Hüseyin Tunç kitaplarından Turco kitap alıntıları sizlerle…
Turco Kitap Alıntıları
İnsan oğlunun en çekici icatlarından biridir dedikodu mekanizması.
İnsan dedi mucizevi bir varlık. Tavuk her daim yumurta yumurtlar ama insanın ne zaman ne yumurtlayacağı belli olmaz.
Şehre bir yağmur yağar.. Ve o yağmur kimine romantik şiirler yazdırır , kimini de sırılsıklam ıslatır. Kuru gerçekler bunlar!
Karşılıksız aşk belki de böyle bir şeydi. Aşık olmaya aşık olmak gibi.
Beklediğimiz ve alıştığımız sıradanlıkların dışında karşılaştığımız farklı durumları sindirmenin heyecanı güzel.
Ah çocukluk ayrı bir zaman ve ayrı bir dünyaydı.
Mesaj almaktan nefret eden bir toplum, mesaj vermeye neden bu kadar düşkündür?
Tıpkı binaların bölünmüş odalarında yaşanan tuhaf ve farklı hayatlar gibi, insanoğlunun beyin dediği kara bulutların meçhul bölmelerinde de trilyonlarca sinir ucu, neyi, neden ve nasıl bağlayıp kopardığını fazlaca sorgulamadan gönlüne göre düşünceler üretiyor, fikirleri ve duyguları harmanlıyor, dünü alıp bugüne getiriyor, sonra da yarına ekliyordu.
..hepimiz, insani faziletlerimizi, sosyal davranışlarımızı fazla derinlere inmeden güzelleştirme yetisine sahibiz. İnsan aklı, aşırılıklardan korunmayı, doğru ile yanlışı yerli yerine koymayı başaracak kadar güçlüdür. Kendimize haksızlık yapmak yerine aklınıza fırsat, kalbinize şans verin.
Şimdi olacak bir şey için geçmişte boşuna debeleniyor insan. Gelecekte olacak şeyler için de bu gün debelenip durur.
Zaman denen en büyük hırsız önüne ne çıkarsa alıp götürüyor, onları bir tepeden aşağı boşluğa döküyordu. İnsan bu durumu gençliğinde anlamıyor, yaşlandıkça da görmezden gelecek oyunlar icat ediyordu.
Zaman bir sonsuzluktu, onu insan daralttı. Sonra da bu daracık alana sıkışıp kaldı.
..denize atılan bir taşın dibe doğru itirazsız süzülmesi gibi, insan yavaş yavaş süzülmeliydi hayatın içine. Kaderine razı, hayata karşı mütevazı
Tıpkı binaların bölünmüş odalarında yaşanan tuhaf ve farklı hayatlar gibi, insanoğlunun beyin dediği kara kutuların meçhul bölmelerinde de trilyonlarca sinir ucu, neyi, neden ve nasıl bağlayıp kopardığını fazlaca sorgulamadan gönlüne göre düşünceler üretiyor, fikirleri ve duyguları harmanlıyor, dünü alıp bu güne getiriyor, sonra da yarına ekliyor..
Sıradanmış gibi başlayıp, bir anda sıra dışına dönüşüveren günler, aylar, yıllar
Nice oldu zaman
Göründü ve kayboldu mekan
Bilemedi, bilmediğini insan
Göründü ve kayboldu mekan
Bilemedi, bilmediğini insan
İnsanoğlunun en çekici icatlarından biridir dedikodu mekanizması, dedi Cumali. İnsan beyni dedikodu sayesinde gelişmiştir. Biz yine de o gelişmeye katkı saglamayalim.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İyilik yapmak insanın elinde olmayabilir ama kötülük yapmamak sadece o kişinin elindedir.
Hayatın böyle bir huyu vardı. Görünenin göründüğü, duygulanın duyulduğu gibi olmama, olanın olduğu gibi, okunanin okuduğu gibi anlaşılmama alışkanlığı!
İlginç virüsler de olmalıydı aslında. Mesela beyin değiştirme virüsü olsa ne olurdu? Herkesin hafıza kaydı başka bir bedene geçse kimse kimseyi tanıyamaz olurdu.
İnsanlardan istekte bulunmak ne zor şeydi ve istediğini alamamak, anlaşılamamak ne gönül yıkıcıydı!
Gelimli gidimli dünya, sonucu ölümlü dünya
Yolculuk Kalbini, gönlünü sevdiklerinin yanında bırakır, bedenini alıp gidersin. Hüzün ve neşe, umut ve korku barındırır..
Huzur bir fon müziği gibi arka planda çalar. Duymasını bilirsen
Zaman bir sonsuzluktu, onu insan daralttı. Sonra da bu daracık alama sıkışıp kaldı.
Ah gözyaşı ah! Kandırır insanı ve kefil olduğumuz gözyaşları yüzünden ruhumuz yaban ellerde hapis kalır.
Hayatın böyle bir huyu vardı. Görünenin göründüğü, duygulanın duyulduğu gibi olmama, olanın olduğu gibi, okunanin okuduğu gibi anlaşılmama alışkanlığı!