Ernst Bloch kitaplarından Umut İlkesi kitap alıntıları sizlerle…
Umut İlkesi Kitap Alıntıları
Ernst Bloch kitaplarından Umut İlkesi kitap alıntıları sizlerle
Umut İlkesi Kitap Alıntıları
Birkaç hafta sonra, Kasım ortasıydı. Mr Briting kalın hırkasına ve kalın pijamasına sarınmış yazı masasına oturmuş, makalesi üzerinde çalışmaya devam ediyordu. Gülünç bir hırsı ele veren bir makaleyi bu. Çünkü şöyle bir başlığı vardı: Dünya için iyi bir hükümet.
H.G. Wells, Briting’in Bilgi Yolu.
H.G. Wells, Briting’in Bilgi Yolu.
Yola çıkıldığı anda, sadece beklentiyi tazelemekle kalmaz, görme hazzının orta yerinde yapar bunu. Artık hiç çaresi olmayan, yaşını doldurmuş, kocayıp evde kalmış arzular, devre dışı kalır.
uzun da olsa, öyle ki sonrasında bir bakışta tinimde kavrarım, sanki güzel bir insan gibi; ve sonrasında olması gerektiği gibi arka arkaya tınlamazlar da tahayyülümde, hepsini bir arada gibi işitirim.
Mozart.
Mozart.
Bir tutku taneciği girdi mi kalbe, bir fiyasko taneciği de bir imkan olarak oradadır artık.
Stendhal.
Stendhal.
Bir adam bir kızı bekler, oda şefkatli bir huzursuzlukla doludur; akşamın son ışığı oradadır hala, gerilimi yükseltir. Lakin ümit edilen kız eşikten geçtiğinde, herşey de iyiyse, herşey mevcutsa orada, ümidin kendisi yoktur artık, kaybolmuştur. Söyleyecek bir şeyi kalmamıştır; oysa, vuku bulmakta olan sevincin içinde ses vermeyen bir şeyler taşıyordu beraberinde. Mutlak örtüşme pek enderdir, muhtemelen hiç görülmemiştir.
Ama eylem gelir mi ki düşüncelerden,
tinsel ve olgun, ışının bulutlardan geldiği gibi?
Sessiz sedasız yazıdan da çıkar mı ürün,
dağ lalesinin karanlık yaprağından çıktığı gibi?
Hölderlin.
tinsel ve olgun, ışının bulutlardan geldiği gibi?
Sessiz sedasız yazıdan da çıkar mı ürün,
dağ lalesinin karanlık yaprağından çıktığı gibi?
Hölderlin.
Ve diyorum ki, esiyor, duyuyorum
sessizce sesinin sedasını
ve gölcükte batıyor
sevimli şarkın.
Lenau
sessizce sesinin sedasını
ve gölcükte batıyor
sevimli şarkın.
Lenau
Ruha özgü olan, çoğalan ortaklıktır.
Heraklit
Heraklit
Sarnıçlarda toplanan çeşmelerden taşar.
William Blake
William Blake
Tehlikenin olduğu yerde kurtarıcı da yetişir.
Hölderlin
Hölderlin
Bozuk ruh haliyle karıştırılmaması gereken, sık sık insanı yakalayan müsavi ve donuk ‘havasında olmama’ hali öylesine az hiçtir ki, onun içinde varoluş bizzat kendisinden gına getirir. Oluş, bir yük olarak aşikar hale gelmiştir Ve yüksek ruh hali de varoluşun aşikar yükünden kurtarabilir; ‘havasında olma’ imkanı da, ondan kurtarmak suretiyle bile olsa, varoluşun yük olma karakterini açığa çıkarır.
Melankolide ölüm bir tek izaha elverir; bu da ben’in, üst’ben tarafından sevildiğini hissetmek yerine onun nefretini çektiğini ve takibi altında bulunduğunu hissettiği için, kendini koyvermesi, teslim olmasıdır
Dış duyular körleşir, kaslar gevşer, beyin dinlenmeye çekilir. Karanlıklaşma öyle önemlidir ki burada, uyuyan çok defa salt uyanmasın diye düş görür.
Dolaysız oluş halimiz, boştur, bu nedenle de haristir, gayretkeştir, bu nedenle huzursuzdur.
esasen bir veda selamı olarak duyumsanır, ucunda ölüm olan.
Mesele, umut etmeyi öğrenmektir. s.19
Dünya döndüğü müddetçe, ebediyet benim değil mi?
Deha çalışkanlıktır, lakin tam da eseri tamamına erdiren tatbikatı asla eskitmemek, sürekli iptila halinden asla çıkmamayı isteyen bir çalışkanlık. Asla bir kopukluk olmamalıdır, ne vizyonla eser arasında ne de eserle vizyon arasında : Tutuşturucu ilk izlenimdeki ilk ışık der Van Gogh, bizzat resmi boyamaya da başlamış olmalıdır.
Görülüyor ki ekonomik tarih görüşünün yerine bir erotik tarih görüşü yoktur, dünyanın iktisadiyat ve onun üst yapıları yerine libido ve onun tahriflerine dayalı bir açıklaması yoktur. Bu nedenle nihayet burada da meselenin gerçek ifadesinde durmalıdır, tek etken olmayan ama en temel etken olan ‘iktisadi çıkar’ da. Kendini bu çıkarda gösteren beka/hayatta kalma güdüsü çok sayıda temel güdü arasında en sağlam olanı ve tabi bulunduğu bütün zamansal sınıfsal dönüşümler içinde kesinlikle en kalıcısıdır. Bu nedenle bütün ihtiyat paylarını koyarak ve mutlaklaştırmaya karşı bilinen uzaklığımızla denebilir ki, beka/hayatta kalma güdüsü, duyulara en açık tezahürü olan açlıkla, birçokları arasında bu adı hilafsız hak eden tek temel güdüdür, nihai ve taşıyıcısına en somut biçimde bağlı güdüsel merciidir. İdealist Schiller bile dünya işlerinin ‘açlık ve aşkla’ yürüdüğünü öğretmeye mecbur hissetmemiş miydi kendini? Açlığı ilk, aşkı ikinci sıraya yerleştirerek?
Açlık ne kadar yüksek sesle kükrerse kükresin , tıbben adlandırılması enderdir. Bu eksiklik, psikoanalizin hep daha iyi acıları çekenleri tedavi ettiğini ve edeceğini gösterir. Nasıl yiyecek bulacağım endişesi Freud ve ziyaretçileri açısından en temelsiz endişeydi. Psikoanalizci hekim, özellikle de hastası yakın zamana dek midesinden yana endişesi bulunmayan bir orta tabakaya mensuptur.
İnsanın gösterdiği tepkilerin yatıştıramadığı güdüler, tamamlanmamış yaşantılar, unutulmuş yaralar ve hayal kırıklıklarının yangını sürer ; Benlik bilincinden yitmişlerdir, fakat ruhtan değil.
Küçük insanlar için burjuva arzular, en azından özel hayattakiler, mevcut çörekten – fırında bir değişiklik sözkonusu olmaksızın – kendi lokmalarını koparmayı istemeleriyle biter, Brecht’in Üç Kuruşluk Opera’sında dendiği gibi ; zenginlerde ise acil lüzum üzerine tuhaflıklarla biter, gitgide hiçliğe itilmektir bu da.
Çoğu insan kötü olamayacak kadar korkaktır, iyi olamayacak kadar da zayıf ; intikam rüyalarında peşinen varırlar, işleyemeyecekleri ya da henüz işleyemeyecekleri kötülüğün tadına.
Aldatıcı umut en büyük canilerden biridir, insan cinsini güçten düşürür ;somut sahici umut ise en ciddi hayır sahibidir insan için.
Umudun bir parçası olan hoşnutsuzlukla beraber yapar bunu; ikisi de kıtlığa Hayır! demekten çıkar.
Umudun bir parçası olan hoşnutsuzlukla beraber yapar bunu; ikisi de kıtlığa Hayır! demekten çıkar.
Bir keresinde birisi çok uzaklara açıldı, korkuyu öğrenmeye.
İnsanın gösterdiği tepkilerin yatıştıramadığı güdüler, tamamlanmamış yaşantılar, unutulmuş yaralar ve hayal kırıklıklarının yangını sürer ; Benlik bilincinden yitmişlerdir, fakat ruhtan değil.