İçeriğe geç

Utanç Kitap Alıntıları – J. M. Coetzee

J. M. Coetzee kitaplarından Utanç kitap alıntıları sizlerle…

Utanç Kitap Alıntıları

Topraktaki bir delik olacak sonum, diyor David. Senin de. Herkesin de.
Eski İngilizcedeki freon ve freond’ dan, yani sevmek’ ten türeyen, çağdaş İngilizcedeki friend.
Başka çaren kalmazsa felsefe yap
Deneyimlerime göre şiir insanı ya ilk anda etkiler ya da hiç etkilemez. Bir anda zihinde ışık çakar ve bir anda karşılık verirsin. Şimşek çakışı gibi. Âşık olmak gibi.
Öğretmenliği sürdürüyor, çünkü geçimini bu yoldan sağlıyor; aynı zamanda ders vermek, ona alçak gönüllü olmayı öğretiyor, dünyadaki yerinin ne olduğunu anlatıyor. Bu konudaki ironi gözünden kaçmıyor: Bir şey öğretmeye gelen kişi, en ser dersi alıyor, bir şey öğrenmeye gelenlerse hiçbir şey öğrenmiyorlar.
Şiir insanı ya ilk anda etkiler ya da hiç etkilemez.
Huyu değişmez, sabit. Önce kafatası, sonra huyu, onun bedeninin en sert bölümleri
Kadınlar, şaşırtıcı derecede bağışlayıcı olabiliyorlar.
Sevmeyi şairlerden öğrendim.
Köpekler bize kralmışız gibi davranıyor, bizse onlara eşya muamelesi yaparak karşılık veriyoruz.
Beni eğlendirmene gerek yok kitaplarım yanımda. Yalnızca bir masa ile bir sandalyeye ihtiyacım var.
Baba olmak..Anne olmakla karşılaştırılınca baba olmanın çok soyut bir iş olduğunu hissetmeden duramıyorum..
İnsan ancak ölünce mutlu sayılır.
Güzelliğin gülü asla solmasın.
İntikam bir yangın gibidir. Yakıp yok ettikçe oburlaşır.
“…en istemediği şey, insanlarla incir çekirdeğini doldurmayacak laflar et­mek.”
Artık hiçbir şey hissetmemekle aynı şey mi acaba söylemek istediği
Arada bir düşmek, diyor, belki de bize iyi gelir. Kafamızı kırmadıkça.
Bir şey öğretmeye gelen kişi, en sert dersi alıyor, bir şey öğrenmeye gelenlerse hiçbir şey öğrenmiyorlar.
İnsan ancak ölünce mutlu sayılır.
“Beni öldürmeyen şey, beni güçlü kılar.”
Plastik bir iskemlenin üstüne çökmüş otururken, dünyaya duyduğu ilginin damla damla içinden süzülüp çıktığını hissediyor.
İntikam bir yangın gibidir. Yakıp yok ettikçe oburlaşır.
Köpekler bize kralmışız gibi davranıyor, bizse onlara eşya muamelesi yaparak karşılık veriyoruz.
Her şey ne kadar çok değişirse o kadar aynı kalıyor.
Sevmeyi şairlerden öğrendim, ama gördüm ki yaşam, bambaşka bir şey
Babasının küçük kızı değil o, artık değil
Bir lezbiyenin ırzına geçmek bir bakirenin ırzına geçmekten daha kötüdür ;daha büyük bir darbedir.
Belki de lezbiyenlik sadece buydu:erkeklere ihtiyaç duymayan kadınlar.
Adet kanaması, çocuk doğurmak, tecavüze uğramak ve sonrası: kanlı işler ; bir kadının taşıması gereken yük, kadınların özel alanı
Ruha inanmayan insanların ruhu olur mu, ruhları onlardan bağımsız bir yaşam sürebilir mi?
İyisi mi kendi kendini kurtaracaksın, çünkü polis seni kurtaramaz, artık kurtarmıyor, bundan emin olabilirsin.
Ruhum olduğuna emin değilim. Neye benzediğini bilmiyorum bile.
Yaşıyorum, yaşadım, yaşamıştım
Bir parçacık danışmaya gerek duymayacak kadar kusursuz biri misin sen?
İnsan arkasında bir şeyler bırakmak istiyor.
Seni kendinden korumayı sürdüremem.
Pişmanlık burada da, ötede de yoktur. Pişmanlık bir başka dünyaya aittir, bir başka tartışma evrenine
Bir suçu üstlenmekle, hatalı olduğunu kabul etmek ayrı şeylerdir, bunu sen de biliyorsun
Kafamın içinde neler olduğu yalnız beni ilgilendirir, sizi değil.
Üniversiteye güvenemezsek kime güveneceğiz?
Zavallı minik kuş, diye düşünüyor, seni nasıl da göğsümde tutmuştum.
İnsan toplumu düşüncelerimizi, duygularımızı ve amaçlarımızı birbirimize iletebilmemiz için dili yaratmıştır
İnsan ancak ölünce mutlu sayılır
Sevgi, aşk olmayabilir ama en azından aşkın yakınıdır.
Beni öldürmeyen şey, beni güçlü kılar.
Yaşıyorum, diyor David. İnsan yaşıyorsa her şey yolunda demektir, sanırım. Onun için evet, iyiyim.
Hiçbir şeyin sonsuza kadar dayanması gerekmez.
Sevmeyi şairlerden öğrendim ama gördüm ki yaşam bambaşka bir şey
Yüreği hala sevgi dolu olsa da, ay eskisi gibi parlak olsa da ; her şeyin sonunun böylesine çabuk ve böylesine apansız geleceğini kim düşünürdü.
Ölmeye hazır olduğumuzu sanmıyorum. Hiçbirimiz değiliz, yanımızda biri olmadan
Zihni, gidecek yeri olmayan boş, yavan düşüncelerin sığınağı olmuş.
İşte yeni bir serüven. Bir zamanlar arabayla okula, bale dersine, sirke ve buz pateni sahasına götürdüğü kızı, şimdi onu gezdiriyor, ona hayatı tanıtıyor; bu farklı, yabancı dünyayı gösteriyor.
Her şey ne kadar çok değişirse o kadar aynı kalıyor.
Bir yaştan sonra bütün ilişkiler ciddidir. Kalp krizleri gibi.
‘Onun deliliği kafasında değil, yüreğindeydi.’
Yaşlanıp da ölen koyun görülmüş mü? Koyunlar ken­dilerinin sahibi değildirler, kendi hayatlarının sahibi değil­dirler. Faydalanmak içindir; son gramlarına kadar, etleri yenecek, kemikleri ufalanıp kümes hayvanlarına verile­cek. Hiçbir yerleri boşa gitmez, belki idrar torbaları dışın­da, onu da kimse yemez.
Aşık olmak gibi. Gençler hala aşık oluyorlar mı, yoksa bu usulün modası geçti mi, gereksiz, tuhaf bir şey mi, buharlı trenler gibi?
Şunu söyleyebilirim ki, belli bir yaştan sonra insan ders alamayacak kadar yaşlı oluyor. İnsan yalnızca cezalandırılabilir, o kadar.
İnsan her şeyin güçleşmesine alışıyor.
Belki de kabul etmeyi öğrenmem gereken şey budur. Sıfırdan başlamak. Hiçbir şeyim olmadan.
“Lirizm eksik bende. Aşkın üstesinden gereğinden fazla geliyo­rum. Yanıp tutuşurken bile şarkı söylemiyorum, ne de­mek istediğimi anlıyor musunuz?”
“Konu şu: Kendini kadının yerine koymak elinde mi?”
“Belki erkekler, kadından nefret etmenin seksi çok daha heyecan verici olduğunu düşünüyorlardır. Sen bir erkeksin, bilmen gerek. Tanı­madığın biriyle sevişirken -yani onu tuzağa düşürüp ye­re yatırınca, üstüne çıkınca, blitün ağırlığınla üstüne abanınca- bütün bunlar öldürmek gibi bir şey değil mi? Bıçağı saplamak; sonra kan içindeki o bedeni geride bı­rakmak heyecan verici olmalı; cinayet gibi, cinayet işle­yip kurtulmak gibi bir şey değil mi?
Kendimi ifade edemediğimin farkındayım. Keşke anlatabilseydim. Ama yapamam Üzgünüm. Hayal kırıklığına uğradığın için üzgünüm.
“Gözlerini kendi yüreğine çevirince yalnızca incecik bir hüzün görebiliyor.”
Ayakkabının tozunu almaya layık olmayan adamlar arkandan gülüyorlar.
Belli bir yaştan sonra insan ders alamayacak kadar yaşlı oluyor.
Onun on yıl sonraki halini gözümde canlandırması hiç güç değil: kilolu bir kadın, yüzünde keder kırışıklıklarıyla, çoktan modası geçmiş giysiler içinde, hayvanları ile konuşup tek başına yemek yiyor.
Zenci görür görmez hırlamak üzere eğitilen köpeklerin olduğu bir ülkede.
İnsan çok, mal az. Olan şeyler dolaşıma girmeli, böylece herkes bir günlüğüne mutlu olma fırsatı bulabilir.
coup de grace ( Acıya son vermek için atılan öldürücü kurşun)
Arzu öyle biri yük ki olmasa daha iyi.
Bir başka hayatta, dünyaya bir domuz ya da bir köpek olarak gelip şimdi domuzların ya da köpeklerin aramızda yaşadıkları gibi yaşamak zorunda kalmak istemiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir