Fyodor Dostoyevski kitaplarından Utancaq Qız kitap alıntıları sizlerle…
Utancaq Qız Kitap Alıntıları
Bizler lanetliyiz, esasen insan yaşamı lanetli!
İnsanlar yapayalnız, çevrelerini sessizlik sarmış, alın size dünya!
Ancak yine de çok farklı olduğumuzu,benim bir muamma olduğumu görmekte gecikmedi.
Her şey bir yana, yarın onu götürdüklerinde ben ne yapacağım?
Bazen sanki bile bile kendimi kızıştırıyor, ruhumu ve aklımı gerçekten de sanki ona karşı son derece kırgınmışım gibi kışkırtıyordum.
O tek başına benim için her şeydi, gelecekle ilgili hayallerimin en büyük umuduydu!
Korkunç bir umutsuzluk içindeydim, mahvolmuştum, ben mahvolmuş bir haldeyken bir başkasını nasıl kurtarabilirdim?
Ahlaksızlığı alışkanlık haline getirmiş bir ruh hep alttan alır, daha da iğrencini yapar ama bunu üzerinizde üstünlük kurma hakkı varmış gibi uygun bir biçimde ve nezaketle yapar.
Biliyor musunuz,eğer bir şeyden kuşku duymuyorsanız,bundan daha baştan çıkarıcı bir düşünce yoktur.
İnsanlar yeryüzünde yalnızlar, işte asıl felaket bu!
Korkunç bir umutsuzluk içindeydim, mahvolmuştum, ben mahvolmuş bir haldeyken bir başkasını nasıl kurtarabilirdim?
Taptığım bir varlık bana silah doğrultuktan sonra hayatın ne anlamı kalır?
Yaşasın insan düşüncesinin elektrik hızı!
Ben kötülük yapmak isteyen bütünün iyilik yapan parçasıyım.
Bırakın kendi anladığım şeyi anlatayım. Zaten en büyük korkum da her şeyi anlamış olmam!
Bizler lanetliyiz, esasen insan yaşamı lanetli!
Ah, şu dünyada gerçek ne kadar korkunç!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Senden başka hiçbir şey ama hiçbir şey istemiyorum.
Öyle bakkalı sevdiği gibi değil, sevecekse tüm kalbiyle sevmeliydi
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yarım yamalak bir mutluluk değil hepsini istiyordum.
Beni içime işleyen bir bakışla süzdü.
Yarım yamalak bir mutluluk değil, hepsini istiyordum.
… cennet benim içimdeydi, onu ayaklarının altına serecektim. Ama sen beni sevmedin, olsun, bundan ne çıkardı ki? Her şey bu şekilde, nasıl istersen öyle kalırdı. Tek yapman gereken benimle bir dostunmuşum gibi konuşmaktı, neşelenseydik, birbirimizin gözlerinin içine bakarak neşeyle gülseydik. Öyle yaşayıp gitseydik.”
Oysa büyük, çok büyük üzüntüler yaşandığında, ilk güçlü sarsıntılardan sonra insan hep uyumak ister.
Ben susarak konuşma ustasıyım, hayatım boyunca susarak konuştum ve bütün trajedileri tek başıma susarak yaşadım.
Bir insanı yargılayacaksanız bunu işin aslını bilerek yapın Dinleyin.
Ben kötülük yapmak isteyen bütünün iyilik yapan parçasıyım.
Biliyor musunuz, eğer bir şeyden kuşku duymuyorsanız, bundan daha baştan çıkarıcı bir düşünce yoktur.
Gençlik yolunu zerre şaşırsa bile, hep yüce gönüllüdür.
Ah şu içtenlik! Zaten zaferi bununla kazanıyorlar!
Bakınız, ben kötülük yapmak isteyen bütünün iyilik yapan parçasıyım.
Zaten en büyük korkum da her şeyi anlamış olmam!
acılara sessizce katlanıyordum.
Bizler lanetliyiz, esasen insan yaşamı lanetli !
Zaten en büyük korkum da her şeyi anlamış olmam!
“Zaten en büyük korkum da her şeyi anlamış olmam.”
Her şey ölü , her yerde ölüler var. İnsanlar yeryüzünde yalnız , çevrelerinde ölüm sessizliği..
Yarım yamalak bir mutluluk değil, hepsini istiyordum.
Nasıl oldu da birbirimizi anlayamadık?
Zaten asıl korkunç olan da bu , her şeyi derinlemesine anlayan biriyim..
Oysa seven bir kadın, ah, seven bir kadın, sevdiği varlığın bütün ahlaksızlıklarını, hatta suçlarını bile hoş görür. Hatta öyle ki adam kendi kusurlarına, onun gibi mantıklı açıklamalar bulamaz. Bu yüce gönüllülüktür ama özgün değildir. Kadınları mahveden tek şey onlardaki özgünlük eksiğidir.
İnsanlar yeryüzünde yalnızlar, işte asıl felaket de bu!
İnsanlar yeryüzünde yalnızlar, işte asıl felaket de bu!
Aslında bence, belki de hiç olmayacak, bulutlar gibi yanınızdan geçip gidebilecekken pek çok talihsizliğin bir araya gelmesiyle gerçekleşen bir olay yüzünden mahvolmaktan daha incitici daha dayanılmaz bir şey olamaz.
Oysa büyük, çok büyük üzüntüler yaşadığında, ilk güçlü sarsıntılardan sonra insan hep uyumak ister.
Evet, durum aynen şöyleydi: Sevmek istiyor, sevgiyi arıyordu.
Ben susarak konuşma ustasıyım, hayatım boyunca susarak konuştum ve bütün trajedileri tek başıma susarak yaşadım.
Zaten en büyük korkum da her şeyi anlamış olmam.
Ah, şu dünyada gerçek ne kadar korkunç!
Zaten en büyük korkum da her şeyi anlamış olmam!
Her şey ölü, her yer cesetlerle dolu. İnsanlar yapayalnız, çevrelerini sessizlik sarmış, alın size dünya!
Öyle bakkalı sevdiği gibi değil,sevecekse tüm kalbi ile sevmeliydi.
Bütün kış boyunca yaptığım tek şeyin onun aşkına güvenmek olduğunu açıkça söyledim.
Tartışmayacağım,akılsız biri gibi karşı çıkmayacağım;korku vardı,nasıl olmasındı ki?
“Eğer düşünmeseydim, çok daha mutlu olurdum.”
Anlatacak çok şey var ama değişecek hiçbir şey yok. Vazgeçtik.
İnsanların en soylusu benim, buna bir de kendim inansam!
Endişelerime güleceksiniz ama neden endişelediğimi asla anlamayacaksınız!
Tuhaflık bir kusur değildir
.hem zaten çoğu zaman,sizin için yüce,kutsal ve onurlu olan birşey yoldaş grubunuza gülünç gelir.
Bir insanı yargılayacaksanız bunu işin aslını bilerek yapın.
Başım çatlayacak gibi.
Büyük, çok büyük üzüntüler yaşandığında, ilk güçlü sarsıntılardan sonra insan hep uyumak ister. Ölüme mahkum olanların son gece çok derin uyudukları söylenir. Zaten insanın doğası gereği de öyle olmalı, yoksa dayanacak gücü kalmaz…
Bizler lanetliyiz, esasen insan yaşamı lanetli!
En büyük korkum , her şeyi anlamış olmam.
Hepimiz rezil yaratıklarız, gerçeklere dayanamıyoruz..
Ucuz yüce gönüllülük her zaman kolaydır, hatta hayattan vazgeçmek bile ucuzdur, çünkü gençken insanın kanı kaynar ve kabına sığamaz, güzel olan tutkuyla arzulanır!
Biz insanlar yeryüzünde yapayalnızız, işte en büyük felaket burada!
..ben buna değerdim.
Ben susarak konuşma ustasıyım.
İnsan alçaklığı ne kadar da iyi biliyor!
Biliyor musunuz, eğer bir şeyden kuşku duymuyorsanız, bundan daha baştan çıkarıcı bir düşünce yoktur.
“ben kötülük yapmak isteyen bütünün iyilik yapan parçasıyım”