İçeriğe geç

Tolstoy’un Yaşamı Kitap Alıntıları – Romain Rolland

Romain Rolland kitaplarından Tolstoy’un Yaşamı kitap alıntıları sizlerle…

Tolstoy’un Yaşamı Kitap Alıntıları

Neyin iyi, neyin kötü olduğuna insanların söyledikleri ve yaptıkları değil, benim yüreğim karar verir.
Çabalarım, kimi insanlarca ne kadar yararlı görülürse görülsün, savunduklarımla yaşayışım tümüyle uzlaşmadığı için, öneminin en büyük yanını yitiriyor.
Devinim yaşamdır.
Göz açıp kapayıncaya kadar bir orman oluşturabilse, çok güzel olurdu. Yazık ki, olanaksız bir şey bu, tohumun yeşermesini, filizlerin, sonra yaprakların çıkmasını, gövdenin oluşup en sonunda ağaca dönüşmesini beklemek gerek.
Hiç kimseye ölmedikçe mutlu denilmemeli.
Huzur ve sevinç içinde yaşamamı da, ölüme doğru huzur ve sevinç içinde ilerlememi de inancıma borçluyum.
Sosyalizmin ereği, insanın en aşağılık gereksinimlerini: maddesel rahatlığını karşılamaktır. Öne sürdüğü yollarla bu ereğe bile ulaşamaz.
Zorba bir devletin bir üyesi en zalim baskılar altında bile özgür olabilir. Ama anayasal bir devletin bir üyesi her zaman köledir, çünkü kendisine yapılan şiddetin, baskının yasaya uygunluğunu kabul eder.
Sana sövenden öç alma.
Sana kötülük edene karşı koyma.
Öç almak benim işimdir, der Tanrı.
Sanat, şiddeti ortadan kaldırmalıdır, yalnız o yapabilir bunu. Sanatın görevi, Tanrı, yani Aşk ülkesini gerçekleştirmektir.
Sanat ile söz, insan ilerlemesinin iki organıdır. Biri yürekleri kaynaştırır, öbürü düşünceleri. Bunlardan biri bozulmuşsa, toplum hastadır. Bugünün sanatı bozulmuştur.
Bilim ve sanat, ekmek ve su kadar gereklidir, hatta daha da gereklidir..
Sanatı ve bilimi yadsıdığımı söyletmeyin bana. Sanatı ve bilimi yadsımak şöyle dursun, ben asıl onlar adına kovmak istiyorum satıcıları tapınaktan.
Bir ateş söner, bir ateş yanar. Daha doğrusu, hep aynı ateştir yanan. Ama yaktığı değişir.
Sanat, yaşamın bir aynasıdır. Yaşamın bir anlamı kalmayınca, ayna oyunu da oyalamaz artık insanı.
Soluk alabiliyor, yiyor, içiyor, uyuyordum. Ama yaşamak değildi bu.
Gerçek önderler yönetmeye çalışmayanlardır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Zenginlik, soyluluk, kafa, yüce eğilimler, her şeyi vardı; hiçbir suç işlememişti; ama daha kötüsünü yapmıştı: yüreğini, gençliğini öldürmüştü, özür olarak gösterebilecek, güçlü bir tutkusu bile olmamıştı, sırf istençsizlik yüzünden olmuştu olanlar.
Başın bedenden kopup da sepete düştüğünü gördüğüm zaman, varlığımın bütün gücüyle, süregelen düzenin nedeni konusunda hiç bir kuramın böyle bir eylemi doğrulayamayacağını anladım.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Dayanılmaz bir kuşku sarıyor içimi. Belki de bunu söylememek gerekirdi. Belki de söylediğim, herkesin ruhunda bilinçsizce saklanan, sallandığı zaman şarabı bozan tortular gibi, söylenince zararlı olan şu kötü gerçeklerdendir.
Ve bir çok insan olduğu için, birçok da boş gurur vardı Gurur, gurur, her yanda gurur, mezarın eşiğinde bile! Yüzyılımıza özgü bir hastalık bu..
Doğayla, güzellik ve iyiliğin bu en dolaysız anlatımıyla karşı karşıya gelir gelmez, insan yüreğinde kötü olan her şeyin yok olması gerekirdi.
-Sızı, neredesin?
-İşte İyi ya,devam et.
– Peki ölüm o nerede?..
– Onu bulamadı artık. Ölüm yerine,ışık vardı.
– Bitti dedi biri.
– Bu sözleri duydu,içinden tekrarladı.
– Ölüm yok artık ,dedi kendi kendine.
Anacığım, yapamıyorum artık!
Ezilmiş çocuğun bağırdığını duyar gibi olur.
Nereye kaçsam?..
En yüksek sanat, bunu aşk gücüyle, doğrudan doğruya gerçekleşti­ren sanattır.
Size kapalı bir dünya hakkında vardığı­nız yargıların ne değeri olabilir?
Peki, aklın eylemi nedir? – Aşk.
lnanç; hayatın gücüdür. lnançsız yaşıyamaz insan.
Dinsel fikirler insan düşüncesinin uzak sonsuzluğunda o­lmuştur. İnancın hayat bilmecesine verdiği karşılıklar­da insanlığın en derin bilgeliği yatar.
Akıl,yaşamak için vahşice savaşmayı öğretir; benzerlerini sevmenin hiç de akla uygun bir yanı yoktur:
Akıl hiçbir şey öğretmedi bana; bütün bildiğimi yürek verdi,yürek gösterdi bana.
Günah işliyoruz, aldatıyoruz , bütün bunlar niçin? Ben elli yaşımı geçtim, dostum Her şey ölümle biter, ne korkunç şey!
İnsanlar karşısında duyduğu bir kuşku, insan aklına karşı gizli bir hoşgörü sonucu, her yanda kendi kendini ve başkalarını aldatmanın , yalanın kokusunu alıyordu.
Binlerce benlik duygusu birbirine çarpıyor burda, yada ölümle yatışıyor
Yaşamak yeter. Hayat bütün iyilik, bütün mutluluktur, çok güçlü, evrensel hayat: Hayat, Tanrı ‘dır.
Daha şimdiden, bütün Tolstoy bu ilk hikayenin kahramanındadır: açık görüşü ve sürekli göz al danmala­rıyla Insanları kusursuz bir gerçekçilikle inceler; ama gözlerini yumar yummaz , düşlerinin kucağına düşer, bir de Insan sevgisinin.
Annesini, babasını pek tanımadı. Bilindiği gibi, Ço ­ cukluk ve Delikanlılık’ın tatlı hikayelerinin gerçekle faz la bir ilgisi yoktur. Annesi öldüğü zaman, Tolstoy daha iki yaşına bile girmemişti. Küçük Nikolay İrteniyev’in bir gözyaşı perdesi ardında canlandırdığı, ışık ışık gü­lümseyen, çevresine sevinç saçan , sevgili yüzü hatırlayamazdı
Bizim ortamımız bir dehanın ölçüsü olabilir miydi? Tolstoy be­nim partimden olmuş, olmamış, ne önemi var! Dante’nin , Shakespeare’in soluklarını içime çekmek, ışıklarını içmek için, bu büyük sanatçıların hangi yandan olduklarına bakıyor muyum?
Köylüler para etmezler, ama şaşkınlar. yırtıcı hayvanlar! hiçbir şeyden Korkmazlar Siz bacılar milyonlarca russunuz. Hepiniz de köstebekler gibi körsünüz hiçbir şey bilmezsiniz hiçbir şey! köylü Meyhanede daha ne bileyim hapishanede, kışlada bir şeyler öğrenebilir, hiç değilse ama karısı? o öğrenecek hiçbir şey görmemiş hiçbir şey işitmemiş! nasıl büyürse öyle de ölür! küçücük kör köpekler gibidirler koşa koşa başlarını pisliklere çarpa çarpa giderler.
Tolstoy, Çağdaş kadın saygısından hiç hoşlanmaz ama ana-kadın diye adlandırdığı kadın için hayatın gerçek anlamını bilen bir kadın için dindarca bir hayranlıkla dolu sözler kullanır. onun acılarının ve sevinçlerinin gebeliğinin ve analığını o korkunç sancıların o rahatlıktan uzak yılların kadının, hiç kimseden ödül beklemeden yaptığı o görünmez, o ezici çalışmanın, yasayı yerine getirip de sancıdan kurtulduğu zaman ruhunu dolduran mutluluğun eşsiz bir övgüsünü yapar.
kocası için bir engel değil, bir yardımcı olan, Mert eşin portresini çizer. bu kadın bilir ki insanın iç çağrısı yalnızca kendini başkaları için kapalı bir biçimde, ödül beklemeden feda etmektir.
İşte ben, mutlu adam. her akşam soyunurken yalnız kaldığım odamın dolapları arasında kendimi direğe asmamak için ipi Kendi kendimden saklıyorum. şeytana uymak korkusuyla silahımla ava gitmiyorum. artık birinin yaptığı saçma bir şakaymış gibi geliyor da hayat bana. 40 yıl boyunca çalış didin, ilerle sonra da ortada hiçbir şey olmadığını gör! hiçbir şey!
Kala kala çürümüş bir beden ve kurtlar kalacak benden. insan Ancak yaşamakla sarhoş olduğu sürece yaşayabilir ama sarhoşluk geçer geçmez Her şeyin bir aldatmaca budalaca bir aldatmaca olduğunu görür. Aile ve sanat yetemez dert bana Aile demek benim gibi mutsuzlar demekti. sanat Hayatin bir aynasıdır. Hayatın bir anlamı kalmayınca ayna Oyunu da oyalayamaz artık insanı. en kötüsü boyun eğemiyordum. ormanda yolunu şaşırmış, yolunu şaşırdığı için dehşete düşmüş bir adam gibi her adımda biraz daha kaybolduğunu bilmekle birlikte, dört bir yana koşan bir türlü duramayan bir adam Gibiydim.
Sağlığı yerinde olan bir kadın, vahşi bir kadındır.

Tolstoy

Sevmenin ruhsal hazzını o tattırdı bana
“Gidişim sana acı verecek, üzgünüm, bana inan ve başka türlü yapamayacağımı anla. Benim evdeki durumum çekilmezdi ve çekilmez oldu. Öteki nedenlerin yanısıra, şatafatlı koşullar içinde, eskiden olduğu gibi, yaşamayı sürdüremedim ve benim yaşımdaki ihtiyarların göreneğine uyarak, dünyayı terkedip, yaşantımın son günlerini sessizlik ve yalnızlık içinde geçirmek istedim.(…)

“Bunu anlamanı ve nerede olduğumu öğrenecek olursan gelip beni aramamanı yalvararak rica ediyorum. Senin gelişin sadece ikimizin de durumunu kötüleştirir ama benim kararımı değiştiremez.(…)
“Benimle birlikte namusluca geçirdiğin kırksekiz yıllık yaşam için sana teşekkür ederim ve sana yapılan ve bana yüklenen suçlamalar için beni bağışlamanı dilerim, senin bana karşı yaptığın haksızlıkları da benim bağışladığımı bilmeni isterim. Benim gidişimle, senin için oluşacak değişiklikleri kabullenmeni öğütlerim. Bana bir haber iletecek olursan Saşa’ya söyle, o beni nerede bulacağını bilecek ve gerekeni iletecektir. Ama benim nerede olduğumu açıklayamaz, çünkü bulunduğum yeri hiç kimseye söylememek konusunda bana söz verdi.”

Lev Tolstoy

Bilgeliğin olduğu yerde fazlaca üzüntü vardir.
▪︎Hayatimda kaçinilmaz olan ölümümle yok olmayacak bir anlam var midir?
▪︎Hayatin anlamsizligi, insanlığin ulaşabileceği tek kesin bilgidir.
Hz.Muhammed’e ( S.A.V) hayranlik duyar, bazı sözleri de büyüler onu.Ama Hz.Muhammed’ de ( S.A.V ) İsa gibi bir insandır.
Kazan Üniversitesi’nde genç bir öğrenci iken, doğu dilleri fakültesinde Arap-Türk dillerini seçmişti. Kafkasya’da geçirdiği yıllarda, İslam kültürüyle uzun bir ilişkisi olmuş, güçlü bir biçimde onun etkisinde kalmıştır.
Inanç gerçeğe hükmeder, ama onun dışında kalır.
Yeryüzünde acı çeken milyonlarca insan var , neden hepiniz bir tek Lev Tolstoy ile uğraşıyorsunuz?
Sevdiklerine, karısına, çocuklarına geçirememişti inancını. Tolstoy, en iyi dostunca anlaşılamamanın acısını çekti.
Devinim yaşamdır.
Bir insan ancak gerçek yaşamini, gerçek inancini geçirebilir başka insanlara, gerçek ancak böyle yayılabilir.
Huzur ve sevinç içinde yaşamımı da, ölüme doğru huzur ve sevinç içinde ilerlememi de inancima borçluyum.
Hicbir aciya katlanmayan kişi, acıya katlanan kişiye hiçbir şey öğretemez.
Liberalizmin hırsindan sakinmak gerek.
Tolstoy 1868 de Moskova’da bir müzik derneği kurmuş, bu dernek daha sonra Moskova Konservatuari olmuştur.
Tutkular ortadan kalktığı zaman, insanligin varolma sebebi kalmayacaktir.Yasa yerine getirilmiş, varlıkların birliği gerçekleşmiş olacaktir.
Kadina- hele kendi karisina- şehvetle bakan bir kimse, onunla zina etmiş demektir.
Bilim ve sanat, ekmek ve su kadar gereklidir, hatta daha da gereklidir.
Tanri, düşüncemin temeli benim.
Tanri’ya inaniyorum.Tanri ruh’tur, Aşk’tır, her şeyin ilkesidir benim için.
Aklın eylemi nedir? – Aşk.

Aşk, insanin akla uygun olan biricik eylemidir, aşk en akılsal, en ışıklı ruh durumudur.

Her bildigini akıl yoluyla bilir insan, inanç yoluyla degil Gerçek yaşam aklın ortaya çıktığı anda başlar ancak.Tek gerçek yaşam, akıl yaşamıdir.
İnanç bir bilim değildir, bir eylemdir; ancak yaşanırsa bir anlam taşır.
İnanç yaşamın gücüdür. İnançsız yaşayamaz insan.
Yaşamak değildi bu. Hiç bir şeyi arzulamıyordum artık. Arzulanacak hiç bir şey olmadığını biliyordum. Gerçeği bilmeyi bile arzulamıyordum.
Zararlı ve saçma bir kurum olarak gördüğü zorunlu okulun karşıtı olan kendiliğinden okuldu onun kurmak istediği.
Neyin iyi, neyin kötü olduğuna insanların söyledikleri ve yaptıkları değil, benim yüreğim karar verir.
on dört yaşıma doğru, yaşam üzerine düşünmeye başladım; dinin, kuramlarımla uzlaşmadığını görünce, onu yıkmayı bir üstünlük saydım ..Her şey benim için açık, mantıklı, yerli yerindeydi ; dine hiç yer yoktu.
Yaşam, Tanrı’dır.
Dua etmek istiyorum, ama bilmiyorum; anlamak istiyorum, ama göze alabilirim.
Tanrı’ya hala inanıyordum.Ama hangi Tanrıya?
Bir şeyi düşünmüyordum artık, bir şeyi düşündüğümü düşünüyordum.
Herkes farklı sebeplerden seviyordu onu: çünkü herkes onda kendini buluyordu ; herkes için evrene açılan bir kapıydı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir