İçeriğe geç

Uçan Sınıf Kitap Alıntıları – Erich Kastner

Erich Kastner kitaplarından Uçan Sınıf kitap alıntıları sizlerle…

Uçan Sınıf Kitap Alıntıları

&“&”

İnsan anne ve babasını seçemiyor.Bazen günün birinde beni almak için ortaya çıkacaklarını hayal ediyorum, ama sonra yalnız kalabildiğim için ne kadar mutlu olduğumu fark ediyorum.
Eşi benzeri olmayan bir insan.
On dört gün boyunca ağlamadan nasıl dayanacağım?
Ağlamak kesinlikle yasaktır!
Ve beş çocuğum olacak.Ama onlardan kurtulmak için denizler aştırmayacağım onlara. Babamın bana kızdığı gibi de kızmayacağım. Karım da annemden daha iyi biri olacak.
Mutluluk, sonsuzluğa dağıtılmış.Mutsuzluk da öyle…
Sıranın iç kapağına bütün dünya boks şampiyonlarının fotoğraflarını yapıştırmıştı.
Ama büyüyünce, yatağında gözünü kırpmadan yatıp ağladığı pek çok gece oldu.
Bir kentte ne kadar da çok çatı var! Ülkemizde de ne kadar çok kent! Gezegenimizde ise ne kadar çok ülke var! Dünyada da ne kadar çok yıldız! Mutluluk, sonsuzluğa dağıtılmış. Mutsuzluk da öyle… İleride kesinlikle köyde yaşayacağım. Kocaman bahçesi olan küçük bir evde. Ve beş çocuğum olacak. Ama onlardan kurtulmak için, denizler aştırmayacağım onlara. Babamın bana kızdığı gibi de kızmayacağım. Karım da annemden daha iyi biri olacak. Annem şimdi nerededir acaba? Acaba yaşıyor mudur hâlâ?

"Belki Martin de benim yanıma taşınır. O resim yapar. Ben de kitap yazarım. Yaşamak güzel olmasa" diye düşündü Jonathan Trotz, "gülünç olurdu!"

Bir öğretmen kesinlikle değişime açık olmalıdır. Yoksa öğrenciler erkenden yataklarına yatar, derslerini de kasetten dinlerlerdi. Yo, hayır, insan olan öğretmenlere ihtiyacımız var, iki bacaklı konserve kutularına değil! Bizi geliştirmek istiyorlarsa, önce kendileri gelişmek zorunda olan öğretmenlere ihtiyacımız var.
Ne zaman ki cesurlar zeki, zekiler de cesur olur, işte o zaman sık sık hataya düşerek öyle olduğunu sandığımız bir şey de gerçek olur, insanlık gerçekten ilerler.
Oysa hayatın ağırlığı , para kazanmakla başlamaz.
Gökyüzünü olduğu gibi görenler, ölülerdir yalnızca."
İşlenen her suçta,suç sadece o suçu işleyende değildir,suçun işlenmesini engellemeyen de suçludur.
O zamanlar jonathan Trotz başına gelen şeyin ne olduğunu anlayacak yaşta değildi. Ama büyüyünce, yatağında gözünü kırpmadan yatıp ağladığı pek çok gece oldu.
Zamanla her şeye alışılıyor, insan anne ve babasını seçemiyor.
Bazen günün birinde beni almak için ortaya çıkacaklarını hayal ediyorum.
Ama sonra yalnız kalabildiğim için ne kadar mutlu olduğumu fark ediyorum."
Yetişkin bir insan nasıl olur da günün birinde , çocuklukların bazen ne kadar üzüntülü ve mutsuz olabileceklerini hiç hatırlamayacak kadar kendi gençliğini unutabilir.
Yeri gelmişken, Sizden bütün kalbimle rica ederim: Kendi çocukluğunuzu asla unutmayın! Bana söz veriyor musunuz ? Söz mü ? "
-Uçan Sınıf
Posta kutusundaki mektupları boşaltan postacı, kocaman çantasına ne kadar çok acı düştüğünü bilmiyordu.
Cesaret olmadan zeka, hiçbir işe yaramaz; zeka olmadan cesaret ise aptallıktır! Dünya tarihi, aptal insanların cesur ya da zeki insanların korkak olduğu dönemlerle doludur.
Annemi ve babamı çok seviyorum, onlar da beni çok seviyorlar, yine de Noel akşamı birlikte olamıyoruz. Peki ama neden? Parasızlık yüzünden. Peki niye bizim paramız yok? Benim babam öbür adamlardan daha mı az çalışkan? Hayır. Bizler kötü insanlar mıyız? Hayır. Neden peki? Adaletsizlikten, pek çok insan adaletsizlikten dolayı acı çekiyor. Gerçi bunu değiştirmek isteyen iyi insanlar var, ama Noel akşamı da yarın. O zamana kadar bunu beceremezler.
İşlenen her suçta ,suç sadece o suçu işleyende değildir.Suçun işlenmesini engellemeyen de suçludur.
Bir öğretmen kesinlikle değişime açık olmalıdır. Yoksa öğrenciler erkenden yataklarına yatar, derslerini de kasetten dinlerlerdi. Yo, hayır, insan olan öğretmenlere ihtiyacımız var, iki bacaklı konserve kutularına değil! Bizi geliştirmek istiyorlarsa, önce kendileri gelişmek zorunda olan öğretmenlere ihtiyacımız var.
İşlenen her suçta, suç sadece o suçu işleyende değildir, suçun işlenmesini engellemeyen de suçludur."
Bir kentte ne kadar da çok çatı var! Ülkemizde de ne kadar çok kent! Gezegenimizde ise ne kadar çok ülke var! Dünyada da ne kadar çok yıldız! Mutluluk da öyle…
Bir öğretmen kesinlikle değişime açık olmalıdır. Yoksa öğrenciler erkenden yataklarına yatar, derslerini de kasetten dinlerlerdi.
Çocukların döktüğü gözyaşları, Tanrı katında, daha küçük değildir ve tartıya vurulacak olsa, çoğu zaman büyüklerin döktüğü gözyaşlarından daha ağır çekerler. Sakın yanlış anlamayın, beyler! Gereksiz yere yumuşayıp alttan aldığımız falan yok. Demek istediğim, insanın canı yandığında, dürüst olması gerektiği. Hem de iliklerine kadar.
Yetişkin bir insan nasıl olur da günün birinde, çocukların bazen ne kadar üzüntülü ve mutsuz olabileceklerini hiç hatırlamayacak kadar kendi gençliğini unutabilir?
Boksörlerin dediği gibi, yumruk yerken sağlam durmalısınız. Yumruk yemeyi ve sindirmeyi öğrenmelisiniz. Yoksa hayatın size attığı daha ilk tokatta nakavt olursunuz.
Bir öğretmen kesinlikle değişime açık olmalıdır. Yoksa öğrenciler erkenden yataklarına yatar, derslerini de kasetten dinlerlerdi. Yo, hayır, insan olan öğretmenlere ihtiyacımız var, iki bacaklı konserve kutularına değil! Bizi geliştirmek istiyorlarsa, önce kendileri gelişmek zorunda olan öğretmenlere ihtiyacımız var.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
İnsanın neye üzüldüğü hayatta hiç önemli değildir; önemli olan, yalnızca insanın ne kadar üzüldüğüdür.
İşlenen her suçta, suç sadece o suçu işleyende değildir, suçun işlenmesini engellemeyen de suçludur.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Bir öğretmen kesinlikle değişime açık olmalıdır. Yoksa öğrenciler erkenden yataklarına yatar, derslerini de kasetten dinlerlerdi. Yo, hayır, insan olan öğretmenlere ihtiyacımız var, iki bacaklı konserve kutularına değil! Bizi geliştirmek istiyorlarsa, önce kendileri gelişmek zorunda olan öğretmenlere ihtiyacımız var.
Gökyüzünü olduğu gibi görenler, ölülerdir yalnızca.
Cesaret olmadan zekâ, hiçbir işe yaramaz; zekâ olmadan cesaret ise aptallıktır!
Boksörlerin dediği gibi,yumruk yerken sağlam durmalısınız. Yumruk yemeyi ve sindirmeyi öğrenmelisiniz. Yoksa hayatın size attığı daha ilk tokatta nakavt olursunuz.
Yalnızca: Kendinizi kandırmayın ve başkalarının da sizi kaldırmasına izin vermeyin.
Çocukların döktüğü gözyaşları,Tanrı katında, daha küçük değildir ve tartıya vurulacak olsa, çoğu zaman büyüklerin döktüğü gözyaşlarından daha ağır çekerler. Sakın yanlış anlamayın, beyler! Gereksiz yere yumuşayıp alttan aldığımız falan yok. Demek istediğim, insanın canı yandığında, dürüst olması gerektiği. Hem de iliklerine kadar.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Yetişkin bir insan nasıl olur da günün birinde, çocukların bazen ne kadar üzüntülü ve mutsuz olabileceklerini hiç hatırlamayacak kadar kendi gençliğini unutabilir?
Bir öğretmen kesinlikle değişime açık olmalıdır. Yoksa öğrenciler erkenden yataklarına yatar, derslerini de kasetten dinlerdi. Yo, hayır, insan olan öğretmenlere ihtiyacımız var, iki bacaklı konserve kutularına değil! Bizi geliştirmek istiyorlarsa, önce kendileri gelişmek zorunda olan öğretmenlere ihtiyacımız var.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Cesaret olmadan zekâ, hiçbir işe yaramaz; zekâ olmadan cesaret ise aptallıktır! Dünya tarihi, aptal insanların cesur ya da zeki insanların korkak olduğu dönemlerle doludur. Doğru olan, bu değildir.
Ne zaman ki cesurlar zeki, zekiler de cesur olur, işte o zaman sık sık hataya düşerek öyle olduğunu sandığımız bir şey de gerçek olur, insanlık gerçekten ilerler.
Gökyüzünü olduğu gibi görenler, ölülerdir yalnızca.
Cesaret olmadan zeka, hiçbir işe yaramaz; zeka olmadan cesaret ise aptallıktır! Dünya tarihi, aptal insanların cesur ya da zeki insanların korkak olduğu dönemlerle doludur. Doğru olan, bu değildir.
Yalnızca: Kendinizi kandırmayın ve başkalarının da sizi kaldırmasına izin vermeyin. Bir şeyler ters gittiğinde, korkmayın. Belanın üstüne gitmeyi öğrenin. Şanssızlığa uğradığınızda, pes etmeyin. Kuyruğu dik tutun! Nasır bağlayın!
İnsanın neye üzüldüğü hayatta hiç önemli değildir; önemli olan, yalnızca insanın ne kadar üzüldüğüdür.
İnsan başının çaresine bakmayı bilmeli!
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Sigara İçmez’ in gerçek adını bilmiyorlardı. Ona bu adı takmalarının nedeni, adamın tütün içmemesi değildi; aksine adam bir hayli tütün içiyordu…
Büyük huzur ve büyük yalnızlık artık başlayabilirdi!
Posta kutusundaki mektupları boşaltan postacı, kocaman çantasına ne kadar çok acı düştüğünü bilmiyordu.
Ne kadar çok yersem, belleğim o kadar iyi çalışıyor."
Ama beni tanırsınız. Sırtımın yere gelmesini istemiyorsam, gelmez.
Sanki birbirlerine sessiz bir söz vermiş gibiydiler. Kelimelerle anlatılamayacak bir söz.
Posta kutusundaki mektupları boşaltan postacı, kocaman çantasına ne kadar çok acı düştüğünü bilmiyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir