İçeriğe geç

Uzak Bir Kıyıda 1984 – 2003 Kitap Alıntıları – Gülten Akın

Gülten Akın kitaplarından Uzak Bir Kıyıda 1984 – 2003 kitap alıntıları sizlerle…

Uzak Bir Kıyıda 1984 – 2003 Kitap Alıntıları

Belki diyemezdim ben olsaydım
küçük küçük gülümserdim belki
belki elini tutardım
— siz de, diyor, okuyun siz de
düşünün üstünde
şiir ince ince törpüler insanı.
Nasıl sarılırdı hatırlarız bir gün
çile bizim ellerimize
Ben sana yazıldım, mekânım yok
Dokunamadıkça varsın, ordasın
elimi uzatsam yok olacaksın
sılamsın
Sizin sonsuza dek yaşamak gibi
tuhaf huyunuz mu var
Yaşlanmak yitirmek demek bir anlamda
Sen yabancı sesini çek sesime değmesin
Ölüm yalnızlıktır
Senin yüreğin, bilmiyorum bana örtük
Belki diyemezdim ben olsaydım
küçük küçük gülümserdim belki
belki elini tutardım
Mevsim acılarımızla tenha
sevdiklerimizle kalabalık
Her kabuk bir öncekini gizlemek içindi
Belki diyemezdim ben olsaydım
küçük küçük gülümserdim belki
belki elini tutardım
Aykırı bir sese yeniliyor kocaman sessizlik
Söylenmemiş, anlatılmamış, söylenememiş olanı
anlatılır kıldı duruşun
Her denize kıyı olabilir misin?
Yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer. Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular. Kahredersin başın önüne düşer. Düşerse beni unutma.
Bir başıma acıyla büyülü
hasretle dağlanarak
yürüdüm
Böyle parçalanarak dağılarak
mı ölünür?
Genişleyip yükseliyor biz susa susa
kirli bir sese hükümlüyüz
Ölümü sevdiği için mi öldürdü kendini
başkasının ölümünü sevmediği için mi?
Her konuşma bir şeyi değiştirir hayatımızda
Sustum durdum geriye geriye çekilerek
Bir roman kadar uzun bu tümce,
– Sonra işte yaşlandım.
Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim
Sevgidir kendimi bildiğim, onunla başladım
Elyazın mı, adresin mi, resimlerin mi
Sen mi ömrüm mü
Her denize kıyı olabilir misin?
bir bile değildim, hiç oldum
ne utanç kaldı ne korku ne bağ
AŞKı istedim
öyle yürekten istedim, yürek eridi
kim öğrendi bugüne dek
hasreti dönüştüren kimyayı
ben kendi kendime kendi kendime
hasretinle söyleşmeyi öğrendim
oysa güller vardı önce aklımızda
iğdeleri gördük zambakları da
ayartıldığımız güzel kokulara
kök edinmiş aşka, derin buluşmaya
onları bulurduk bulmasına
gece, kuş çığlığı yüreği çıldırtan aralıklarla
yiten dinginlik
-gündüzü bekledik-
Hızlı öpüşlerle lekelenir ten ,uzun kalır usul öpüşlerin anıları
Sevgidir kendimi bildiğim, onunla başladım
Elyazın mı, adresin mi, resimlerin mi
Sen mi ömrün mü
Çıkardım onları şimdi sakladığım yerden
Kıyameti göğü kışı akşam sözlerini
Sevgiyi yaktım
Resimleri yaktım, birini saklasam dedim
En çok onu yaktım, onu yaktım.
SEVDA KALICIDIR

Kayboldum
Bir köpeğin çocuğu beklediği gibi
Hasretle kamaşık yüreği

Kayboldum
Bağırırlar, seslerinin yankısı
Dönemez bir türlü

Kayboldum
Çevrilir sayılar sonuncuya değin
Ansımaz sonuncu kaçtı, biter telefon

Kayboldum
Herkesin adı okunur, düşmüştür onunki

Kayboldum
Yıllarca beraber uyumak uyanmak
Suya ve ekmeğe uzanmak birlikte
Tartışmak, küsüşmez, sevişmek
Ama sevda nerde sevda nerde

Kayboldum
Kimlere hüzündü kimlere nostalji
Kimler tutkun idi kimler unuttu

Siz hepiniz ölüler ve mezarları seversiniz
Çoğa sürmez bir gün ben de beklerim

Sen kendine kurguladın dünyayı ,
Ben kendime sandım .
Akşam desem değil, yangın desem değil
Dışarda apansız bir kıyameti yaktım
Mevsim acılarımızla tenha, sevdiklerimizle kalabalık.
Mevsim acılarımızla tenha, sevdiklerimizle kalabalık.
Sen kendine kurguladın dünyayı,
Ben kendime sandım.
( )
savaşı bir oyun diye sürdürüyorsunuz
sizin sonsuza dek yaşamak gibi
tuhaf huyunuz mu var
( )
savaşı bir oyun diye sürdürüyorsunuz
sizin sonsuza dek yaşamak gibi
tuhaf huyunuz mu var
”Sen kendine kurguladın dünyayı,
Ben kendime sandım.. ”
Sen kendine kurguladın dünyayı,
Ben kendime sandım.
Sen kendine kurguladın dünyayı,
Ben kendime sandım.
Gurbete eğimli çocuğun
özleme eğimli olur annesi
İnsan yalnız daha yalnız yaşlandıkça
Kendine konuşur kendi
“Resimleri yaktım.
Birini saklasam dedim,
en çok onu yaktım.”
Mevsim acılarımızla tenha
Sevdiklerimizle kalabalık..
Mevsim acılarımızla tenha
Sevdiklerimizle kalabalık
Sen kendine kurguladın dünyayı,
Ben kendime sandım.
geçmişsiz ve geleceksiz insanlar için

şimdiyi uzatıyorlar

ölüme kadar ölüme kadar

ilahi dünyaya gönderiliyor

bedenine bombalar yüklenmiş çocuklar

ateşler içinde ortadoğu

ah ey Musa ah ey Muhammed

Tanrı çocuklarını unuttu mu?

İtip beni
balıma dadanan bu çağı sevmedim
Attığım adım yanlış mıydı
durduğum yerden biliyorum.
Çağ açıklanır varlığıyla kimi şeylerin
geçmiş, yokluğuyla açıklanamaz
Sonsuz tenin bir serap olduğunu
bilen kadınlar
sonsuz tine büyücülerle yönelen kadınlar

kısık bir perdenin o gerçeği
gösterdiğinden umutlu
bir perdenin kısık yeri kadar
incelen kadınlar

dünya, nedir onlardaki yansın
demir mi, ateş mi, belki cehennem
pervaneler işte, renkli camlara
çarpa çarpa hayal kanatlarını
tükenen kadınlar

“Resimleri yaktım.
Birini saklasam dedim,
En çok onu yaktım”
“resimleri yaktım.
birini saklasam dedim,
en çok onu yaktım.”
Bu dünya düşündürmez mi
Kimin hayatı kimin umurunda
Oysa sarmalandın, paylaşıldın
Ortasında sen gibi bir kalabalığın

Anneler olmasa kim kimi severdi

Sen kendine kurguladın dünyayı,
Ben kendime sandım.
Sen kendine kurguladın dünyayı,
Ben kendime sandım.
herkesin dilinde bir yolculuk sözleri
kırk yol vardı da birine hiç gidilemiyordu
yorgunlardık o gidilmeyene aklımızdan gidiyorduk
bana yetsin uzaklığın orda
hiç yitmiyor madem
madem hiç karşılaşmadık aynı şehirdeyken
kendime dönemem artık hoşçakalayım
Geçerken karışmış gibiydi
birisinin çektiği fotoğrafa

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir