İçeriğe geç

Vahşi Kızlar Kitap Alıntıları – Ursula K. Le Guin

Ursula K. Le Guin kitaplarından Vahşi Kızlar kitap alıntıları sizlerle…

Vahşi Kızlar Kitap Alıntıları

Ursula K. Le Guin kitaplarından Vahşi Kızlar kitap alıntıları sizlerle

Vahşi Kızlar Kitap Alıntıları

Ama kitap denen şeyin okunması gerekir. Zaman ister. Çaba ister. Uyanık kalınmasını ister.
İşin doğrusu, tarihte zaten hiçbir zaman çok fazla sayıda insan kitap okumamıştır.
Ancak olmaması gereken ama olan ve hiç durmadan olmaya devam eden bir şey, küçük bir şey, hatırlandığında diğer her şeyi, yaşamın tüm zenginliğini ve kocamanlığını alıp küçük bir fındık tanesine, ezilmiş bir sineğin duvarda bıraktığı sapsarı lekeciğe indirgeyiveren bir hiçbir şey vardı.
Okurların ürün sadakati yetersizdir. Okurlar sıkılır. Tek renkli ve Mavi #72 adlı bir tuvali satın alan insanlar tuvalden sıkılmazlar. Çünkü ona baktıklarında esasen kendilerine mal olduğu binlerce doları görürler ve tuval kesinlikle estetik duygudan veya hatta bilinçten dahi bir talepten bulunmaz.
Bir yayıncı olsaydım, Rowling yerine Tolkien’e sahip olmayı daha fazla tercih ederdim. 76
Televizyon ya da sinemada olduğu gibi kitap gözlerinizi sizin için hareket ettirmez. Aklınızı vermezseniz aklınızı etkilemez. Yüreğinizi vermezseniz de yüreğinize dokunmaz. Sizin için bu işi yapmaz. İyi bir kitabı hakkını vererek okumak, onu kavramam, ondan etkilenmem, onu hissetmem ve aslında o, (onu yazmak dışındaki her şey) olmaktır. Okuma işbirliği, bir katılma eylemidir. Bunun herkese uygun olmamasına şaşırmamak gerekir.
Kitabı hayata okur getirir. Diğer tümünün aksine, kitap sessizdir. Kitap kişiyi fon müziğiyle uyutmaz, banda alınmış kahkaha sesleriyle kulak zorlamaz ya da odanızı silah sesleriyle doldurmaz. Hepsini sadece kafanızın içinde duyabilirsiniz.
İnsanın sınırlarını bilmesi ve sınırlarına dayanması küstahlık değil, ruhsal büyüklüktür.
Bir şeyi yapmak isterseniz bir yolunu bulursunuz, istemezseniz bir bahane bulursunuz.
Bulunduğun yer seni memnun
etmiyorsa, yerini değiştir. Ağaç değilsin.
Dünyanın en zeki insanı da olsanız, bulunduğunuz ortam vasat ve vasatın altındaki kimselerden ibaret ise, düzeyinizi bile koruma imkanınız yoktur. Hepimiz beraber en çok zaman geçirdiğimiz beş kişinin ortalamasıyız.
Kuralları öğretti. Neye inanıldığını öğretti. Kurallar adalet içermediğinden adaleti öğretmedi.
Okumak bir iş birliği, bir katılımdır. Herkesin becerememesine şaşmamak lazım yani
On beş yaşındayken bir kitap size bir şey söylediyse, elli yaşında da size onu yeniden söyleyecektir. Elbette bu defa onu o kadar farklı anlarsınız ki, tamamen yeni bir kitap okuyorsunuz gibi gelir.
Okuma bir işbirliği, bir katılma eylemidir. Bunun herkese uygun olmamasına şaşmamak gerek.
Ancak bir kitabın okunması gerekir. Zaman alır ve çaba ister. Uyanık olmanız gerekir.
( ) Fakat Modh Ama demesine izin veren başka herhangi bir düzen tanımıyor, başka bir düzen ihtimalini bilmiyordu. Nata da adaletin olduğu, Ama sözcüğünün konuşulabildiği ve anlam taşıdığı ele geçmeyen zamanlarda bile bu alternatifin, bu ihtimalin farkında değildi.

( ) Kızlara kuralları öğretmişti. İnanılanı öğretmişti. Kurallarda adalet yoktu, bu nedenle onlara adaleti öğretmemişti. İnanılana kendisi inanmasa da, yine de onlarla nasıl yaşayacaklarını öğretmişti.

( ) Erkekler yağmalar, yiyecekleri alır, öldürür, insanları köle yaparlardı. Erkekler böyleydi. Bunun için onlardan nefret etmek, onları bunun için sevmek kadar saçmaydı.
Dostum, benliğim, budala
Yakılmış bir mumla mı
Beş yıldır
Yağmurda duruyorsun?
Ne için?
Sanırım göstermek için
Yağmurda yanabileceğini
Bir mumun.
Tuzlu hanımefendi gözyaşlarınızı kurutunuz
Hiçbir şey kederinize değmez
Tuzlu hanımefendi geriye bakmayınız
Yarın dönüp geriye bakmayınız.
İyi bir kitabı hakkını vererek okumak, onu kavramak, ondan etkilenmek, onu hissetmek ve aslında o, olmaktır. Okuma bir işbirliği, bir katılma eylemidir. Bunun herkese uygun olmamasına şaşmamak gerekir.
Mütevazi olmanın zayıf noktası, diğer insanlarda kibirliliğe müsaade edebilmesidir.

Güçlü noktasıysa, uzun vadede kibrin onu kandıramamasıdır.

Diğer medya araçlarından farklı olarak bir kitap sessizdir Aklınızı vermezseniz aklınızı etkilemez, yüreğinizi vermezseniz de yüreğinize dokunmaz. Sizin için bu işi yapmaz.

İyi bir kitabı hakkını vererek okumak, onu kavramak, ondan etkilenmek, onu hissetmek ve aslında o olmaktır.

Okuma bir işbirliği, bir katılma eylemidir. Bunun herkese uygun olmamasına şaşmamak gerekir.

İnsanlar okumaya zaman ayırmışlarsa ya da ayırıyorlarsa, bunun nedeni okumanın işlerinin parçası olması veya diğer medyalara erişime sahip olmamaları ya da okumayı sevmeleridir.
birlikte durmadan boş yere, hıçkırmadan sessizce ağlamışlardı. Yapabilecekleri başka hiçbir şey yoktu. Bebek onları takip etmişti çünkü başka takip edecek birisini tanımıyordu.
Erkekler yağmalar, yiyecekleri alır, öldürür, insanları köle yaparlardı. Erkekler böyleydi. Bunun için onlardan nefret etmek, onları bunun için sevmek kadar saçmaydı.
Bu kızın gözlerinde yıldızların parıltısını fark etti, başını biraz doğrultmuş onları izliyor ve dinliyordu.
Çocuk, kız kardeşiyle olabilmek uğruna onların peşine takılan ateşle gelen kız, yani Modh’ tu.

Bu dedi Bidh. Bu kız da Tanrılar doğuracak.

Diğer medya araçlarından farklı olarak, bir kitap sessizdir. Aniden yükselen müzikle sizi uyuşturmaz, cırtlak gülme efektleriyle sizi sağır etmez veya oturma odanızı silah sesleriyle doldurmaz. Bunları sadece kafanızın içinde duyabilirsiniz.
Okumak bir iş birliği, bir katılımdır. Herkesin becerememesine şaşmamak lazım yani
Yaban kızlara Kent’te nasıl yaşanacağını öğretme işini Nata üstlendi ve görevini içtenlikle yaptı. Kuralları öğretti. Neye inanıldığını öğretti. Kurallar adalet içermediğinden adaleti öğretmedi. İnanılana şahsen inanmasa bile inananlarla nasıl yaşanabileceğini gösterdi.
Baskına önderlik ettiği, Dua’nın kızını öldürdüğü, Mal’ı, kendisini ve diğerlerini çaldığı için Bela ten Belen’den nefret etmedi. Erkeğin kentlisi de göçebesi de yapardı bunları. Yağmalar, can alır, yiyecek çalar, köle toplarlardı. Böyleydi erkekler. Erkeklerden bu yüzden nefret etmek, erkekleri bu yüzden sevmek kadar aptalcaydı.
Okumak ve yazmak geldiyse ancak zaman içinde peyderpey süzülerek daha az kutsal ve daha az gizemli hale gelmiş, kudreti yaygınlaştıkça azalmıştır. Çin İmparatorluğu bürokratik hiyerarşide yükselmeyi bir dizi okuryazarlık sınavına dayandırmak suretiyle okuryazarlığı etkin bir hükümet kontrol aracı olarak kullanırdı. Sistematiklikte çok daha geri Romalılar sonunda kölelerin, kadınların ve benzeri ayak takımının okuyup yazmasına izin verdiler ve cezasını yerlerini alan din-temelli toplumla ödediler. Karanlık Çağlarda Hristiyan papazı olmak bir parça okuyabilmek, sıradan kimselik muhtemelen hiç okuyamamak, herhangi bir sınıftan hemen her türde kadınlıksa hiç okuyamamak demekti. Kadınlar bu çağlarda okumayı bilmemekle kalmaz, üstüne bir de öğrenemezlerdi çünkü bugünün kimi Müslüman toplumlarındaki gibi, izin verilmezdi.
Ama bir de ikincil, daha dar, cinsiyetli bir anlamı vardı. Bir kadın için tevazu, kişinin erkek üstüne/babasına/kocasına sessizce riayet etmesi, artı, diğer erkeklerin dikkatini çekmemek üzere tasarlanmış bir geriçekilmeydi. Bu cinsiyetçi ikincil anlam gelişti ve sözcüğün esas anlamını zayıflattı. Erkeklerin çoğu ve kadınların birçoğu kadınlara uygun sayılan bir erdemin erkekte bulunmasını takdire şayan görmüyordu..
Siyasi alandaysa tevazu bir duruştan, bir konumdan çok genellikle pozdan ibarettir. Çoğu politikacı için teşhircilik, kimi zaman ahlâki temelde kendini övme çabasıyla ve sıklıkla gerçekçi kendini bilme değerlendirmesini utanmazca görmezden gelmeyi içeren geçer ölçüttür..
Bulunduğun yer seni memnun
etmiyorsa, yerini değiştir. Ağaç değilsin.
Dünyanın en zeki insanı da olsanız, bulunduğunuz ortam vasat ve vasatın altındaki kimselerden ibaret ise, düzeyinizi bile koruma imkanınız yoktur. Hepimiz beraber en çok zaman geçirdiğimiz beş kişinin ortalamasıyız.
Bırakın başkaları küçük hayatlarla yetinsin, siz sakın yetinmeyin. Bırakın başkaları küçük şeyler üzerine tartışsın, siz sakın katılmayın. Bırakın başkaları küçük acılarına ağlasın, siz sakın ağlamayın. Bırakın başkaları geleceklerini başkalarının ellerine versinler, siz sakın vermeyin.
Bir şeyi yapmak isterseniz bir yolunu bulursunuz, istemezseniz bir bahane bulursunuz.
Kurallar adalet icermediginden adaleti ogretmedi.
Kitaplara değersiz muamelesi yapılmasından tiksiniyorum.
Okumak bir iş birliği, bir katılımdır. Herkesin becerememesine şaşmamak lazım yani.
Okumayı seven insan az değil. Çoğunluk değil ama tutarlı, sağlam bir azınlık.
Okumak bir iş birliği, bir katılımdır. Herkesin becerememesine şaşmamak lazım yani.
Okuma bir işbirliği, bir katılma eylemidir. Bunun herkese uygun olmamasına şaşmamak gerek.
Bakmak genellikle tamamen edilgen, okumak ise her zaman bir eylemdir. Bir kez açma tuşuna bastığınızda, televizyon açılır ve devam eder öylece Oturup gözünüzü dikmek dışında başka bir şey yapmanıza gerek kalmaz. Oysa kitaba dikkatinizi vermeniz gerekir. Onu hayata getirirsiniz.
Okumak
sadece güç sahibiyle güçten yoksun arasındaki ayrımın bir
işareti değil, gücün ta kendisiydi.
Tevazunun zayıf noktası, diğer insanlarda kibre, böbürlenmeye, küstahlığa yol açabilmesidir.
Kuralları öğretti. Neye inanıldığını öğretti. Kurallar adalet içermediğinden adaleti öğretmedi.
Bir kitap size on beş yaşınızdayken söylediği şeyi elli yaşınızdayken de söyler ama söylediği o zaman öyle farklı gelir ki yepyeni bir kitap okuyormuşsunuz gibi gelir.
Okumak bir iş birliği, bir katılımdır. Herkesin becerememesine şaşmamak lazım yani.
Kapitalizm, sağlığını göbeğinin büyümesiyle ölçen bir varlıktır.
Okumayı seven insan az değil. Çoğunluk değil ama tutarlı, sağlam bir azınlık.
İzlemek genelde tümüyle edilgenken okumak daima bir eylemdir. Açma düğmesine bastınız mı Televizyon başlar ve devam eder, eder, eder… Oturup bakmaktan başka bir şey yapmanız gerekmez. Oysa kitaba dikkat vermek gerekir. Kitabı hayata okur getirir. Diğer tümünün aksine, kitap sessizdir. Kitap kişiyi fon müziğiyle uyutmaz, banda alınmış kahkaha sesleriyle kulak zorlamaz ya da odanızı silah sesleriyle doldurmaz. Hepsini sadece kafanızın içinde duyabilirsiniz kitap okurken. Kitap, televizyon veya film gibi gözlerinizi, bakışlarınızı bir yerden bir başka yere götürmez. Aklınızı vermezseniz aklınızı, yüreğinizi vermezseniz yüreğinizi etkilemez kitap Okumak bir iş birliği, bir katılımdır. Herkesin becerememesine şaşmamak lazım yani.
Sıradaki Savaş
Yer alacak,
Zaman alacak,
Can alacak
Ve hepsini boşa
Harcayacak.
Kuralları öğretti. Neye inanıldığını öğretti. Kurallar adalet içermediğinden adaleti
öğretmedi.
Bir kitap size on beş yaşınızdayken söylediği şeyi elli yaşınızdayken de söyler ama söylediği o zaman öyle farklı gelir ki yepyeni bir kitap okuyormuşsunuz gibi gelir.
“Yayıncılar, boş, şişirme ve aptal çalışmaları reklam sayesinde çoksatarlara çevirerek işin içinden sıyrılıyorlar. Çünkü halk çoksatar istiyor ki, bu edebi bir ihtiyaç değil, toplumsal bir ihtiyaçtır.”
“Kuralları öğretti, neye inanıldığını öğretti. Kurallar adalet içermediğinden adaleti öğretmedi. İnanılana şahsen inanmasa bile inananlarla nasıl yaşanabileceğini gösterdi.”
Zevk için okuyanların pek çoğu, kendilerinden bir şeyler kattıkları için içlerinde kitaplara karşı derin, ihtiraslı bir bağ hissederler. Kitap, teknolojik açıdan havalı olmayan ama karmaşık yapılı ve has safhada etkin bir şey, bir eser, sahiden gayet net, bakması ve tutması zevkli, onlarca hatta yüzlerce yıl kalabilecek küçük bir aygıttır. Video veya CD’nin aksine bir makine tarafından çalıştırılması gerekmez; tek gereken ışık, göz ve akıldır. Eşsiz ya da kısa ömürlü değildir. Kalıcıdır. “Oradadır.” Güvenilirdir. Bir kitap size on beş yaşınızdayken söylediği şeyi elli yaşınızdayken de söyler ama söylediği o zaman öyle farklı gelir ki yepyeni bir kitap okuyormuşsunuz gibi gelir.
Okumak bir iş birliği, bir katılımdır. Herkesin becerememesine şaşmamak lazım yani.
Açma düğmesine bastınız mı Televizyon başlar ve devam eder, eder, eder… Oturup bakmaktan başka bir şey yapmanız gerekmez. Oysa kitaba dikkat vermek gerekir. Kitabı hayata okur getirir. Diğer tümünün aksine, kitap sessizdir. Kitap kişiyi fon müziğiyle uyutmaz, banda alınmış kahkaha sesleriyle kulak zorlamaz ya da odanızı silah sesleriyle doldurmaz. Hepsini sadece kafanızın içinde duyabilirsiniz kitap okurken. Kitap, televizyon veya film gibi gözlerinizi, bakışlarınızı bir yerden bir başka yere götürmez. Aklınızı vermezseniz aklınızı, yüreğinizi vermezseniz yüreğinizi etkilemez kitap. Kitap, sizin yerinize bir şeyler yapmaz. İyi bir romanı okumak, romanı izlemek, romanı yaşamak, romanı duyumsamak, romanı yaşamak, romanın kendisi olmak, kısacası romanı yazmak dışında ne varsa yapmaktır.
Okumayı seven insan az değil. Çoğunluk değil ama tutarlı, sağlam bir azınlık.
Medya kapsamında kitabın verdiği hazzı verecek hiçbir şey yok. Tabii okumayı seviyorsanız.
Zevk için okumaya ayrılan zamanın boş vakitlerin radyo ve sinema, daha sonra televizyon ve sonunda internetle dolmasıyla azaldığı kesindir. Kitaplar artık eğlence araçlarından sadece biridir.
Ama kitap denen şeyin okunması gerekir. Zaman ister. Çaba ister. Uyanık kalınmasını ister.
Kitaplara satılacak mal gözüyle bakıyorlar.
Edebiyat bugün bile kimileri için aynı niteliği taşıyor. “İyi kitap okudun mu yakınlarda?” diye soranlara rastlıyoruz. Ve bu tavır, okuma grupları ve çoksatarlarda mutedil ölçüde kurumlaşmış durumda. Yayıncılar boş, şişirme ve aptal çalışmaları reklâm sayesinde çoksatarlara çevirerek işin içinden sıyrılıyorlar. Çünkü halk çoksatar istiyor ki bu, edebi bir ihtiyaç değil, toplumsal bir ihtiyaçtır. Haklarında konuşabilmek için herkesin okuduğu (ve hiç kimsenin bitirmediği) kitapları istiyoruz.
Beş yıldır elinde mum mu
Dikildin yağmurda?
Niye?
Bir mumun yağmurda da
Yanabileceğini göstermek için
Herhalde
Okumak bir iş birliği bir katılımdır. Herkesin becerememesine şaşmamak lazım yani.
On beş yaşındayken bir kitap size bir şey söylediyse, elli yaşında da size onu yeniden söyleyecektir. Elbette bu defa onu o kadar farklı anlarsınız ki, tamamen yeni bir kitap okuyorsunuz gibi gelir.
Kitap kendi teknolojisine göre gösterişli olmayan bir nesne, bir eserdir, ancak karışık ve son derece etkilidir: Yıllar ve hatta yüzyıllarca dayanabilen, bakması ve dokunması hoş, derli toplu, gerçekten muntazam küçük bir aygıttır. Bir video ya da CD’den farklı olarak, çalıştırılması ya da bir makine tarafından başlatılması gerekmez; onu etkin hale getirmek için gereken ışık, göz ve bir akıldır. Bir türünün tek örneği ya da kısa ömürlü değildir. Kalıcıdır. Oradadır. Güvenilidir.
Bakmak genellikle tamamen edilgen, okumak ise her zaman bir eylemdir. Bir kez Açma tuşuna bastığınızda, televizyon açılır ve devam eder öylece Oturup gözünüzü dikmek dışında başka bir şey yapmanıza gerek kalmaz. Oysa kitaba dikkatinizi vermeniz gerekir. Onu hayata getirirsiniz. Diğer medya araçlarından farklı olarak, bir kitap sessizdir. Aniden yükselen müzikle sizi uyuşturmaz, cırtlak gülme efektleri ile sizi sağır etmez veya oturma odanızı silah sesleriyle doldurmaz. Bunları sadece kafanızın içinde duyabilirsiniz. Televizyon ya da sinemada olduğu gibi kitap gözlerinizi sizin için hareket ettirmez. Aklınızı vermezseniz aklımızı etkilemez, yüreğinizi vermezsiniz de yüreğinize dokunmaz. Sizin için bu işi yapmaz. İyi bir kitabı hakkını vererek okumak, onu kavramak, ondan etkilenmek, onu hissetmek ve aslında o, (onu yazmak dışındaki her şey) olmaktır. Okumak bir işbirliği, bir katılma eylemidir. Bunun herkese uygun olmamasına şaşmamak gerek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir