adalete ulaşmak ve hemen herkesin bayağılının hakkından gelmek için oradadır o.
Bir gün eserlerimle böyle bir delibozuğun, böyle önemsiz birinin yüreğinde neler olduğunu göstermek isterim. Kırgınlıktan çok sevgiye dayanan her şeye rağmen tutkudan çok dinginlik duygusundan kaynaklanan arzum budur.
Gözlerimizle görüyor olabiliriz ama kendi dünya tasvirimizi beynimiz, varlığımız oluşturuyor.
Bir ressamın din adamı veya kilise yöneticisi olması gerekmez ama diğer insanlara karşı yüreği mutlaka sevgi dolu olmalıdır.
Kitaplara karşı dizginleyemediğim bir tutkum var ve ekmek yemek istediğim kadar, kendimi sürekli olarak eğitmek istiyorum.
Bir ressamın din adamı veya kilise yöneticisi olması gerekmez, ama diğer insanlara karşı yüreği mutlaka sevgi dolu olmalıdır. Mesela The Graphic’in yoksullara karşı sempati uyandırmak için bir şeyler yapmadığı bir kış geçirmemesinin çok asil bir davranış olduğu kanısındayım.
Van Gogh’dan geriye altı yüzden fazla mektup kalmıştır.
Birçok kişinin gözünde ben neyim -bir hiç, bir delibozuk veya münasebetsiz bir adam, toplumda hiçbir konumu olmayan ve asla olmayacak biri, kısaca, adinin adisi.

Tamam o zaman -bu tümüyle doğru olsa bile, bir gün eserlerimle, böyle bir delibozuğun, böyle önemsiz birinin yüreğinde neler olduğunu göstermek isterim.

Kırgınlıktan çok sevgiye dayanan, malgré tout (her şeye rağmen). tutkudan çok dinginlik duygusundan kaynaklanan arzum budur.

Van Gogh 1890 yılında, 37 yaşındayken kendini vurarak intihar etti.
Hüzün sonsuza kadar devam edecek.
Umutlar kararıyor, asla mutlu bir gelecek görmüyorum.
Van Gogh (teklifini kabul etmeyen bir kadın/Kee sebebiyle olayı söyle anlatır.) :
Elimi aleve tuttum ve dedim ki, ‘Elimi alevde tuttuğum sürece onu görebilmeme izin verin ..’
Ama üfleyip lambayı söndürdüler ve dediler ki ‘Onu göremeyeceksin’..
-Bu trajik olayın sonunda Van Gogh’un annesi de Kee’nin tarafını tuttu ve Van Gogh onu asla affetmedi o zamandan sonra artık annesiyle de -yabancıydılar..
Ben tercih ettiğim için değil, kader yüzünden maceraperestim ve hiçbir yerde ailem ve ülkemde olduğu kadar yabancı hissetmiyorum kendimi..
Vincent Van Gogh
Kitaplara karşı dizginleyemediğim bir tutkum var ve ekmek yemek istediğim kadar, kendimi sürekli olarak eğitmek istiyorum.
-Vincent Van Gogh
Birçok kişinin gözünde ben neyim – bir hiç, bir delibozuk veya münasebetsiz bir adam- toplumda hiçbir konumu olmayan ve asla olmayacak biri, kısaca adinin adisi.
Tamam o zaman- bu tümüyle doğru olsa bile- bir gün eserlerimle böyle delibozuğun, böyle önemsiz birinin yüreğinde neler olduğunu göstermek isterim ..
-Vincent Van Gogh
“içimde büyük bir ateş yanıyor, fakat kimse ateşin başında ısınmak için gelmiyor ve yanından geçenler sadece dumanı görüyor.”
İnsanların gözlerinin resmini yapmak, katedral resmi yapmaktan daha çok hoşuma gidiyor.
Ressamlar artık bir geleneğe bağlı olarak yaşamıyorlar; o yüzden her birimiz bütün bir dili yeniden yaratmak zorundayız Resim yapmak bir duyarlılık meselesi değildir; gücü ele geçirme, doğadan alıp kendine mal etmek, onun size bilgi ve öğüt vermesini beklememektir Van Gogh bu gerginliğin anahtarını ilk bulan kişidir.
Van Gogh’un sanatı her açıdan hayatla barışıktır; kendi varlığının kişisel ayrıntılarının ötesine geçmiştir.Böyle olduğu halde, mektuplarının ortaya koyduğu gibi,aynı zamanda da onlarla zenginleşmiştir. Bu resimler,sonradan efsaneye dönüşen bir adamın, büyük enerji ve özgünlüğe sahip,esin kaynağı olan bir ressamın bize armağanıdır.Bir fener gibi bize yol gösteren eserleri insanlığın temel yaratıcı doğasını aydınlatır.
Van Gogh’un resimlerinin çoğu,gerek insanın özelinde gerekse doğanın kendisinde ölüm, yaşam ve yenilenme döngülerine yoğunlaşır.
Van Gogh, mecazi anlamda herhangi bir biçimsizliğe düşmeden, doğal olanı sembolik olanla kusursuz bir rahatlıkla kaynaştırmıştır.
Paris’ten ayrılmasına yakın, kahramanı Jean-François Millet’nin desenlerinin satışına gitti. Theo’ya Sergilendikleri salona girdiğim zaman, ‘Ayakkabılarınızı çıkarın, çünkü durduğunuz yer Kutsal Toprak’ demek istedim diye yazdı.
Ekildiğin toprağa kök salmayacaksan da önemi yok, nasılsa ekmek olmak için öğütüleceksin.
La tristesse durera toujours Hüzün sonsuza dek sürer.
Benim en büyük arzum, gerçeği değiştirip yeniden yapmayı öğrenmek. Resimlerimin kusurlu ve aykırı olmasını istiyorum, o kadar ki yalan haline gelsinler, ama gerçekten çok daha gerçek olan yalanlar.
21 Temmuz 1882 #8242; de, bir ressam olarak tam tarzını bulmaya başladığı sırada kardeşi Theo’ ya şunları yazmıştı:
Birçok kişinin gözünde ben neyim- bir hiç, bir delibozuk veya münasebetsiz bir adam- toplumda hiçbir konumu olmayan ve asla olmayacak biri, kısaca adinin adisi.
Tamam o zaman – bu tümüyle doğru olsa bile, bir gün eserlerimle, böyle bir delibozuğun, böyle önemsiz birinin yüreğinde neler olduğunu göstermek isterim.
Bu adamın resimleri ile desenlerinde, hayatında ve mektuplarında ne vardı ki milyonlarca kişiyi bu kadar büyüledi? Van Gogh, imzasında soyadını kullanmayarak izleyicilerinin kendisi ve eserleriyle yakınlık kurmalarını sağlardı.
Hüzün sonsuza dek sürer
Anvers’e 27 Kasım 1885’te vardığında artık ailesi ile arası kesin olarak bozulmuştu. Asla kendine acımaktan kaçınan biri olmadığı için Yabancı olsalar bile onlara daha çok yabancılaşamazdım, diye yazdı. Bir daha ne annesini gördü ne Hollanda’ya geri döndü.
La tristesse durera toujours.
(Hüzün sonsuza dek sürer.)
Sanatı cidden çok seviyorum.
Van Gogh’un çizim anlayışında hiçbir akademik yan yoktu; onun sanatı çizimle resmin arasındaki verimli ilişkiydi.
Ekildiğin toprağa kök salmayacaksan da önemi yok, nasılsa ekmek olmak için öğütüleceksin.
Hüzün sonsuza kadar devam edecek.
Umutlar kararıyor, asla mutlu bir gelecek görmüyorum.
Van Gogh’un resimlerinin çoğu, gerek insanın özelinde gerekse doğanın kendisinde ölüm, yaşam ve yenilenme döngülerine yoğunlaşır.
Renk, diye yazdı Van Gogh, bir resimde her şey demek değildir, [ama] ona hayat veren şeydir.
Elimi aleve tuttum ve dedim ki Elimi alevde tuttuğum sürece onu görebilmeme izin verin Ama üfleyip lambayı söndürdüler.
Kitaplara karşı dizginleyemediğim bir tutkum var.
kendine bile yabancıydı o.
“Ahlak dışı yaşamına rağmen o kadar masum olması harika bir şey. Harap olmuş ruhunun, kalbinin ve aklının derinlerinde bir şeyler kurtulmuş. Ve o nadir anlarda yüzündeki ifade Delacroix’nın ‘Mater Dolorosa’sına benziyor.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir