İçeriğe geç

The Wise Man’s Fear Kitap Alıntıları – Patrick Rothfuss

Patrick Rothfuss kitaplarından The Wise Man’s Fear kitap alıntıları sizlerle…

The Wise Man’s Fear Kitap Alıntıları

“Sev beni.”
Uzaktaki bir odadan gelen tatlı bir müziksin.
Umudunuzu koruyun . Umudumuzu yitirirsek elimizde ne kalır ki?
Aşk, dedi Maer usulca, ahmakların çok sık kullandığı bir sözcüktür.
Yüz kilometre yürümeyen hiçbir insana cesur denemez. Kim olduğunla ilgili hakikati öğrenmek istiyorsan adını bilen kimse kalmayana dek yürü.
Yüreğinde bir taş var ve bu bazen çok ağır geliyor.
Ama bir sebep olmadan sevmek Kusurları bilip onları da sevmek İşte bu nadir, saf ve mükemmel bir şeydir.
Bir soru sorabilir miyim Reshi?
Daima, Bast.
Kaygı verici bir soru?
Zaten sormaya değer sorular hep öyledir..
“Sana bunu söylediğim için üzgünüm. İyi ve hoş bir erkeksin. Ama sadece erkeksin. Dünyaya verebileceğin tek şey öfken.”
cyphus taşır mavi alevi.
stercus demirin esiri.
ferule kara gözlü ve buz gibi.
usnea çürükle doldurur içini.
gri dalcenti kullanmaz dilini.
solgun alenta getirir afeti.
sonuncusu yedisinin de efendisi: nefret edilen. umutsuz. uykusuz. akıllı.
alexel üzerinde taşır gölgenin kaftanını.
Çelişkili görüşler ayrı şey, çelişkili gerçeklerse apayrı.
Uyuyan zihnini dünyanın fısıldadığı gizli dile uyandırmaya çalışıyorum.Seni anlaman için ayartmaya çalışıyorum.Seni eğitmeye çalışıyorum.
Bir bayana şaka icabı bile söylenmeyecek şeyler vardır.
Beni oyalayacak bir dili halimden anlayan bir kulağa yeğlerim.
Kötü talihim kötü kararlarıma dolandı.
Başkalarının gündüz gözüyle ağızlarına almaktan bile korktukları yollardan ay ışığı altında geçtim. tanrılarla konuştum, ozanları ağlatan şarkılar yazdım.
Benim adım Kvothe. Belki beni duymuşsunuzdur.
Sadece bir budala kontrol edemeyeceği şeyler için endişe duyar.
Ben tanışabileceğin veya uzaktan görebileceğin en iyi müzisyenim .
Kelimeler, onlara yaptırmak istediğiniz işleri her zaman beceremezler. O yüzden müzik vardır. Kelimelerin boşa çıktığı zamanlar için.
Kim olduğunla ilgili hakikati öğrenmek istiyorsan adını bilen kimse kalmayana dek yürü.Seyahat büyük bir eşitleyiçi ve öğretmendir. İlaç kadar acı, ayna camı kadar zalimdir. Uzun bir yol sana kendini yüz yıl boyunca düşün­mekten daha iyi anlatır.
Fakat gönül meselelerinde bunun ne önemi var? Biz insanlar bir şeyi sevdik mi severiz. Mantığın bunda yeri yoktur. Hatta mantıksız sevgi pek çok açıdan pek çok açıdan gerçek sevgidir. Sevmek için bir sebep oldu mu herkes sevebilir. Böyle bir şey cebinize bir peni koymanız kadar doğaldır. Ama bir sebep olmadan sevmek… Kusurları bilip onları da sevmek… İşte bu nadir, saf ve mükemmel bir şeydir.
Kelimeler, onlara yaptırmak istediğiniz işleri her zaman beceremezler. O yüzden müzik vardır. Kelimelerin boşa çıktığı zamanlar için.
“Kendini kandırma. En fiyakalı at bile
hâlâ bir attır. Bu da eninde sonunda sana binileceği anlamına gelir.
İşte bir sır bu kadar ağırlaşabilir. Kanın mürekkepten daha kolay akmasını sağlayabilir.
‘En fazla şeyi cevap veremediğimiz sorulardan öğreniriz. Bunlar bizi düşünmeye sevk eder. Bir insana tüm cevapları verirsen elde ettiği tek şey bazı hakikatler olur. Ama ona bir soru verirsen kendi cevaplarını arar.’
“İnsanlar kibarlığını zayıflık olarak algılıyorlar. Ayrıca mutlu bir mizaca sahip ve bu da onu aptal gibi gösteriyor.”
Topladığım gereçleri gözden geçirirken, içine düştüğümüz durumların bazen kelimeler işe yaramaz hale gelecek kadar karıştığını ta kalbimde biliyordum. Kelimeler boşa çıktığında göre başka ne seçeneğim vardı?
Gönlünde yatan şeylere kafa yormak insanın doğasında vardır.
Biri akan kandan bir şeritti.
Biri nefes misali bir fısıltıydı,
Ve buz yüzüğünde bir çatlak vardı.
Alev yüzüğü hafif hafif parlardı,
Ve son yüzüğün yoktu bir adı.”
Şafak yaklaşıyordu. Yoltaşı Hanı sessizlik içindeydi ve bu üç kısımlı bir sessizlikti.
Ama bugün konuşurken höşgörünün bir maske olduğunu anladım. Ve yarısı görülen bu surat, bu karanlık ve acımasız şey altta saklanan gerçek yüzün.
Kelimeler onlardan yapmalarını istediğimiz işi her zaman beceremezler. Müzik, kelimelerin boşa çıktığı zamanlar içindir.
Ama bazen bir insanın alabileceği en iyi yardım, başka birine yardım etmesidir
Bazen paylaşabileceğiniz tek şey odur (sessizlik)
Baş İsimci kafasını sağa sola salladı. Ne kadar zeki olursanız olun, sözcükleri ne kadar iyi kullanırsınız kullanın kaybetmeye mahkumsunuzdur. Çünkü ağızlarınız aynı dili konuşsa bile kalpleriniz konuşmaz.
Her kadın öğrenilmeyi, sevilmeyi, ustaca çalınmayı ve en azından kendi gerçek müziğini seslendirmeyi bekleyen bir enstrüman gibidir
Yoltaşı onundu, tıpkı üçüncü sessizliğin de onun olduğu gibi.
Kazandığım son düelloyu kaybettim.
Her kadın öğrenilmeyi, sevilmeyi, ustaca çalınmayı ve en azından kendi gerçek müziğini seslendirmeyi bekleyen bir enstrüman gibidir.
Sadece bir budala kontrol edemeyeceği şeyler için endişe duyar.
Adımın ufacık bir parçasına bile sahip olursan üzerimde her türlü etkiyi kurabilirsin.
Ufaktır bir somun ekmeğin bedeli, o yüzden herkes sahiptir somuna Ama bazı şeylere paha biçilemez; mesela toprak, aşk ve kahkaha,
Tedbir daima bilgeliğin aracıdır.
Her kaidenin bir istisnası vardır.
“Her çocuk barbardır. Hepsi yüzüyle güler. Her çocuk kabadır. Ama büyür. Bakar. Öğrenir.” Durup düşünerek sözcüklerini seçti. “Barbarların onlara medeniyet öğretecek kadınları yok. Barbarlar öğrenemez.”
Anlamsız değil, diye karşı çıktım. En fazla şeyi cevap veremediğimiz sorulardan öğreniriz. Bunlar bizi düşünmeye sevk eder. Bir insana tüm cevapları verirsen elde ettiği tek şey bazı hakikatler olur. Ama ona bir soru verirsen kendi cevaplarını kendi arar. Böylece cevapları bulduğu zaman o cevaplara kıymet verir. Soru ne kadar zor olursa cevabı o kadar çok ararız. Aradıkça daha çok şey öğreniriz. İmkânsız bir soru ise
Bir şey ne kadar çekici gelirse gelsin riskleri değerlendirmelisin. Onu ne kadar çok istiyorsun ve onun için ne kadar yanmayı göze alıyorsun?
Saatler sonra önümdeki sayfa hâlâ boştu. Hiddet ve hüsranla yumruğumu masaya öyle sert vurdum ki elim kanadı. İşte bir sır bu kadar ağırlaşabilir. Kanın mürekkepten daha kolay akmasını sağlayabilir.
Bunu sana ben söyleyemem, kendin için ne istediğine bizzat karar vermelisin. Eve mi gitmek istiyorsun? Onun bir bedeli var. Hayatının kendi kontrolünde mi olmasını istiyorsun? Onun bir bedeli var. Hayır diyebilecek kadar özgür olmak mı istiyorsun? Onun da bir bedeli var. Daima bir bedel vardır.
Gurur ve akılsızlık; bu ikisi daima el ele gider.
Yeni bir şarkıyı söylemek endişe vericidir. Hatta ondan fazlasıdır. Ürkütücüdür. Yeni bir sevgilinin önünde ilk defa soyunmak gibidir. Çok hassas bir andır.
Kelimeler, onlara yaptırmak istediğiniz işleri her zaman beceremezler. O yüzden müzik vardır. Kelimelerin boşa çıktığı zamanlar için.
“Bir: genç âşıklarımız hislerini ifade etmeye çalışabilirler. Kalplerinin söylemekte olduğu ve o esnada yarım yamalak işittikleri şarkıyı çalma girişiminde bulunabilirler.” Etki yaratmak için duraksadı. “Bu iyi niyetli enayilerin yoludur ve sonu kötü biter. Aranızdaki bu şey bahsi edilemeyecek kadar ürkektir. Bu öyle küçük bir kıvılcımdır ki en dikkatli nefes bile onu söndürebilir.” Baş İsimci kafasını sağa sola salladı. “Ne kadar zeki olursanız olun, sözcükleri ne kadar iyi kullanırsanız kullanın kaybetmeye mahkûmsunuzdur. Çünkü ağızlarınız aynı dili konuşsa bile kalpleriniz konuşmaz.”
Bir ağız sırrı, çizmenizin içine kaçmış bir taş gibidir. İlk başta onun farkında bile olmazsınız. Ama daha sonra rahatsız edici ve en sonunda katlanılmaz hale gelir. Ağız sırları tutuldukça büyürler, duraklarınıza baskı yapana dek şişerler. Serbest kalmak için didinirler. Yürek sırları farklıdır. Bunlar mahrem ve ıstırap vericidir. Tek istediğiniz onları dünyadan saklamaktır. Ağzınızda şişip duraklarınıza baskı yapmazlar. Yürekte yaşarlar ve saklandıkça ağırlaşırlar.
“Mahsulün yoksa alırlar keçini, Hatta odununu ve de battaniyeni. Götürürler fareni varsa bir kedin. Ve sonunda gider bir de evin.”
Bende bu şans varken bir söğüt ağacının altından geçerken ıslık çalar ve böylece Tanrı’nın berberine hakaret etmiş falan olurdum.
Bu bir ” Tereddüt ederek tatlı bir ifadeyle kaşlarını çattı. “Bu bir arzu. Bu bir yapış. Bu bir hayat isteği.” Etrafına bakındı, akabinde yerdeki çimenlere odaklandı. “Öfke, çimleri toprağı delip güneşe uzanmaya iten şeydir,” dedi. “Yaşayan her şeyin öfkesi vardır. Bu onları hareket ettiren, büyüten, yaptıran ateştir.” Başını yana eğdi. “Şimdi anladın mı?”
Kvothe başını salladı. “Teccam da aynı şeyi söylerdi: Yüz kilometre yürümeyen hiçbir insana cesur denemez. Kim olduğunla ilgili hakikati öğrenmek istiyorsan adını bilen kimse kalmayana dek yürü. Seyahat büyük bir eşitleyici ve öğretmendir. İlaç kadar acı, ayna camı kadar zalimdir. Uzun bir yol sana kendini yüz yıl boyunca düşünmekten daha iyi anlatır.”
“Böyle bir ilgi karşısında ne yapacağım?”
“Sev beni.”
Umudunuzu koruyun. Umudumuzu yitirirsek elimizde ne kalır ki?
Çok fazla şeye sahipsen insanlar hatalarını yüzüne vurmaya cüret edemezler. Güç bazen korkunç bir şey olabilir.
“…yüreğinde en ufak bir gölge olmayan biriyle tanışsaydım bu kişi mutlaka konuşamayacak kadar küçük bir çocuk olurdu.”
Yaşıyorsan hikayen trajedi değildir.
“Sevginin doğası böyledir,” dedi Vashet. “Onu tanımlamaya teşebbüs etmek insanı delirtir. Zaten şairleri durmaksızın bir şeyler karalamaya iten de budur. Biri sevgiyi bütünüyle kağıda dökebilse diğerleri kalemlerini bırakacaktır. Ama bu mümkün değildir.”
Gönlünde yatan şeylere kafa yormak insanın doğasında vardır.
Eskiden ne olduğunu, şimdi ne olmadığını ve ileride ne olacağını biliyor musun?
Gurur ve akılsızlık; bu ikisi daima el ele gider.
Mutlu olamayacak kadar çok şey biliyorsun.
“Öpücüklerin dudaklarıma konan kar taneleri gibi.”
Her bilge adamın korktuğu üç şey vardır: fırtınalı bir deniz, aysız bir gece ve yumuşak başlı birinin öfkesi.
“Buselerin dudaklarımdaki güneş ışığı gibi.”
Dünyanın geri kalanının neye inandığı önemli değildi. Ben gerçeği biliyordum ve asla kolay vazgeçen biri olmamıştım.
Başlarına gelenlerden daha iyisini hak eden eski dostların şerefine.
Fazla bakmak görmeye mâni olabilir .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir