İçeriğe geç

Tristana Kitap Alıntıları – Benito Perez Galdos

Benito Perez Galdos kitaplarından Tristana kitap alıntıları sizlerle…

Tristana Kitap Alıntıları

&“&”

Sen olduğun gibisin, ben olduğum gibi. Birbirini seven iki insanın bir olup aynı şeyi düşünmesi benim kafamın alacağı iş değil. Birbiri için yaşamakmış! İkisi bir olmuşmuş! Egoistliğin saçma sapan icatları! Karakterler ne diye birbirlerinde eriyecekmiş? Herkes Tanrı onu nasıl yarattıysa öyle olsun; ikisi birbirinden farklı oldu mu birbirlerini daha bile çok severler. Bağlama beni, kısıtlama, alma elimden… söylememe lüzum var mı?
Mecburiyetten sevmeyi beceremem ki ben. Mütemadi bir inançla ebedi bir bağlılık gösterebilmem ancak hürriyetimle mümkün. Protesto ediyorum. Bütün dünyayı kendilerine mal ettikleri için, kadınlara sadece, kendilerinin geçemeyecekleri daracık yolları bıraktıkları için, erkeklere karşı çıkasım geliyor.
Dünyada bir yerim olsun istiyorum. Bir sanatta gelişeyim, kendi hesabıma yaşayayım istiyorum. Cesaretsizlik elimi kolumu bağlıyor. Aman Tanrım, yoksa gerçekten de imkansıza mı oynuyorum?
Felaket bir gün, şeytanın tazı sürülerine layık bir de gece geçirdim. Neden gittin ki?…
Kendini düşüncelerle dolu bir yalnızlık içinde yetiştirmiş ve olayları daha cereyan etmeden evvel düşünüp tartmak gibi bir alışkanlık edinmişti.
İzan kabiliyetinin net olması, başına gelen onca çılgın yahut fırtınalı hislerin arasında bile kendini çok iyi gözlemlemesini ve değişmez benliğini inceleme altına alabilmesini sağlıyordu.
Öyle çekingendim ki dünyaya bir-iki adım attığımda düşüyordum, evet benim bir tanem, bacaklarımı uzun zamandır kullanmadığımdan düşüveriyordum hep.
Beni sevmeyi bırakma da istersen bin defa öldür beni
..istiyorsanız gençlerin genç olduğunu; dünyanın ve hayatın ve güzel olan her şeyin hayatın sonundakiler için değil, yeni başlayanlar için olduğunu hatırlayın…
..hayatın ona yaşattığı onca derdin altında ezilmişti, çünkü babasını ve kocasını kaybedene kadar gün yüzü görmemişti. Sonunda yalnızlığın duacısı olmuş, ölüme ise şükürler etmekteydi.
Ama bakın, üstüne etek giyenler için ancak üç meslek mümkündür: izdivaç, ki bir tür meslektir; tiyatro oyuncusu olmak ki bu da fena bir meslek sayılmaz… Üçüncüsünü ise söylemek istemiyorum, kendiniz anlayın.
Bu kokuşmuş zamanlarda insan en temel mecburiyetleri bile büyük erdemmiş gibi görüyor. İnsan elinde olana sahiptir; tabii o elindekini bir başkası isteyene kadar.
Kelimelerin kifayetsizliğini düşündüğümde her şeyi ama her şeyi söyleyebilmek için bir dolu kelime icat edesim geliyor..
Seni bulduğum gün, uzun bir sürgünün son bulduğu gün oldu.
Sana kendimi hiçbir örtünün altına saklanmadan gösterirsem benim hakkımda kötü düşünme; bu alemin hislerimizi gizleyelim diye takmamızı emrettiği yalancı örtüyü, üzerime almak istediğimde ellerim un ufak oldu çünkü.
Kimseye bel bağlamadan yaşamak arzusundayım, sevdiğim adama bile.
Kelimelerin kifayetsizliğini düşündüğümde her şeyi ama her şeyi söyleyebilmek için bir dolu kelime icat edesim geliyor.
Sağlam bir irade ile her şeyin üstesinden gelinir, sence de öyle değil mi?
İyiliği, mükemmelliği kim kaybetmiş ki bulasın?
En beklenmedik zamanlarda, insanın hiç düşünmemesi gereken şeyler düşünüyorum…
Sağlam bir iradeyle her şeyin üstesinden gelinir, sence de öyle değil mi?
Gençlik mi? Bu kelimenin anlamını neredeyse hiç bilmiyordu.
Bu memlekette,alnının teriyle değil, çeneyle para kazanılır, çünkü esas parayı kazananlar bütün hayatlarını konuşma yaparak geçinen politikacılardır.
Bana karanlıklardan bahsetme. Ben ışık istiyorum, daha çok ışık, hep daha çok ışık.
Bir de derdi ki bu memlekette, alnının teriyle değil, çeneyle para kazanılır, çünkü esas parayı kazananlar bütün hayatlarını konuşma yaparak geçiren politikacılardır. Kafa işi ha? Gidin oradan yahu! Gülünecek, ağlanacak hikayeler, öyküler, kitaplar ha? Laf. Hükümette tanıdıkları olmadığı sürece o işleri yapanlar kendilerini bile doyuramaz. Tepedeki işler böyle yürür.
Biliyorum özgür olmak, özgür ve onurlu yaşamak kolay değil. Geliri olmayan kadın neyle yaşar ki? Bakan veya senatör olmasa bile bizi de en azından doktor, avukat hatta eczacı ya da kâtip yapsalar, o zaman biz de işi kıvırırdık… Ama dikişle nakışla… Bir evi geçindirmek kaç ilmekle olur?
Mecburiyetten sevmeyi beceremem ki ben
Mütemadi bir inançla ebedi bir bağlılık gösterebilmem ancak hürriyetimle mümkün. Protesto ediyorum. Bütün dünyayı kendilerine mal ettikleri için, kadınlara sadece, kendilerinin geçemeyecekleri daracık yolları bıraktıkları için, erkeklere karşı çıkasım geliyor.
Protesto ediyorum. Bütün dünyayı kendilerine mal ettikleri için, kadınlara sadece, kendilerinin geçemeyecekleri daracık yolları bıraktıkları için, erkeklere karşı çıkasım geliyor.
Ben de kendimi hayat boyu başka birine zincirleme’ nin, şeytan icadı olduğunu düşünüyorum. Ben hiçbir zaman evlenmek istemediğimi, ömrümün sonuna dek özgür yaşamak istediğimi söylesem bana güleceksin"
Kimseye bel bağlamadan yaşamak arzusundayım, sevdiğim adama bile.
Tutkularım özgürlük istiyor. Bu geniş sahaya sahip olmadan yaşayamam. Çimlerde rahatça otlayabilmem lazım, ben onu topraktan dişlerimle söktükçe daha da büyüyecek. Ben ahıra bağlanmak için yaratılmamışım. Sonsuz çayırlar lazım bana."
Çektiğim acılar ruhumu güçlendiriyor."
Sen kimsenin olamazsın, olmamalısın da; yalnızca kendine ait olmalısın."
Bana karanlıklardan bahsetme. Ben ışık istiyorum, daha çok ışık, hep daha çok ışık."
Kendi üslubumca söyleyecek olursam, ben kendi kendimle evli olmak, kendi evimin direği olmak istiyorum."
Kimseye bel bağlamadan yaşamak arzusundayım, sevdiğim adama bile."
Mutluluk beni korkutuyor, çünkü mutlu olduğum zaman, kötülüğün beni izlediğini hissediyorum."
Ya ne düşüneyim, mutlu şeyler mi? Neredeymiş ki öyle şeyler, deyiver bana hemen."
Ben yaşamak, dünyayı görmek, bizi bu dünyaya ne diye getirdiklerini öğrenmek istiyorum. Yaşamak, hür olmak istiyorum…"
Bana karanlıklardan bahsetme. Ben ışık istiyorum, daha çok ışık, hep daha çok ışık."
Ah..bu laflar hep edilir ama söylenenler pek nadiren hissedilir
Protesto ediyorum. Bütün dünyayı kendilerine mal ettikleri için, kadınlara sadece, kendilerinin geçemeyecekleri daracık yolları bıraktıkları için, erkeklere karşı çıkasım geliyor.
Seni bulduğum gün,uzun bir sürgünün son bulduğu gün oldu".
Ya ne düşüneyim, mutlu şeyler mi? Neredeymiş ki öyle şeyler, deyiver bana hemen.
Ve bu duygusallık yükünü bir getirip bir götüren posta trenin ne dingilleri alev aldı ne de vagonu kızgın mahmuzlarla sürülen savaş atları gibi depara kalktı. Bütün bu yıkıcı alevler, yazıldıkları kağıtların üzerinde gizli kaldılar sadece.
Tanrı bana senin aşkını vererek yeterince nezaket gösterdi
“Seni bulduğum gün,uzun sürmüş bir sürgünün son günüydü…”
Seni seviyordum, doğmadan önce bile seni arıyordum."
Ben yaşamak, dünyayı görmek, bizi bu dünyaya ne diye getirdiklerini öğrenmek istiyorum.Yaşamak, hür olmak istiyorum…
Yaptım yaptım vazgeçtim, sonra yenilenmiş bir şevk ve istekle aynı mücadeleye hep geri döndüm.
Öğrenmek, öğrenmek, öğrenmek tek arzum.
Sağlam bir iradeyle her şeyin üstesinden gelinir.
Mutluluk beni korkutuyor, çünkü mutlu olduğum zaman, kötülüğün beni izlediğini hissediyorum..
Seni bulduğum gün, uzun bir sürgünün son bulduğu gün oldu.
Ya ne düşüneyim, mutlu şeyler mi? Neredeymiş ki öyle şeyler, deyiver bana hemen.
Güzel yavrum, ben senin naçiz kölen; bas üstüme, tükür, beni kırbaçlara vurdur.
Bir sevdaya böyle körü körüne tutunmaktan kötüsü yoktur.
Seni bulduğum gün, uzun bir sürgünün son bulduğu gün oldu".
Bu memlekette , alnının teriyle değil, çeneyle para kazanılır, çünkü esas parayı kazananlar tüm hayatlarını konuşma yaparak geçinen politikacılardır. Kafa işi ha? Gidin oradan yahu! Gülünecek, ağlanacak hikayeler, öyküler, kitaplar ha? Laf. Hükümette tanıdıkları olmadığı sürece o işleri yapanlar kendilerini bile doyuramaz.
Tepedeki işler böyle yürür..
Ben yaşamak, dünyayı görmek, bizi bu dünyaya ne diye getirdiklerini öğrenmek istiyorum. Yaşamak, hür olmak istiyorum…
Ama bakın, üstüne etek giyenler için ancak üç meslek mümkündür: izdivaç, ki bir tür meslektir; tiyatro oyuncusu olmak, ki bu da fena bir meslek sayılmaz… ûçüncüsünü ise söylemek istemiyorum, kendiniz anlayın.
Bu kokuşmuş zamanlarda insan en temel mecburiyetleri bile büyük erdemmiş gibi görüyor.
Seni bulduğum gün, uzun bir sürgünün son bulduğu gün oldu.
…kendini hayat boyu başka birine zincirlemenin, şeytan icadı olduğunu düşünüyorum.
Zira evlilikten tiksinir, bunu yeryüzünün hakim güçlerinin zavallı insanlığı avuçlarının içine hapsedebilmek için uydurdukları en korkunç esaret türü addederdi.
İnsan elinde olana sahiptir; tabii o elindekini bir başkası isteyene kadar.
Ruhen burada olman yetmiyor. Ruhen ! Boş laf sevgilim. Ağzı dolduran ama kalbi boş bırakan."
,Tüm dünyayı kendilerine tahsis etmiş ve kadınların üzerinde yalnız yürüyemeyecek kadar dar patikalar bırakmış erkeklere başkaldırı yormuş gibi hissediyorum."
İyilik ve mükemmellik yok,Tanrı &‘ya şükür ki bize en azından bize daha az kötü olanı verdi,nispeten daha iyi olanı."
Otoriteye baş kaldıran kadınlara ne dendiğini bilirsiniz değil mi? Onlara özgür_özgür ve kolay kadın derler.
“…zira hayat istemesek de ziyadesiyle acı getiriyor.”
Otoriteye baş kaldıran kadınlara ne dediklerini bilirsiniz, değil mi? Onlara özgür- özgür ve kolay- derler. Eğer namına zarar gelsin istemiyorsan, köleliğe biraz olsun boyun eğmek durumundasın.
İkisi birlikte mutlu olmuşlar mıydı sonunda?… Belki.
Hayır, ben karakterlere inanmıyorum. Olaylardan, tesadüflerden başka her şey yalan. Başkalarının hayatı bizim hayatımıza kalıp gibi şekil veriyor, eylemlerimize model oluyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir