Mark Manson kitaplarından Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı kitap alıntıları sizlerle…
Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı Kitap Alıntıları
Emin olmak gelişmenin düşmanıdır.
Sorunlar asla bitmez; farklılaşırlar ve / veya bir üst seviyeye çıkarlar.
Özdeğerin gerçek ölçütü kişinin kendini pozitif deneyimleri hakkında nasıl hissettiği değil, negatif deneyimleri hakkında nasıl hissettiğidir.
Daha iyi bir yaşamın anahtarı daha fazlasına sahil olmak değildir ; daha aza önem vermektir , gerçekten doğru ve o anda önemli olana aldırmaktır.
İlk sevgilimle sonsuza dek birlikte olacağımızı sandım. O ilişki bitince bir daha bir kadını öyle sevemeyeceğim inandım bir kez daha bir kadın hakkında aynı şeyleri hissettiğimde bazen Aşkın yeterli olmadığını düşündüm. Sonra her bireyin neyin ‘yeterli’ olduğuna karar vermesi gerektiğini Aşkın ne olmasına izin verirsek o olacağını fark ettim.
Gerçekten bizim için ülkemiz için savaşmış onca Kahraman onca İmparator yeni nesle baksa ne düşünür acaba?
Yalnız olmanın hüznü de bir daha kendinizi o kadar yalnız hissetirecek şeyler yapmamayı öğretir.
Olumsuz duygular eyleme geçme çağrısıdır. Onları hissetmenizin nedeni bir şey yapmanız gerektiğidir.
Ne kadar karanlığa bakarsam hayat o kadar aydınlanıyor, dünya daha huzurlu bir yer oluyor, herhangi bir konuda daha az bilinçdışı direnç gösterdiğimi hissediyorum. ..
“Ölüm korkusu yaşama korkusundan kaynaklanır. Hayatını dolu dolu yaşayan biri her an ölmeye hazırdır,”..
Hepimiz korkunun güdümündeyiz ve bir şeyi gereğinden çok fazla kafaya takarız çünkü bir şeyi kafaya takmak aklımızı gerçeklikten ve kendi ölümümüzün kaçınılmazlığından uzaklaştırabilen tek şeydir. Ve gerçekten hiçbir şeye aldırmamak kendi varlığımızın süreksizliğini bir anlamda spiritüel olarak kucaklamak anlamına gelir..
Temel olarak, ne kadar fazla seçenek verilirse, seçtiğimizle o kadar az tatmin oluruz çünkü dikkatimizi tüm diğer seçmediğimiz seçeneklere odaklarız..
Ama fazla her zaman iyi değildir, aslında doğru olan bunun tam tersidir..
Genellikle azla daha mutlu oluruz..
Genellikle azla daha mutlu oluruz..
– Öldüğüne gerçekten çok üzüldüm. – Sen yaşamaktan hala bu kadar çok korkarken benim ölmüş olmama niye aldırıyorsun?..
Hakikati kendin için ara, seninle orada buluşuruz. ..
Fikir ayrılığı olmadan güven olmaz. Fikir ayrılığı kimin koşulsuz olarak, kimin kendi çıkarları için yanımızda olduğunu göstermek için vardır. ..
Mutluluğun nedenini aramaya devam ederseniz asla mutlu olamazsınız. Yaşamın anlamını ararsanız asla yaşayamazsınız.
Emin olmak gelişmenin düşmanıdır.
Emin olmak için yanıp tutuşacağımıza sürekli kuşkuyu aramalıyız.
Emin olmak için yanıp tutuşacağımıza sürekli kuşkuyu aramalıyız.
Çoğu kimse hayatları hakkında doğru olmaya o kadar kafayı takmışlardır ki, aslında onu hiç yaşamazlar.
Beyninizin sinsi bir numarası vardır ve eğer izin verirseniz sizi kesinlikle deli eder.
Hayatı da aynı şekilde görüyorum. Hepimize dağıtılmış bir el var. Bazılarının eli daha iyi. Sadece kağıtlara bakarak berbat durumda olduğumuzu söylemek kolaysa da, gerçek oyun o kağıtlarla yapacağımız seçimlere, almaya karar verdiğimiz risklere ve birlikte yaşamayı seçtiğimiz sonuçlara bağlıdır. İçinde bulundukları duruma göre sürekli en iyi seçimleri yapanlar tıpkı pokerde olduğu gibi hayatta da öne çıkarlar ve illa da eline en iyi kağıtlar gelmiş olmaları gerekmez.
Bağlanmak size özgürlük kazandırır çünkü önemsiz ve gelip geçici olan şeyler artık aklınızı çelmez. Bağlanmak size özgürlük verir ve dikkatinizi, odaklanma yeteneklerinizi bilir, sizi sağlıklı ve mutlu yapacak olan en verimli şeylere yönelmenizi sağlar. Bağlanmak bir şeyleri kaçırıyor olma korkularını dışlayarak karar vermeyi kolaylaştırır; elinizde olanın sizin için yeterince iyi olduğunu biliyorsanız, neden daha ve daha fazlasını kovalayarak stres içinde kalacaksınız? Bağlanmak bilerek az sayıda önemli amaca odaklanmanızı sağlar, böylece daha başarılı olursunuz.
Fazla her zaman iyi değildir, aslında doğru olan bunun tam tersidir. Genellikle azla daha mutlu oluruz. Fırsatlar ve seçenekler üzerimize yağdığı zaman psikologların seçim paradoksu adını verdikleri sıkıntıyı çekeriz. Temel olarak, ne kadar fazla seçenek verilirse, seçtiğimizle o kadar az tatmin oluruz çünkü dikkatimizi tüm diğer seçmediğimiz seçeneklere odaklarız.
Hepimiz öleceğiz, hepimiz. Amma sirk! Sadece bu bile birbirimizi sevmemizi sağlamalı, ama sağlamıyor. Hayatın önemsiz meseleleri bizi eziyor, korkutuyor; bir hiç bizi yiyip bitiriyor. Bukoswki
Basit gerçek şudur: Bütün dünya size karşıymış gibi hissediyorsanız, muhtemelen size karşı olan kendinizden başkası yoktur
Aristoteles şöyle demiştir: Bir fikri kabul etmeden onunla oyalanmak eğitimli bir zihnin işaretidir. ..
Nereye giderseniz gidin kendinizi de götürürsünüz aynısı Zıtlık ve başarısızlık için de geçerlidir nereye giderseniz gidin sizi bekleyen bir sorun Yumağı vardır bunda bir sorun da yoktur mesele bu sorundan kaçmak değil mesele uğraşmaktan hoşlanacağınız yumağı bulmaktır…
Bir şeyi başarmayı en az kafaya takan kişi genellikle onu başaran kişi olur…. hiç aldırmamaya başladığınızda her şeyin yerli yerine oturdugu olmadı mı ?
Daha iyi bir yaşamın anahtarı daha fazlasına sahip olmaya çabalamak değildir; daha aza önem vermektir gerçekten doğru ve o anda önemli olana aldırmaktır…
Teksas’ta şöyle bir deyiş vardır; en yüksek sesle havlayan en küçük köpektir..
kendine güven duyan biri kendine güven duyduğunu kanıtlama ihtiyacı hissetmez…
kendine güven duyan biri kendine güven duyduğunu kanıtlama ihtiyacı hissetmez…
Kendinizi öldürün..
Alternatifleri reddetmek bizi özgürleştirir. Sürekli hiçbir derinliği olmayan genişliğin peşinden koşmayı reddederiz.
Hata yapmaya böyle açık olmak her gerçek değişim ve büyüme için olmazsa olmazdır. ..
Bağlanmak size özgürlük kazandırır çünkü önemsiz ve gelip geçici olan şeyler artık aklınızı çelmez. Bağlanmak size özgürlük verir ve dikkatinizi, odaklanma yeteneklerinizi bilir, sizi sağlıklı ve mutlu yapacak olan en verimli şeylere yönelmenizi sağlar. Bağlanmak bir şeyleri kaçırıyor olma korkularını dışlayarak karar vermeyi kolaylaştırır; elinizde olanın sizin için yeterince iyi olduğunu biliyorsanız, neden daha ve daha fazlasını kovalayarak stres içinde kalacaksınız? Bağlanmak bilerek az sayıda önemli amaca odaklanmanızı sağlar, böylece daha başarılı olursunuz.
Eski deyişteki gibi, her şeyi bildiğini sanan hiçbir şey öğrenmez
Kötü insanlar asla kötü olduklarına inanmazlar; tam tersine, diğer herkes kötüdür..
Sürekli doğru ve haklı olmayı aramak yerine nasıl sürekli yanlış olduğumuzu aramalıyız. Çünkü öyleyiz
Emin olmak gelişmenin düşmanıdır. Hiçbir şey olana kadar kesin değildir ve olduktan sonra bile tartışmaya açıktır. ..
Büyümek sonsuz tekrarlayan bir işlemdir. Yeni bir şey öğrenince yanlıştan doğruya gitmeyiz. Yanlıştan biraz daha az yanlışa gideriz. ..
Değer yargılarım berbat, tüm sorunlarımın sorumluluğundan kaçıyorum, karşıma çıkan her olumsuzlukta dünyanın kendi çevresinde dönmesi gerektiğini düşünen, kıymeti kendinden menkul, işe yaramaz biri olduğumun da farkındayım, ama nasıl değişeceğim? ..
Alınganlık ve öfke de, başka bir sürü şey gibi insana kendini iyi hissettirir, ama zamanla bizi içimizden kemirir. Bir sürü kötü alışkanlıktan çok daha sinsidir çünkü bilinçli olarak bunun da bir haz olduğunun farkına bile varamayız. ..
Bu hayatı ben seçmedim; bu korkunç, feci hastalığı da ben seçmedim. Ama şimdi onunla birlikte nasıl yaşayacağımı seçiyorum; onunla birlikte nasıl yaşayacağımı seçmek zorundayım.
Şu ya da bu şekilde acı çekmek insanlar için kaçınılmazdır, bunun bizim için ne anlam ifade ettiğini seçmek zorundayız.
Daha iyi bir yaşamın anahtarı daha fazlasına sahip olmaya çabalamak değildir; daha aza önem vermektir, gerçekten doğru ve o anda önemli olana aldırmaktır.
Basit gerçek şudur: Bütün dünya size karşıymış gibi hissediyorsanız, muhtemelen size karşı olan kendinizden başkası yoktur.
Mutluluğa takmış olmak kaçınılmaz olarak başka bir şeyi aramakla sonuçlanacaktır, yeni bir ev , yeni ilişki, bir çocuk daha, bir terfi daha. Ne kadar ter dökmüş olsak da, başladığımız yerdeki gibi hissederek bitiririz: yetersiz. Psikologlar bu kavrama Hedonik çark adını verirler. Yaşamımızı değiştirmek için çok çabalamakta olduğumuz, ama asla daha farklı hissetmeyişimiz.
Ne yazık ki olumsuz duyguları inkâr etmek kişinin sorun çözmesine yardım edecek geri-beslenme mekanizmalarının da çoğunu inkâr etmek anlamına gelir. Sonuç olarak da bu bastırılmış bireyler yaşamları boyunca sorunlarla mücadele ederler. Sorunlarını çözemezlerse mutlu olamazlar.
Mutluluk, mücadele gerektirir.
kendi inançlarımızın mimarlarıyız
Nasıl Mutlu Olunur” tarzı saçmalıklarda yanlış olan ve kimsenin fark etmediği şey şudur: Daha pozitif bir deneyimi arzu etmenin kendisi negatif bir deneyimdir.”
Bu hayatı ben seçmedim; bu korkunç, feci hastalığı da ben seçmedim. Ama şimdi onunla birlikte nasıl yaşayacağımı seçiyorum; onunla birlikte nasıl yaşayacağımı seçmek zorundayım.
Zihnimin gerisinde hala canavarlar var, muhtemelen her zaman da orada olacaklar, ama şimdi daha sessizler. ..
Mücadele edecek misiniz?..
Kendi sorunlarının üstesinden gelemiyorsa, başkalarına nasıl yardım edebilirdi ki? ..
‘Zor zamanlar gerçek karakteri ortaya çıkarır.’
İnsan bir kenefte yaşarken insanları kendini bokunun kokmadığına ikna etmesi çok fazla enerjiye ve çabaya malolur.
(Not: Bir kural olarak, başkalarının kendisi hakkında düşündüklerinden korkan biri, aslında kendisi hakkında kendi düşündüğü ve başkalarına yansıttığı bir sürü boktan şeyden korkmaktadır.)
Freud’un bir zamanlar söylemiş olduğu gibi, Bir gün geriye dönüp baktığınızda mücadele günlerinizin en güzel günleriniz olduğunu göreceksiniz.
Bukowski bir ara şunu yazmış : Hepimiz öleceğiz, hepimiz. Amma sirk! Sadece bu bile birbirimizi sevmemizi sağlamalı, ama sağlamıyor. Hayatın önemsiz meseleleri bizi eziyor, korkutuyor;bir hiç bizi yiyip bitiriyor.
Çoğu kimse bu neden sorularını yanıtlamakta korkunç beceriksizdir ve bu da kendi değer yargıları hakkında daha derin bilgi sahibi olmalarını engeller. Örneğin dürüstlüğe değer verdiklerini ve hakiki bir dost olduklarını söyleyebilirler, ama kendilerini daha iyi hissetmek için sizi arkanızdan vurur, hakkınızda yalan söylerler. İnsanlar kendilerini yalnız hissettiklerini düşünürler. Ama kendilerine neden kendilerini yalnız hissettiklerini sorduklarında, başkalarını suçlama eğilimindedirler; herkes sığdır, kimse onları anlayacak kadar cool ya da akıllı değildir, böyle yaparak da sorunlarını çözmeye uğraşacaklarına onları daha da ötelemiş olurlar..
Sorunlarımızın bize ne ifade ettiğini onlar hakkında nasıl düşünmeyi seçtiğimizle, onları düşünmeyi seçtiğimiz standartla kontrol ederiz. ..
Belki bunca özgürleştiren ve eğiten teknolojiler aynı zamanda insanların her şeye hakları olduğu duygusunu hiç olmadığı kadar azdırdılar. ..
Hakikat şu ki kişisel sorun diye bir şey yoktur. Sizin bir sorununuz varsa, yüzde milyon birileri de geçmişte aynı soruna sahip olmuştur, şu anda aynı sorundan mustariptir ya da gelecekte aynı sorundan çekecektir. Hem de muhtemelen sizin de tanıdığınız kişiler. Bu sorunu azaltmaz ya da acıtmayacağı anlamına gelmez. Bazı durumlarda kurban olmanızın meşru olmadığı anlamına da gelmez
Sadece sizn özel olmadığınız anlamına gelir
Sadece sizn özel olmadığınız anlamına gelir
Aşılamaz sorunları olmasını düşünmesi hiçbir sorunu olmadığına inanması kadar enerjiye malolur ve kendini kandırarak kendi gözünde yüceltmesi gerekir. ..
Ben ödülü istedim, mücadeleyi değil. Sonucu istedim, süreci değil. Sadece zafere aşıktım, mücadeleye değil.
Ve hayat böyle yürümez
Ve hayat böyle yürümez
Unutmayın ki hayatınızda bir değişiklik olması için bir şey hakkında yanılmanız gerekmektedir. ..
Neticede hayat hakkındaki büyük hakikatler kulağa en tatsız gelenlerdir. ..