İçeriğe geç

Vahiy Nurundan İki Hayat Kitap Alıntıları – Nurettin Soyak

Nurettin Soyak kitaplarından Vahiy Nurundan İki Hayat kitap alıntıları sizlerle…

Vahiy Nurundan İki Hayat Kitap Alıntıları

Bizim inancımız , doğuda bir Müslüman’ın ayağına diken batsa batıdaki Müslüman’ın bundan rahatsız olmasını ister.
Tarihte ve günümüzde her toplumun beyaz ve siyahları olmuş ve oluşturulmuştur. Beyazlar hâkim gücü siyahlar ise mahkûm sınıfı temsil etmişlerdir. Dünyanın dört bir yanında geçmişte ve günümüzde sergilenen oyun budur. Batı bu oyunu, çıkar ve menfaatleri uğruna, dün Afganistan’da ve Balkanlar’da, bugün Irak’ta sergilemektedir. Eğer biz bu oyunları farkedip ibret almazsak tüm İslam coğrafyasında sergilemekten çekinmeyecektir.
Osmanlı’nın yıkılışında da aynı oyun sergilenmiş, Arap’la Türk’ün, Kürtle diğer unsurların arası açılarak yirmidört milyon kilometrelik alana hâkim Osmanlı halkı bölüp parçalanmış ve ümmet olmaktan çıkarılmıştır.
İnşallah yakın bir gelecekte Allah’a iftira temeli üzerine kurulmaya çalışılan gayrı meşru İsrail zulüm devletinin işgal ettiği o yurtlarda Filistinli Müslüman kardeşlerimiz oturacaklardır. Rabbimizin emri gereği biz sahip çıkar , yardımcı olur , omuz omuza mücadele edersek.
Zulmün iki öğesi vardır zalım ve mazlum ; zalım zulmettiği için , mazlum da zulme rıza gösterdiği için zalimdir.
Filistin bizim şuurumuz oldu. Biz de Filistinin eli, ayağı, gözü, kulağı olmazsak ümmet ayağa kalkamaz, uyuşukluktan ve uykudan uyanamaz.
Filistin’de akan kan Filistinlinin değil ümmetin kanıdır. Filistin’de ölen Filistinli değil ümmettir. Bu kan durdurulmazsa ümmet kan kaybından gidecektir.
İnsanoğlu varoldukça devam edecek olan fitne ateşini ancak ilahî ve nebevî öğütlere kulak vererek söndürebiliriz. Fitne bazen ilahî bir imtihan vesilesi bazen beşerî bir azgınlık neticesi , bazen hayırla bazen şerle ortaya çıkar.
Hakkın karşısına dikilen her türlü fıkrî, kavlî, fıilî, itikadî, ictihadî, şahsî , kavmî, siyasî, ve gayri ahlâkî faaliyetler birer fıtnedir. İnsanlığın kokuşmasına ve bozulmasına sebeptir.
Batı’nın ekmek kapısı bâtıldır. Savaşı bâtıl’ı yeryüzünde hâkim kılarak, halkları sömürmektir.
Hak sabittir, her şeyi ile gerçek ve kalıcıdır. Bâtıl ise boş , hükümsüz, yok olmuş demektir.
Yeni nesillere kimleri , niçin örnek almaları gerektiği çok ciddi bir şekilde öğretilmelidir.
Can verir , cananı vermeyiz bizler.
Dualarımıza şöyle bir ibret nazarı ile bakabiliyor muyuz? Kaç duamızda ihlas ve samimiyet halindeydiz? Kaç duamızda ellerimiz karıncalandı? Kaç duamızda gözlerimiz yaşarıyor? Kaç duamızın farkındayız? Kaç duamız dua kastıyla? Kaç duamızda insan dışındaki varlıkların tevekkül ve teslimiyeti var? Kaç duamızda sesimiz titriyor? Kaç duamız duaya muhtaç değil? Kaç duamızda gerçekten dua halindeydiz? Kaç duamızda Rabbimizin kudret ve azameti tecelli ediyor?
Dua sadece bir sözden ibaret değil, imanla dolu halis bir niyet ve eylemdir.
Dua ibâdetin iliğidir.
Allah yolunda infakı sadece mal ve mülke hasretmek eksik olur. Müslüman, Allah rızasını tahsil edebilmek için her şeyini feda edebilmelidir.
Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi.
Mal da yalan mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan.
Hayatı Allah için yaşayamayanların , ölümü Allah için olmaz. Fâni hayatı Allah için yaşayabilenler , bâki hayatı kazanabilirler.
Aydınlık dünya ve ahiret yarınları, samimi olarak Allah Teâlâ’ya îman edip samimi olarak bir ömür boyu kul olabilenlerindir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bekleyenler çok , beklenenler çok, beklentiler çok , hakkı hakikati bekleyenler çok az. Beklentilerimiz ne yönde ? Beklentilerine bak , yönünü, konumunu tespit et ; İstikamet ne taraf ?
Îmana devamda sabır , ibâdetleri hakkıyla îfâda sabır. Nefis, şeytan ve insan şeytanlarının hile ve tuzaklarına düşmemek için sabır, Allah’ın dînini cihana yayma çabasında sabır.
Ramazan ayı Kur’an ayıdır. Çünkü bu aya kudsiyet kazandıran Kur’an’dır. Kur’an , insanlar için bir rehber ve hidayet kaynağıdır. İnsan için kulluk programı ve yol haritasıdır.
Çeşmeler , pınarlar akarken testisini onun altına tutanlar doldurabilir, ondan istifade edebilir.
Beklentiler insanı ya Mevla’ya götürür ya belaya. Beklentiler bitmeden beklenmedik ecel gelir , alır götürür beklenmedik yere. O zaman ahu figan fayda etmez , bin kere yüz bin kere.
İnsan hep bekler, kimi zaman samimi, kimi zaman samimiyetsiz ; kimi zaman neyi niçin beklediğinin farkında olmadan bekler. Bekleyen çok , beklenen de.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Âdet haline dönüşmüş , işin özü gitmiş, kabuğu kalmış, kulluk heyecanından uzak , huzur ve huşuu kaybolmuş amel ve ibâdetler, ruhu çıkmış bedenlere benzer.
Hicret, Allah’tan gayrı her şeyden geçmektir.
Haydin îmanı yaşamak ve yaşatmak için !

Yürüyelim, ey Allah yolunda yürüyenler! Yürüyüşümüz dünya ve dünya üzerindeki her şeyden daha hayırlıdır.

Verelim , ey Allah yolunda verenler! Rabbimiz bire yedi yüz verecek.

Vuralım, Allah yolunda vuranlar , Biz vurmadan Allah vuracak.

Ölelim, Allah yolunda ölenler ! Makamımız cennet olacak.

Koşalım Allah yolunda koşanlar ! Terimiz toprağa düşmeden amelimiz Allah’a ulaşacak.

Konuşalım Allah yolunda konuşanlar ! Allah dillerimizin düğümünü çözecek.

Yazalım Allah yolunda yazanlar! Mürekkebimiz şehid kanına denk olacak.

Cihad, Allah’ın mülkünde , Allah’ın hükmünü hâkim kılma çabasıdır.
Adalet ve zulüm bir arada bulunmaz. Bir yerde ya adalet vardır ya da zulüm.
Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür.
Gerçekten seven , sevdiğinin sevgisine mazhar olmak ister.
Şehidliği külfet değil nimet bilen toplumlarda terör ve anarşi hayat bulamaz.
İstesek de istemesek de ölüm bizim , biz dünyalıların alın yazısıdır.
Îmandan mahrumiyet, ebedi ateşe mahkûmiyettir.
Kaynağı çıkar olan sevgi , menfaatin bittiği yerde tükenir.
Hiçbir oluşum, Müslüman ümmet kimliğinin üzerinde tutulamaz ve o kimliği unutturamaz.
Dînin özünü kavrayamayanlar , dînin maksat ve gayesini anlamayanlar , dinî samimi olarak yaşayamayanlar ihtilaf üretirler. Dinî konusunda ihtilafa düşen ümmetler ise kısa sürede yok olup gitmişlerdir.
Manevîyatlarındaki yıkım ümmetlerin ecelini kısaltır.
Makam, mevki , imkân ve güç sahibi insanlar ise kurdukları sistemlerle insanlara yaratıcılarının yüklemediği şeyleri yüklemişler , onları kendi menfaatlerinin temini için köleleştirmişlerdir. Bunun için de bazen sapık ideojileri, bazen kavmîyet taassubunu, bazen de müesseselerini araç olarak kullanmışlardır.
Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık. ( Araf,27)
O maddesiyle, manasıyla, bedeniyle , ruhuyla, içiyle, dışıyla en güzel şekilde yaratılmıştır.
Dînin bazı ibadetlerini yerine getirmekle dînin tamamı gerçekleşmiş olmaz.
Anladım işi sanat Allah’ı aramakmış,
Mârifet bu , gerisi yalnız çelik çomakmış.
Ruh ve bedenden müteşekkil insan, ne sırf ruhî, ne de sırf bedeni rahatlıkla huzura kavuşabilir. Hem ruhun hem de bedenin birlikte huzura kavuşması gerekir.
Sizin en hayırlınız o kimselerdir ki , görüldükleri zaman Allah hatırlanır.
Müslüman’ın her işi hayırdır. Müslüman komple hayırdır.
Bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllı çıkaramaz.
Nasıl ki maddî kalbin ölümü bedenin ölümüne sebepse, manevî kalbin ölümü de ruhun ölmesine sebeptir.
İslâm’ı , âlimin zellesi , münafığın kitapla cidalleşmesi , saptırıcı emirin hükmü yıkar.
Kork, Allah’tan korkmayandan.
Beden için baş ne ise toplum için de ulema ve umera odur.
Modern Batı’nın Hristiyan olduğu söylenir ama bu yanlıştır. Modern tavır, temelde dîn düşmanı olduğu için Hristiyanlığa da düşmandır.
Ebu Leheb ölmedi ya Muhammed,
Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor.
İhlâs ve huşû kalbin amelidir. İhlâs ve huşû’nun kalpte karar kılmasının yolu da kalplerin temizlenmesinden geçer.
Sadık olmayana söyleyin, boşuna yorulmasın.
Düşmemek, savrulmamak ve sapmamak için Allah’ın ipine sımsıkı sarılmalıyız.
Allah Teala’nın bize verdiği hilafet vazifesini en iyi şekilde yerine getirmekle yükümlüyüz. Yeryüzünü Allah adına imar etmek ve idare etmek vazifesi de mü’minlere aittir.
İnsan, ya Rabbine itaat edip arınma yolunu seçecek ulvî bir hale gelecek ya da Rabbine isyan edip kirlenecek ve süflî bir duruma düşecektir.
Ey îman edenler , samimi bir Tevbe ile Allah’a dönün! Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi ortert. ( Tahrim,8)

Allah , Tevbe edenleri ve temizlenenleri sever . ( Bakara,222)

Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur.
Bir dem gelir şadi olur , bir dem gelir giryan olur.
Bir dem sanasın kış gibi, şol zemherî olmuş gibi.
Bir dem beşaretten doğar, hoş bağ ile bustan olur.
Davanın hâkim olması için yeterli azim ve gayret göstermeli , bu hususta samimi olmalı, tefrikayı ortadan kaldırılmalı, birlik ve beraberliğin tesisine gayret göstermeliyiz.
Mü’minler olarak ne zaman İslam adıyla süslenmekten , İslam ahkâmına boyun eğmekten uzaklaştık, ihtiraslarımızın etkisi altına girmeye başladık, o zaman dilin davası ile kalbin davası farklılaştı. İstikbale yönelmek yerine mazinin ihtişamını sayıklar olduk. Anılarla avunduk. Hatta nice yanlışlarımızı tespit edip çözüm aramak yerine , onları haklı gösterme çabasına girdik. Kolaya talip olup , hizmet edemedik, hizmet edenlerin dedikodusuna mahkûm olduk. Kimseyi beğenmedik , kendimizi olmazsa olmaz zannettik. En kötüsü de ilâhî davayı nefsi davalarımıza vasıta yaptık. Sadece Allah davasının münkirleri zillete mahkûm olmazlar. Niyetlerini ve amellerini irşat edenler de zilletten nasibini alırlar.
Allah davasından başka davalarda ikbal ve izzet arayanlar , zilletten başka bir şey bulamamış ve bulamayacaklardır.
Bu dava Allah davası , bu dava rasuller , nebîler ve sadıklar davasıdır.
Allah’ın arzında huzur ve sükûnetin ikamesi için Müslümanların söz sahibi olması şarttır.
İbâdetler sadece belli zaman ve mekânlarda îfâ edilen âdetlere dönüştürülmemelidir.
Herkes şahittir ki kâinatı oluşturan tüm varlıklar arasında bir kanun ve düzen vardır. Her şey mükemmel şekilde hayatiyetini ve işleyişini devam ettirmektedir.
Ey ayrılığın uzunluğundan yakınan, sabret!
Belki yarın kavuşursun sevdiğine biter bu hasret.
Onlar öyle bir topluluktur ki kendileriyle birlikte oturup, düşüp kalkan kimse de
şaki ( isyankâr,günahkâr) olmaz.
Sevgi, kalpte yanan bir ateştir. Sevgilinin arzusu dışındaki her şeyi yap kül eder.
Günümüzde her bir hizmet ocağının hedefi; hasretle beklenen, özlenen, imrenilen, gıpta edilen, Keşke bizler de şu Müslümanlar gibi olabilseydik. denilen, her şeyiyle örnek Müslüman toplumunu yetiştirmek olmalıdır.
Müslüman, hayata Kur’an ve Sünnet penceresinden bakmalıdır.
Müslüman, devamlı nefsini muhasebe etmelidir. Nefsinin dizginlerine sahip olamayan Müslüman, başta kendine, daha sonra ailesine , topluma ve davasına zarar verir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir