Ömer Çelik kitaplarından Üsve-i Hasene kitap alıntıları sizlerle…
Üsve-i Hasene Kitap Alıntıları
Velakin hariç olmaya edepten.
Ecdadımız müessese önlerine çınar, kabristanlara selvi ağacı dikmiştir. Çınar sonbaharda yaprağını döktüğü için dünyanın ve müesseselerinin faniligini, selvi ise yapraklarını dönmediği için ahiretin ebediligini simgeler.
Cenaze merasimlerine ve kabirlere çelenk götürmek dinimizde olmayan ve mekruh görülen bir davranıştır. Haç şeklinde yapılan eski yunan ve hristiyan aleminin dini sembolü olan çelenk ölüye bir fayda sağlamadığı gibi kafirlere benzemenin de bir göstergesidir. Peygamberimiz kafirlere benzemeyi yasaklamıştır
Diğer bir husus çelenk yapımındaki israftır
Peygamberimiz sav
Söyle her yerde elhamdülillah
Yunus Emre
“Ben cehennemden en son çıkacak (veya cennete en son girecek) kimseyi biliyorum. O adam cehennemden emekleye emekleye çıkar. Allah Teâlâ ona:
– Haydi git, cennete gir, buyurur. Adam cennete gider, fakat ona cennet doluymuş gibi gelir. Geri dönüp Allah Teâlâ’ya:
– Yâ Rabbî! Cennet ağzına kadar dolmuş! der. Allah Teâlâ ona:
– Git, cennete gir, buyurur. Tekrar oraya gider, yine cennetin dolu olduğunu zanneder. Bir daha geri dönüp Allah Teâlâ’ya:
– Yâ Rabbî! Orası dopdolu! der. Allah Teâlâ ona yine:
– Git, cennete gir, orada senin dünya kadar ve dünyanın on misli (veya dünyanın on misli büyüklüğünde) yerin var, buyurur. O Adam:
– Yâ Rabbî! Sen kâinâtın hükümdarı olduğun halde benimle alay mı ediyorsun? (veya benim halime mi gülüyorsun?) der.”
Hadisin râvisi İbni Mes’ûd şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gerideki dişleri belirinceye kadar tebessüm ettiğini gördüm. Sonra şöyle buyurdu:
“İşte cennetliklerin en aşağı seviyesinde bulunan adamın derecesi budur.”
Ancak Fahri Kainat Efendimizin kızı Fatıma ve azatlısı Zeyd Bin Harise gibi bazı sahabeleri karşılarken ayağa kalktığı görülür(Tirmizi, istizan) yine Resulullah bir hakemlik vazifesi ile görevlendirdiği Sad bin Muaz hakkında ensar’a hitaben Efendiniz veya en hayırlınız için ayağa kalkınız buyurmuştur(Buhari, Megazi)
Birbirine muhalif gibi gözüken yukarıdaki iki grup rivayeti değerlendiren alimler bilhassa ilim ahlak ve fazilet sahibi kimselerle birlikte cemiyetin faydası için çalışan makam ve mansıp sahibi zevata gösteriş ve tazim niyetiyle değil de hürmet ve muhabbet izhar etme düşüncesi ile ayağa kalkmanın caiz olduğunu belirtmişlerdir
Birgün Hz. Âişe’ye bir dilenci geldi. Aişe radıyallahu anhâ ona bir parça ekmek verdi. Kılığı kıyâfeti düzgün bir başka adam geldi. Onu da sofraya oturtarak yemek ikram etti. Bu (farklı) davranışının sebebini soranlara Âişe şöyle cevap verdi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “İnsanlara mevki, makam ve seviyelerine göre muamele ediniz” buyurmuştur.
“Saçı-sakalı ağarmış müslümana, aşırı gitmeyip ahkâmıyla amel etmekten kaçınmayan Kur’an hâfızına ve âdil hükümdara saygı göstermek, Allah Teâlâ’ya duyulan saygı ve ta’zimden ileri gelir.”
bugün genç olan Allah ömür verdiği takdirde yarın yaşlanacaktır
Saygının nesiller boyu yaşatılması
İnsan sabahlayınca, bütün organları dil’e baş vurur ve (âdeta ona) şöyle derler: Bizim haklarımızı korumakta Allah’dan kork. Biz ancak senin söyleyeceklerinle ceza görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan, biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz.
“Çık, bu adama izin istemeyi öğret. Önce es-Selâmü aleyküm desin, sonra gireyim mi diye sorsun?”, buyurdu. Adam Peygamberimizin söylediklerini duyarak:
es-Selâmü aleyküm, girebilir miyim? dedi. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona izin verdi o da içeri girdi.
Kilde İbni Hanbel radıyallahu anh şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gittim ve selâm vermeden huzuruna girdim. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
“Geri dön ve es-selâmü aleyküm, gireyim mi de” buyurdu.
sözleriyle ağırlanırlar
fetva istedi
-Eğer karınca ağaca zarar verirse onu öldürmenin bir mahzuru var mıdır padişahın bu fetva talebine Ebussuud Efendi de bir beyt ile cevap verdi
-Yarın hakkın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca
Ibn Abbas ra
Şüphesiz Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bize ipek ve atlastan yapılmış elbise giymeyi, altın ve gümüş kaplardan içmeyi yasakladı ve:
Bunlar dünyada kâfirlerin, âhirette ise sizlerindir buyurdu.
Ümmü Seleme radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Gümüş kaplarla su içen kimse, karnına cehennem ateşi doldurmuş olur.”
Hadisi şerif
Mevlana
Hadisi şerif
Ayet ayet bütün Kur’an edep taliminden ibarettir
Mevlana
–Yâ Resûlallah! Bana, yaptığım zaman hem Allah’ın hem de insanların beni seveceği bir iş söyle, dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem:
– “Dünyaya rağbet etme ki Allah seni sevsin; insanların elinde olana göz dikme ki insanlar seni sevsin” buyurdu.
Rabbim, gerçekten bana indirecegin her hayra muhtacim Kasas 24
Hz Musa as in bu duasına mukabil Allah Teala kısa bir müddet sonra ikramlarını yağdırmış ve ona Şuayb as’ın şefkat kanatlarını ve akrabaligini ihsan etmiştir
yalan söylemezler
Mesnevî, c.1
Hilekârlık eyleme,kimse dolandırmaz seni
Dest-i a’dâdan soğuk su içme,
kandırmaz seni
Korkma düşmandan ki âteş olsa yandırmaz seni
Müstakîm ol Hazret-i Allâh utandırmaz seni
Diyarbakırlı Said Paşa
Bu hitap her ne kadar Nebiyi Zişan Efendimize ise de onu bu kadar meşakkate sokan sadece şahsıyla alakalı istikamet endişesi değildi zira
Sen sırat-ı mustakim üzeresin yasin suresi ile teyidi ilahiye mazhardi. Onu ihtiyarlatan istikamet emrinin müminler için de geçerli olması sebebiyle onlar hakkında duyduğu endişe idi
Kardesim atamızın duası ve himmetiyle seninledir. O hayatta iken ordunun komutasını sana vermisti. Dolayisla beylik sana aittir.
Bu büyük isarı gösteren Alaaddin Bey Orhan Gazinin en büyük destekçisi olmuş Rumeli diyarının fethinde öncülük yapmış ve şehadetle hayatını noktalamıştır
ve Allah’a yakın olma mahallidir.
Kurbet de hizmetle elde edilir
“(Geçmiş) ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üç-beş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. Kendi ümmetim sandım. Bana ‘Bunlar Mûsâ’nın ümmetidir, sen ufka bak!’ dediler. Baktım; (çok) büyük bir karaltı. ‘İşte bunlar senin ümmetindir. İçlerinden hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır’ dediler.”
(İbni Abbas diyor ki) Söz buraya gelince Peygamber aleyhisselâm kalkıp evine gitti. Oradaki sahâbîler bu hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladılar: Kimileri, “Bunlar peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalıdır” derken, kimileri, “Bunlar İslâm geldikten sonra doğup, şirki tanımamış olanlardır” dediler. Daha başka birçok görüş ileri sürenler oldu.
Onlar bu meseleyi tartışırken Peygamber aleyhisselâm çıkageldi.
– “Ne hakkında konuşuyorsunuz?” diye sordu.
– Hesapsız-azabsız cennete gireceklerin kim oldukları hakkında konuşuyoruz, dediler.
Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvenenlerdir” buyurdu.
Ukkâşe İbni Mihsan yerinden fırladı ve:
– Beni de onlardan kılması için Allah’a dua et (Yâ Resûlallah)! dedi.
Peygamber aleyhisselâm da:
– “Sen onlardansın!” buyurdu. Sonra bir başka kişi daha kalktı ve:
– Beni de onlardan kılması için dua buyur, dedi.
Peygamber aleyhisselâm bu defa:
– “Fırsatı değerlendirmekte Ukkâşe senden önce davrandı” buyurdu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den (mal) istedim, verdi. Bir daha istedim, yine verdi. Tekrar istedim, tekrar verdi. Sonra şöyle buyurdu:
– “Ey Hakîm! Gerçekten şu mal çekici ve tatlıdır. Kim onu hırs göstermeksizin alırsa, o malda kendisine bereket verilir. Kim de ona göz dikerek hırs ile alırsa, o malın bereketi olmaz. Böylesi kişi, yiyip yiyip de bir türlü doymayan obur gibidir. Üstteki (veren ) el, alttaki (alan) elden daha hayırlıdır.”
Hakîm diyor ki, bunun üzerine ben:
– Ey Allah’ın Resûlü! Seni hak din ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, yaşadığım sürece senden başka kimseden bir şey kabul etmeyeceğim, dedim.
Gün geldi, Hz. Ebû Bekir, Hakîm’i kendisine ganimet malından hisse vermek için çağırdı. Fakat Hakîm, onu almaktan uzak durdu. Daha sonra Hz. Ömer, kendisini bir şeyler vermek için davet etti. Hakîm yine kabul etmedi. Bunun üzerine Ömer:
– Ey müslümanlar! Sizi Hakîm’e şahit tutuyorum. Ben kendisine şu ganimetten Allah’ın ona ayırdığı hissesini veriyorum, fakat o almak istemiyor, dedi.
Netice itibariyle Hakîm, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatından sonra, ölünceye kadar kimseden bir şey kabul etmedi.
Mesnevî, c.V
Peygamberimiz sav
kulun yediği gibi yerim.
Ben ancak bir kulum buyururdu
güzel ahlak gibi izzet ve şeref yoktur
Peygamberimiz sav
Peygamberimiz sav
Mevlana
Yunus’un dediği gibi
bir gün pazar yerine uğradı. Etrafında ashâbı da vardı. Resûlullah, küçük kulaklı bir oğlak ölüsüne rastladı. Onun kulağından tutarak:
– “Hanginiz bunu bir dirheme satın almak ister?” buyurdu. Ashâb:
– Daha az para ile de olsa biz almayız, onu ne yapalım ki, dediler!. Sonra Resûl-i Ekrem:
– “Size bedava verilse ister misiniz?” diye sordu. Onlar:
– Allah’a yemin ederiz ki, o diri bile olsa, kulaksız olduğu için kusurludur. Ölüsünü ne yapalım? diye cevap verdiler. Bunun üzerine Resûlullah:
– “Allah’a yemin ederim ki, Allah’a göre dünya, önünüzdeki şu ölü oğlaktan daha değersizdir” buyurdu.
Ona aldanarak suç işleyen ve fısk ü fücurda haddini aşan ne kadar insan vardır ki sonunda onlara ters yüz göstermiş bıçağını bileyip öç almak için üzerlerine atılmıştır
– öyle zannediyorduk!
Ey şu dünyaya gönül veren, onun esiri olan kişi; sen tersine olarak, esir olduğun hâlde, kendine; Dünyanın beyi, emîri! dedirtiyorsun.
Aslında sen, bu dünyanın kulusun, ruhun da dünya mahpusu. Ne vakte kadar, kendini dünyanın sahibi, efendisi sanacaksın?
Mevlana
Efendimiz sav in ibadette gözettiği ölçü azlık çokluk değil sebat ve devamliliktir
Sevgili Peygamberimiz sav
Peygamberimiz sav
Kavli Bari yi işit Bari den
Perdedir geç neğam ı kariden
Ey Kuran okuyan Kuranı Bari olan Allah’tan dinle okuyucunun yaptığı nameler senin icin birer perdedir sakin onlara takılıp kalma
Fakirin biri bir şahıstan kendisine Allah rızası için sadaka vermesini istedi O da içinde küçüklü büyüklü gümüş paralar bulunan bir kese çıkardı ve eli ile bozuk para aramaya başladı. bu sufi fakir ise onu izliyordu sonra bana döndü
-Sadaka verecek olan bu adamın ne aradığını biliyor musun dedi
-Hayır dedim Bunun üzerine
-Allah katındaki mertebesini arıyor Çünkü Allah rızası için verecek büyük bir para görünce vazgeçiyor ve hal diliyle Allah’ın indirdiği bu kadar değerim olamaz diyor. O küçük bir para buluncaya kadar aramaya devam edecek dedi adam küçük bir para bulup verdiğinde fakir ona
-Allah’ın indinde senin kıymetini işte bu para kadardır dedi
Eğer o sağ eliyle sadaka verir ve bunu sol eli görmeyecek kadar gizlerse bunların hepsinden daha güçlü olur buyurmuştur
Hariri
Peygamberimiz sav
Imam Busiri, Kaside-i Bür’e’sinden
Rasullah sav
Rasullah sav
Olur ki insan hastalanır bineği kaybolur veya bir mâni zuhur eder
Rasullah sav
Mescitte itikafa çekilmek zihnin toplanması kalbin meşgalelerden uzak tutulması kişinin kendisini taate vermesi ve Kadir Gecesi’ni bulma imkanına kavuşması gibi güzel neticeler hasıl eder
-Bana öyle bir amel tavsiye et ki Allah Teala beni onunla mükafatlandirsin
– Sana orucu tavsiye ederim
zira onun bir misli yoktur buyurdular
her ay üç gün oruç tutmayı
iki rekat kuşluk namazı kılmayı
uyumadan önce vitri eda etmeyi tavsiye buyurdu Ebu Hureyre ra
ey Allah’ın Resulü Bugün ben öyle bir kar ettim ki böylesini şu vadi ahalisinden hiçbiri yapmamıştır dedi Efendimiz neler kazandın diye sordu adam Ben alip satmaya ara vermeden devam ettim öyle ki 300 yüz ukiyye kar ettim dedi Efendimiz sana karların en hayırlısını haber vereyim mi diye sordu adam nedir ey Allah’ın Resulü dedi Efendimiz şu cevabı verdi Farz namazından sonra kılacağın iki rekat nafile namazdır
Ta hay olasın Hayy ile ey can gecelerde
Erzurumlu Ibrahim Hakki