Farabi kitaplarından Üstün Ülke kitap alıntıları sizlerle…
Üstün Ülke Kitap Alıntıları
Bizde seven,üstün ve güzel değil; sevilen üstün ve güzeldir.
Bedenlerin birbirlerinden farklılıkları sonsuz olduğundan,ruhların da birbirlerinden farklılıkları sonsuz olacaktır.
Mutluluk, insan ruhunun varlık bakımından,güç alacağı bir maddeye ihtiyaç duymadığı bir mükemmellik derecesine ulaşmasıdır.
O’nu kavrayışımızdaki zorluk, O’nun varlığının kendisinin kavranmasının zorluğundan ileri gelmez. Bizim kavrayış kuvvetimizin O’nu tasavvur etmekteki zayıflığından ileri gelir.
Cahil şehir, halkı mutluluğu bilmeyen, onu hatırına bile getirmeyen şehirdir. Onlar mutluluk konusunda aydınlatılsalar bile, onu ne anlayacak, ne de inanacaklardır. Onların bildiği tek iyi şey, görünüşte iyi oldukları zannedilen bazı şeylerdir ki, bunlar beden sağlığı, zenginlik, şehevi zevkler, insanın kendi arzularının peşinden koşma serbestliği, saygı ve itibar görme gibi hayatta gaye oldukları düşünülen şeylerdir. Cahil şehrin halkına göre bunların her biri bir tür mutluluktur ve en büyük, en tam mutluluk da bunları toplamıdır. Onların zıddı olan şeyler, yani hastalık, yoksulluk, zevklerden mahrum olma, arzuların peşinden koşmada serbest olmama, saygı ve itibar görmeme de kötülüklerdir.
Mutluluk, insan ruhunun varlık bakımından, güç alacağı bir maddeye ihtiyaç duymadığı bir mükemmellik derecesine ulaşmasıdır.
Nihai mükemmellik mutluluktur.
Yunanlar, Farabi’ye göre felsefenin yaratıcıları değil, felsefe geleneğinin sadece bir halkasıdır. Nitekim, ” Farabi’ye göre felsefe öncelikle Irak halkı olan Kaldeliler arasında ortaya çıkmış, onlardan Mısır’a ve daha sonra Yunanlara intikal etmiştir. Yunanlardan da Süryanilere geçmiş ve nihayet Arapların eline yani bir anlamda anayurduna ulaşmıştır.
İbni Rüşd ” felsefe ile şeriat süt kardeşidir. ”
O halde adalet, zorla elde edilen hâkimiyettir.
Ancak herhangi bir zamanda felsefe, yönetimin bir parçası olmaktan çıkarsa, bütün diğer şartlar bu yönetimde mevcut olsalar bile, erdemli şehir hükümdarsız kalmış olacak, şehrin yönetimi ile meşgul olan kişi bir hükümdar olmayacak, şehir halkı helâk olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Eğer bu şehrin fiilî yöneticisine bağlı olacak bir filozof bulunamazsa, o şehir bir vadede helâk olmaktan kurtulamayacaktır.
Gümüş, altın ve benzeri cinsten dünyevi amaçlı şeyler onun nazarında değersiz olmalıdır.
Bilgi edinmeyi, öğrenmeyi (ta’allum) sevmeli, ona kendini vermeli, öğrenmenin zahmetlerini yenmeli, içerdiği mihnetlere katlanmalı, bunları yorucu, eziyet verici bulmamalıdır.
Her iki cins tarafından ortak olunan organlar, erkekte daha sıcaktır. Hareket etme ve hareket ettirme işlevine sahip olan organlar erkekte daha güçlüdür. Ruhsal arazlara gelince, onlar içinde öfke ve sertlik, acımasızlık gibi kuvvete yönelik olanlar dişilerde daha zayıf, erkeklerde daha güçlüdür. Merhamet ve şefkat gibi zayıflığa yönelik olanlar ise dişilerde daha güçlüdür.
Mutluluk, insan ruhunun varlık bakımından, güç alacağı bir maddeye ihtiyaç duymadığı bir mükemmellik derecesine ulaşmasıdır.
seven ve sevilen, öven ve övülen, âşık ile âşık olunan aynıdır.
Zıtların her birinin tabiatı öyledir ki, içlerinden birinin yokluğu, her yerde diğerinin varlığını gerektirir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Çünkü bir şeyin gerçekliği ve doğruluğu o şeyin özel varoluşudur ve varoluşunun en mükemmel hali onun varoluştan aldığı paydır.
Filozof gerçeği bilmeyi ve bunu “olabildiğince çok kişiye” aktarmayı, insanlara ve kendine bu şekilde yararlı olmayı amaçlarken, hatip, söylediği şeyin içeriğinin doğru ve gerçek olup olmadığı ile ilgilenmeksizin yalnızca muhatabını ikna etmeyi amaçlar.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Cahil şehir, halkı mutluluğu bilmeyen, onu hatırına bile getirmeyen şehirdir. Onlar mutluluk konusunda aydınlatılsalar bile, onu ne anlayacak, ne de inanacaklardır. Onların bildiği tek iyi şey, görünüşte iyi oldukları zannedilen bazı şeylerdir ki, bunlar beden sağlığı, zenginlik, şehevi zevkler, insanın kendi arzularının peşinden koşma serbestliği, saygı ve itibar görme gibi hayatta gaye oldukları düşünülen şeylerdir.
Erdemli şehrin yöneticisi, rastgele bulunmuş herhangi bir insan olamaz. Çünkü yöneticilik iki şeyle olur: a) O insan, yaradılışı ve tabiatı bakımından yöneticiliğe istidatlı olmalıdır, b) O insan, yöneticilikle ilgili iradi meleke ve tutumları kazanmış olmalıdır.
En mükemmel bilgi, kalıcı olan ve ortadan kalkması mümkün olmayan şeyin, yine ortadan kalkması mümkün olmayan kalıcı bir bilgi ile bilinmesidir.
Erdemli, mükemmel şehir, bütün organları canlı varlığın hayatını tam kılmak ve onu bu canlı durumda tutmak için birbirleriyle yardımlaşan tam ve sağlıklı bir bedene benzer.
O halde insanları, kendileriyle hakiki anlamda mutluluğun elde edildiği şeyler için birbirlerine yardım etmeyi amaçladıkları bir şehir, erdemli, mükemmel bir şehirdir; insanları, mutluluğu elde etmek için birbirlerine yardım eden toplum, erdemli, mükemmel bir toplumdur.
Birçok düşünür için tanımlama, sınırların belirtilmesidir. İlk varlık tanımlanamaz demek “O sınırlı ve bölünebilir değildir,” demekle aynı şeydir.
O halde tanrısal âleme yükselmenin ve mutluluğa erişmenin yolu bu dünyanın reddinden ve ondan kaçmaktan değil, onu bütün derinliği ve genişliği ile bilmekten geçer.
Farabî’ye göre felsefe, İslam’ın en üstün, en doğru, en mükemmel anlama biçimi ve seviyesidir.
“Felsefe işe şeriat sütkardeşidir.”
• İbn Rüşd
• İbn Rüşd
Gerçekten de Farabi’nin tüm düşünce sistemini yöneten iki ana temel inancı ve postulatı mevcuttur. Bunlar bilindiği gibi, (1) gerçek filozoflar arasında ciddi görüş farklılıklarının olmayacağı, (2) doğru bir şekilde anlaşılan dinle gerçek felsefe arasında bir çatışma olmayacağıdır.
Bilgelik en mükemmel şeyin en mükemmel bilgi ile bilinmesidir.
Mutluluk, insan ruhunun varlık bakımından güç alacağı bir maddeye ihtiyaç duymadığı bir mükemmellik derecesine ulaşmasıdır.
Çünkü sevgi, insanlarda bulunan bir haldir
O,ilk sevilen ve âşık olunandır.
Çünkü bilgelik en mükemmel şeyin en mükemmel bilgi ile bilinmesidir.
Neticede insan bugün yapması gereken şeyi yapmamakta, yapmaması gereken şeyi yapmakta, doğru olmayan birçok şeyi doğru, doğru olan birçok şeyi ise yanlış, saçma görmektedir.
Erdemli şehrin yöneticisi, rastgele bulunmuş herhangi bir insan olamaz. Çünkü yöneticilik iki şeyle olur: a) O insan, yaradılışı ve tabiatı bakımından yöneticiliğe istidatlı olmalıdır, b) O insan, yöneticilikle ilgili iradi meleke ve tutumları kazanmış olmalıdır.
Zira irade, idrak edilen şeye arzu kuvvetiyle yönelmedir.
Mutluluk, insan ruhunun varlık bakımından, güç alacağı bir maddeye ihtiyaç duymadığı bir mükemmellik derecesine ulaşmasıdır.
Kendisine karşı çıkan herkesi yenmek konusunda en başarılı olan kimse, en mutlu kimsedir.
Bedenlerin birbirlerinden farklılıkları sonsuz olduğundan, ruhların da birbirlerinden farklılıkları sonsuz olacaktır.
İnsanları, kendileriyle hakiki anlamda mutluluğun elde edildiği şeyler için birbirlerine yardım etmeyi amaçladıkları bir şehir, erdemli, mükemmel bir şehirdir (madinâ fâdıla); insanları, mutluluğu elde etmek için birbirlerine yardım eden toplum, erdemli, mükemmel bir toplumdur. Bütün şehirleri, mutluluk veren şeyler için birbirlerine yardım ettikleri bir millet, erdemli, mükemmel bir millettir. Aynı şekilde erdemli, mükemmel evrensel toplum da ancak içinde bulundurduğu bütün milletler mutluluğa erişmek için birbirlerine yardım ettikleri zaman ortaya çıkar.
Kendisine karşı çıkan herkesi yenmek konusunda en başarılı olan kimse, en mutlu kimsedir.
Kalp, başka bir organdan emir almayan amir organdır. Ondan sonra beyin gelir. Beyin de amir bir organdır. Ancak onun amirliği birincil değil, ikincildir: O, kalbin emirlerine uyar ve bütün diğer organlara emreder. Çünkü onun kendisi kalbe hizmet eder. Kalbin hizmetinde en yüksek işleri yapmakla görevli olan, beyindir.
O’nun güzelliği güzel olan her şeyin güzelliğinin üstündedir..
O’nu düşünmemizdeki eksikliğin nedeni, onun bizzat kendisinde herhangi bir noksanın olması değildir. O’nu kavrayışımızdaki zorluk, O’nun varlığının kendisinin kavranmasının zorluğundan ileri gelmez. Bizim kavrayış kuvvetimizin O’nu tasavvur etmekteki zayıflığından ileri gelir.
Zıt, bir şeyden farklı olandır (mubâyin) ve bir şeyin zıddının bu şeyin kendisi olması mümkün değildir. Ancak bir şeyden farklı olan her şey o şeyin zıddı olmadığı gibi, bu şeyin kendisi olması mümkün olmayan her şey de onun zıddı değildir. Buna ilaveten, ancak bir araya geldiklerinde birbirini ortadan kaldırma ve yok etme durumunda olan iki şey birbirinin zıddıdır. Zıtların her birinin tabiatı öyledir ki, içlerinden birinin yokluğu, her yerde diğerinin varlığını ge rektirir. Zıddı olabilen her şeyde durum budur. Çünkü eğer bir şey, başka bir şeyin diğer halleri bakımından değil de sadece fiilleri bakımından zıddı ise, onlar sadece bu fiiller bakımından birbirine zıt kabul edilirler. Eğer nitelikleri ba kımından zıt iseler, sadece nitelikleri itibarıyla zıttırlar. Eğer tözleri bakımından birbirinin zıddı iseler, bu durum sadece tözleri bakımından geçerlidir.
Önce onların en az değerlisi gelir. Sonra kendisinden daha üstün bir varlığın olmadığı en üstün varlığa ulaşıncaya kadar daha az üstün olandan daha üstün olana doğru gidilir. Onların en az değerlisi, ortak ilk maddedir. Unsurlar bu ilk maddeden daha değerlidir. Onları sırasıyla madenî cisimler, bitkiler, dil ve düşünceye sahip olmayan hayvanlar, nihayet dil ve düşünceye sahip olan hayvanlar takip eder. Dil ve düşünceye sahip olan hayvanın üstünde, ondan daha üstün bir varlık yoktur.
Şimdi İlk Olan’ın varlığı en üstün varlık olduğuna göre, O’nun güzelliği güzel olan her şeyin güzelliğinin üstündedir. İhtişam ve parlaklığı da aynı şekildedir.
Biz onu olduğu gibi düşünmeyecek kadar zayıfız. Çünkü O’nun aşırı mükemmelliği bizi şaşırtır ve O’nu tam olarak tasavvur etmemize engel olur. Nitekim ışık da görünen şeylerin ilki, en güzeli ve en parlağıdır. Diğer görünen şeyler, onun sayesinde görülürler. O, varlıkların görülmesinin nedenidir. Bundan dolayı, bir şey ne kadar tam ve ne kadar büyükse, ona ilişkin görme idrakinin o kadar tam ve büyük olması gerekir. Ama durumun bunun tersi olduğunu görüyoruz. Görünen bir şey ne kadar mükemmel ve kuvvetli ise, ona ilişkin görme algımız o kadar zayıftır. Bunun nedeni, görünen şeyin gizli veya kusurlu olması değildir. Tersine, O kendisi bakımından en büyük parlaklık ve açıklığa sahiptir; bunun nedeni, O’nun mükemmelliğinin gözleri kamaştıran ışığının bakışımızı köreltmesidir.
İlk Var Olan, tözü bakımından kendisinden başka her şeyden farklıdır ve başka bir varlığın, onun varlığına sahip olması imkânsızdır
Her insan kendini devam ettirmek ve en üstün mükemmelliği elde etmek için birçok şeye muhtaç olan bir yaratılışla varlığa gelmişti.
Tanrısal âleme yükselmenin ve mutluluğa erişmenin yolu bu dünyanın reddinden ve ondan kaçmaktan değil, onu bütün derinliği ve genişliği ile bilmekten geçer.
Cahil şehir halkı mutluluğu bilmeyen,onu hatırına bile getirmeyen şehirdir.Onlar mutluluk konusunda aydınlatılsalar bile, onu ne anlayacak,ne de inanacaklardır. Onların bildiği tek şey ;beden sağlığı, zenginlik,şehevi zevkler,insanın kendi arzularının peşinde koşma serbestliği,saygı ve itibar görme gibi hayatta gaye oldukları düşünülen şeylerdir.
Çünkü sevgi, onların(insanların), varlığını O’na borçlu oldukları töz değildir. Onların bu halleri de İlk Olan’dan çıkmıştır. Çünkü İlk Olan’ın tözü öyle bir tözdür ki, birçok var olan, tözleri ile birlikte, kendilerini birbiriyle birleştiren, bağdaştıran ve bir düzen teşkil etmelerini sağlayan hallerini de ondan almışlardır.
Bedenlerin birbirlerinden farklılıkları sonsuz olduğundan, ruhların da birbirlerinden farklılıkları sonsuz olacaktır.
İnsan sahip olduğu tabii yaradılışının kendisine verilmesinin gayesi olan mükemmeliğine, ancak birbiriyle yardımlaşan birçok insanın bir araya gelmesiyle ulaşabilir.
Duyuları yöneten bu amir kuvvetin yeri de kalptir.
İlk olan, var olan her şeyin kendisinden varlığa geldiği şeydir.
O halde adalet, zorla elde edilen hâkimiyettir
Cahil şehirdekiler, onların bildiği tek iyi şey beden sağlığı, zenginlik, şehevi zevkler, insanın kendi arzularının peşinden koşma serbestliği, saygı ve itibar görme gibi düşünülen şeylerdir.
İlk var olan bütün diğer var olanların varlığının nedenidir.
Farabi, Peygamber’e atfedilen önlü sözün,felsefe {Hikmet}, müminin kaybolmuş malıdır. Nerede bulursa almalıdır.
Yunanlar, Farabi’ye göre,felsefenin yaratıcıları değil, felsefe geleneğin sadece bir halkasıdır. Nitekim,Farabi’ye göre felsefe öncelikle Irak halkı olan kaldeliler arasında ortaya çıkmış,onlardan Mısır’a ve daha sonra Yunanlara intikal etmiştir. Yunanlardan da Süryanilere geçmiş ve nihayet Arapların eline,yani bir anlamda anayurduna ulaşmıştır.
Farabi’ye göre felsefe, İslam’ın en üstün, en doğru,en mükemmel anlama biçimi ve seviyesidir.
Bütün şehirleri, mutluluk veren şeyler için birbirlerine yardım ettikleri bir millet, Erdemli, mükemmel bir millettir.
İnsanları, mutluluğu elde etmek için birbirlerine yardım eden toplum, Erdemli, mükemmel bir toplumdur.
Bedenlerin birbirinden farklılıklsrı sonsuz olduğundan, ruhların da birbirlerinden fsrklılıkları sonsuz olacaktır.
Erdemli, mükemmel evrensel toplum da ancak içinde bulunduğu bütün milletler mutluluğa erişmek için birbirleeine yardım ettikleri zaman ortaya çıkar.
Her insan kendini devam ettirmek ve en üstün mükemmelliğini elde etmek için birçok şeye muhtaç olsn bir yaradılışa(fıtra) varlığa gelmiştir.
Mutluluk, insan ruhunun varlık bakımından, güç alacağı bir maddeye ihtiyaç duymadığı bir mükemmellik derecesine ulaşmasıdır.
Kalp, başka bir organdan emir almayan amir organdır.
Aynı şekilde erdemli, mükemmel evrensel toplum da ancak içinde bulundurduğu bütün milletler mutluluğa erişmek için birbirlerine yardım ettikleri zaman ortaya çıkar..
İnsanları, mutluluğu elde etmek için birbirlerine yardım eden toplum, erdemli, mükemmel bir toplumdur.
Varlığa gelen ilk organ, Kalptir.