İçeriğe geç

Tortu Kitap Alıntıları – Selçuk Baran

Selçuk Baran kitaplarından Tortu kitap alıntıları sizlerle…

Tortu Kitap Alıntıları

Gerçek hayatı anlat bana. Herkesin her şeyi bildiği dünyada hayat nasıldır? Buralarda yaşlılar hayat bir düştür, dünya yalandır, derler. Yalan olmayan bir dünya buldun mu orada? Düş olmayan, gerçek olan bir hayat Anlatsana
Mutlu olmayı, insanca yaşamayı, kendinize özgü isteklerinizin olup olmadığını araştırmaya başladığınız an zorluklar başlıyor; ya da soru sormaya kalkıştığınızda.
Büyümek bize yaramamıştı. Birden hüzünlü insanlar olmuştuk
Elimizde kalanlar yaşadığımız günlerin bir tortusudur. Şu gün ne veriyor, bilmiyoruz. Yılllar sonra tortusunu tadınca bileceğiz.
Ama sevmek nasıl öğrenilirdi? Belki de öğrenilmezdi. Böyle ansızın bilinirdi işte.
Herkes birbirinin yaşantısını merak ediyor, dedim, Kimse memnun değil mi yoksa hayatından?
Bütün bunları neden mi anlatıyorum. Benimkisi böyle bir hayat işte. Dibe çökmüş bir hayat. Bunun için ağır. Bunun için hüzünlü. Ama benim hayatımdır; benim, bizim hayatımız.
Beyim, neden şaşırdınız öyle? Evet, hüzünlü dedim. Yoksa mutlu, sevinçli, imrenilesi kişiler mi sanmıştınız bizi? Şu gördüğünüz hayatı -bizimkisi gibi bir hayatı demek istiyorum- sevinç içinde yaşamak mümkün mü?
”Çocuğa sevinç verebileceğimizi sanmıyorum. Onu güldürebileceğimizi hiç sanmıyorum. Bizler böyle hüzünlü oldukça Ve hüznümüz geçmedikçe
Karım evimizin yapımında bana yardım etti sözgelimi. Zavallının elleri parçalandı bu yüzden. ”Ben de yorulmazsam, benim de ellerim acımazsa ev benim sayılmaz ki, ” dedi. ”Acıyı, yorgunluğu tek başına çekersen ev senin olur. Ben de yanında konuk gibi otururum sonra.
Yazık ki, hiçbiriniz ”biz ikimiz tek başınayız, ötede başkaları var ama biz birlikte oldukça, en çok birlikte olmaya önem verdikçe, kimse, hayatın kendisi bile alt edemez bizi ” demek cesaretini bulamamıştır kendinde.
Hapı yuttuğumuzun farkında olmadıkça her şey iyi ve güzel.
Bana gerçek hayatın ne olduğunu soruyordun. Bu soruna cevap verebilirim şimdi. Gerçek hayat, insanın doğru bulduklarını yapabildiği bir hayattır.
Kötülüğe karşı savaşmaya kalkanlar kötülük yaparsa Eğer onlar kötülük yapar, yalan söylerse Bir sevgi, bir güven sonradan tiksintiye dönüşürse Söylesene o zaman insan yaşayacak umudu nereden bulabilir? ”
”Beyin yıkama saatimiz geldi. Karnımız doyunca önce elimizi, ağzımızı, sonra da beynimizi yıkarız. Temiz çocuklarız biz. ”
Bir insanın tek başına kalıp, düşünmesinden doğabilecek sakıncaları çok iyi biliyordu.
İşte böyle Kırmızı gül bile yetişmeyen, kadınları oya işlemek istemeyen bir kasabada oturuyorduk.
Büyümek bize yaramamıştı. Birden hüzünlü insanlar oluvermiştik.
Sevgimiz kökü toprağın çok derinlerinde, sağlam, hantal gövdeli bir ağaç değildi belki; ince, narin bir çiçekti. Tabii öyle olması hiçbir şeyi değiştirmezdi. Yeryüzünde yalnızca kalın gövdeli, köklü ağaçlar değerlidir, denemez. Böyle bir kural yoktur.
Halim, dedi bir ara, insan geçmişini unutabilir mi? Her şeyi unutabilir mi?
Bilmem ki Hatırlamaktan hoşlandığın şeyler olmazsa unutulur sanırım.
Bir sevgi, bir güven sonradan tiksintiye dönüşürse Söylesene, o zaman insan yaşayacak umudu nereden bulabilir?
Herkes birbirinin yaşantısını merak ediyor, dedim, Kimse memnun değil mi yoksa hayatından?
Birbirleriyle konuşurlarken yalnız birbirlerine sakladıkları özel bir ses kullanırlardı. Yumuşacık, sevgi dolu, tatlı bir fısıltı adeta.
Ailece sokağa çıkıp beni uğurladılar.

Sokağın sonunda arkamı dönüp bir kez daha baktım. Bir aile fotoğrafı gibi görünüyorlardı hep birlikte.
Son kez el salladım onlara.

Sevgimiz kökü toprağın çok derinlerinde, sağlam, hanta gövdeli bir ağaç değildi belki; ince, narin bir çiçekti.
Konularınızı kısıtlamak zorunda olduğunuzu bilirseniz, sözlerinizin başka biçimde yorumlanmasından korkarsanız, hele hele karşımızdakilere güvenemezseniz ne konuşabilirsiniz ki?
Sevgi unutuluyor, gereksinilir bir şey olmaktan çıkıyor demek kimi durumlarda.
Büyümek bize yaramamıştı.Birden hüzünlü insanlar oluvermiştik.
Elimizde kalanlar yaşadığımız günlerin bir tortusudur.
Dediğim gibi konuşacak sözümüz de yoktu.Büyümek bize yaramamıştı.Birden hüzünlü insanlar oluvermiştik.
Elimizde kalanlar yaşadığımız günlerin bir tortusudur. Şu gün ne veriyor, bilmiyoruz. Yıllar sonra tortusunu tadınca bileceğiz.
Çünkü bizim gibi olanlar, gerçek hüznü yaşayanlar sizin anlayacağınız, yakınmayı bilmezler. Bizim gibi toptan bir vazgeçişe başvurmak zorunda kalanlar yakınmayı bilmezler; başkaldırmayı da.
ben bağışlarım, geriye hüzün kalır.
Elimizde kalanlar yaşadığımız günlerin bir tortusudur. Şu gün ne veriyor, bilmiyoruz. Yıllar sonra tortusunu tadınca bileceğiz.
Hayır! Ama gerçek kötülüğü tanıdım. Egemen olma isteğinin, hoşgörüsüzlüğün ve tutsak ruhluluğun ne olduğunu bilirim.
Yeni bir hayat, her şeyiyle kendimizin olan, isteğimize uygun bir hayat
“Başkalarının tüm hayatımı yönetmesine dayanamıyorum”
Başkalarının tüm hayatımı yönetmesine dayanamıyorum.
“Korkmuyorum. Biliyorum, her şey çok iyi olacak.”
Bekle. Sabret.
Boşuna kaygılanma, ilerde neler olacağını nasıl bilebilirsin.
herkesin hayatı zor
Gök de masmavi yaz göğü gibi değildi artık, bozarmıştı.
Elimizde kalanlar yaşadığımız günlerin bir tortusudur. Şu gün ne veriyor, bilmiyoruz. Yıllar sonra tortusunu tadınca bileceğiz.
Biz ikimiz tek başınayız, ötede başkaları var ama biz birlikte oldukça, en çok birlikte olmaya önem verdikçe, kimse, hayatın kendisi bile alt edemez bizi.
Gerçek hayat, insanın doğru bulduklarını yapabildiği bir hayattır.
Büyümek bize yaramamıştı. Birden hüzünlü insanlar oluvermiştik.
Elimizde kalanlar yaşadığımız günlerin bir tortusudur. Şu gün ne veriyor, bilmiyoruz. Yıllar sonra tortusunu tadınca bileceğiz.
Ama ikimiz de yakınmıyoruz. Çünkü bizim gibi olanlar, gerçek hüznü yaşayanlar sizin anlayacağınız; yakınmayı bilmezler. Bizim gibi toptan bir vazgeçişe başvurmak zorunda kalanlar yakınmayı bilmezler; başkaldırmayı da.
İkimiz beraber olunca, böyle neşeli olunca, kimse bir şeycikler yapamaz bize. Ama biz birbirimizi incitirsek, o zaman kötü işte. O zaman bizi ele geçirirler.
İnsan birayla sarhoş olmaz. Belki fazlaca gülersin, o kadar. Gülmek de ayıp değil. Hem sana yakışıyor gülmek.
Seni bir daha göremeseydim, seni yitirseydim, işte o zaman dertli biri olur, çıkardım.
Gerçek hayat, insanın doğru bulduklarını yapabildiği bir hayattır.
Bir gün kafamı toplarım. Bir gün artık bu kadar çok acı çekmem. O zaman konuşuruz seninle.
Sırtımızı sıvazlıyorlar, sonra insanlığımızı elimizden alıyorlar.
Konuştukça insan yaşadığını anlardı.
Dürüstlükle ahlâk neden her zaman bağdaşmıyordu?
Yeni bir hayat, her şeyiyle kendimizin olan, isteğimize uygun bir hayat
Bana gerçek hayatın ne olduğunu soruyordun.Bu soruna cevap verebilirim şimdi. Gerçek hayat, insanın doğru bulduklarını yapabildiği bir hayattır. Hani masallarda insana 3 dilekte bulunma hakkı verilir de akılsız kardeş bunu kullanmayı beceremez. Aslında insana tek dilekte bulunma hakkı verilir bence. Bunu iyi kullanırsan eğer, gerçek hayata da kavuşursun.
+Saçma sapan konuşmaya başladın birdenbire. Şu televizyonu aç bari.
-Beyin yıkama saatimiz geldi. Karnımız doyunca önce ellerimizi, ağzımızı sonra da beynimizi yıkarız. Temiz çocuklarız biz.
Ahlâk, aile her şeydir.
Görüyorsun, herkesin hayatı zor
benimkisi böyle bir hayat işte . dibe çökmüş bir hayat. bunun için ağır. bunun için hüzünlü.
elimizde kalanlar yaşadığımız günlerin bir tortusudur. şu gün ne veriyor, bilmiyoruz. yıllar sonra tortusunu tadınca bileceğiz.
gerçek hayatı anlat bana. herkesin her şeyi bildiği dünyada hayat nasıldır? buralarda yaşlılar hayat bir düştür , dünya yalandır ,derler. yalan olmayan bir dünya buldun mu orada? düş olmayan ,gerçek olan bir hayat anlatsana
o ilk andan sonra hiçbir şey sevinç dolu şaşkınlıklara yol açmadı, yüreğim mutlulukla kabarmadı. hiçbir şey olağanüstü, güzel, eşsiz gelmedi bana;yalnızca sürekli bir olağandışı durumu yaşadım . gördüklerime , tanıdıklarıma, yaptığım işe , her şeye yabancıydım. ilgisizdim. sık sık duyduğum şaşkınlık, hayranlıktan değil , bir türlü yenemediğim yabancılığımdan ileri geliyordu.
Herkesin her şeyi bildiği dünyada hayat nasıldır? Buralarda yaşlılar hayat bir düştür, dünya yalandır, derler. Yalan olmayan bir dünya buldun mu orada? Düş olmayan, gerçek olan bir hayat
Ama karşılıklı konuşmayı bir türlü beceremezlerdi. Sanki konuşurlarsa birbirlerini daha iyi tanıyacaklardı. Bundan da çok, pek çok korkuyorlardı.
Konularınızı kısıtlamak zorunda olduğunuzu bilirseniz, sözlerinizin başka biçimde yorumlanmasından korkarsanız, hele hele karşımızdakilere güvenemezseniz ne konuşabilirsiniz ki?
Neler anlatırlardı acaba? Onlara sormak isterdim, hayatlarımızı farklı kılan nedir? Yani parasızlık sorunu olmayınca, insanı kıskıvrak bağlayan töreler olmayınca, gülmek ayıp sayıldığından insan zamanla gülmeyi unutmazsa ve çok istediği şeyler gerçekleştiğinde bile artık istediği gibi gülmeyi beceremeyecek duruma düşmezse Çocuklarına da gülmeyi öğretememekten korkmazsa Bütün bunlar olmayınca insan nasıl yaşar? Ölesiye yorulmadan geçen bir günün sonunda neler düşünür insan?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir