İçeriğe geç

Tuhaf Bir Kaybolma Hikayesi Kitap Alıntıları – Anna Katharine Green

Anna Katharine Green kitaplarından Tuhaf Bir Kaybolma Hikayesi kitap alıntıları sizlerle…

Tuhaf Bir Kaybolma Hikayesi Kitap Alıntıları

Ama iyilik öldüğünüz güne kadar pişman olmanız gereken ve olacağınız bir eyleme sizi sevk etmemeli.
“Bu kuyunun dibinde yatan gerçeği yakalamak istiyorsam daha derine dalmam gerekir.”
“Dağ Muhammed’e gitmezse, Muhammed dağa gider.”
O gözler ki bir bakışıyla babamı zamanından önce öldüren ve beni, evet beni, gençlik yıllarımda yaşlı bir adama çeviren yüreğimin en derinliklerindeki kaleye saldıran gözlerdi.
Aldatılmıştım; üzüm tohumu ekmiştim ama onun yerine bir palmiye ağacı çıkmıştı.
; eğilip bükülmeyen, güçlü olduğu kadar narin bir iradeydi bu.
sanki farkında olmadan kaçtığım korkunç bir felaketi bana gösterir gibiydi.
“Elimizden kayıp gittikten sonra, madam, sık sık yaptığımız işleri tanımakta zorlanırız.”
“İsmim acı anılarla dolu ve pişmanlıkla gölgelenmiş bir geçmişi bana hatırlatsa da, aynı zamanda mutlu ve asla unutmadığım anıları da bana anımsatıyor ”
Sabahın ikisinde kan çanağı gözlerle ve boş ceplerle dönen bir koca,bir kadının güzelliğini yitirmesine neden olur.
..bir adamın yüreğindekileri bilemezsin.
Ama ya utanç? Bunu halledebilir misiniz?
Tanrım, yardım et bana!
Başıma ne gelirse gelsin, asla yeniden mutsuz olamam.
Her babanın kızını görmeye hakkı vardır.
Dağ Muhammed’e gitmezse, Muhammed dağa gider.
Her zaman evdeki hesap çarşıya uyacak diye bir şey yok!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
..ama beklemediğin durumlara da hazırlıklı olmalısın.
..başarılı olacak strateji konuyla alakalı her türlü bilgiyi elde etmekten geçiyordu.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
..strateji önemliydi.
..sizinle ters konuşunlarsa canınızı sıkmayın.
Siz kendinize düşenleri yaptığınızda benim sıram gelecek.
..harcanan her emek eninde sonunda neticeye değecektir.
Ah, Tanrıya şükürler olsun!
Sır tutma zamanı geçti artık!
Artık geleceğe dair umudum vardı ve bir amacım
Nefretle onlara sırtımı döndüm.
Ah, onlara nasıl saygı duyabilirdim ki?
Bazı şeyler doğanın zorunluluklarıdır.
Ama suç işlemek yok.
Zorluklar kaderimde var.
Ama ağır bir yaşam bu.
Benim zamanımda lafa karışmaz, söyleneni yapar ve asla soru sormazdık.
Gençler bugünlerde çok haylaz.
Ama benim için dile düşmektense, hakkımda dedikodular yapılması daha kabul edilebilir bir şey.
Kimin umurunda?
Haklılığınızı ortaya koyarken, bir şahit de gerekebilir.
En azından deneyeyim.
Kelimelerle işim bitti; gerisini eylemler halledecek.
Söylediklerimi bir daha söyleme alışkanlığım yoktur.
İyi bir hikaye sonuna kadar anlatıldığında değerinden hiçbir şey kaybetmez.
Zamanımızı harcıyoruz.
Nasıl bir umut, korku, çaresizlik, intikam ya da arzu böyle ince zevkleri olan ve kibirli tavırlara sahip bir beyefendiyi evinden millerce uzaklıktaki bu Tanrı’nın unuttuğu yere getirebilirdi?
..incinmiş gururumu başarıdan başka hiçbir şey teselli edemezdi.
Sen nereye, ben oraya.
Erkekler de kadınlar kadar kaprislidir.
..geçmişi gömebiliriz ama onu yeniden canlandıramayız.
Senin ve benim için bir gelecek yok!
Geçmişte olan şeyleri geri alamayız.
..geçmişi unutalım.
Hiçbir şey demek istemiyorum.
Elimizden kayıp gittikten sonra, madam, sık sık yaptığımız işleri tanımakta zorlanırız.
Tüm bunların bir sonuca bağlanacağını biliyorum. O yüzden sabırlı olacağım.
..ve zaman akıp gidiyordu.
..umutsuzluğa kapılmanın tam bir delilik olduğunu düşündüm.
Hiçbir şey anlamıyorum.
..bir sonuca götürecek yeterli kanıtları bulamıyorsan, beni suçlayamazsın.
Görmek isteyen insanın görebileceği kadar basit bir şey buldum sadece
Her şeyi düşünmek zorundayız
..sadece elimde ne varsa, ona söz verebilirim.
Kusuruma bakmayın.
Söyleyecek bir şeyim yok!
Kanun adamlarının bazı kaba yöntemlerini affedin.
..kim bunları önceden görebilirdi ki?
Adaletin işlemesine engel olmak istemem.
Ne yapabiliriz?
Tüm çabalar onun bulunmasına yetecek miydi?
Yüce bir hareketle elinde tuttuğu vasiyeti yırttı ve onu bekleyen kocasının kollarına bir kadının ilahi sevincinin verdiği heyecanla bıraktı.
Hayır, hayır; ölmek üzere olan babanın beni göğsüne bastırırken o sadece sevgi, umut ve güven veren gülümsemesi bizi bir araya getirmeli ve iki ayrı mekanda olan bizi, bir araya getirip mutlu olabileceğimiz ortak bir zeminde buluşturmalı.
Daha kutsal etkilerin parladığı ve daha yüce umutların ışıldadığı yaşamlarımızın bir arada tutacak olan şey bir serveti vermek ya da kazanmak mıdır?
Bu şey ikimizin arasındaki uçurumu kapatacak bir köprü mü?
Bana bundan daha büyük bir yanlış yapamayacağını bilmiyor muydu?
Bayan Blake şaşkınlık içinde bir çığlık attı. Nasıl yapabilir, nasıl yapabilir? diye haykırıp kâğıda baktı ve sarsılmış bir halde kâğıdı göğsüne bastırdı.
Bana bundan daha büyük bir yanlış yapamayacağını bilmiyor muydu?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir