İçeriğe geç

Üç Tarz-ı Siyaset Kitap Alıntıları – Yusuf Akçura

Yusuf Akçura kitaplarından Üç Tarz-ı Siyaset kitap alıntıları sizlerle…

Üç Tarz-ı Siyaset Kitap Alıntıları

Ey koca Türk, hâlî beğenmedin, hoş görmedin, memleketini terk eyledin, değil mi!. Maksadın hayır ise yürü, git, Mısır’a, Amerika’ya, İngiltere’ye, Fransa’ya nereye istersen git, fakat her gittiğin yerde bir meslek, bir meziyet, bir irfân sâhibi olmaya çalış, çalış da maddî ve manevî kudret ve servet edin, fikren, cismen, yüksel, yüksel ki bir gün senden memleketin her sûretle müstefid olabilsin.
Öyle bir devirdeyiz ki âlemde şöyle böyle bir adalet hükmünün akışına inanıyoruz.
Tarihi alt üst, karmakarışık ederek zorla delîl göstermek ilmî ciddiyete uymaz!
Bilinen bir toplumun menfaatlerinin neden ibâret olduğunu belirleyebilmek siyâsî bir meseledir, yani siyâset denilen ve henüz konusu ve usûlü kat’î olarak kararlılık kazanmamış ve eksik kalmış olan bir ilmin mühim meselelerinden biridir.
Rumeli’nin Müslümanlarını muhafazaya muktedir değil iken Hindistan’ınkileri etkilemeye kalkışmak en çoşkun bir hayale sığmaz düş azmalarındandır
Çağdaş bir devletin en mühim unsuru olan millet, türdeştir: Çoğunlukla aynı lisanla konuşur. Fertlerin ilmi ve fikri seviyesi, hukuki, ahlaki, estetik, hatta siyasi fikir ve hisleri çok farklı değildir. Çağdaş bir devlette millet, aynı harsın mahsulüdür. Bundan dolayı, hiç olmazsa çoğunluğu aynı mefkureye tutkundur. Dolayısıyla çağdaş bir devlet, millidir..
▪︎ Tarihi olayları iddaya delil olacak şekilde gelişi güzel tahrif ile meydana koymak, bilemeyiz âmâ, o şahane ilime bir mertebe hürmetsizlik olmaz mı?
▪︎ Ey koca Türk!.. Hâlî beğenmedin, hoş görmedin, memleketini terk eyledin, değil mi!.. Maksadın hayır ise, yürü, git, Mısır’a, Amerika’ya, İngiltere’ye, Fransa’ya nereye istersen git, fakat her gittiğin yerde bir meslek, bir meziyet, bir irfân sahibi olmaya çalış, çalış da maddî ve mânevî kudret ve servet edin, fikren, cismen, yüksel, yüksel de bir gün senden memleketin her sûretle müstefid olabilsin.
▪︎Bugün ekserî Türkler mâzîlerini, an’anelerini unutmuş bir halde bulunuyorlar!
‘Osmanlı milliyeti siyasetinin başarısızlığı üzerine İslamiyet politikası meydan aldı. Genç Osmanlılık’tan, yani Osmanlı milletiteşkili siyasetine kısmen iştirak eden fırkadan doğdu. Evvelleri en ziyade ‘vatan ve Osmanlılık!’ nidalarıyla işe başlayan Genç Osmanlı şair ve siyasilerinden birçoğunun üzerinde durdukları nokta ”İslamiyet ” oldu. ”
Rumeli’nin Müslümanlarını muhafazaya muktedir değilken, Hindistan’dakileri ele geçirmeye çalışmaya kalkışmak, en coşkun bir hayale sığmaz asılsız rüyalardandır.
İlahi. Tatarlar ile bir nevi Türklerle meskûn iken Kırım’ı muhafaza edemedik de şimdi bütün Asya’nın Türklerini tevhide mi çalışacağız?
Ey koca Türk! Hâli beğenmedin, hoş görmedin, memleketini terk eyledin. değil mi! Maksadın hayır ise yürü, git, Mısır’a, Amerika’ya, İngiltere’ye, Fransa’ya nereye istersen git, fakat her gittiğin yerde bir meslek, bir meziyyet, bir irfan sahibi olmağa çalış, çalış da maddî ve manevi kudret ve servet edin, fikren, cismen, yüksel, yüksel ki bir gün senden memleketin her suretle müstefid olabilsin [istifade edebilsin].
Hakkımızı; fazlımızı teslim etmeyen; idrâk eylemeyenler yine olsa olsa içimizdedir. Çünkü şahs itibâriye alâyız, fakat cemiyyet, kabiliyyet-i ictima nokta-i nazarından [içtimai kabiliyet bakımından] henüz berbadız. Esbâb-ı gûn-â-gûna mebnî [Sebepleri farklı farklı olarak] aramızda daima bir nifak-ı kerihtir [kötü bir nifaktır] ki hükümrândır. Bilfarz bu derece safvetle, böyle hüsn-i niyetle neşrolunan şu Türk gibi bir gazeteye bir nazar-ı buğzî [düşmanca bir bakış açısı] ile bakmak vesîlele rini aramağa kadar varırız. O derece münâfikız; o derece teş ne-i tefrikayız [parçalanmaya arzuluyuz].
Hülasa öteden beri zihnimi işgal edip de, kendi kendimi ikna edecek cevabını bulamadığım sual, yine önüme dikilmiş cevap bekliyor. Müslümanlık, Türklük siyasetlerinden hangisi Devlet-i Osmaniye için daha nâfi’ [yararlı] ve kabil-i tatbiktir [uygulanabilirdir]?
Kuvvetine halel [noksanlık] veren bunca vekayi’ [olaylar] ile beraber, İslâm hâlâ pek kavîdir [güçlüdür]. Müslimîn arasına dinlerinde şüphelilik veya daha beteri olan imansızlık henüz hiç girmemiş denebilir. İslâm’ın hemen bütün tâbi’leri [mensupları], din yolunda her fedâkârlığı göze alacak, mutî’ [itaatkar], heyecân-ı dinî ile müteheyyic [dini heyecan ile donanmış], dini bütün kimselerdir.
Kırım’ı koruyamayan Türkler hangi güçle Asya Türklerini birleştirecektir.
“Maksadın hâyr ise, yürü, git Mısır’a, Amerika’ya, İngiltere’ye Fransa’ya nereye istersen git. Fakat her gittiğin yerde bir meslek, bir meziyet, bir irfan sahibi olmaya çalış. Çalış da, maddi ve manevî kudret ve servet edin. Fikren, cismen Yüksel. Yüksel ki, birgün senden memleketin her suretle istifade edebilsin.”
Tarihi, hayatta kendisinden faydalanılmayan kimi soyut gerçekleri öğrenmek için tetkik etmiyoruz. Tarih, bağlı bulunduğumuz insan toplumunun belli zaman ve alanda çıkarını sağlıyacak bilgi, düşünce ve duygu verebileceği için önemlidir.
Tarihî olayları iddiâya delil olacak şekilde gelişi güzel tahrîf ile meydana koymak,o şahâne ilme bir mertebe hürmetsizlik olmaz mı?..
Lâkin şu da unutulmamalıdır ki zamanımızda birleşmesi muhtemel Türklerin büyük bir ekseriyeti Müslümandır.Bundan dolayı İslâm dini büyük Türk milliyetinin teşekkülünde mühim bir unsur olabilir.
Müslümanlık, Türklük siyasetlerinden hangisi Osmanlı Devleti için daha faydalı ve uygulanabilirdir?
Hakkımızı; fazlımızı teslîm etmeyen; idrâk eyleyemeyenler olsa olsa içimizdedir. Çünkü şahıs itibâriyle âlâyız, fakat toplum, toplumsal kabiliyetler nokta-i nazarından henüz berbâdız. Türlü türlü sebeplerden dolayı aramızda dâima iğrenç bir nifâk ki hükümrândır.
Târih! Târih! Lâkin târihe gayet dikkatli olarak, insâf ile bakmalıyız, gelişi güzel tarih olaylarına delil, tarihî ricâl ve olayları şâhit getirmek, bilemeyiz âmmâ, o şâhâne ilme bir mertebe hürmetsizlik olmaz mı?
Bizim için Türk’ü İslam’dan, İslam’ı Türk’ten, Türk’ü ve İslam’ı Osmanlılık’tan, Osmanlılığı Türk’ten, İslam’dan ayırmak yanlıştır.
“Zamanımız tarihinde görülen umumî cereyan ırklardadır. Dinler, dinler olmak bakımından gittikçe siyasî ehemmiyetlerini, kuvvetlerini kaybediyorlar. İçtimaî olmaktan ziyade şahsîleşiyorlar. Dolayısıyla, dinler ancak ırklarla birleşerek ırklara yardımcı ve hizmet edici olarak siyasî ve içtimaî ehemmiyetlerini muhafaza edebiliyorlar.”
Tarihi, hayatta kendisinden faydalanılmayan kimi soyut gerçekleri öğrenmek için tetkik etmiyoruz. Tarih, bağlı bulunduğumuz insan toplumunun belli zaman ve alanda çıkarını sağlıyacak bilgi, düşünce ve duygu verebileceği için önemlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir