İçeriğe geç

Üç Nokta Beş Harf / Yalnızlık Heceleri Kitap Alıntıları – Şükrü Erbaş

Şükrü Erbaş kitaplarından Üç Nokta Beş Harf / Yalnızlık Heceleri kitap alıntıları sizlerle…

Üç Nokta Beş Harf / Yalnızlık Heceleri Kitap Alıntıları

Kendini sevmeni süsleme diyor,kitaba bakan dostum;bencil bir acısın sen.
Ödülüm ve cezamdı
Geldim azaldım, gittim yalnızdım
Yaşarız bizim diye, başkalarının biçtiği bir hayatı..
Aynı şarkıyı aylarca söyleyecek kadar yoksuldur aşkımız
Bir hayal yalnızlığında sustum
Bozulmasın diye güzelliği
Bizimdir eksik de uyansak sabahlar

~√~

Kitaplar kitaplar kitaplar içinden
Üstüne kilitleyerek hayatı
Kapanmasını kapılar pencerelerle bileyerek
Her kirpiği bir hayal cesedi
Uzak uzak sustu gürültümüze

~√~

Yalnız olan, gerçekte yalnız değildir, saldırıya uğramış bir insandır.

Melih Cevdet Anday

Yaşarız bizim diye, başkalarının biçtiği bir hayatı

~√~

Bilmez miyim gönül kendine yükken
Başkalarını sevmenin acısını

Ben, şu geceyi harfleyen
Sen, gündüzü başkalarından okuyan

~√~

“Bizler, kötülüğün küçük tanrıları Kendi ölüsüne secde edenler Yaşarız bizim diye, başkalarının biçtiği hayatı ”
“Ben gidip hayal kuracağım.
Siz oturup gerçeğinizi sevin.”
“Yatağını eşyaların arasına seren
hiçbir sonuca açılmayan
o eşiğim ben hâlâ
acısı da sevinci de yaşamak olan ”
“Kendini sevmeni süsleme diyor, kitaba bakan dostum; bencil bir acısın sen.”
“Elimizde harflerden tenha tarlalar,
bir yağmur damlasından dünyayı içiyoruz.”
Şimdi hepsi birer ölüm hecesi
Ne söylediysem sana yaşamak için.
Sildim pişmanlığı payıma düşen hayattan.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bir merhamet duygusuyla iner akşam.
Bütün incittiklerim kalbimdedir.
Keşke benim uzağım olsaydın
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kalbimiz saygı yalnızı
Uzun uzun konuştuk
Kendimizi birazcık sevdik.
    Kendini seven insanların güzelliği ile konuşacağız. Kimsenin sevgisi kimseye bağış olmayacak. Dünyanın bütün dillerinden şarkılar okuyacağız. bütün dillerin acısını, sevincini canımızda duyacağız. Şarkılarımıza toprak katılacak; taşlar dinginliğini verecek sesimize; gökyüzü binlerce kanatla donatacak gözlerimiz. Irmaklar yalnız dışımızdan akmayacak. doğadaki her varlık kendi mucizesine katacak bizi. Akşamlar ikinci güneş olacak sokaklarımıza. ellerimiz kimseyi yalnız bırakmayacak. Çocuklarımız bir daha doğuracak bizi. Tek yalnızlığımız aşk olacak. Erkeklerimiz sabahtan dingin; çaresizlik kadınlarımızı terk edecek. Bütün bir ülke özür dilemeyi öğreneceğiz. Lunapark palyaçolarından başka üniforma kalmayacak dünyada. Güzel anılar kadar güzel olacak ölüm…
Yalnızlık Seni bir gün biz seçeceğiz. O zaman güzel olacaksın.
Ey gövdesini dönen kalabalık
Yalnızlık sizin de sadık köpeğiniz
Önce gözleri vardı yedi kat ela
Sonra yalnızlık
Elleri gözlerinden önceydi ve uzun
Sonra yalnızlık
İki beyaz ırmak akar hàlà gövdemde
Sonra yalnızlık
Sözüm ağzından alırdı kanadını
Sonra yalnızlık
Dört yıldır canımdan uzuyor saçları
Sonra yalnızlık
Bitti güzelliği kalabalığın
Yalnızlık bir daha
Sevdiğim herkesten gidiyorum
Geldiğim dip yalnızlığı
İçim dışım uzaklık
Kimseye anı olmadan geçtim.
Taşı bile severdim !
Birisi tüy kadar dokunsaydı bana .
Aynı şarkıyı aylarca söyleyecek kadar yoksuldur aşkımız.
Hiçbir ayrılık boşluk yaratmaz bizde. Masalına bile katlanamayız sevmenin .
Hayvanlardan tiksinerek insan oluruz !
Ak kağıda harf harf düşen kahverengi zaman.
Kimseye acı vermemek için kırk yerden kırılan inceliğim.
Sana bir cümle kurdum çocukluktan
Kitaplar dolusu suç buldun bana .
Bir bağış gibi yaşardım güzelliğini
Bozkırı bilmeseydim.
Bilmez miyim gönül kendine yükken
Başkalarını sevmenin acısını
Bütün harflerin sahibiydi
Varlığından onur sunarak dünyaya
Her harfi bir mucize
Soluksuz konuşuyordu!
Sevinciniz öyle tenha ki üç kişi olamıyor.
Kimsenin yalnızlığı düşmedi eşiğinize.
Birinci erdeminiz görmemekse, ikincisi unutmaktı .
Kaybolan ayrıntı;
Yorgunluğu yakınlığın.
Yok başka güzelliğim
Kalbiyle konuşan insan .
Demiştim, mutsuzluğumdan tutunurum dünyaya.
Hangi özgürlük doldurur boşluğunu?
Yoruldum anlamaktan
Kimseye benzemesen bir gün
Bir ay gölü olsan
Taşın toprağın can bulduğu
Dünya, desem
Şimdi tamam
Kalbinde binlerce karınca
Bir orman sabahlara dek
Konuşsa, konuşsa
Kaldıysa bir güzelliğim bu aynalar pazarında gözlerinin gözlerime değdiği yerlerimdir. Sen gidip bir ölüye su versen de dilinle.
Tuttum insanlarla konuştum. Biz ötekinde akan suyuz dedim, yaşamaksa suyun burgacı.
Cebime doldurduğum harflerle gelmiştim ben . Sen o hayaldin yaz topraklarından engin .
Başkalarının tarif ettiği bir mutluluktun nicedir.
Senin zülüflerin dokunaklı bir özgürlüktü albümlerde.
Hiçbir Annenin yanıtını değiştiremediği iflah olmaz sorudur bugün de;
Kızlar neden hep kenara çekilerek yaşar?
Adam okunaksız bir yazıydı, başkalarının cümlelerinden durmadan sigarasıyla konuşuyordu.
Ne kadar uzun, mağrur, buğulu olursa olsun hiçbir kirpik , rüzgârın camlara çizdiği resimleri silemiyordu
Can sıkıntısı
Bir kendinden lütufsun
Beni yaratan hayata .
Şiirden umduğum medetin hükmü
Değmedi eyvah bir kaş çatışına bile.
Bir sokak kadar gençtim ben de
Seni solmadan önce.
Binlerce uzağı büyüttü gamzeleri
Hangi suya imrendiysem
Bir cümleydi aktığı yataklar
İki kadından bir gergef
Sitem sitem ölüyorum ömrümü.
Yeni anlıyorum susmanın ruhunu
Bunca yüksek ses çok kötü bir elbise .
Seçilmiş bir yalnızlığın içinden
Seslenirim mahcup ve özgür .
Sessizlikten harfler oydum sana
Sesi bil,
beni sus,
kendini gör diye
Bir insandan kaç ceset çıkar, diyorum Önüne bakıyor
Gövdesi bir kez ürperen herkes.
Denizi göğe teyelleyip duran Sisyphos.
Ait olmanın mı, ait olmaktan kurtulmanın mı çırpınışı?
Dili, kanatları olan özgürlük öğretmeni.
Ölümdür en büyük zaman,
bilmez takvim gezenler
bir iç çekişte yanan hayatı seviyorum.
Su serptim ateş sönsün/ serptiğim su da yandı di­yemedim.
Bir ağacın önünden onu sevmeden, onun var oluşundan mutluluk duymadan geçilebileceğini aklım almıyor.
Budala/ Dostoyevski
Elimizde harflerden tenha tarlalar
Bir yağmur damlasından dünyayı içiyoruz
Ben bir iyiliğim, diyorum
yitiklik duygusundan doğan.
Çoğalmak istedikçe azalmaktan alırım
güzelliğimi.
Seçilmiş bir yalnızlığın içinden
seslenirim mahcup ve özgür;
sevdiği herkesi bir kedere
dönüştüren kalbimle.
Gülmüyordunuz, küçümseme düğün ediyordu.
Turnalar uçmadı sesinizde bir kanat.
Her iç çekişte biraz daha çoğalıyor yanlızlar.
Böyle susuyorum seni
Ömür hanım.
Kimseye acı vermemek için kırk yerinden kırılan inceliğim
Keşke benim uzağım olsaydın
Ben gidip hayal kuracağım
Siz oturup gerçeğinizi sevin.
Sana bir cümle kurdum çocukluktan
Kitaplar dolusu suç buldun bana
Yemyeşil bir yalnızlığı
İçim dışım uzaklık
Kimseye anı olmadan geçtim
Taşı bile severdim
Birisi tüy kadar dokunsaydı bana.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir