Sigmund Freud kitaplarından Totem ve Tabu kitap alıntıları sizlerle…
Totem ve Tabu Kitap Alıntıları
&“&”
Bir insanın adı şahsının temel unsuru, ruhunun bir parçasıdır belkide.
İlkeller arasında tabu, bizim toplumumuzda yasa koyucuların koyduğu yasalara benzer. Ve örneğin başkanların ve rahiplerin kendi mallarını ya da ayrıcalıklarını güvenceye almak için koydukları tabularda olduğu gibi toplumsal eğilimleri kabul ettirmeye yararlar.
Eğer bir yasak çiğnendiği zaman bu cezasız bırakılırsa herkesin bu kötülüğü işleyene öykünmek isteyeceği ortadadır.
Tabunun temeli bilinç dışında güçlü bir eğilimin istediği yasak bir edimdir.
Doğa , birbirinden çok farklı olan biyolojik durumlarda birbirinin aynı olan biçimleri kullanmayı sever.
Wundt’un açıklaması, tabu düşüncesinin ve bu düşüncenin en derin köklerinin kaynaklarına kadar gitmekten çok uzaktır. Çünkü ne korkuyu ne de şeytanı psikolojide daha öteye götüremez olgular olarak kabul etmeye olanak yoktur. Eğer gerçek şeytan diye bir varlık olsaydı böyle olabilirdi.
Fakat tanrılar gibi bunların da insanlığın ruhsal güçlerinin bir ürününden başka bir şey olmadığını bilmekteyiz.
Fakat tanrılar gibi bunların da insanlığın ruhsal güçlerinin bir ürününden başka bir şey olmadığını bilmekteyiz.
Wundt’a göre, tabu düşüncesinde “bazı şeylerden korkmayı anlatan adetler ve bu adetlere karşılık olan tapınma düşünceleri ya da davranışları vardır.”
Cinsel ihtiyaç erkekler arasında birlik değil, ikilik yaratır.
Fakat biliyoruz ki, başarısızlık tatminden ziyade ahaki bir tepkiye çanak tutar.
Ensest korkusunun kökenini bilmiyoruz, nereden yola çıkabileceğimizi bile bilmiyoruz. Bu bilmeceye bulunan çözümlerin hiçbiri bize tatminkar gelmiyor.
Demekki nevrotik bu konuda özgeci, ilkel insan ise bencildir..
İçsel algıların dışa yansıtılması ilkel bir mekanizmadır.
Din,insanın çare bulamadığı ve kendisine içten gelerek mucizevi bir biçimde yardım edilen,bir aczin ifadesidir.
Dinlerin son zemini,insanın çocuksu çaresizliğidir.
Kadınların psikocinsel gereksinimlerinin aile yaşamında ve evlenmede doyurulmamış olduğu yerlerde karı koca ilişkisinin eksik bir biçimde son bulması ve kadının cinsel heyecanlarını yaşayışının tekdüzeleşmesi sonucunda sürekli bir doyumsuzluk durumunun ortaya çıkma tehlikesi vardır.
Yeni Britanya’da Gazella Yarımadası’nda bir kız evlendiği andan başlayarak erkek kardeşiyle konuşamaz, onun adını ağzına alamaz, adını ancak bir simgeyle anlatır.
İnsanı iki şey aptallaştır; din ve para…"
Ntekim isimlerin bilinçdışı düşünsel faaliyetlerimizdeki önemi psikanalizde de sık lıkla görülmüştür.
Dolayısıyla insanlığın ilk ceza sistemleri de tabuyla bağlantılıdır.
Ana babayı çocukların genç tuttuğu söylenir.
Tabular çok eski yasaklardır ve bir neslin omuzlarına daha önceki nesiller tarafından zorla yüklenmişlerdir.
Vicdan, içimizde bulunan belirli isteklere karşı gelen şeylerin içerdeki duyuluşudur ; fakat asıl sorun , bunun başka bir şeye bağlı olmaması , yani kendi kendinden emin olmasıdır. Bu günahkar bir vicdanda kendini daha açıkça gösterir, günahkar vicdanın, belirli istek ve içtepkilerimizin bazılarını gerçekleştiren edimlere içimizde ilendiğini duyarız.
Nevrozlunun günah duygusunun temeli gerçek olaylar değil,yalnızca birtakım ruhsal gerçekliklerdir.
Tanrı aslında yükseltilmiş bir babadan başka bir şey olmamıştır .
Bayram, bir yasağın resmi olarak çiğnenmesine izin verir ya da bunu zorunlu kılar. Bayramlara özgü aşırı davranışları herkes bir bayram durumuna girsin gibi bir buyrukla yapmaz, bayramın iç yüzünün kendisinde aşırılık vardır; bayram durumu, diğer durumlarda yasak olan şeylerden kurtulmayla ortaya çıkar.
Kalbi ile bağlantısını kesmiş insana tecrübeli deriz..
Her nevrozda belirti oluşumunun temeli,olaylar değil,düşünmenin kendisidir.
Hatalı olduğunu anlamak ve özür dilemek sadece beynini kullanabilen insanlara özgüdür."
İnsan ancak sanata yönelerek arzularını doyuma ulaştırmaya benzeyen bir duyguyu hissedebilir.
İnsan ancak dünyayı bilmediğini ve tanımanın yollarını bulması gerektiğini idrak ettiğinde bilim ortaya çıkar.
Kalbiyle bağlantısını kesmiş bir insana “tecrübeli” denir.
İnsanı iki şey aptallaştırır; din ve para.
Vəhşi xalqların çoxunda müəyyən şəraitlərdə evdə itiuclu silahlar və deşici alətlər saxlamaq qadağan olunur. Frezer almanların arasında bu gün də bıçağın iti ucunu yuxarıya tuşlamaqla qoyulmasına yol verməyən xurafatın olduğunu yazır. Keçmişdən qalma inanca görə, bu vaxt Tanrı və mələklər iti ucu yuxarıya yönəlmiş bıçaqla özlərini yaralaya bilərlər. Görəsən, bu tabuda şüuraltında gizlənən pis niyyətli psixi meylin öz istəyini gerçəkləşdirmək üçün itiuclu silaha əl atmaq arzusunun bəlli simptomatik fəaliyyəti" öz əks-sədasını aşkara çıxarmamışdır ki?
Ölüm insanın başına gelebilecek en büyük felaket olarak görülür.
Bir gün tanrı diye tapınılan adam,ertesi gün bir suçlu gibi öldürülebilir. Fakat halkın bu değişen tavrında bir kapris ya da tutarsızlık yoktur. Aksine,bu davranışları tümüyle tutarlıdır. Eğer kralları onların tanrısı ise koruyucusu da olmalıdır. Oysa onları korumazsa,yerini bunu yapacak birine bırakması gerekir."
Filipin Adalarından biri olan Palawan’da yaşayan Agutaino kabilesinde bir kadın dul kaldığı günden itibaren kulübesinden yedi sekiz gün boyunca ayrılamaz. Ölünün ruhuyla gece vakti
karşılaşması beklenmediğinden geceleri yasak söz konusu değildir. Bu dönemde kadını gören biri anında ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bu nedenle dul kadın eline aldığı bir değneği ağaçlara vurarak yaklaşanları uyarır. Sopanın dokunduğu ağaçlar kurur.
karşılaşması beklenmediğinden geceleri yasak söz konusu değildir. Bu dönemde kadını gören biri anında ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bu nedenle dul kadın eline aldığı bir değneği ağaçlara vurarak yaklaşanları uyarır. Sopanın dokunduğu ağaçlar kurur.
İnanışa göre, ölenin ruhu yas süresince akrabalarının yakınından ayrılmaz.
Tabu yasaklarının hiçbir gerekçesi yoktur; kökenleri bilinmez; bize anlaşılmaz gelseler de, hükmettikleri kişiler açısından gayet olağandırlar."
hükümdar yalnızca halkı için vardır. Hayatı halkın
iyiliğine yönelik görevlerini yerine getirdiği sürece değerlidir. Bu konuda başarısız olursa, ona gösterilen dinsel hürmet sona erer ve yerini nefrete, itaatsizliğe bırakır. Tahttan indirilir ve eğer hayatta kalırsa kendisini şanslı sayar. Bir gun tanrı gibi tapılır, ertesi gün bir suçlu gibi öldürülür. Ancak halkın davranışının bu kadar değişmesinde bir kapris ya da tutarsızlık yoktur. Kralları eger onların tanrılarıysa aynı zamanda koruyucularıdır da. Eğer onları koruyamıyorsa yerini daha istekli birine bırakmalıdır. Halkin beklentilerini karşıladığı sürece ona gösterilen ilginin sınırı yoktur. Halk da aynı ilgiyi kraldan bekler.
iyiliğine yönelik görevlerini yerine getirdiği sürece değerlidir. Bu konuda başarısız olursa, ona gösterilen dinsel hürmet sona erer ve yerini nefrete, itaatsizliğe bırakır. Tahttan indirilir ve eğer hayatta kalırsa kendisini şanslı sayar. Bir gun tanrı gibi tapılır, ertesi gün bir suçlu gibi öldürülür. Ancak halkın davranışının bu kadar değişmesinde bir kapris ya da tutarsızlık yoktur. Kralları eger onların tanrılarıysa aynı zamanda koruyucularıdır da. Eğer onları koruyamıyorsa yerini daha istekli birine bırakmalıdır. Halkin beklentilerini karşıladığı sürece ona gösterilen ilginin sınırı yoktur. Halk da aynı ilgiyi kraldan bekler.
Tanrı sana daha iyi bir sağlık ve akıl versin."
Timor Adasında, muzaffer grubun lideri, evine hiç bir şey olmamış gibi dönemez. Kendisi için yapılan özel bir kulübede iki ay kalarak arınma törenleri gerçekleştirir.
Dakota yerlileri, öldürdükleri düşmanları için sanki çok yakın bir dostları ölmüşçesine yas tutar.
Neden bize düşman oldunuz? Dostlarınız olsaydık daha iyi olmaz mıydı?
Doğa birbirinden çok farklı olan biyolojik durumlarda birbirinin aynı olan biçimleri kullanmayı sever."
“İnsanlar kafalarındaki düzeni doğanın düzeni sanmışlar, düşüncelerini nasıl kontrol edebiliyorlarsa -ya da ettiklerini sanıyorlarsa- diğer şeyleri de kontrol edebilecekleri zannına kapılmışlardır.”
Tabu, dışarıdan bize zorla kabul ettirilen son derece ilkel bir yasaktır ve insanın en kuvvetli arzularını hedef almaktadır.
Şeytanların gazabından sakın!
Yasaklanmış bir hayvanın etini yiyen masum bir kişi, büyük bir acı hissederek öleceğine inanmış ve gerçekten ölmüştür.
Yasakçı tabuları bulunmayan hiçbir budun ya da hiçbir uygarlık aşaması görülemez."
İnsanın ilk dünya görüşü animizmdi ve bu görüş psikolojikti, herhangi bir bilimsel dayanağa ihtiyacı yoktu, zira insan ancak dünyayı bilmediğini ve tanımanın yollarını bulması gerektiğini idrak ettiğinde bilim ortaya çıkar.
Bu yasakları istemeden çiğneyenlerin bile gerçekten otomatik olarak cezalandırıldığını gösteren güvenilir gözlemler de vardır. Örneğin yasak olan bir hayvanın etini yiyen suçsuz bir kişi derin bir acıya kapılarak öleceğine inanmış ve gerçekten ölmüştür."
Tabunun çiğnenmesi suçlunun kendisini de tabu yapar"
Tabu yasakları doğrulukları için akla uygun bir neden gösteremezler,kökenleri de belli değildir."
Tabu sınırlamaları din ya da ahlak yasaklarından farklıdır. Bunlar bir tanrının egemenliğine bağlı olmaktan çok kendinden yasaktırlar,yasak olmalarını kendileri gerektirir."
Bizdeki &‘kutsal korku’ tamlaması çoğu durumda tabu anlamını karşılar."
Bizim için tabunun birbirine zıt iki anlamı vardır:Bir yandan kutsal,kutsallaştırılmış anlamlarına;diğer yandan da tehlikeli,korkunç,yasak,kirli anlamlarına gelir."
Kayınvalidelerin, damatlarına aşık olmaları çok sık karşılaşılan bir durumdur.
Yaşı ilerlemekte olan anne, kendisini bundan korumak için bir bakıma çocuklarının deneyimlerini kendisininmiş gibi kabul eder.
Yazarlardan yola çıkacak olursak,insanlık çağlar boyunca üç düşünce sistemi,üç büyük dünya görüşünü yaratmıştır:animist(mitolojik),dinsel ve bilimsel dünya görüşü.
İnsanların tüm varlıkları kendileri gibi tasavvur etmeleri ve her nesneye yakından tanıyıp aşina oldukları nitelikler atfetmeleri evrensel bir eğilimdir.
Gerçekliğe sırt dönmek aynı zamanda da toplumdan kopmaktır.
Histerinin bir sanat eserinin,obsesyon nevrozunun bir dinin,paranoyak hezeyanın da bir felsefi sistemin çarpıtılmış hali olduğunu söylemeye cüret edilebilir.
Tabu vicdanı,vicdan olgusununen eski biçimidir muhtemelen.
Yasaklar,insanların güçlü eğilim gösterdikleri davranışlarla ilgilidir.
Tabunun temelinde yatan, bilinçdışında güçlü bir eğilim duyulan yasak bir eylemdir.
Nerede bir yasak varsa arkasında o yasak eylemi gerçekleştirmeye yönelik bir istek vardır"
Totem ekzogamisi,yani klana bağlı olan bireyler arasındaki cinsel birleşmenin yasaklanması, topluluk ensestinin önüne geçmek için en iyi çare olarak görünüyor ve böylece totem ekzogamisi,asıl nedenin durağan ve uzun bir artığı konumuna gelmiş oluyor."
Cinsel ilişkinin,evlilik sınırlarını aşan bir özgürlük çerçevesinde oluşunu ve kan akrabalığının aynı zamanda ensesti ne kadar önüne geçilemez bir duruma getireceğini düşünürsek,ensest yasağının aile bağlarının yerine klan bağlarını geçirdiğini varsayabiliriz."
kalbi ile bağlantısını kesmiş insana tecrübeli denirz
Yasa, insanların ancak içgüdülerinin kışkırttığı şeyleri yapmalarını yasaklar; doğanın kendisinin yasakladığı ve cezalandırdığı şeyi yasanın da yasaklaması ve cezalandırması saçma bir şeydir. O halde hemen kabul edebiliriz ki, yasanın yasakladığı cinayetler, birçok kimsenin doğal bir eğilim duyduğu cinayetlerdir.
İnsan animistik dönemde, salt erkin kaynağının bizzat kendisi; dinsel evredeyse tanrılar olduğuna inanır, fakat onu yine ciddi olarak bırakmaz; çünkü isteklerinin çıkarları, tanrıların davranışlarını denetleme hakkını kendine bırakır. Yaşama karşı bilimsel tavırdaysa artık insanın salt erkine yer kalmamıştır, insan küçüklüğünü kabul etmiştir ve bir boyun eğme duygusu içinde bütün diğer doğal zorunluluklar gibi ölüme de boyun eğmiştir.
Düşüncelerin salt erki, diğer bir deyişle, gerçekliğe karşılık ruhsal süreçlerin gereğinden çok değer kazanması nevrozlunun üzüntülü yaşamında ve üzüntülü yaşamıyla ilgili şeylerde sınırsız bir etki yapar.