İçeriğe geç

Tuz Kitabı Kitap Alıntıları – Kolektif

Kolektif kitaplarından Tuz Kitabı kitap alıntıları sizlerle…

Tuz Kitabı Kitap Alıntıları

Tuz, insanlık alemi için sıhhat açısından büyük bir nimet,kültür açısından ise büyük bir nimettir.
1571 tarihli Kıbrıs Kanunnamesinde Kıbrıs tuzunun Suriye’nin Lazkiye, Cebele, Banyas ve Entertus iskelelerine çıkarıldığı ve tuz amilleri vasıtasıyla
tuzun hem Müslümanlara, hem de Müslüman olmayanlara satıldığı belirtilmiştir.İstanbul saraylarına ise tuz genellikle Kefe ve Eflak’tan getiriliyordu.
Kıbrıs tuzu genellikle Suriye şehirlerinde pazarlanıyordu.
Tuz üretimi ve tuz vergisi sorunu üzerine özel olarak araştırma yapmış olan Prof. Halil İnalcık şunları söyler : Kıbrıs tuzu, eski çağlardan beri meşhurdu. Beyaz tuz, Larnaka yakınındaki tuz gölünden elde edilirdi. Diğer bir üretim merkezi de Limasol yakınındaki tuz gölüydü. Frank ve Venedik dönemlerinde tuz üretimi ve satışı devletin tekelindeydi. Bu uygulamayı Osmanlılar devam ettirdiler.
Lokantalarda kebap servisi yapılırken, yanında tuz ve limon suyu, kelle için ise tuz ve sumak verilmesi gerektiği;
Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig adlı eserinde geçen 20 kadar beyitte, tuzu ekmeği bol ikram etmenin cömertlik, bunu yiyenlerin tuz ekmek hakkına riayet etmelerinin ise vefakarlık gereği olduğunu söyler.
Melül melül bakmayasın
Yalan yanlış atmayasın
Yalan yanlış kokmayasın
Tuzlanmayın er meydanı
Güzelim diyerek görünür göze
Kırmızılık çalmış çokları yüze
Elinde mahana yüz dirham tuza
Kuruyor çarşıda bazar avratlar
Aşkım beni elden ele gezdirdi
Çok dolandım bulamadım eşini
Beni candan usandırdı bezdirdi
Tuzlu imiş yeyemedim aşını
Kurulma sevdiğim güzelim deyin
Bağlama karayı alları geyin
Ben bir çoban olsam sen de bir koyun
Beslesem elimde tuz ile seni
Kimi yaya kimi atlı
Kimi uçar çift kanatlı
Dünya şirin baldan tatlı
Eyvah balı tuza katmış
Ararsan var kalbin ara
İller sana ne der göre
Tuz ekmek yediğin yere
Hıyanetlik etmek olmaz
Avrata oğlana sırrını deme
Tuz ekmek ye namert lokması yeme
Dağda gez , belde gez namazın koma
Namaz seni yolda komaz demişler
Bir kardaşa meyil verip
Tuz ile ekmeğin yiyip
Azıcık noksanın görüp
Tez başına kakma gönül
Pir Sultan’ım bu ne demek
Hiç cahile çekme emek
Hazır pişmiş nan u nemek
Yedirenin demine hu
Tuz ekmeği helâl eyle sevdiğim
Gayri sizin elden göçer giderim
Bundan sonra bana gülmek haramdır
Boyuma kara don biçer giderim.
Kazan kaynar tuzu yok / insan gezer izi yok

(Hamam)

Aydan eğri tuzdan acı / Bunu bilmeyen kumacı

(Sarımsak)

Yaştır kurumaz / Tuzludur çürümez.

(Zeytin)

Altı tuz / Ortası kız / Üstü yıldız

(Kız kulesi, Adapazarı)

Bilmece bildirmece / Kürkünü sermiş yamaca
Bir karıyla bir koca / Tuz atar bulamaca

( Kar / Elazığ )

Hey gidi kahpe felek hey! Beni yine kalaysız tencerede kavur kavurdun.
Dalgam kıvrandıkça sen kıvranırsın
Bir damlamı tat tuzunu tanırsın
Gözü yaşlı bir yüz öptüm sanırsın
Elçiye zeval olmaz,
Kız isteyene hakaret olmaz,
ben de Kanıkey’e geldim,
onu istemeğe geldim.
Tadar mısın sen bu tuzu
verer misin Manas’a kızı?
Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
Uyan deli gönül uyan
Sokar seni yılan çıyan
Kalmamıştır pek çok sayan
Hakkın tuz ve ekmeklerin
Gevherî der, olma herkese yakın
Hiç sayan kalmamış tuz ekmek hakkın
Tuzsuzpelte

(Uyuşuk, tembel insan için söylenir)

Açlığa karşı korunmak, kendine karın tokluğu ve refah istiyor isen şunları unutma; tuzu sağa sola dökme, sıtma gibi konuşmalar yapma, ekmeğin üzerine basma.
Adı nedir,budu nedir? Bu dünyanın tadı nedir?
Zerre zerre dökülür,
Denizlerde çok olur,
Sanma ki sofralara o olmadan çökülür.
Suda doğmuştur, sudan korkar.
Yaralara, uçuklara, siğillere, uyuz,dalak,saçkıran,boğaz ağrısı,bademcik şişmesi, baş ağrısı ve zehirlenmelere uygulanan tedavi yöntemi bunların üzerlerine tuz bastırılması şeklindedir.
Kokmuş et tuz istemez, kızmaz yüz söz istemez.
Tuz yüküyle, buz yükünün arasında yatasın.
Yoğurdu tuz, insanı söz öldürür.
Konya’nın tozu, SiIle’nin kızı, Koçhisar’ın tuzu
Arsıza söz, kokmuşa tuz kâr etmez.
Dünyanın tadı göz, aşın tadı tuz, evin tadı kız.
Ahî Fütüvvet-nâmeleri’nde Adem Peygamberin Havva’ya mihr olarak tuz verdiği yazılmakta,
Ahîliğe giriş törenlerinde de tuz kullanılmaktadır.
Alevi ve Bektaşi inanışlarında da tuz ayrı bir yer tutmaktadır.Dini törenlerde yemeğe tuz ile başlanmakta ve yemek tuz ile bitirilmektedir.
Kezâ Evliya Çelebi’nin kaydettiğine göre 17.yy Türk
toplumunda üzerine yemin edilen ekmek, kılıç ve Kuran -ı Kerim’in yanı sıra tuz da geçerli unsurlardan birisiydi.
Tuz ekmek bilmezden it yeğdir.
Tuz ekmek hakkı bilmeyen itten beterdir.
Dostsuz insan olmaz, tuzsuz da yemek olmaz demektir.
Yediğin tuz çarpar bu deyim, sen bana bir kötülük yaparsan, yediğin tuzdan dolayı yaptığın kötülük sana geri döner, yaptığın kötülüğün aynısı senin başına gelir, anlamında bir tehdit, bir korkutma anlatan sözüdür.
Güzel şeylerden bahsetmeyen ve faydasız konuşan kişiye, tuzsuz konuşma denir. Anlamsız, faydasız konuşmanın, hareketin, için hepsine birden ‘tuzsuz’ denir.
Davalı iki insan arasında, artık dava çözülemeyecek
hale gelince, kadı, ikisinin arasına tuz koyar. Haklı olan davalı tuzdan atlamayı kabul ederken, diğeri buna cesaret edemeyerek davasından vazgeçer. Böylece dava çözülür.
Bir gün tuz yediğin yere, bin gün selam.
Yere tuz döküldüğünde, döken kişi yerden toplamazsa ; ahirette bu tuzu kirpikleriyle toplayacağına ve asla dökülmemesi tuzun üzerine basılmaması,basıldığında ise ekmeğe basmak gibi günah olacağına inanılmaktadır.
Giysiye dökülen yağ, halı üzerine dökülen çayın leke bırakmaması için üzerine bolca tuz serpilmektedir.
Komşusuyla huzursuzluk yaşayan kişi komşusunun kapısının önüne dökülmekte,komşusu tuzun üzerinden geçtikçe evinden soğutacaktır ve taşınıp gideceğine inanılmaktadır.
Gün boyu yaptığı yemeklere tuz koymayı unutan kadın o gün eve Hızır’ın uğradığı inanılmaktadır.
Yeni bir eve taşınırken, mümkünse bir gün önceden eve tuz getirilmektedir.. Bunun daha önceki evde yaşanılan huzuru, ağız tadını, evin bereketini getireceğine ve yeni eve yönelik kem gözleri yok edeceğine inanılmaktadır.
Elleri fazla terleyen kişiler, terleme azalsın diye avuç içlerini tuzla ovmaktadırlar.
Boğazı ağrıyan birinin boğazı ovularak çekildikten sonra bolca tuz yalatılmaktadır.
El,ayak kesiklerinde kanın durması ve mikrop almaması için yaranın üzerine tuz konarak üzeri bezle sarılmaktadır. Yaraya tuz basmak deyimini de dilimize kazandırmış bu uygulama.
Elinde siğil olan kişi, gittiği misafirlikten tuz çalmaktadır.Çaldığı tuzu eve getirip tuzluğa koymaktadır..Tuz bitene kadar da siğilin geçeceğine inanılmaktadır.
Sırt, omuz, bel, karı, boğaz ağrılarında tuz tavada kararıncaya kadar kavrulmaktadır. Kavrulmuş sıcak tuz tülbent içinne sarılarak ağrıyan yerin üzerine konur.
Kendisine ya da ailesine nazar değdiğine inanan kişi sabah ezanı okunurken eline bir miktar tuz alarak nazar duası okumaktadır.
Ezanın bitiminde tuzu kapının eşiğine dökmektedir.
Evlenme çağı gelmiş bir genç kız da kısmetinin hangi yönde olduğunu öğrenmek için ekmeğin üzerine tuz serperek dama koymaktadır.. Bu ekmek alan kuşun hangi yöne uçtuğuna bakarak kısmetinin de o yönde olacağına inanmaktadır.
Evlenme çağına gelmiş delikanlı evlenmek istediğinde babasının ayakkabısının içine tuz koyarak bu isteğini dile getirmiş olur.
Aydaş denilen sakat doğmuş çocuklar iyileşsin diye üç hafta cuma günü salâ okunurken tuz ile tartılmaktadır.
Yeni doğan bebek tuzlu suyla vücudu yıkanır , bu işlemin amacı bebeğin terinin kokmamasıdır.
Hamilelik öncesinde ve hamileliğin ilk aylarında oğlu olmasını steyen kadın bol tuzlu yemekler yemektedir.
Tohumsuz biter, dünyayı gezer

(Tuz)

Nazar hastalığının belirtileri şunlardır : Uyku kaçar, göz yaşarır, insan sık sık esner, baş dönmesi, baş ağrısı, ateşlenme gibi haller görülür ; vücut zayıflar, hasta durgun hale gelir.
Hiçbir insan ,içinde bulunduğu kültürden bağımsız davranamaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir