Thomas Bernhard kitaplarından Ungenach kitap alıntıları sizlerle…
Ungenach Kitap Alıntıları
Soruyor, ama cevap alamıyoruz. Yeniden yeniden soruyoruz. Hayatın tümü nasıl da sadece sorulardan ibaret, sorular sorsak da yeniden yeniden cevap alamasak da, gene de var oluyoruz. Soru sormam ama cevap alamamam, varoluşumun gerçekliği bu
Ölüm ölü bir insanı içinde onu aradığımız ölü bir ev haline getiriyor, içinde onu aradığımız ölü bir dünya
Şüphesiz yorgun düştük, bugün de çok fazla şey planladık, yorgun düşmemizin sebebi hızlı, pervasız, her şeyden önce kendi kendimize karşı pervasız yürüyüşümüz sanki. Yürüme ekonomimize çok az dikkat ettik. Yürüyor ve düşünüyoruz ama yürürken düşünmüyoruz, her şeyden önce de çok düşünürken çok hızlı yürüdüğümüzü düşünmüyoruz, düşünüyoruz ve yürüyüşümüzü gözlemlemiyoruz. Yürüyor ama düşünmüyoruz, daha da artan bir yorgunluk içinde gibiyiz. Hep daha da daha da hızlı yürüyebileceğimizi, hep daha da yoğun düşünüp hayaller kurabileceğimizi, fikirler yürütebileceğimizi sanıyoruz; hızlı değil, tam tersi yavaş yürümemiz gerektiğini düşünmüyoruz, çok hızlı yürüyor ve çok geçmeden bir felaket halini alan yorgunluğumuzun kurbanı oluyoruz.
İnsanlar arasındaki mesafeler büyüyor, insan tekinin yalıtılmışlığı da büyüdüğü gibi insanlar, zevkü sefa peşindeler ve alçak hayatlarla da yüksek hayatlarla da ilgili türlü türlü hikâye var, tiksinti duymadan dinlenemeyecek hikâyeler ve bunları gören biri tiksindiğini söylüyorsa bundan daha gerçek bir şey de olamaz.
uyandığında sana bir rol veriliyor, sonra bütün gün bu rolü oynuyorsun, gerçekten yorulmana izin verilmeden, neşeli ya da komik ya da depresif bir rol
Keyfimi kaçıran, bugün artık dörtbir ya da gördüğümüz, yozlaşmış davranış, duyuş biçimlerine dalıp yolumuzu kaybetmemizdi, bu beni tiksindirdi.
Kesinlikle günlerce, haftalarca kitaplar, atlaslar, coğrafi haritalarla baş başa yaşanabilir, yerde bağdaş kurup okyanuslar, hiç görmediğiniz şehirler üzerine felsefe yapılabilir, nefret ettiği yazarlarla da odasında yalnız olabilir insan, ama gene de birden kalkıp dışarı çıkmak gerekir, bir de delirmemeye dikkat etmek gerekir.
bir yandan kendini gitgide daha çok insanlardan ayrı tutmak, ayrı kalmaya özen göstermek, kendini insanlara kapatmak, ama bir yandan da insanlarla ilişkiyi en yapıcı biçimde, sevgili Bay Robert, yoğunlaştırmak, giderek daha artan bir inat tonunda güçlendirmek zorundadır
Kendimizi bir cinnet demek olan bu hayata göre konumlayışımızın, bütün bu zahmetin, ümitsizce çabalayışımızın beş para etmediğini bilmemize rağmen, anlıyorsunuz ya, buna rağmen, vasiniz olan beyefendinin de hep ifade ettiği gibi, bundan ötürü yola devam etmek istiyoruz ve milyarlara karışan ve milyarlara karışırken şüphe çekecek derecede şişkinleşen bir kafayla yola devam ediyoruz, ve sonra da bu şüphe çekici kafayla orada-burada, arada sırada yola devam etmek artık elverişli olmadığı, artık imkânsız göründüğü, imkânsız olduğu halde, uzun sürelerle kafa gitmiş halde yolumuza devam ediyoruz
Temelde dünya, ne açıdan bakarsak bakalım, katlanılmazlıktan ibarettir. Dünya bizim için durmadan daha katlanılmaz olur.
Açıklamanın mümkün olmadığını bildiğim halde durmadan bir açıklama yapma çabası içindeyim.
Hayatın diyalog olduğu yalandır, hayatın gerçeklik olduğunun da yalan oluşu gibi. Akla hayale sığmaz bir şey olmadığı gibi, rezilce bir mutsuzluktur, bir dehşet dönemidir, kısa da olsa uzun da, hoşnutsuzluk üretmekten ve melankoliden oluşan sadece milyarlara varan ölüm sebepleri, ölüm sonuçları Burada muazzam bir yaradılış hoşgörüsüzlüğü ile karşı karşıyayız, bizi daima umarsızlığa sevkeden, acılaştıran ve sonuçta da geberten. Yaşadık sanırız, oysa gerçekte ölmüş gitmişizdir. Tümünden bir ders aldık deriz ama olan biten itiş kakıştır sadece. Bakarız, tasarlarız, ama baktığımız ya da tasarladığımız her şeyin elimizden kayıp gittiğini seyretmek zorunda kalırız, egemenliğimiz altına almayı ya da en azından değiştirmeyi planladığımız dünyanın da elimizden kayıp gittiği gibi, geçmişin ve geleceğin de elimizden kayıp gittikleri gibi, kendi kendimizin elimizden kayıp gidişi gibi ve zamanla her şeyin bizim için imkânsız olacak olması gibi. Hepimiz bir felaket halet-i ruhiyesinde yaşarız.
Soruyor, ama cevap alamıyoruz. Yeniden yeniden soruyoruz. Hayatın tümü nasıl da sadece sorulardan ibaret, sorular sorsak da yeniden yeniden cevap alamasak da, gene de var oluyoruz. Soru sormam ama cevap alamamam, varoluşumun gerçekliği bu
Umarsızlığa kapılmamak için hangi yana bakmalı?
Bugün ne çekiyorsak aklın elinden çekiyoruz, yoksulluktan değil..
Avrupa soytarı takkesini yeniden kafasına geçirdi.. bok püsür* bir kere daha hepimizin üzerinden geçecek.. her yirmi ya da yirmi beş yılda bir oluyor, malum, ama gelecekte akıl almaz boyutlarda olacak.. taşrada, iş gördüğümüz şehirlerde, bulaşıcı hastalıklar yazıp çizdiklerimizde politika kisvesi altında kasıp kavuruyor..
Gerçek bir sanat, kendini yüzde yüz insanlardan yalıtmak, ama aynı zamanda da yüzde yüz onların içinde erimek.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bir insan ölür ve bununla bir sayfayı çevirmiş olur.
Ölüm, ölü bir insanı içinde onu aradığımız ölü bir ev haline getiriyor, içinde onu aradığımız ölü bir dünya
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kendimle ilgili (kendimde) çok fazla şey ifşa ediyorum, sonra da bu herkesin malumu oluyor.
Uzunca süre hiçbir şey söylemedikse, konuşmalı, konuştuktan sonra susmalı.
Bir şey konuşuyor ya da içiyor ya da konuşuyor ve içiyoruz: depresyona alışkanlık.
Talihsizliğe alışkanlık.
Ölümün sebebi kendi içimde.
Keyfimi kaçıran, bugün artık dörtbir yanda gördüğümüz, yozlaşmış davranış, duyuş biçimlerine dalıp yolumuzu kaybetmemizdi, bu beni tiksindirirdi.
Şimdi pencereye yanaşıp gerçekten dışarıya baktığımda, soruyorum: ne oldu bütün bu insanlara? Cevapsızlık beni korkutuyor
Kesinlikle günlerce, haftalarca kitaplar, atlaslar, coğrafi haritalarla baş başa yaşanabilir, yerde bağdaş kurup okyanuslar, hiç görmediğiniz şehirler üzerine felsefe yapılabilir, nefret ettiği yazarlarla da odasında yalnız olabilir insan, ama gene de birden kalkıp dışarı çıkmak gerekir, bir de delirmemeye dikkat etmek gerekir.
bu aşina atmosfer, Stirner, bu korkunç insanlar, bu eski duvarlar, hayat
boyu süren bu alışkanlıklar bu sessizlik ve bu kendini beğenmişlik
boyu süren bu alışkanlıklar bu sessizlik ve bu kendini beğenmişlik
En akla hayale gelmez olanı da haklı olarak bu arada delirip delirmediğimi düşüneceksiniz, çünkü delirmekten daha kolay bir şey yok
Bu cümleler birden her şeyi bir yanlışlık gibi gösteriyor, yanlışlıklar bir yanlışmış gibi.
Açıklamanın mümkün olmadığını bildiğim halde durmadan bir açıklama yapma çabası içindeyim.
Olabileceğin en üst noktasına ulaştık hep, aynı zamanda da hiçbir şeye.
Beceriksizler biziz.
Her şey bir sebep.
Ben kendim kafa üstü çakıldım, bir anda tufaya geldim. Kendi kendimi getirdim.
ayrıca farkındayım, hiçbir şey kavranabilir hale getirilemez söylediklerim de anlaşılmaz kalmaya mahkûm.
Akıl hastanelerinde herkesçe bilinen delilik var, derdi sayın vasiniz, akıl hastanelerinin dışında ise yasadışı delilik ama her şey delilik, başka bir şey değil.
Anlayamıyorum, dedi, bu ülke bütün değerli insanlarını kaçırıyor, dışarı atıyor, neredeyse dünyanın başka yerlerine sürüyor bunu anlayamıyorum ama tabii bu ülkede hayal edilebilecek en korkunç koşullar hâkim, devlet mekanizmamızın çarkını çeviren akla hayale sığmaz bir eblehlik bu ülkedeki çoğu şey, hatta her şey gülünç, kabul ediyorum doğal olarak acıklı, gülünç, tiyatro burada bilinçli olarak ölünüyor, yaşayan ölü olunuyor, ziyan olunuyor, yaşayan ölü olmaktan başka şansımız yok
Sonuç itibariyle yüce kayalık duvarlar arasına sıkışmış, kendi yalnızlığının kurbanı.
ama kime anlatacaksınız, her şeyin olabildiğince kavranamaz olduğunu
Utanç kuşaklarının ardından utanmazlık kuşakları gelmiş.
Her hayat kendi içinde bir sonuçtur,
ama insanoğlu büyük yenilgilere pek meraklıdır,
Birçok çehrede aptallıktan başka bir şey görünmüyor ve bütün bu çehrelere aptallıktan başka bir şey vehmetmenin ya da onlarda başka bir şey aramanın ve kavramaya çalışmanın kendisi aptallıktan başka bir şey değil
çünkü telef olmak mecburiyetindeyiz çünkü her şeyin sonuçta varacağı yer orası, çöküş
bugün ne çekiyorsak aklın elinden çekiyoruz, yoksulluktan değil
ne olursa, nerede olursa, nasıl olursa olsun, insan hayalettir, daha da daha da çok hayalet, insanlar hayaletten başka bir şey değil ve hayalet olarak yaşamak zevktir, birinci dereceden bir zevk
Kendimizi bir cinnet demek olan bu hayata göre konumlayışımızın, bütün bu zahmetin, ümitsizce çabalayışımızın beş para etmediğini bilmemize rağmen, anlıyorsunuz ya, buna rağmen, vasiniz olan beyefendinin de hep ifade ettiği gibi, bundan ötürü yola devam etmek istiyoruz ve milyarlara karışan ve milyarlara karışırken şüphe çekecek derecede şişkinleşen bir kafayla yola devam ediyoruz, ve sonra da bu şüphe çekici kafayla orada-burada, arada sırada yola devam etmek artık elverişli olmadığı, artık imkânsız göründüğü, imkânsız olduğu halde, uzun sürelerle kafa gitmiş halde yolumuza devam ediyoruz
Uyanırsın, alçaklığa, süklüm püklümlüğe, pamukla dolu bir kafaya, şahsiyet zaafına. Ölüm patolojisi ve varoluş beceriksizliğinden başka bir şeye uyanmamışsındır. Duyulur, görülür, düşünülür, ve duyduğun, gördüğün ve düşündüğün unutulur ve yaşlanılır gidilir, herkes kendi yordamınca yalnızlığa, beceriksizliğe, utanmazlığa doğru.
Ölüm, ölü bir insanı içinde onu aradığımız ölü bir ev haline getiriyor, içinde onu aradığımız ölü bir dünya
böyle ani bir ölüm gerçekte hiçbir zaman ani bir ölüm değildir bir insan ölür ve bununla bir sayfayı çevirmiş olur
Akıl hastanelerinde herkesçe bilinen delilik var, derdi sayın vasiniz, akıl hastanelerinin dışında ise yasadışı delilik ama her şey delilik, başka bir şey değil.
kitlenin mutlak biçimde aptal bir çehresi var, dedi Moro, çünkü milyarlara varan aptallık doğal olarak katlanılmaz şey ama aptallığın elinde daima araçlar da var, şu sıralar tekrar gördüğümüz gibi, yani şiddet, güç, sevgili Bay Robert, kendisi kadar aptalca olmayan her şeyin hayatını söndürmeye, söndürmeye ve yok etmeye yarayacak araçlar ama bu esnada, -durdu, düşündü- aptallık ve yoksulluk apayrı iki araç olmakla birlikte, gene de aynı hedefe varıyorlar bugün ortalıkta olan bütün fenomenleri değerlendirecek olursak, şunu söylememiz gerekir ki, hiçbir şey bugünkü kadar grotesk olmamıştı, art arda gelen bütün çağlar birbirinden grotesk olmakla beraber
bir dostluğu sınamaya, onun sebeplerini, sonuçlarını, hedeflerini incelemeye, sonuç olarak ‘içini dışına çıkarıncaya kadar’ incelemeye, giderek daha aydınlatmaya kalkıştığımız ölçüde, avucumuzdan kaçar o dostluk, bir kâbus haline gelir Zoiss ve bakarsınız ki, kesinlikle var olmuyor, hiçbir zaman var olmamış, ve insanda idrak diye bir şey varsa memnun olursunuz bundan onun da her şey gibi sonuca yönelik acımasız, gayriahlaki bir araç olduğunu sayın vasiniz bunu sık sık dile getirmiştir; durmadan, hatta bazen dur durak bilmeden, sadece sonuca yönelik araçların peşini kovalıyoruz günümüzde her yerde yol haritaları, dedi Moro, yollar çiziyoruz, sayın vasinizin de hep ifade ettiği gibi, ama gerçeklik, gelecek bu yol haritalarını, çizilen bu yolları, bu çoğu kez fazlasıyla felsefî yol haritalarını, sokak ağlarını, doğru kelime belki de bu, düpedüz ‘yaya bırakıyor’
ama gerçek bir sanat, dedi Moro, kendini yüzde yüz insanlardan yalıtmak, ama aynı zamanda da yüzde yüz onların içinde erimek ama işte bütün insanlık, dedi Moro çok uzun zamandır tamamen sürgünde yaşıyor, kendini en zekice, çünkü kendi kendine karşı en acımasız biçimde doğadan ayırıp başka bir yere koydu, deliği oydu çıktı, sevgili Bay Robert, anlatabildim mi bizim bildiğimiz, sözüne güvendiğimiz insanların, sayfalarını karıştırdığımız gazetelerin, kitapların, felsefelerin vb. en absürd biçimde anladığı ve kullandığı ve uyguladığı doğa anlayışı artık hiçbir şekilde var olmuyor, anlıyor musunuz doğa artık yok
Kendimizi bir cinnet demek olan bu hayata göre konumlayışımızın, bütün bu zahmetin, ümitsizce çabalayışımızın beş para etmediğini bilmemize rağmen, anlıyorsunuz ya, buna rağmen, vasiniz olan beyefendinin de hep ifade ettiği gibi, bundan ötürü yola devam etmek istiyoruz ve milyarlara karışan ve milyarlara karışırken şüphe çekecek derecede şişkinleşen bir kafayla yola devam ediyoruz, ve sonra da bu şüphe çekici kafayla orada-burada, arada sırada yola devam etmek artık elverişli olmadığı, artık imkânsız göründüğü, imkânsız olduğu halde, uzun sürelerle kafa gitmiş halde yolumuza devam ediyoruz
koca koca tarih çağları hızlı hızlı geçip gidiyorlar, duruma göre, yarım hatta bütün bütün yüzyılları, kafayı kırmış olarak geçiriyoruz hız düşkünleriyiz, bu yüzden yaratıcıyız hız hummalarında acılar çekiyoruz, anlıyor musunuz, ama bu kafamız yerinde demek değil, yerinde değil demek de değil kafamız yerinde mi, değil mi, bilmiyoruz
“Burada muazzam bir yaradılış hoşgörüsüzlüğü ile karşı karşıyayız, bizi daima umarsızlığa sevkeden, acılaştıran ve sonuçta da geberten.
Yaşadık sanırız, oysa gerçekte ölmüş gitmişizdir. Tümünden bir ders aldık deriz ama olan biten itiş kakıştır sadece. Bakarız, tasarlarız, ama baktığımız ya da tasarladığımız her şeyin elimizden kayıp gittiğini seyretmek zorunda kalırız ”
Yaşadık sanırız, oysa gerçekte ölmüş gitmişizdir. Tümünden bir ders aldık deriz ama olan biten itiş kakıştır sadece. Bakarız, tasarlarız, ama baktığımız ya da tasarladığımız her şeyin elimizden kayıp gittiğini seyretmek zorunda kalırız ”
“ onlar için anlaşılmaz oldum Yargılar. Beyindeki toplu mezarlar.”
“Bir numaralı düşünce: beynimin içine her şeyi tıkıştırabilirim.
İki numaralı düşünce: beynimden her şeyi çekip çıkarabilirim.”
İki numaralı düşünce: beynimden her şeyi çekip çıkarabilirim.”
Uzunca bir süre hiçbir şey söylemedikse, konuşmalı, konuştuktan sonra susmalı.
“ ve sorular cevaplamak, cevaplanmasına izin verilmeyen.”
“Talihsizliğe alışkanlık.”
“ her şey yerle bir edilse yeridir deriz ”
Tümünden bir ders aldık deriz ama olan biten itiş kakıştır sadece. Bakarız , tasarlarız , ama baktığımız ya da tasarladığımız her şeyin elimizden kayıp gittiğini seyretmek zorunda kalırız.
huzursuzluğumun biteceğini , nihayet sakinleşeceğimi sanmıştım; şimdi huzursuzluğum daha büyük , yalnızlığım kesin.
Haftalar süren kendini geri çekme halinden sonra beyinde aniden manzaralar beliriyor, şehirler , insanlar , zıvanadan çıkmıştık , cinnet
Kâh sebeplerden , kâh sonuçlardan , daima kendi beynimle savaş halindeydim.
Kesinlikle günlerce, haftalarca kitaplar, atlaslar, coğrafi haritalarla baş başa yaşanabilir , yerde bağdaş kurup okyanuslar , hiç görmediğiniz şehirler üzerinde felsefe yapılabilir , nefret ettiği yazarlarla da olabilir insan , ama gene de birden kalkıp dışarı çıkmak gerekir.
hiçbir şey değişmemiş ; park , ağaçlar , ağaçların dalları anında parka daldım, iyice derinlere, gördüm ki onu canlılarla , hatta insanlar , akrabalarla doldurmak mümkün
ama kime anlatacaksınız , her şeyin olabildiğince kavranamaz olduğunu
Keyfimi kaçıran, bugün artık dörtbir yanda gördüğümüz, yozlaşmış davranış, duyuş biçimlerine dalıp yolumuzu kaybetmemizdi, bu beni tiksindirirdi. Robert.
En akla hayale gelmez olanı da haklı olarak bu arada delirip delirmediğimi düşüneceksiniz, çünkü delirmekten daha kolay bir şey yok
o kurnaz inanç rejisörleri, dedi Moro, dinimizin kurnaz reji asistanları ve de bütün bunlar daima idarecinin en sessiz onayıyla gerçekleşir, inanç idarecisinin ve bütün bu sirkin de yıllar yılı ziyaretçiden ve alkıştan yana hiç eksiği olmaz
Günümüzde ne artık sahip olmadığımız iktidara (ve kültüre!) ne de bir zamanlar sahip olduğumuz [ya da belki hiçbir zaman sahip olmadığımız) iktidara (ve kültüre!) inanan yok, ya da belki hiçbir zaman sahip olmadığımız, çünkü dediğimiz hiçbir şeye artık inanılmıyor.
Utanç kuşaklarının ardından utanmazlık kuşakları gelmiş.
Birçok çehrede aptallıktan başka bir şey görünmüyor ve bütün bu çehrelere aptallıktan başka bir şey vehmetmenin ya da onlarda başka bir şey aramanın ve kavramaya çalışmanın kendisi aptallıktan başka bir şey değil
Nasıl da üzerimizde bu sapkın tarih yüküyle hayatı katediyoruz boydan boya
Kafamız bir totolojinin mantıki sonucu çünkü her şey yokedişi hedeflemekte