İçeriğe geç

Türkiye’de Toplum ve Siyaset Kitap Alıntıları – Şerif Mardin

Şerif Mardin kitaplarından Türkiye’de Toplum ve Siyaset kitap alıntıları sizlerle…

Türkiye’de Toplum ve Siyaset Kitap Alıntıları

Atatürk’ün devrimlerinin tümünün arkasında yatan en derin ve kapsayıcı felsefi temel, insanın çevresi üzerinde hakimiyetini kurabileceği inancıdır.
Türkler soylu ile halk arasındaki ayrımı ancak halk saflarından soy iddiası konusunda hiçbir meydan okuma gelmediği oranda istikrarlı kılabilmişlerdir.
Padişah’ın rejiminde asit sülfürik tehlikesiz, siyaset tehlikeli bir konuydu.
Devlet, şahsi çıkar çarkının dışına çıkamadığı için 19. Yüzyıl kapitalist devletinin aksine – insanların gelişmesine getirilmiş bir engeldir.
İslam’da ilk önce halkın çıkarlarını koruyan İslam alimleri vardı, sonra onların yerini devletin çıkarlarını savunan İslam alimleri aldı
İslam siyasallalınca devletin çıkarları Kur’an’ın çıkarlarının önüne geçti
Osmanlıda resmî görevliler, ancak imparatorluk gerilemeye başlayınca, kendi toplumlarını talan eden kimseler durumuna geldiler
Siyaset sözcüğü Türkçede; yönetim sanatı, bilgisi, siyasa anlamlarına geliyor. Bugün; ama daha eski dilde Siyaset, devlet nedenleri yüzünden verilen ölüm kararı anlamına da geliyordu. 1968-1969 yıları içerisinde Türkiye geneli bir araştırmada köylülerin Siyaset sözcüğünü hala bu anlamıyla kullanıp ifade ettikleri görülmekteydi.
Toplum değişmelerinin önemli bir yanı bu değişmelerin beraberinde getirdikleri değer uyumsuzluğudur. Bazı gruplar eski ile yeni arasındaki uyumsuzluğu diğerlerine nisbeten daha derin bir şekilde duyarlar, eskiyi inatla savunan bazı guruplar bulunduğu gibi, değişen toplum içinde yeniyi tutan gruplar da ortaya çıkar.
Atatürk’ün ölümünden dört sene sonra, 1942 senesinde, liselerde okunan fiziki coğrafya kitabı yeni Türkçeleştirildi. Talebeler için anlaşılmaz bir hale gelen kitabın, bu derece yeni Türkçeleştirilmesinin Atatürk tarafından da tasvip edilemezdi.

Talebe kitabı anlamıyordu, fakat anlıyormuş gibi davranıyor,
kitabın müellifi olan coğrafya hocası bile, kendi kitabını anlayamıyordu.

Büyük adamlar kendi çağşarının koşulları içinde yoğrulmuşlardır. Atatürk’ün özelliği, bazen kesintiye uğramış, bazen gerçekliğini bir ölçüde yitirmiş, bazen uygulamaya geçirilmesi olağanüstü cesaret ve salt cesaret isteyen, birbinden ayrı yönlere dönük güçleri bir noktada toplamış ve Cumhuriyet’in ideal inin ana kökleri olarak yaşatabilmiş olmasıdır.
Din, Anadolu insanında evrenle bağlantılı en yüksek meşrutiyet kaynağı oluşturmu. Atatürk’ün evreni ise doğa yasalarının evreniydi.
Uzun sürede bilim’in bu yeni anlayışının istediği oranda yerleşememesi, din’in geri tepme si, kendisi gibi bilimi’i din’in yerine getirmek isteyenlerin çok daha önce karşılaştıkları bir durumdur.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk büyük aydın kaybı Çanakkale’de oldu. İkinci bir kayıp İmparatorluk parçalanınca ondan kopan topraklarda kalan aydınlardı. Son olarak Ankara egemen duruma geldiği zaman İstanbul aydınları bir ölçüye kadar saf dışı tıtulmuştu.
Kitap herkese aynı bilgiyi veren kaynak olduğundan, okuyan herkesin kesinlikle aynı öğelerden hareket etmesini sağlar; muhtelif rivayet leri ortadan kaldırı, bilginin geniş bir yığın tarafından paylaşılma sını sağlar.

Kitap, sürekli olarak bir tek metnin tekrar gözden geçirilmesini sağladığı için eleştiri olanağını da çoğaltır.

Auguste Comte, Durkheim ve Atatürk müşterek bir sorunla karşılaşmışlardır: laik toplumsal işbirliği ahlakını düşünmek ve kurmak bir şeydir, laik ahlakı insanların ruhunu kapsayan kalıcı bir güç olarak yaşatmak başka bir şeydir.
Osmanlılar, devletin din adamları üzerinde etkinliği sağlamak için din adamlarının maişetini devlete bağlamışlardı. Devlet bu örgütün dışında kalan, ilahi güçlerle doğrudan bağları bulunduğunu iddia eden, geçimini devletten sağlamayan dinsel kişileri tam anlamıyla hazmedememiş, tehlikeli gördüklerini sürmüş veya idam etmiştir.

Osmanlı devlet adamlarının bu tutumuna laik demek meseleyi pek tabii ki abartmak olur, fakat bu tutumda kuşkusuz önemli bir pragmatiklik unsuru yatıyordu.

Osmanlı Devleti, söylenenlerin aksine bir teokrasi değildi. Osmanlı Devleti yalnız şeriat’la idare edilen bir devlet olmamıştır. Şeriat’ın ötesinde, eski Ortadoğu geleneklerinden ve Orta Asya Türk devletlerinden kaynaklanan bir devlet görüşü devlet adamlarının izledikleri ilkeler içinde önemli bir yer tutuyordu.
Atatürk’ün pozitivizim’in in belirgin kanıtları arasında laiklik tutumunu en başta saymak gerekir.

Atatürk bilimi’i bir araç olarak kullanmayı Batılılığın en başta gelen özelliği saymakla birlikte dini bir araç olarak kullanmayı beğenmemektedir, reddetmektedir.

İslam tarihi içindeki en çok eleştirdiği nokta Müslümanlığın en başından itibaren politik bir araç olarak kullanmış olmasıdır.

Atatürk bilimin egemenliğini olumlu bir gelişme olarak algılamış, kendi sisteminin temel direği olarak değerlendirilmiştir: Efendiler, dünyada en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fen’in dışında mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Atatürk’ün zamanındaki Türkiye’nin açık bir demokrasi olduğunu söyleyemememize rağmen, Atatürkçülüğün uygulaması demokratik kurumların gelişmesiyle bir tutulmuştur.

Gerçek Atatürkçülüğün ne olduğu 1970 ve 1980’lerde Türkiye’de çok tartışılan bir konu olarak belirmiştir. Bu sorunun bir çözümü olmadığı, Atatürkçülüğün iki uç arasında birden çok olanağı kapsadığı söylenebilir.

Gerek Atatürkçülüğün sınıfsız topluluk fikri, gerek Türklüğün zamanla oluşacak bir ideal olduğu fikri, Ziya Gökalp’e dayanır.

Atatürkçülük, uygulanması zamanla mükemmelleşecek bir öğeler bütünü olarak düşünülmüş ve zamanından beri değişik olarak yorumlanmimış bir dünya görüşüdür.

Atatürk nesli, Batı’nın Büchner gibi materyalist düşünürlerin, müspet bilimlere toplum problemlerinin çözülebileceğine inanan pozitivistlerin ve Darwin’in evrim teorilerinin sosyal bilimlere yansımasının etkisi altında yetişti.

Bu fikirleri daha açık olarak zamanın toplum bilimleriyle pekiştiren Ziya Gökalp’tir.

Atatürkçülükğün ana ilkeleri 19. yüzyıl sonunda, padişahın yasaklarına rağmen İstanbul, İzmir, Beyrut gibi İmparatorluk merkezinde yayılan Batı fikir akımlarının etkisinde ortaya çıkmıştır.
Atatürkçülükğü Jön Türkler’den ayıran en önemli öğe:
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’nun yapısını temelden değiştirecek yeni bir toplum düzenini kurmalı ve bu toplum düzeni statik bir halde tutmayıp zamanla değişmesini sağlamalıdır.
Atatürkçülük, Cumhuriyet Türkiye’sinde, Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalma bazı temel yapısal unsurları değiştirip, onların yerine dünya uygarlığına gidişte ilk adım sayılan Batı uygarlığundan esinlenmiş bir topluluğu kurmak amacıyla yönelen görüştür.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Atatürk’ün Hürriyet in Batı anlamındaki şeklini memlekete kökleştirmek için başvurduğu çare, Batı’nın ferdi gaye bilen hukuk normlarının Türkiye’de yerleşmesini mümkün kılacak olan değişikliği meydana getirmek olmuştur.
İslam ümmeti, Peygamberin etrafında toplanan bir müminler cemaati olarak teşekkül etti. Bu cemaat Hıristiyan cemaati gibi siyaseti ikincil bir faaliyet alanı olarak değil, aksine günlük işlerinde ve kaygılarında siyaset önemli bir yer tutuyordu.

Peygamberin otoritesi dini konularda değindiği kadar siyasi konulara da değiniyordu.

Yerine geçecek olan kimseler onun sadece dini tebliğ yönünü değil, siyasi rollerini de tevarüs etmek için mücadelelere girişiyorlardı.

Osmanlı İmparatorluğu’nda Kul statüsünde olanların gerek hayatları gerek malları açısından padişahın iradesine bağlı olduğunu biliyoruz.
Diğer taraftan, Kul statüsünü temel taş olarak görüp bundan Osmanlı İmparatorluğu’nun tüm özelliklerini çıkarmak mümkün değildir.
Zira Kul statüsünün garantileri yönetici, idareci, askeri sınıfına eksiktir. Sade vatandaş İn hayatı çok daha emniyetlidir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda yapılı ve organize bir cemaat mevcuttur. Bu cemaatin aynı zamanda bir iktisadi ve bir hukuk sistemi vardır. Bu kopuklukta dini kuralların pekiştirildiği bir cemaat da vardır, fakat bu cemaat düzeni sağlayıcı otoriteden yoksundur.

Osmanlı İmparatorluğu’nda çatışmalara uzun vadede bakıldığında, bunlar cemaat/devlet ekseninde odaklandığını söyleyebiliriz.

Sivil toplum Batı’dan aldığımız siyasetle ilgili kavramlar arasındadır. Karşıtı, birçok kez zannedildiği yanılgı gibi, askeri toplum değildir.
Terimin vurgusu şehir adabı dır, karşıtı, olsa olsa gayrimedeni olabilir. Sivil toplum daki sivil in kökü şehir hayatının beraberinde getirdiği hakları ve yükümlülükleri ifade eder.
Mardin’in pozitivist Batı düşüncesinin Türkiye’de egemen görüşle birleşerek biçimlendirdiği kabul edilmiş eğilim ve yönteme kapılmayışı, toplumsal değişim dinamikleri genelgelgeçer kalıplara sokmayışı, resmi ideoloji ve Kemalist söylemlerin etkilerinden uzak kalışı, onu Cumhuriyet aydınları nın önemli bir kesiminden kalın çizgilerle ayırırve bütün eserlerini toplumbilim dünyamızda ayrıcalıklı bir yere koymayı gerektirir.
Türkiye’de entelektüeller giderek birbirine benzeyen, aynı dili kullanan, aynı gündemle meşgul olan karakterler haline gelmiştir.

Artık kamuoyunu bağımsız entelektüeller değil, cemaatler belirlemektedir.

Homojenliğe doğru giden bir yolda, entelektüel bireyin en büyük harcı, yani sorgulama kabiliyeti, tepkisive heyecanı elinden alınmıştır.

Türkiye’de bilim ben senden daha iyi bilirim demek için yapılıyor
İlmiyye sınıfı tabiatıyla osmanlı imparatorluğu’na yeniliklerin girmesine aleyhtardı. Bu sınıf bilhassa kendi nüfuzunu kıracağını bildiği yeniliklere ısınmadığı için, daima padişahın otokrasisini desteklemiş, osmanlı imparatorluğunun da girişilen ıslahat hareketlerini kösteklemiştir.
(Bu arada kahveyi osmanlı zamanında ilmiyye sınıfı içermiş, zihin açsın diye )
Yakın zamana kadar, merkez ile çevrenin karşı karşıya gelmesi, Türk siyasasının temelinde yatan en önemli toplumsal kopukluktu ve yüzyıldan fazla süren modernleşmeden sonra da varlığını sürdürmüş gibi gözüküyordu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir