İçeriğe geç

Uçan Tabut Kitap Alıntıları – Pınar Eğilmez

Pınar Eğilmez kitaplarından Uçan Tabut kitap alıntıları sizlerle…

Uçan Tabut Kitap Alıntıları

An’a ve tam o an’da yapman gerekene sadakat, kendi tasarımına sadakattir. Kendine iman etmeden Tanrı’ya iman edemezsin.
Sen düşüncelerin değilsin oğlum. Evrenin bütün düşünceleri evrene ait. Aklımıza uğrar uğrar giderler. Seyret düşüncelerini. Gelişlerini ve de gidişlerini seyret.
Nar ağacında bir nardım. Silkelediler dalımı. Yere düştüm. Göbeğimden çatladım. Yarıldı karnım. Kıpkırmızı tanelerim saçıldı her yere. Kuşlar yesin artık beni.
Yaptığımız her şey sadece ölüm düşüncesini aklımızdan atmak içindir.
Çünkü sen şu hayatta sevdiğim her şeyi varlığında zerre zerre barındıran harika bir şeydin benim için.
İnsan, başına gelen aşkı kendisinin yaşadığı bir şey sanıyor. Oysa aşk sende yaşıyor. Aşk senin bedeninde konaklayan bir virüs gibi.
Kardeş olmanın kendisi zaten manyak bir ilişki biçimi aslında. Aynı rahimde şekil alıp, aynı anne baba tarafından büyütülen yabancılarız çoğumuz.
Tepki gösterdiğiniz hiçbir zaman bir başkası olmadı. Önce anlamsız olana bir anlam yüklüyorsunuz. Sonra, yüklediğiniz anlama tepki gösteriyorsunuz.
Sen bir film makinesi gibi içeriden neyi oynatırsan, dünya perdesi sana onu gösterir. Kime seslenir çağırırsan, sahneye o gelir.
Sen düşüncelerin değilsin oğlum. Evrenin bütün düşünceleri evrene ait. Aklımıza uğrar giderler. Seyret düşüncelerini. Gelişlerini ve de gidişlerini seyret.
Biz, Big Bang sırasında birbirinden kopmuş, bin yıllar boyunca karanlık evrende savrulmuş ve hayret verici tesadüfler sonucunda çarpışmış, bir göktaşının iki parçasıydık
Nar ağacında bir nardım. Silkelediler dalımı. Yere düştüm. Göbeğimden çatladım. Yarıldı karnım. Kıpkırmızı tanelerim saçıldı her yere. Kuşlar yesin artık beni.
Ben hep geç kaldım. Sevmeye geç kaldım. Görmeye geç kaldım. Affetmeye geç kaldım. Yaşamaya geç kaldım. Geç kalmak benim göbek adım.
Bir ağaç büyütebilirsem ve onu koruyabilirsem ben, seni de korurdum. Seni sevme halini, seninle yaşanacak tüm güzel ihtimalleri de korurdum. Birlikte sarmalandığımız o aşk halini korursam, diktiğim ağaçları da korurdum. Köklerin toprağa tutunduğu gibi sana olan sevgime tutunmak, o ağaçların gölgesinde seni korumak istedim ben.
Aşk, senin bedeninde konaklayan bir virüs gibi. Sonra senin o şerefsiz bağışıklık sistemin başlıyor virüsle savaşmaya. En nihayetinde virüsü etkisiz hale getiriyor. Aşk ölmezse egon ölür sevgilim. Dava büyük.
Hayatta anlam aramak ne nafile bir çabadır.
Yazdıkça güçlendim.
Kelimeler zihnin askerleri.
Bir ses duyuyorum şuracıkta. Ben olduğunu iddia ediyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kendim lerimle sarmalanmış şekilde bekliyorum.
Dünya ile bağımı koparmamak için sımsıkı sarılıyorum beni duyma ihtimalinize.
İyiler de var dünyada. Katıksız iyiler. Duruyorlar öyle hiç bir şey yapmadan. Sadece iyi olarak duruyorlar. Kıpırtısız.
Sol kolum zalim. Sağ kolum kurban.
Sol ayağım zalim. Sağ ayağım kurban.
Nar ağacında bir nardım. Silkelediler dalımı. Yere düştüm.
Sessiz ol. Çok sessiz. Dikkatle kendi içine bak. Kendi kendini aşağı çekmekten, engellemekten, yormaktan beslendiğini göreceksin. Şaşıracaksın. Şaşır. Bu iyidir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Kendimi ağlaya ağlaya yeniden inşa edişim
Hayat bir rüya.
Bu; insan tarafımın dahil olup da değiştirebileceği bir şey değil.
En çok, gözlerinde kendini görebildiğine tutuluyorsun galiba şu hayatta.
Yine geç kaldım. Geç kalmak benim göbek adım.
Hayat; yaşaman gereken tüm deneyimleri yaşayıp, alman gereken tüm dersleri alıp sonra da çekip gitmekse
Hoşça kal güzel ağacım benim.
İllaki oyalanmaya, hiç bir şey olmamış gibi yaşamaya devam edebilirdim, tüm diğer insanlar gibi.
Kendimi evrenin boşluğunda, mutlak bir sessizlik ve karanlık içinde buldum.
Kendimizi bir şey sanıyoruz bin yıllardır.
Aşk ölmezse egon ölür sevgilim.
Aşk, senin bedeninde konaklayan bir virüs gibi.
İnsan, başına gelen aşkı kendisinin yaşadığı bir şey sanıyor. Oysa aşk sende yaşıyor. Aşk, senin bedeninde konaklayan bir virüs gibi. Sonra senin o şerefsiz bağışıklık sistemin başlıyor virüsle savaşmaya. En nihayetinde virüsü etkisiz hale getiriyor. Aşk ölmezse egon ölür sevgilim. Dava büyük.
Sen nasıl bir hikaye anlatırsan anlat, en derindeki hislerinin yansımasıdır hayat.
Egonun bir planı vardır. Ya aciliyeti olan bir dümen çevirmektedir ya da sınırları belirginleştirmek için hikaye uydurmaktadır.
Yaşama değil Araf’a döndüğüne bile seviniyorsun. Henüz öğrendiğini hemen sahipleniyorsun. Yeter ki bir bilinmeze gitme.
Hatıralarınıza güvenmeyin. Hatıralarınızın kabuğu olan hafızanıza da. Hafızanızın kabuğu olan zihninize de güvenmeyin. Zira hiçbiri aynı kalmaz.
Farklı rakım ve enlemden gelmiş ağaçların coşkuyla başlattığı, kan dökerek bitirdiği bir festival gibiydi İstanbul. Kendimi o kadar eğreti hissetmiştim ki ilk yılımda. Bu uluyan ormanda makasla budanmış bir peyzaj çiti olmak yerine geldiğim iklime uygun bir öbek maki çalısı olmayı bin kere yeğlerdim.
Hayat; yaşanması gereken tüm deneyimleri yaşayıp, alman gereken tüm dersleri alıp sonra da çekip gitmekse, Bilana benden çok yaşadı. Ben ise, yetmiş üç yaşında Saadet, hep geç kaldım.
İyiler de var dünyada. Katıksız iyiler. Duruyorlar öyle hiç bir şey yapmadan. Sadece “iyi olarak” duruyorlar. Kıpırtısız. İşte onların her biri bir başına bin kötüye denk geliyor olmalı.
Oysa İstanbul koyu yeşil, sisli bir ormandı. Ladinler, köknarlar, çınarlar, çamlar, söğütler, palmiyeler, hurmalar Farklı rakım ve enlemden gelmiş ağaçların coşkuyla başlattığı, kan dökerek bitirdiği bir festival gibiydi İstanbul.
İnsan aşıkken bir kendini akıllı diğer herkesi de aptal zanneder.
Ancak gözlerini dünyaya sımsıkı kaparsan dünyayı gerçekten görebiliyormuşsun meğer.
Ama şimdi böyle yaparsam sonra ayıp mı olur diye hiç durmadan tahlil yapan zihnini ciddiye alma. İyi insan şemaları üzerinden iç ine sinmeyen hiçbir şeyi söyleme ya da yapma! An’a ve tam o an’da yapman gerekene sadakat, kendi tasarımına sadakattir. Kendine iman etmeden Tanrı’ya iman edemezsin.
Derdin ki, sen beni sevdiğin sürece hayatımdaki her şeyin iyi gideceğine inanıyorum. Seni hâlâ çok seviyorum. Bil istedim.
Herkesin biricik bir hikayesi vardır. Kendine uyanış hikayesi, O hikayesi. Senin yok mu? Olacaktır.
” ..Ezelden beri söylerim “dışarıda senden bağımsız olan hiçbir şey yok.” Sen bir film makinesi gibi içeriden neyi oynatırsan dünya perdesi sana onu gösterir. Kime seslenir çağırırsan sahneye o gelir.”
Felaket bizim felaketimiz. Çakallara eğlence olmuşuz
Sessiz ol çok sessiz. Dikkatle kendi içine bak.
Kendi kendini aşağı çekmekten, engellemekten, yormaktan beslendiğini göreceksin.
Şaşıracaksın. Şaşır. Bu iyidir.
benim deneyimim benim devrimdir. Gerisi hikayedir.
En çok, gözlerinde kendini görebildiğine tutuluyorsun galiba şu hayatta.
Aşk ölmezse egon ölür sevgilim. Dava büyük.
Herkesin biricik bir hikayesi vardır.
Kendine uyanış hikayesi,
O hikayesi.
Senin yok mu?
Olacaktır.
Tepki gösterdiğimiz hiç bir zaman bir başkası olmadı. Önce, anlamsız olana bir anlam yüklüyorsunuz, sonra yüklediğiniz anlama tepki gösteriyorsunuz.
Vicdanı, çoğunluğun doğrularına uyma isteğiyle veya dışlanma korkusuyla karıştırma.. Uyanık ol.
Kendini kurban bilmeyi seçmişsin. Seçme! Seçmezsen, kurban değilsin. Seçimlerinin altına saklanmış yatan o aç hayvana ver dikkatini . Bak göreceksin o zaman, yaptığın seçimlerle içinde kimi beslediğini. Kendine acıyarak, kendini aşağılayarak beslenen biri var içinde. Ayrıl. Kop ondan .
Her an her şey, tam olması gerektiği gibi olur . Sana olanlar , senin kıymetlindir.
Sen , düşüncelerin değilsin oğlum. Evrenin bütün düşünceleri evrene ait. Aklımıza uğrar giderler. Seyret düşüncelerini. Gelişlerini ve de gidişlerini seyret. diyordu. Yüreğimin üzerinde korkunç bir acı var, kurtulamıyorum ondan diyordum. Kurtulmaya çalışma acından. Olduğu gibi hoş gör. Kabul et onu . Sana ne anlatmak istiyor duymaya çalış, feveran etme ki acının sesini duyabilesin diyordu .
Ama şimdi böyle yaparsam sonra ayıp mı olur diye hiç durmadan tahlil yapan zihnini ciddiye alma. iyi insan şemaları üzerinden, iç ine sinmeyen hiçbir şeyi söyleme ya da yapma! An’a ve tam o an’da yapman gerekene sadakat, kendi tasarımına sadakattir.
Bekle dedi gitti ben beklemedim,o da gelmedi
Ölüm gibi bisey oldu ama kimse ölmedi
Özdemir Asaf-Çizik
Herkesin biricik bir hikâyesi vardır. Kendine uyanış hikâyesi,
O hikâyesi
Senin yok mu?
Olacaktır..
‘Sen düşüncelerin değilsin oğlum. Evrenin bütün düşünceleri evrene ait. Aklımıza uğrar uğrar giderler. Seyret düşüncelerini. Gelişlerini ve de gidişlerini seyret.’
‘Sessiz ol. Çok sessiz. Dikkatle kendi içine bak. Kendi kendini aşağı çekmekten, engellemekten, yormaktan beslendiğini göreceksin. Şaşıracaksın. Şaşır. Bu iyidir.’
‘Dünyada anlam arayışının sonu gelmez. Hiçbir şeyin bir anlamı olmak zorunda değildir ve her şeyin bir anlamı vardır. Bu neredeyse zıt iki önermenin aynı anda doğru olabileceği zemine ise dünya denir.’
Hiçbir şeyin bir anlamı olmak zorunda değildir ve her şeyin bir anlamı vardır. Bu, neredeyse zıt iki önermenin aynı anda doğru olabileceği zemine ise “dünya “ denir.
“Sen düşüncelerin değilsin oğlum. Evrenin bütün düşünceleri evrene ait. Aklımıza uğrar uğrar giderler. Seyret düşüncelerini. Gelişlerini ve de gidişlerini seyret”
“İyilerde var bu dünyada. Katıksız iyiler. Duruyor öyle hiçbir şey yapmadan. Sadece “iyi olarak” duruyorlar. Kıpırtısız. İşte, onların her biri bir başına bin kötüye denk geliyor olmalı. Öyle değil mi?”
“Nar ağacında bir nardım. Silkelediler dalımı. Yarıldı karnım. Kıpkırmızı tanelerim saçıldı her yere. Kuşlar yesin artık beni”
“Benim deneyimim benim devrimimdir. Gerisi hikayedir”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir