İçeriğe geç

Umut Ettiğin Kadar Kitap Alıntıları – Merve Pınar

Merve Pınar kitaplarından Umut Ettiğin Kadar kitap alıntıları sizlerle…

Umut Ettiğin Kadar Kitap Alıntıları

Henüz yok üzerimde yükü dünyanın,
Henüz basmadı ayaklarım yere.
Bu yüzden hayat bana saf ve temiz bir düzlük,
Çünkü,
Ayaklardan başlar özgürlük
Ben büyüyordum ,duvarlar küçülüyordu. Yaşamak için ne kadar boşluğum kaldı.
Birçok şeye sahip olduğunuzda hep daha fazlasını istersiniz. Onlara da sahip olduğunuzda daha fazlası ,daha da fazlası Sonu yoktur. Eğer hiçbir şey bilmiyor ve sahip değilseniz isteyecek bir şeyiniz de olmuyor.
Sevimli iki Hint bülbülü aldım ona. Kocaman bir de kafes aldım.içine oyuncaklar ,salıncaklar, yuvalar Eğilip baktım ,acaba bana büyük görünen bu kafes onlar için ne kadar. Özgürlük ,can başına düşen kaç metrekarelik mutluluk?
Hemşireler çoğu zaman bir bebeğin başında, onu Sen ne kadar güzelsin, diye severdi; oysa hemen yanındaki bebeğe kimse bir şey söylemezdi .Yani o güzel değil miydi? Ya da şöyle sormalıyım,sadece güzeller mi sevilmeyi hak eder ? Bazı hemşireler yanıma hiç uğramazdı,öyle bakıp giderlerdi. Insanı güzel yapan şey aynada görünenden daha fazlası olmalı.
Ben bir şeylerin kırılıp dökülmeden de kıymetlendiği yarınların heveslisiyim.
Dokunsalar tutunacak yerim yok
Yazılan kaderimden rol bölüşüyorlar.

Herkesinkinden biraz farklı benim kalbim.

Ve artık hayata ayaklarımı bastım.
İnsanı güzel yapan şey aynada görünenden daha fazlası olmalı.
Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna.
Yaraları derin olan insanlar daha çok gülerler.Çünkü gülmek gizlemektir.
Sevgi her şeyin öğretici kılıcıdır.
Her insan bir aynadır.Nereye/kime tutarsan orayı/onu görürsün aynanda.
Zaman hızla geçiyordu.
Sevgi,paylaşabilmek için en az iki kişilik yemek gibi.Yemek karnını doyuruyor,sevgi tüm benliğini.
İnsanı güzel yapan şey aynada görünenden daha fazlası olmalı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Dilsiz olmak bir engel değil.Benim için hissiz olmak daha büyük bir engel.
Cam bir fanusun içindeyim.Küçük, yuvarlak pencereleri var.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Güç, kas kitlesi değil; güç, beyninizin ne kadar büyük olduğu da değil; ellerinizin ne kadar sert vurduğu da değil; güç, yaşayabilmek, kalbinizin atması, nefes almak, annenizin ellerinizi bırakmaması.
Güzel olan her duygu, güçtür. Eğer kontrolünü sağlayabilirseniz kalıcı ve derindir. Fakat objeler yer çekimine yenik düşebilen ve geçici şeylerdir. Hediyeler kaybolabilir, parfümün kokusu uçabilir, oyuncaklar bozulabilir, mektuplar yırtılır. Fakat bir insana sarıldığınızda o anı her hatırladığında aynı duygular geri gelir. Onlar yok olmaz.
İnsanı güzel yapan şey aynada görünenden daha fazla olmalı.
Umut Çok ağır bir kelimedir bu. Fakat umuttur insanı hafifleten. Umut ettiğiniz her şey gerçekleşmese de hep gerçek olacağı günü beklersiniz. Umudunuzu yitirene kadar onunla beslenirsiniz. Askıda bıraktığınız her ne ise sizi bir müddet sırtında taşımaya devam eder. Biraz anılarınızdan üstlenir, acılarınızdan, biraz mutluluğunuzdan. Ondan ne bekliyorsanız birazını üstlenir. En çok da zamanlarınızı paylaşır. Bir adım öteye, bir adım öteye derken size onu verene kadar yoldaş olur. Umut, içinizdeki isteme gücüdür. Ona taşıtacağınız yükün ağırlığı ve hafifliği sizin arzularınızın kilogramına denk düşer.
Zaten sevgi tüm dilleri anlamlı kılmaz mı?
Öyle değil midir zaten; şahit olduğumuz anlar fazlalaştıkça olaylara, zamanlara, isimler konulmaz mı? Bu hayatta her şeyin ama her şeyin bir anlamı vardır. Eğer bir şeyi anlamlandıramıyorsak o şey bizi mutsuz eder. Eğer boşlukları dolduramazsak o boşluklara düşmeyi kabul ederiz. Hayatınızda boş kaldığını düşündüğünüz ne varsa doldurun derim.
Genelde mutlu olmayı tercih eden, güler yüzlü, neşeli biri olduğumu söylerler. Öyleydim de zaten. Çünkü her insan bir aynadır. Nereye/kime tutarsan orayı/onu görürsün aynanda. Ben mutlu insanlar görmeyi seviyordum. Neyi ne kadar almak istersen, o kadar vermelisiniz.
Hediyeler kaybolabilir, parfümün kokusu uçabilir, oyuncaklar bozulabilir, mektuplar yırtılır. Fakat bit insana sarıldığınızda o anı her hatırladığında aynı duygular geri gelir. Onlar yok olmaz.
Baba! Çok güçlü ve güzlü bir kelime değil mi? İçine her şey sığar gibi, taş atsan kırılmaz gibi, sırtını yaslayacağın bir dağ gibi, ama serin ve hüzünlü, güz gibi baba.
Güç, kas kitlesi değil; güç, beyninizin ne kadar büyük olduğu da değil; ellerinizin ne kadar sert vurduğu da değil; güç, yaşayabilmek, kalbinizin atması, nefes almak, annenizin ellerinizi bırakmaması.
Burası yoğun bakım ünitesi, sevdiklerinizi yanınızda götüremiyorsunuz. Kocaman kapısı var. O kapının arkası, umutla bekleyen insanlarla dolu.
İnsan sevdiklerine veda edemiyor. Belki habersizce gitmek daha az acı verirdi.
İnsanlar birbirlerinden güç alırlar. Bu dünya tek başına yaşanılacak bir yer olsaydı, işte o zaman insanlar birbirlerine ihtiyaç duymazdı.
Kıymet dediğimiz şey zamanında tam yerinde olmalıdır.
Bedenin iyileşmesi için ruhun da iyileşmesi gerekmez mi?
Dokunsalar tutunacak yerim yok. Dokunsalar ölecektim. Dokundular ölmedim, yaralandım. Öyle büyük yaralar açıldı ki ölsem kurtulurdum.
Bazı şeyler vardır ki geri alıp yeniden yaşanmayı hak eder. Belki daha az incinirdik tekrar olsaydı. Telafi edebilseydik eğer, solmuş yanlarımızda belki yeni çiçekler açardı.
Öyle değil midir zaten; şahit olduğumuz anlar fazlalaştıkça olaylara, zamanlara, isimler konulmaz mı? Bu hayatta her şeyin ama her şeyin bir anlamı vardır. Eğer bir şeyi anlamlandıramıyorsak o şey bizi mutsuz eder. Eğer boşlukları dolduramazsak o boşluklara düşmeyi kabul ederiz. Hayatınızda boş kaldığını düşündüğünüz ne varsa doldurun derim.
Zaten sevgi tüm dilleri anlamlı kılmaz mı?
Özgürlük, can başına düşen kaç metrekarelik mutluluk?
“ Bazen bazı yerleri görmemiş bazı anıları yaşamamış saymak gerekir,” dedim.
Sevgi her şeyin öğretici kılıcıdır. Acıtmaz. Sevgi insan beynini etkinleştiren en önemli ayrıntıdır.
Zaman ne kadar hızlı akıyor ve değişiyordu. Yabancılaşıyordu, seyirci kalıyordum.
Dr. Smith ‘İnsan boşluklarına mutluluğu kendi algıları kadar doldurur. Yüksek enerjiyi koyacak yer bulamadığında gelen mutluluk olduğu gibi geri döner’ der.
İnsan önce kendi için yaşamalı. Kendini onaylamıyorsan, her şeyi yazarak, çizerek formüle ediyorsan, mutsuz olmak kaçınılmaz oluyor ne yazık ki.
Genelde mutlu olmayı tercih eden, güler yüzlü, neşeli biri olduğumu söylerler. Öyleydim de zaten. Çünkü her insan bir aynadır. Nereye/kime tutarsan orayı/onu görürsün aynanda. Ben mutlu insanlar görmeyi seviyordum. Neyi ne kadar almak istersen, o kadar vermelisiniz.
İnsana en çok huzur veren kokuymuş toprak kokusu. Dinç yapıyor insanı. Nereden geldiğini tokat gibi vuruyor yüzüne.
İnsana en çok huzur veren kokuymuş toprak kokusu. Dinç yapıyor insanı. Nereden geldiğini tokat gibi vuruyor yüzüne.
Söyledim ya işte. Yıllarca okudum, gezdim, araştırdım, dinledim, sordum. Bazen öğrendikleriniz size yetmiyor. Bazen o boş bıraktığınız soruları, satırları, hayat öğretiyor. Hem de kafanıza vura vura. Şimdi buraya bir virgül koy diyor. Peş peşe sırala cümleleri, yüklemsiz ama anlamlı olsun, diyor. Düşünmeye fırsat kalmadan yenisini ekliyor. Noktayı koyacağın yer yine benim diyor, kaderin. Evrensedeki her şeyin size bir mesajı olduğunu öğreniyorsunuz. Zihnimin karanlık kalan bir kısmı, kötü olan her şey. Diğer kısmı, kalın zincirlerle kök salmış yaşamak istiyor. Ruhum sanki savrulup kaybolacak gibi. Bedenim yapışmış yakasına bırakmıyor. Beynimden ayak tabanlarıma kadar akıyor acı da ayaklarım bir adım daha ileriye gitmekten vazgeçmiyor. Bir yanım geçen zamanın tozunu toprağını silkeliyor, bir yanım yeni filizlere su serpiyor.
Umut Çok ağır bir kelimedir bu. Fakat umuttur insanı hafifleten. Umut ettiğiniz her şey gerçekleşmese de hep gerçek olacağı günü beklersiniz. Umudunuzu yitirene kadar onunla beslenirsiniz. Askıda bıraktığınız her ne ise sizi bir müddet sırtında taşımaya devam eder. Biraz anılarınızdan üstlenir, acılarınızdan, biraz mutluluğunuzdan. Ondan ne bekliyorsanız birazını üstlenir. En çok da zamanlarınızı paylaşır. Bir adım öteye, bir adım öteye derken size onu verene kadar yoldaş olur. Umut, içinizdeki isteme gücüdür. Ona taşıtacağınız yükün ağırlığı ve hafifliği sizin arzularınızın kilogramına denk düşer.
Huzura alışmak çok zor olmamalı.
Bu dünyada aşk da vardı. Birbirine aşkla dokunan, yüzü gülen insanlar oldukça çevrenizde, yaşamaya hevesleniyorsunuz. Mutluluk, küçük ama büyütüyor insanı. Mutluluk, duvarlar arasında nefes alabilmek; mutluluk, seni seven birilerinin olduğuna inanmak; mutluluk, avuçlarını sıkabilmek; mutluluk, gökyüzünü görme umudu ile yaşamaya direnmek. Sabır ise ona giden yol. Güç, bu yolda cebinize koyduklarınız. Selametle umudu bekleyen insanlar, selametle
Gülmek Engelleriniz yokken gülmeyi sevmeli insan. Ve gülmeyi öğrenmeli.
Hikayenin neresinde olduğunuzu bilmediğinizde, korkuyu her hücrenizde hissediyorsunuz. Farklı gelen bir ses, değişen insanlar, saatinize uymayan vakitler bir türlü gününüzü aydınlatmıyor. Üstünüze giydirilen rol, teninizi ısıtana kadar korkuyorsunuz.
Çünkü ölüm ve vicdan, terazinin iki ucudur. Ölüm yerle bir olursa vicdan havada asılı kalır; vicdan yerle bir olursa, ölüm. O yüzdendir vicdanı ölenler, nerede duracağını bilmezler.
İnsanı güzel yapan şey aynada görünenden daha fazla olmalı.
İnsanın temel ihtiyacıdır sevilmek, sayılmak.
Güzel olan her duygu, güçtür. Eğer kontrolünü sağlayabilirseniz kalıcı ve derindir. Fakat objeler yer çekimine yenik düşebilen ve geçici şeylerdir. Hediyeler kaybolabilir, parfümün kokusu uçabilir, oyuncaklar bozulabilir, mektuplar yırtılır. Fakat bir insana sarıldığınızda o anı her hatırladığında aynı duygular geri gelir. Onlar yok olmaz.
Uyumak, hafızanızı yastığın altına koymak gibi huzurlu. Unutmak, tüm sancılarınızın, yangınlarınızın üstüne sürülen soğuk bir merhem gibi serinletiyor. Uyuyordum. Uyandığımda unutuyordum. Hissetmediğiniz bir şey sizi mutlu ediyor. Onun adı “uyku.”
Zaman geri alamadığımız, elimizle tutamadığımız en önemli şey. Parayla satın alamadığımız
Bilmediğiniz şeylere direndiğinizde, gücünüzü fark edemiyorsunuz. Düşmanını tanımazsan nasıl savaşacağını da bilemezsin. Gücün ne olduğunu bilmediğinizde kontrol de edemiyorsunuz.
Çok defa umutsuzca bekledim güneşi. Ne gündüz ne geceyi bildim .
Günaydın beyaz güvercin
Neden kapalı gözlerin
Kanatların mı yorgun
Kırgın gibi solgun
Diyeceksin özgürlük
Bu kadar alan mı
Yaşamak dedikleri
Şuraya koyulan mı
Ölmek mi
Öylece kalmak mı
İnsanı güzel yapan şey aynada görünenden daha fazlası olmalı.
Sen koşarken Koşma düşeceksin, demeyeceğim. Koş, düş öğreneceksin.
Rengarenk bir çiçek değilsin, renkli bir uçurtma da ama öyle güzelsin ki; sen umutsun. Bahar’ın en sonunda gelen Umut.
Onlar kaldığı yerden devam ederken mevsim mevsim, ben kışın ortasında bir kardelen gibi yapayalnızmışım.
İyiki doğdun canım oğlum diyor annem , İyiki varsın
Gerçekten öylemi düşünüyorlar..
Bütün hemşirelerim yoğun bakım doktorlarım yüzlerinde kocaman gülümsemelerimle iyikidogdun diyordu .
Yoğun bakım ünitesinde tehlikeli olduğu için pastamin mumu yanmiyordu Bir dilek tutmak için o mumu üfleyecek gücüm de yoktu zaten
Karnından bir delik açılıp nedene salınan tortumla besleniyordum
hiç bir yemeğin tadını bilmediğim gibi , pastanın tadinida bilmiyordum tabiiki sizce iyimi doğmuş muyum?
Çok defa umutsuzca bekledim güneşi. Ne gündüz ne geceyi bildim .
Ben gülmeyi hiç öğrenmeden unutan bir çocuktum .
Kıymet dediğimiz şey zamanında tam yerinde olmalıdır.Nice yazarlar öldükten sonra kıymetlenir,bazı şarkılar yıllandıkça,bazı sözler eskidikçe.Neden şimdiyi şimdi yaşamaz insan?Yarınlardan umutsuzsak eğer,şikayetçiysek;neden bugün son günmüş gibi yaşamayı beceremez,unutur insan?NEDEN ZAMANIN NANKÖRÜDÜR?Neden suçunu,öfkesini hayata dolduruverir de bir yudumu kendine ayırmaz?
Birçok şeye sahip olduğunuzda hep daha fazlasını istersiniz.Onlara da sahip olduğunuzda daha fazlası,daha da fazlası Sonu yoktur.Eğer hiçbir şeyi bilmiyor ve sahip değilseniz isteyecek bir şeyiniz de olmuyor.Onlar olmayınca hiç bir şey istemiyorsunuz.
Öyle değil midir zaten;şahit olduğumuz anlar fazlalaştıkça olaylara,zamanlara isimler koyulmaz mı?Bu hayatta her şeyin ama her şeyin bir anlamı vardır.Eğer bir şeyi anlamlandıramıyorsak o şey bizi mutsuz eder.Eğer boşlukları dolduramazsak o boşluklara düşmeyi kabul ederiz.Hayatınızda boş kaldığını düşündüğünüz ne varsa doldurun derim.
Yaraları derin olan insanlar daha çok gülerler. Çünkü gülmek gizlemektir.
Sevgi her şeyin öğretici kılıcıdır. Acıtmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir