İlhan Berk kitaplarından Toplu Şiirler kitap alıntıları sizlerle…
Toplu Şiirler Kitap Alıntıları
Kasımlarda bir yaprak
Bir çocuğun gidip gelen ağzı
Bir gül
İçip yarıda bıraktığın bir bardak su.
Benim Topağacı’nda tam orda bir gülcüm vardır Kasımlarda kapalı dükkanlar gibidir yüzü
En eski rüzgarlar gibidir.
Ben ki uzak bir istasyonda durmuş bir gar saati gibiyim
Rüzgarlar üşüşmüş içine.
Bil bunu.
Doruklarda dolaştım bir zaman, ıslık çaldım. Başıboşluğunu düşündüm ve biraz da isyanını bir şiirin (yeraltların da yazılmış ve hemen de oraya gömülmüş). Su ısıttım. Pirinç ayıkladım. Aklımda.
Bir kuş (kuşlar bilmeden Zambak Sokağı’nı severler)Zuhal İşkembecisi’nin camına çarpıyor, çok güzel gülüyordu (kuşun güldüğü nü gören bir çocuk annesine gösterdi)
Sonra da.. Sonra diye bir şey yoktur.
Bir bungalov Küresel Biçimler biçimi Anlayacağınız kendinden başka hiç bir şeye benzemez İlle de benzemek isterse tedirgin bir su damlası diyebiliriz (Pusatlı,som.parlak ) Zar incelendiğinde kavklı,o denli de yeğni saydam Bir sarmal Albenili * İşaret Parmağınızla kabuğuna vurduğunuzda -_Tın ! Diye bir ses duyacaksınız _Çıt ! diye de kırıldığını .
Elinize alıp baktığınızda güzeller güzeli kabuğunu bir yumak gibi inceden inceye saran, sarmal bir sargı oluşturduğunu göreceksiniz.
(Hızla da büyüyen ve yiten.)..
(Ben zayıf, bu sarmalı çizmeye kalktığımda her seferinde tökezleyip durmamış mıdır?) Hem o da bu biçime uzun mu uzun bir yolculuk sonunda kavuşmamış mıdır?
Bu içedönük eğri için (eğri dünyanın payandasıdır) geometriyle az mı dalaşmıştır .
Küçük bir dünya.
Som.
Karanlık
Söylenenlere bakılırsa denizi görmeye gidiyorlardı.
Yürüdüktü bir zaman biz de arkalarından.
Sonra o deniz çıktı. Kaldık.
– Bir cumartesi miydi?
Birini hiç unutmam. Uzun, gözlerine bakıp kalmıştım.
Yaban otlar kokardı herhalde ağzı.
Biraz da tuz (bak bunu bilmem, neden tuz?).
Sonra birden bir sağanak indirmişti -gülmüştük hani ikimiz de-Hem böyle diyorum ya, yine de sorarım kendi kendime:
Bilmem böyle kadınlar var mıydı?
Kendileri de kıyılarda dururlar.
Bir çeşit köprübaşı olan kıyılarda.
Şiirse insancıldır, doğadan çok insana benzer, onun gibi doğrularla, yanlışlarla büyür.
İsteğin bulanık kıyısında
Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır
Dokundum yavaş yavaş acıya, kuvarsa, şiire
Otları, çiçekleri
Bir taflanı alıyorum.
Taflan bu diyorum.
Başlıyorum incelemeye tutup iki ucundan
Bir pelin yaprağını koparıyorum sonra
Özsuyu çıkıyor elime.
Bir dalı kanırtıyorum Yininden.
Uzun, incecik bir söğüt dalını
Damarlarını sayıyorum, bir suya bırakıyorum Dünyanın en güzel yeşili o zaman anlıyorum.
Böyle bütün gün dolaşıp duruyorum
Sonra birden kağıda kaleme sarılıyorum.
Balıklarını temizledi oturdu sonra denize karşı Başında tokalar ve yığınla firkete
Ve korkunç harnip kokusuna bıraktı kendini.
Dikip kıyıda ağ yamayan bir balıkçıya gözlerini
Vurgun yemiş gibi döndü neden sonra yeniden önündeki denize
Çözüp saçlarını ve ağzını. Girit’ten getirdiği uzun kuru elleriyle
Saran kendi kıydığı tütünüyle cıgarasını Ve kendini.
Ve Beyazıt’ta bir ağacı çiziyor Bedri Rahmi, bir atkestanesini ve göğü.
Bir ağaç, belki bin yıllık belki daha da (atkestaneleri ne kadar ya şar? o kadar işte).
Girintiler, çıkıntılar, oyuklar, boğumlar.
Hep bir ağaç olmak için
Bir ağaç çekilmiş içine, yalnız kendini dinleyen, kendi olan ve ihtiyar.
lhtiyar, çünkü bir yaşamalara gidip gelmiştir, uzamıştır elleri ve saçları
Bilir ki büyümek, atmaktır, yenilemektir kendini, dönüp içine çıkarak içinden
Katı bir yasanın elinde, duyulan, yaşanan yalnız.
Bir ağaç, sayrılı, uzamış yüzü, tırnakları, büyütür gibi bir acıyı, bir yıkıntıyı Onun için kızgın ve öfkeli (başka nasıl olabilir, nasıl bağırmak istemez: Ben de yaşadım’) diye
Devrimden yalnız elmas broşunu, altın küpelerini kurtardı. lstanbul’da çok ağladı.
Ağaçlara ve gökyüzüne bakarak
lstanbul gözlerin gibi pırıl pırıldı
Denizin dibinden geçen balıkları gördüm.
Seni düşündüm de ağlamak geldi içimden
Sonra beni elimden ayağımdan
Sonra beni bu kadar senden eden lstanbul’a
Dönüp merhaba dedim.
Yaralı bir çulluk girdi
Asidir bu yüzden.
Ozan yalnızdır çünkü.
Kadınlarımız ip gibiydi
Kadınlarımız memleketim demekti
Torbalarında kederli ekmekleri, ağızlarında cıgaralarıyla
Sade düşünüyor ve hiç konuşmuyorlardı
Büyük ve mükemmel toprağın sırtında topraksız yaşıyorlardı
Garpta işçi cenupta ırgat ve şimal boylarında denizciydiler
Her yerde dalgın ve kederliydiler
Arkalarında yorganları torbaları çıkılarıyla Ya yol kenarlarına
Ya büyük şehirlerimizin ağzına uzanmıştılar Onlar uzun sarı yüzleriyle benim memleketimin insanlarıydı
Büyük şehirlerimize insanlar şehirler görmeye
Ve çalışmaya gelmişlerdi
Şimdi dışarıyı seyrediyor
Yarıda kalmış bir eski zaman şarkısıdır masallara
Hangi şehre gidilir yalnız başına,
Hangi şarkı dinlenir senle olmayınca.
Kimle çay içilir ?
En güzel sözlerin altı kim için çizilir
Kimin kokusu saklanır…
Hangi hayal hediye edilir,
Hangi gözle bakılır o çiçek yaprağı kirpiklerine
Nasıl anlatılır gülüşünün sesi
Adının güzelliğine hangi alfabe de rastlanır
Senin bakışın hangi şiire benzer
Kime dokunur, sarılır, uyur bu kalp
Hangi insanda rastlanır sana…
Gel de anlat…
Senden başkası nasıl sevilir ?
Bilmiyorum ben…
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.
yolculuk ederim
göğe bakarım
Hangi şehre gidilir yalnız başına,
Hangi şarkı dinlenir senle olmayınca.
Kimle çay içilir ?
En güzel sözlerin altı kim için çizilir
Kimin kokusu saklanır…
Hangi hayal hediye edilir,
Hangi gözle bakılır o çiçek yaprağı kirpiklerine
Nasıl anlatılır gülüşünün sesi
Adının güzelliğine hangi alfabe de rastlanır
Senin bakışın hangi şiire benzer
Kime dokunur, sarılır, uyur bu kalp
Hangi insanda rastlanır sana…
Gel de anlat…
Senden başkası nasıl sevilir ?
Bilmiyorum ben…
Hangi şehre gidilir yalnız başına
Hangi şarkı dinlenir senle olmayınca
Kimle çay içilir?
En güzel sözlerin altı kim için çizilir
Kimin kokusu saklanır
Hangi hayal hediye edilir
Hangi gözle bakılır o çiçek yaprağı kirpiklerine
Nasıl anlatılır gülüşünün sesi
Adının güzelliğine hangi alfabe de rastlanır
Senin bakışın hangi şiire benzer
Kime dokunur, sarılır, uyur bu kalp
Hangi insanda rastlanır sana
Gel de anlat!
Senden başkası nasıl sevilir?
Bilmiyorum ben!
Hürriyetsiz hiçbir şeyin yaşadığı görülmemiştir
51
Herkes elinden geldiği kadar sever dünyayı
51
Bir gün bir sabah bir akşam
Bir sen değilsin dedim, ilhan Berk, kendi kendime
Bir sen değilsin
Ne kadar insan yaşıyorsa bu memlekette
O kadarız dayanan
Dedim de rahatladım.
111
Varlıklı olmak demek
insan olmaktan çıkmak demek değildir
146
Sen yaşıyorsan eğer
Bileyim ki dünyada
Bütün güzel şeyler
Mutlaka yaşıyordur.
171
NE BÖYLE SEVDALAR GÖRDÜM
NE BÖYLE AYRILIKLAR
Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm.
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni.
Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları.
188
Zulmün her türlüsü
Kötü kardeşler
Hiçbiri
insana göre değil
Ağaç dikmek sabahları uyanmak iyi
iyi hayvanlara bakmak çiçekleri sulamak
Rahatsalar uyuyan insanların soluğunu dinlemek iyi
iyi hürlüğü düşünmek
Yaşamak onun için
Bütün gün çalışmak onun için iyi
Bütün çocukların uyuyuşu uyanışı iyi
Zulmün her türlüsü kötü.
197
AŞIKANE
Geceye hey dedim Bir bulut beyaz aydınlık
geçiyor ve ben görüyorum Belki yalnızlık
Kağıt gibi bir kadın sana bakıp gülüyor
Demek sen daha güzelsin gökyüzünden artık
Sokakları bembeyaz evleri geçiyorum
Bir koşu bır rüzgarı alıyorum Karanlık
Bir kenttesin ve var ta ne zamandan beri
O zamandan trenler evler geçiyor Kapanık
Aşkın ki hiç durup dinlenmek nedir bilmiyor
Aşkın ki anlatılamaz ihtiyar ve yıkık
Nice nice yaşamalara açılmışsındır
Nice yaşamalar ki kalmıştır yarım buruk
işte Adakale Sokağı’ndayım ve birden
Benim işte dünya kadar güzel ağzın artık
Durup bir yıkık aşk dedim ilhan Berk bir yıkık
aşk Şimdi o şiirlerde senden kalan ancak
331
Şiirin gizli tarihi
Zor olan şiirin hayatını yaşamaktır, yazmak sonra gelir
hep.
793
Bir şiir yazılıp yeryüzüne çıkmışsa, dünyada bir şeyler değişmiştir.
794
Kurulu bütün düzenlere karşı çıkar şiir. Kendine bile. Bu
yüzden tanıma gelmez.
798
Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(isteğin bulanık kıyısında).
851
dünyanın birçok kadınları
büyük bir ayna önünde
dünyadan gizli soyunurlar.
Hangi şehre gidilir yalnız başına
Hangi şarkı dinlenir senle olmayınca
Kimle çay içilir?
En güzel sözlerin altı kim için çizilir
Kimin kokusu saklanır
Hangi hayal hediye edilir
Hangi gözle bakılır o çiçek yaprağı kirpiklerine
Nasıl anlatılır gülüşünün sesi
Adının güzelliğine hangi alfabe de rastlanır
Senin bakışın hangi şiire benzer
Kime dokunur, sarılır, uyur bu kalp
Hangi insanda rastlanır sana
Gel de anlat!
Senden başkası nasıl sevilir?
Bilmiyorum ben!
Abajur Baca Cam
Abanoz Bağdat Cambazhane
Ahide Bağ Camekan
Ada Camgöz
Açalya Bağlaç Cami
Ağaç Baharat Caneriği
Ağ Bahçe Cankurtaran
Afyon Bakır Cep
Avlu Bakla Cepken
Adaçayı Bayrak Çadır
Ardıç Bamya Çuval vb.
Türküler şahit.
iyileşmez bir şiir
ufkum bir şiir
vahiy bir şiir
sana
tam
a
k
ş
a
m
o
l
u
r
k
e
n
Korkunçluk bunda.
Belki de yaralıyordur onu.
Sonsuzluk yoktur
(Çünkü)
iyileşmez bir şiir
ufkum bir şiir
vahiy bir şiir
Sümüklüböcekleri okumalı.
Paylaşılmak yapıtın hem varoluşu, hem ölü salıdır.
(Sanki bir anıdır o artık)
Yüzün ona en uzun uyaklar düşürüyordur
Hem kim bilir yüzünden sürülmüş
Bir düzyazıyımdır belki de ben
(Sevgilim, birden böyle dedim)
Buğulu sesin, kirpiklerin
Geceme düştü durdu
Ben ki hala eskisi kadar yaralıyım
Ben ki günlerimde aşklarla büyüdüm
Bir sürgünlüktür aşk
(Bütün kitaplarda)
Hepsi bu.
Hem böyle bir şey olmalı:
Varolmak.
Yitip gitmeli mi yoksa?
Bunu anlamıyorum işte.
Hem her şey bir sessizlik.
Bir kuş geçiyor görüyorum.
Bir su durduğu yerde genişliyor.
Her şeye ben yalnızca bakıyorum.
Bakmak benim işim, yalnız bakmak.