İçeriğe geç

Uzakların Saldırısı Kitap Alıntıları – Furkan Çalışkan

Furkan Çalışkan kitaplarından Uzakların Saldırısı kitap alıntıları sizlerle…

Uzakların Saldırısı Kitap Alıntıları

Çok uzun zamandır gardırobun içindeyim, çekip giden sadece ceketim aslında. Valizlerin, seyahat setlerinin, biletlerin, otel havlularının, konuşma oruçlarının, anlama diyetlerinin içinde çok güzel duruyor benim ceketim. Yanlış trenlere binip son duraklarda uyuyakalıyor benim ceketim.

Omuzlarıma bir kepenk atıp dünyaya yayılmanın sessizliğini dinlemek isterdim oysa. Her an gitmeye hazır olmanın döneceğin yer gerçekten sana aitse mümkün olabileceğini anlıyorum artık.

Devamı getirilmemiş bir cümlenin durduğu yer hayal edilebilecek en acı gurbettir.
Devamı getirilmemiş bir cümlenin durduğu yer hayal edilebilecek en acı gurbettir.
Devamı getirilmemiş bir cümlenin durduğu yer hayal edilebilecek en acı gurbettir.
Devamı getirilmemiş bir cümlenin durduğu yer hayal edilebilecek en acı gurbettir.
Ölsek burada, sadece ölümün haberi olur bundan
Öfkenin ve merhametin evliliği gibi Batı Şeria’nın taşları
Bütün olasılıklar tükendiğinde, konuşmak ve anlatmak çatırdayıp paramparça hale geldiğinde ve bu ruh bu çağa uymaz, bu ip bu iğneye geçmez olduğunda şiirin topraklarına girmişsinsie
Sen zeytin yerken ben şairliğimi ilk defa bu kadar soluksuz hissediyorum.
Hikâye bitip sessizlik geldiği zaman, kılıç hazır olur. Suskunluğun bundan daha güzel bir tarifi olamaz
En iyi kılıç ustaları aynı zamanda en iyi hikâyecilerdir.
Tüm asırların en büyük şaşkınları biziz işte. Herkesin çarşısına göre bir pazar var.
Ölümlere şaşırıyoruz ve bunu merhamet zannediyoruz.
kompartımanda dört kişiyiz. Ben, erler ve yalnızlık. Hani Bob Dylan şarkısı gibi: Yalnızlığın da kendi aklı var.
Artık toprak değil, anlam kaybediyoruz.
Bu derin ricad beni mahvediyor.
aklım gezine dursun aç
ve korkusuz ve susamış ve kıvrak
ve gün pazar olsa da yanılmış olsam çünkü genç değildir artık haklı çıkıyorsa insan
Bir şiir ezberliyorum. Kalan her şeyi unutmak için.
Devamı getirilmemiş bir cümlenin durduğu yer hayal edilebilecek en acı gurbettir.
babası ölmeden yetim kalan çocuklar gözleri sulanana kadar güneşe bakmaya devam ediyordu.
Muvakkitler ve müneccimler bir kere daha Şeb-i Yelda’yı bilemedi işte. Yürüyoru hep beraber gam denizinde
Evet, bu dünyada sadece zenginler aydınlanabilir. Aydınlanma bir kere daha kapitale nikâh tazeledi.
dediler ki senin sonsuz bir deniz zannettiğin aslında fakirler ve onların karanlıkları
Marget duruyor ve ben gidiyorum artık. Birazdan akşam olacak ve seni düşünüp kısmet diyeceğim.
Geri dönünceye dek! Ozamana dek!
Ayrılıncaya dek, hoşça kal diyelim!
Cesar Vallejo
Küçük bir gülümsemede, öfkeli bir bakışta, dalgınlıktan seğiren gözlerde; günün hangi vaktinde, hayatının hangi yılında olduğunu anlamak insanı değiştirir.
İkimiz adına terleyen bir şeydir şiir
Dünya ne kadar büyük, nasılsa kaplamış kalbimi
Ne olur yardım et, katlayıp koyalım kenara
Seni görünce duran zaman
Aşktır bu dedim ve kapattım yeniden açtım
Kırk gün kırk gece yazsam bu şiiri
Yine sen kazanırsın
Açmışız sesini bütün ağaçların
Sokağın girişinden duyuluyor aşkımız
Ana arterlerinde dolaşır çaresizliğin
Çünkü okunmayan şartnamelerdir yaşamak
Bilmezden gelsem de, son bakışta aşk
Fena halde uğursuzluk demektir.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
İyi huylu tümör ya da kötü huylu hayat
Sen yalnızlık dersin, bense dil sürçmesi
Sen ve ben aslında aynı kişiyiz
Düşünsene bizi hiç beraber gören oldu mu?
Öyleyse şimdi söyle, kimden başlamıştım
Seni sevmeye..
Affedilmek gerçek hayatta ne işe yarar?
Açık yalnızlık, gizli sevda; buymuş kalbimin seçimi
İşte burada, cennete en uzak noktada
Derin bir soluk düşler beni
Kanuna aykırı adalete uygun fikirler düştü aklıma
Duymayınca söylenmemiş olan
Söylenince duyulmayan
Ben bildiğimi unutuyorum seni öğrendikçe
Dilimin dönmediği kelimelerle anlatıyorum
Her yöne sınırsız bir yalnızlık var elimizde
Oysa kalan bütün maçları kazansam bile
Sadakatle kaybettim ben sana
Ama ben şiirler yazdıkça, tekinsiz ve zalim
Kendini hiç bir zaman güvende hissetmeyeceksin
Yalnızlık (Allah ondan razı olsun), kör noktam
Bu yüzden geldiğini göremedim
Frene basma, insan gitmek için yapılmıştır
Senden ricam ruhum ikimizin arasında kalsın
Biliyorum, yolda olan yolda kalır
İkamet bitti madem, o kömür ayrılık yansın!
Ben neden sinirli birisi olurum, ki benim sinirim
Renklilerin arasına karışmış beyaz bir gömlektir
Ölümün rengi çıkar, yine de giyerim
Bir ekşi ıssızlık kaldı
Tarakta kalması gibi saçlarının..
Çünkü şairler hayırsız oğullarıdır hayatın
Nihayetinde anlamın aslına yapışan bu toner kokusu, bu fotokopi çağı, bu asılsızlık; yaşamayı imkansız kılıyor, gerçekten yaşamayı..
Hatta keşke noterlerin verdiği hükümler tasdik ve ispatlar kadar somut bir akışı olsa hayatın. Bu budur, şu değildir. Temiz. Onun yerine hayatımızın ortasında kocaman bir gibi ile yaşıyoruz. Aslı yok, gibisi var.
İki parmak mesafesindesin bana. Yalnızlığımı 1/500.000 olarak ölçeklendiriyorum. O zaman sanki bir Atilla İlhan şiirinde karşılaşacakmışız gibi oluyor. Bazen de tıpasını açıyorum sönüp gidiyor:kıtalar, okyanuslar, dağlar, ülkeler.. Üçüncü paralelde eski bir dünya gibi batıyorum.
Tuhaf korkularım var silahlı bir adamdan korkmam mesela fakat ağlayan bir adamdan korkarım. Yılandan korkmam fakat sessizlikten korkarım.
Artık toprak değil, anlam kaybediyoruz. Bu derin ricat beni mahvediyor.
Köy kahvelerini ve oralet ısmarlayan imamları, makineleri ve melekleri bulmak için semtlere kalkan son otobüslere yetişelim.
Devamı getirilmemiş bir cümlenin durduğu yer, hayal edilebilecek en acı gurbettir.
Hiç var olmayabilirdin fakat bazıları var olmasa bile onları icat etmek gerekir.
Bir şiir ezberliyorum kalan her şeyi unutmak için:
Aklım gezinedursun aç
ve korkusuz ve susamış ve kıvrak
ve gün pazar olsa da yanılmış olsam
çünkü genç değildir artık haklı çıkıyorsa insan.
Devamı getirilmemiş bir cümlenin durduğu yer, hayal edilebilecek en acı gurbettir.
Çünkü insan, elini kaşlarının üzerine çatıp şöyle bir baktığı zaman uzaklara, kendisine gitgide yaklaşır. Gözlerini alan güneş, görüşünü de almaz. Sabrederek menziller arasındaki çakıllı yollara, kanayan ayaklara şükrederek, güzelliği sadece vecd halinde görebilmeyi diler. Sermest ve serbest
Nefsin kömür gibidir. Onu yıkarsan akan sadece kir olacaktır. Simsiyah bir kir. Onu yakman lazım!
Bir şiir ezberliyorum. Kalan her şeyi unutmak için.

Yüzüyoruz hep beraber gam denizinde

Devamı getirilmemiş bir cümlenin durduğu yer hayal edilebilecek en acı gurbettir.

En son ne zaman gördünüz, inancına, idealine, şahsiyetine uygun görmediği için pozisyonunu terk eden birisini?
En fazla başka ve daha iyi bir pozisyon için yer değiştirilir. Akışkan kaplar yasası.
Çıkar yalan söylemez
Çıkar için yalan söylemenin norm haline geldiği bir düzlemde tek gerçek çıkarın kendisi oluyor. İnsan yapımı bir cehennem.
Kısaltamadığın mesafeleri yakmak; buna şiir demek lazım.
Sosyal medyadan bir ahlak satın alıyoruz, tarihten nostalji, siyasetten kişilik Herkes her şey olabileceği için kimse hiçbir şey olamayacak bu durumda.
Olasılık çok, olanak az.
Bu dünyadaki nadir güzelliklerdendir;
yeni doğmuş bir kuzu, yeni müslüman olmuş bir insan.
Öyle kelimeler öyle kelimelerle yan yana gelsin ki alfabe ayaklansın.
Nefsin kömür gibidir onu yıkarsan akan sadece kir olacaktır. simsiyah bir kir. onu yakman lazım.
Gidelim, gitmek burada kalsın.
Kıyısını göremediğimiz bir deniz korkutuyor üçümüzü de.
Erken gidenler nasıl bekleyeceğimizi öğretmediler bize!
Bir şiir ezberliyorum. Kalan her şeyi unutmak için.
Devamı getirilmemiş bir cümlenin durduğu yer hayal edilebilecek an acı gurbettir.
Kahrolmaya değecek kadar çok şey var bu dünyada.
Söz verdik, birbirimizi unutacağız.
Birazdan akşam olacak ve seni düşünüp kısmet diyeceğim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir