İçeriğe geç

Üzgün Kediler Gazeli Kitap Alıntıları – Haydar Ergülen

Haydar Ergülen kitaplarından Üzgün Kediler Gazeli kitap alıntıları sizlerle…

Üzgün Kediler Gazeli Kitap Alıntıları

şimdi gölgeler de insanlara benziyor
yarısı karanlık, yarısı kiralık
.. İnsanları insanlarla hatırlamadıktan sonra
Kederliyim, gölgesinin terk ettiği bir kasaba kadar
üç beş kelimem olsaydı benim de tütseydi ocağım
nice bir iklime düştü ki ruh benden de tesellisiz
İnsanın kendisiyle arayı açtığı zamanlar vardır
bir gün de olabilir bir ömür de
Ölümden başka her şey ödünçtür
Biz çok yalnızdık
Ve galiba yalnızlığın bol gelmesinden
içimizdeki bu kalabalık
öyle korktuk ki yalnızlığımızdan
kimseye bırakmadık!
herkes içinde üç-beş yalnız besliyor
herkesin gözü başkasının yalnızlığında
Aşıklar ve şairler dil bilmez, açıdan başka,
soru işareti gibi sevinir,
ünlem gibi ağlarlar,
virgül bile yetişemez gözyaşlarının hızına!
çölde aradığın şey çölde bulduğun şeydir
bulduğun çöl kendini kaybedeceğin şeydir
kendine düşme herkesin çölü peşinden gelir
mesafelerden değil, geçen zamandan gelir
ölümden de haberim var, çok öldünüz! aramız açılıyor!
içim çocuk, gecem kadın, bu oyuna bahçe olsana! dedi
oldum, hala sürmekteyim yokluğu, günlerim gam bahçesi
küsecek kadar sevmeli insan birini
o gelince küsmeli: neredeydin bunca zaman
niye sevmedin beni, küsecek kimsem yoktu
demeli, o varken de kimseye küsmemeli
iki heves bir nefese dolarsa
dilde mavi kalır, gecede buhur
ay üstüne çok söyleme ay yarim
akşam gelir, sabah gider, unutur
Biz çok yalnızdık!
Ve galiba yalnızlığın bol gelmesinden
içimizdeki bu kalabalık
Kırılmamış bir nar gibi kalbimiz kırık..
Şimdi gölgeler de insanlara benziyor
Yarısı karanlık, yarısı kiralık
Şiir bir insan gibi geçmeli aramızdaki hayattan.
Ha şiir yazmışsın Eylül’de
ha günah işlemişsin
bence ikisi de bir
ve yalnızlık suç gibi işlenir
İnsanın kendisiyle arayı açtığı zamanlar vardır
bir gün de olabilir bir ömür de
Aşk bu kadar karanlıksa
şiir nedir?
Aşk bir kere yalnız
bırakırsa insanı
yalnızı bir kere daha
yalnız bırakır aşk da
İnsanın kendisiyle arayı açtığı zamanlar vardır
bir gün de olabilir bir ömür de,
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Yaşadığımız hayattan alacağı varsa yaşanmayanın
Ne anlamı kalır yalnızca yaşadığımızı hatırlamanın
Bakmanın sonu yok gözlerin nereye yetişebilir
Dünyada yalnızca körlerin gözleri temiz kalabilir
aşkın yerini iyilik aldığı zaman
inanırım beni sahiden sevdiğine
Biz çok yalnızdık!
Ve galiba yalnızlığın bol gelmesinden
içimizdeki bu kalabalık
öyle korktuk ki yalnızlığımızdan
kimseye bırakmadık!
inadına aşk, inadına özgürlük, inadına yaprak
ağacın utandığı çığlığı şiir fısıldar
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“İnadına aşk, inadına özgürlük “
Kimse kimsenin çölünü görmüyor
Küsecek kadar sevmeli insan birini
Niye sevmedin beni, küsecek kimsem yoktu demeli, o varken de kimseye küsmemeli
dünyada yalnızca körlerin gözleri temiz kalabilir
bana bir şiir söyle, sen gazelsin
bana bir şehir kur, sen salgınsın
ruhu aşktan başka veba sarmasın
biz hiç olmaz mıyız âşık, olduk efendim!
vaktinde hiç oldum ben, yokluğum bana yeter
gelişiniz mektupmuş, gidişiniz telgraf
pulundan eser kalmasa, aşk mektuptur, yırtılmaz!
dile zarf mı dayanır, pulunuz hangi aşktan,
her mektubun puluna uzanan dil kavuşmaz
çok sevmek de kederlidir ve insan gölgesinden bile
uzağa düşer
kimse taşınacak kadar uzak değilse birbirine
dur, yine senden yakınını bulamazsın kendine
Hem olmasın da artık insanları hatırlatacak hiçbir şey
insanları insanlarla hatırlamadıktan sonra
bakmanın sonu yok gözlerin nereye yetişebilir.
İnsanın kendisiyle arası açtığı zamanlar vardır.
ne uzun bir sefermiş yalnızlık, gemisiz, kaptansız, adasız
gözlerin terk ettiği bir bahçede ağaç olmak, dalsız, yapraksız
arzu da hiç olur bazı, isteme bu kadar, yine sen hiç ol
boş diyorlar bakıp şaraba, dudağa değme, boşluk kadehine dol
aşk, diyorlar, şiir için bazen aşırı bir sebeptir
sebebim yok, ayrılığı övsün bari şu kötü gazelim
ayrı ayrı daha mı çok yakışıyoruz birbirimize
siyah-beyaz resimlerde ahşap avuntu
sözlerin sokaklar gibi kavuştuğu zaman
gözlerin şehirden yeni ayrılmış
gibi dolu, gibi ürkek, gibi konuşkan
hadi git yeni şehirler yık kalbimize bu aşktan
çocukluğun tutmuş da yine aşık olmuşsun
sanki bana, sanki ah, sanki olur a

aşk bile doldurmaz bazı aşıkların yerini
diye övgü, diye sana, diye haziran

çölde aradığın şey çölde bulduğun şeydir
bulduğun çöl kendini kaybedeceğin şeydir
O bir çay istemişti trenin içinde
Biz tren yolcusuyduk çölün içinde
Ben yalnız kalmıştım senin içinde
Oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni
Aşkı geçtik gözlerini açabilirsin
Şimdi gölgeler de insanlara benziyor
Yarısı karanlık,yarısı kiralık
Herkes içinde üç-beş yalnız besliyor
Herkesin gözü başkasının yalnızlığında
Sufi kadınların denizler toplamış gözleri dua sessizliğindedir
Üşümüş bir sokak kedisinin kirli burnunu
kâğıt mendiliyle silen o küçük kız olmak isterdim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir