İçeriğe geç

The Wayward Bus Kitap Alıntıları – John Steinbeck

John Steinbeck kitaplarından The Wayward Bus kitap alıntıları sizlerle…

The Wayward Bus Kitap Alıntıları

&“&”

&”(…)Ernest: << Buyrun >> dedi. << Nedir istediğiniz? >>
—- Valla, size bir mektup versem de… Madam MGM’nin adamlarındanmışsınız, Bay Gable’i görürseniz, şey… yani, kendisine verir misiniz? >>
—- << Ki Bay Gable? >>
Norma kaşlarını çattı:
—- << Clark Gable >> dedi.
—- << Ha! Tanışır mısınız? >>
Norma soğuk bir sesle: << Evet dedi. << Ben onun… biz onunla kardeş çocukları oluruz. >>
Norma gözlerini kıstı.
—- << Mektuplar onun eline geçmez ki >> dedi. Çok şeyler biliyormuş gibi bir hali vardı. << Bir kız var, katibesi gibi; mektupları hep o alır, yakar. >>
—- Ernest: << Yapmayın! >> dedi. << Peki niye? >>
Norma durup bunun üzerine bir düşündü.
—– << Gelen mektupları görmesini istemiyorlar da ondan. >>
—— << Kısım- akrabasından gelen mektupları da mı? >>
Norma: << Dayısının kızından gelen mektubu bile >> dedi.
—— << Kendisi size öyle mi söyledi? >>
Norma: << Evet >> dedi. Gözleri iri iri açılmış, bomboş bakıyordu. << Evet. Pek yakında Holywood’a ben de gireceğim ya. Çok teklif aldım, bir keresinde tam gitmek üzereydim, halamın oğlu – yani Clark Gable – dedi ki: <<Yok, daha acele etme, hayatta biraz daha pişmelisin >> dedi. << Daha gençsin, acelen ne! >> dedi(…)&”
&”(…)Sonny Tufts’a dudak büker, gülerdi. Yüzü anlamlı yaşlı adamları severdi o. Kimi vakit elindeki ıslak bezi tezgahın üzerinde ileri, geri gezdirirken, hayallere dalarak iri iri açılmış gözleri kapıya dikilir, bu açık renk gözler önce bir kırpışır, sonra bir ara kapanırdı.
…..O zaman anlardınız ki kızın kafasındaki o gizli bahçede, Clark Gable lokantadan içeri girmiş, onu görünce küçük dilini yutar gibi olmuş, orada öylecene kala-kalmış…dudakları aralık, gözleri: << İşte aradığım kadın! >> der gibi. Dört bir yanında da densiz sinekler dönüp duruyorlar.
…..Bu hayal daha öteye hiç gitmezdi. Mahçup tazeydi Norma. Bundan başka, öyle şeylerin nasıl yapıldığını da bilmezdi. Ömründe sevişme diye başından geçen tek şey birtakım güreşmelerdi; bir arabanın içinde biri onu soymaya çalışır, o da elbiselerini üzerinde tutmak için cebelleşir. Bunda ayak diremiş, şimdiye kadar da hep kazanmıştı(…)&”
&”(…)Duvarlar, yer kaldıysa, takvimlerle, üzerinde kız resimleri bulunan reklamlarla süslenmişti. Bu kızlar göz alıcı şeylerdi ama, insan biraz da yadırgıyordu: Göğüsleri dolgun, kalça namına bir şey yok…Kimisi sarışın, kimisi esmer, kimi kızıl saçlı ama hepsinde en çok göğüsler gelişmiş; öyle ki, başka dünyadan biri gelse bunları görünce yeryüzü insanlarının üretim uzuvları memelerindeymiş sanırdı.
…Alice Chicoy, yani Juan Chicoy’un karısı, bu göz kamaştırıcı kızların arasında iş görürdü. O geniş kalçalı,sarkık göğüslü bir kadındı, topuklarının üzerinde, arkaya kaykıla kaykıla bir yürüyüşü vardı. Takvimlerdeki kızları, gazoz reklamlarındaki kızları zerre kadar kıskanmazdı.Onlara benzer birtek kız görmemişti, başkalarının da gördüğünü hiç sanmazdı(…)&”
Dertlerini başkalarına yıkmaya o kadar alışmışlardı ki kendi başlarının çaresine bakmayı unutmuşlardı.
Zaman gerçekten de her derde deva.
İnsanlar kendilerine nazik davranılmasını gerçekten seviyor.
Ondan ayrılmanın duygusal hengamesini yaşamak istemiyordu.
Hasta insanları kimse uzun süre çekemez.
İnsan her şeye alışır.
Ruhunun derinliklerinde, kendisi gri bir odada gri bir bulut halinde ömür tüketirken güzellikler yaşadıklarını düşündüğü kişilere karşı yorucu bir hasetle boğuşuyordu.
Hepsi dertlerini başkalarının sırtına atmaya o kadar alışmışlardı ki kendi başlarının çaresine nasıl bakacaklarını unutmuşlardı.
Bir at birisine çifte atıyorsa, bu genellikle insanın hatasıdır."
İnsanı, takdir edilmemek kadar kötüye sevk eden şey yoktur."
…insan her şeye alışır. İnsan saraya bile birkaç günde alışır da başka bir şey istemeye başlar."
Kürk mantonuz ve güzel valizleriniz olursa, gittiğiniz her yerde daha iyi davranışlarla karşılaşırdınız.
Dini inançları, işine geldiği gibiydi.
Hiç malları mülkleri olmadığından, Doğu’dan göç ederken, ellerinde olan tek şeyi yanlarında getirmişler: önyargılarını ve siyasi görüşlerini.
Dertlerini başkalarına yıkmaya o kadar alışmışlar ki kendi başlarının çaresine bakmayı unutmuşlardı.
Mildred ruhunun örtülü duygu pınarlarıyla dolup taştığını hissediyordu, kuşkusuz haklıydı da. Hemen herkes için geçerlidir bu.
Bernice’in bedeni de zihni de hantal ve miskindi; ruhunun derinliklerinde, kendisi gri bir odada gri bir bulut halinde ömür tüketirken güzellikler yaşadıklarını düşündüğü kişilere karşı yorucu bir hasetle boğuşuyordu. Sezgileri güçlü olmadığından belli kurallara göre yaşıyordu. Eğitim iyidir. Kendine mukayyet olmak şarttır. Her şeyin bir yeri ve zamanı vardır. Seyahat ufuk açar.
Öfkelenmek istemiyordu. Öfkenin her şeyi berbat edeceğini biliyordu ve bundan çekiniyordu ama oradaydı işte, içinde yükseliyor, kabarıyordu.
Oysa kadınların çoğu güvensizliği erkeklerle alakalıydı.
&”Neredeydin? diye sordu Sivilceli.
"Cehennemin dibinde," dedi Ernest
… herkes hayatında bir noktada kahpelik yapar. Herkes. En kötü kahpelerse adını kabul etmeyenlerdir."
Çıkarlar yasa dinlemez. Önce hayatta kalma yasası gelir."
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Dertlerini başkalarına yıkmaya o kadar alışmışlar ki kendi başlarının çaresine bakmayı unutmuşlardı."
Yaşamına o anda ekleme çıkarma yapmayan şeyleri ya da insanları pek algılamazdı.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Ruhunun örtülü duygu pınarlarıyla dolup taştığını hissediyordu, kuşkusuz haklıydı da. Hemen herkes için geçerlidir bu.
Başkalarının düşüncelerini sessiz bir tebessümle karşılıyordu, onları herhangi bir şey düşündükleri için affediyormuş gibi.
Yanlarında ellerinde ne varsa onu getirmişlerdi: önyargılarını ve siyasi görüşlerini.
Sevginin bir yapısı vardır, bir mimarisi, bunu geride bırakırsanız kendinizden de bir parça koparırsınız.
Ne malları ne mülkleri bulunduğundan Doğu’dan yanlarında ellerinde ne varsa onu getirmişlerdi: önyargılarını ve siyasi görüşlerini.
Karayolları Müdürü kim, biliyor musunuz? Okul çocuğu. Daha yeni
çıkmış. Yalnız kitap okumuş, görgüsü hiç yok.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
vallahi ne kadar çirkin olsa da, süslerler, püslerler, sinema yıldızı yaparlar yaparlardı.
göğsü hızlı hızlı inip kalkıyor, burundelikleri ıslık çalıyordu.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
yol üzerinde nerede iyi kahve var, nerede iyi yiyecek
var kamyon şoförleri çok iyi bilir…
Erkek adam pek azdı bu dünyada.
Başkalarının düşüncelerini sessiz bir tebessümle karşılıyordu, onları herhangi bir şey düşündükleri için affediyormuş gibi. Aslında onları dinlemiyordu."
Her şeyin üst üste geldiği günlerden biri işte, dedi. Gidişat vahim olduğunda karım hep, &‘Bir gün bu bize komik gelecek ,’ der ..
Sadece rezil bir alışkanlıktan ibaret, dedi kendine. Lanet olası bir kapan bu.Bir şeye alışıyorsun,o yüzden sevdiğini sanıyorsun. Grip atlatır gibi anlatacağım bunu da. Tabii, acı olacak ..
.
Bak evlat,"dedi. "Bunu kendiniz bulana kadar buna inanmanız gerekecek, herkes ara sıra serseridir.

Herkes… Ve en kötü serseri, ona başka bir şey diyenlerdir.

.

Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Bak evlat," dedi. "Bunu kendin tecrübe edene dek benim sözüme güvenmen gerek – herkes hayatında bir noktada kahpelik yapar. Herkes. En kötü kahpelerse adını kabul etmeyenlerdir."
O piç kurularına, canım istemiyorsa yaşamak zorunda olmadığımı göstermiş olurdum.
Fasulye yapmayı biliyor diye, ha?
Bu da ne ki böyle ?
Bir cıvır yüzünden fıttıracak mıyım?
Hayatı boyunca itilip kakıldıktan sonra tepedeydi ve sessizliğini koruyordu. Bu ona kendini iyi hissettiriyordu."
… sonra emekli olup kırsala yerleşmeyi düşünüyordu."
Başkalarının düşüncelerini sessiz bir tebessümle karşılıyordu, onları herhangi bir şey düşündükleri için affediyormuş gibi. Aslında onları dinlemiyordu."
Özgürlüğünden feragat etmiş, sonra özgürlüğün nasıl bir şey olduğunu tamamen unutmuştu. Şimdi o günleri gençliğin saflığına veriyordu."
Herkes hayatında bir noktada kahpelik yapar. Herkes. En kötü kahpelerse adını kabul etmeyenlerdir.
“hep bir tepede yaşamak istemişimdir. tepelere bayılıyorum. tepelerde yürümeyi çok seviyorum.”
Bir şeye alışıyorsun, o yüzden sevdiğini sanıyorsun. Grip atlatır gibi atlatacağım bunu da.
Buraya beni, benim güvenliğimi ya da mutluluğunu zerre umursamayan, tek dertleri kendi planları olan insanlar zorla soktu.
“Lanet olası bir kapan bu. Bir şeye alışıyorsun, o yüzden sevdiğini sanıyorsun. Grip atlatır gibi atlatacağım bunu da. Tabii, acı olacak…”
Memlekette her şeye bir aldırmazlık, alay edip omuz silkme huyu başladı.
Öfkelenmek istemiyordu. Öfkenin her şeyi berbat edeceğini biliyordu ve bundan çekiniyordu ama oradaydı işte, içinden yükseliyor, kabarıyordu.
Ah, ne korkunç. İnsanların nasıl olduğunu, ne kadar pis olabildiklerini unutuyoruz.
Bir şeye alışıyorsun, o yüzden sevdiğini sanıyorsun.
Grip atlatır gibi atlatacağım bunu da."
Buraya beni, benim güvenliğimi ya da mutluluğunu zerre umursamayan, tek dertleri kendi planları olan insanlar zorla soktu.
Düşünceleri, görüşleri asla eleştirilemezdi çünkü bile isteye ilişki kurduğu kişilerin hepsi kendine benziyordu.
Vergiler tasarrufu imkânsızlaştırıyor. Eskiden insan bir mal varlığı oluşturabiliyordu; ama artık mümkün değil. Her şey vergiye gidiyor. Resmen devlete çalışıyoruz. Girişimciliği başlamadan yok ediyor."
Bir şeye alışıyorsun, o yüzden sevdiğini sanıyorsun. Grip atlatır gibi atlatacağım bunu da.
Bu sevginin bir yapısı vardır, bir mimarisi vardır; bunu geride bırakırsanız kendinizden de bir parça koparırsınız."
Onu sevmemin bir nedeni de kimsenin onu sevmemesi ..
Bir şeye alışıyorsun, o yüzden sevdiğini sanıyorsun. Grip atlatır gibi atlatacağım bunu da."
Bir şeye alışıyorsun, o yüzden sevdiğini sanıyorsun. Grip atlatır gibi atlatacağım bunu da.
“Güzelliğinden zerre nasip alamadığından gençliği dünyada sahip olunacak tek önemli şey sanırdı ve gençliğini yitiren birini çoktan ölü sayardı.”
— Kararı onlara bırakmak. Neticede bir demokraside yaşamıyor muyuz ?
+ Bu sadece didişmelerine yarar.
—Birbirleriyle didiştikleri sürece sorun yok.
Bir şeye alışıyorsun, o yüzden sevdiğini sanıyorsun. Grip atlatır gibi atlatacağım bunu da."
Denemelerle öğrenmişti ki birini adını söyletmek zorunda bırakınca onu kendinden biraz aşağı duruma indiriyordunuz. Çünkü bir adam kendi adını söylemekle biraz soyunur, silâhını elden bırakır gibi olurdu.
Başarılı bir iş kurumunun en başta gelen hammaddesi kullandığı kimselerdir. Çeliği, kauçuğu ne zaman olsa alabilirsin ama kafa, kabiliyet, güzellik, istek…bunları bulmak zordur.
İhtiyaç kanun dinlemez. İnsanın canını kurtarma kanunu hepsinden önde gelir.
İnsan yaşlanmaya başladı mı, gittikçe daha küçük şeylerden korkuyordu.
İnsanların ne olduğunu, ne kadar pis bir şekil alabileceklerini unutmuşuz meğer!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir