İçeriğe geç

The Soul of the Man Under Socialism Kitap Alıntıları – Oscar Wilde

Oscar Wilde kitaplarından The Soul of the Man Under Socialism kitap alıntıları sizlerle…

The Soul of the Man Under Socialism Kitap Alıntıları

Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan ” vardır ” o kadar
Üç çeşit despot vardır: Beden üzerinde zorbalık kuran despot. Ruh üzerinde zorbalık kuran despot. Beden ve ruh üzerinde zorbalık kuran despot. Birincisine Prens denir. İkincisine Papa denir. Üçüncüsüne Halk denir.
Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan vardır , o kadar.
Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan vardır , hepsi bu.
İnsanın şu âna kadar aradığı şey aslında, ne acı ne de zevk; sadece Hayattır. İnsan dolu dolu, tam olarak, mükemmel bir şekilde yaşamanın yollarını aramıştır.
Acı, mükemmelliğe giden tek yol değildir. Geçicidir ve bir protestodur. Yanlış, sağlıksız, adaletsiz bir çevreyle bağlantılıdır. Yanlışlar, hastalıklar ve adaletsizlikler ortadan kaldırıldığında, gidecek başka bir yeri olmayacaktır.
Ama şu da unutulmamalıdır ki mutluluğu paylaşmak, tüm dünyadaki mutluluk miktarını artırır ama acıyı paylaşmak duyulan acıyı azaltmaz.
Acıya karşı duyulan sempati tabii ki her zaman var olacaktır. Bu, insanoğlunun ilk dürtülerinden biridir.
Bencillik bir insanın dilediği gibi yaşaması değil, diğer insanların, o insanda, kendileri gibi yaşamaları talebinden kaçmasıdır.
Tarih okumuş herkes bilir ki, itaatsizlik insanın asıl erdemidir. İlerleme itaatsizlik yoluyla kaydedilir, itaatsizlik ve başkaldırı yoluyla.
Sanat Bireyselliktir, ve Bireysellik de bozucu ve yıkıcı bir güçtür. Onun büyük değeri burada yatar. Çünkü sanatın sarsmak istediği şey, tip tekdüzeliği, göreneğe kölece bağlılık, alışkanlığın zorbalığı ve insanın makine düzeyine indirgenmesidir.
Aziz Damien gidip cüzzamlılarla yaşadığında İsaca yaşıyordu, çünkü o böyle bir hizmet sayesinde içindeki cevheri gerçekleştirebildi. Ama o ruhunu müzikte ortaya koyan Wagner’den daha İsaca değildir, ya da ruhunu şarkısında ortaya koyan Shelley’den.
Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan ‘vardır’, o kadar.
Üç çeşit despot vardır: Beden üzerinde zorbalık kuran despot. Ruh üzerinde zorbalık kuran despot. Beden ve Ruh üzerinde zorbalık kuran despot. Birincisine Prens denir. İkincisine Papa denir. Üçüncüsüne Halk denir.
Düşünen insan için, tüm Fransız Devriminin en trajik olayı, Marie Antoinette’in kraliçe olduğu için öldürülmesi değil, Vendee’li aç köylünün feodalizmin çirkin davası uğruna seve seve ölüme gitmiş olmasıdır.
Gerçek sanatçı kitleyi hiçbir şekilde umursamaz. Kitle onun için varolmamaktadır Sanatçı, canavarı uyutacak ya da doyuracak haşhaşlı ballı çörekler yapan biri değildir. O, bu işi popüler romancıya bırakır.
basitçe demokrasi insanların, insanlık adına, insanlar tarafından dövülmesi demektir.
Toplumda para üzerine zenginlerden daha fazla kafa yoran birileri varsa, bunlar yoksullardır. Yoksullar başka hiçbir şey hakkında düşünmezler. Yoksul olmanın sefil tarafı budur.
Yaşamak dünya üzerindeki en nadide şeydir. Çoğu insan sadece var olur; hepsi budur.
Bir insanın gerçekten sahip olduğu tek şey içinde, ruhunda barındırdıklarıdır. Dışındaki hiçbir şeyin bir önemi olmamalıdır.
Öyle ki: insan önemli olanın var olmak değil, sahip olmak olduğunu düşünmüştür. İnsanoğlunun gerçek mükemmelliği, sahip oldukları değil, insan olarak ne olduğunda saklıdır.
1)İnsanın duyguları mantığından daha hızlı bir şekilde harekete geçebilir.

2)İnsanın düşünceden ziyade, acıya karşı sempati duyması çok daha kolaydır.

Değer sıralamasında, yaşamak mülkiyetten daha alt sıraya geçti, sahip olma varolmanın üstüne çıktı.
Modern suçun anası günah değil, açlıktır.
İnsan tarih okudukça, ama okullu çocuklar için hazırlanmış sansürlü basımlardan değil, her çağın kendi yetkili ağızlarından okudukça, midesi bulanır.
Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan “vardır “ o kadar!
.
Mükemmel kişiliğin notası isyan değil, barıştır.

.
Tarih okumuş birinin gözünde itaatsizlik, insanın asli erdemidir.

İlerleme itaatsizlik yoluyla, itaatsizlik ve isyan yoluyla sağlanmıştır.

.
Tüm yönetim biçimleri başarısızlıktır.

Bir zamanlar demokrasiden büyük umutlar doğmuştu; ama demokrasi basitçe, halkın halk tarafından halk için dövülmesi anlamına gelir.

Yaşamak, dünyada en nadir rastlanan şeydir. Çoğu insan sadece var olur..
Özel mülkiyetin kaldırılmasıyla gerçek, güzel, sağlıklı bir bireyselliğe kavuşacağız. Kimse bir şeyleri ve bir şeylerin imgelerini biriktirerek hayatını heba etmeyecek. İnsan yaşayacak. Yaşamak dünya üzerindeki en nadide şeydir. Çoğu insan sadece var olur; hepsi budur
“Otorite,acımasız,abartılı bir şekilde ya da zalimce kullanıldığında,kendisini ortadan kaldıracak olan isyan ruhunu vi Bireyselliğin ortaya çıkararak aslında faydalı olur”.
Şu ana dek, insan, belli ölçüde makinelerin kölesi oldu ve insanoğlunun, işini görecek bir makine icat eder etmez kendisinin aç kalmasında da trajik bir yan var. Fakat bu elbette ki bizim mülk edinme sistemimizin ve rekabet sistemimizin sonucudur. Beş yüz insanın işini gören makinenin sahibi tek bir insandır. Bunun sonucunda, beş yüz kişi işten atılır ve yapacak işleri olmadığı için de aç kalıp çalarlar. Bu tek bir adam makinenin yapımını tekeline alır ve elinde tutar, bu yüzden de sahip olması gerekenin beş yüz misline sahip olur ve hatta belki de daha önemlisi, sahip olmak istediğinden katbekat fazlasını edinir. Makine herkesin ortak malı olsaydı, herkes ondan kazanç elde ederdi. Bütün bir topluluğun işine yarardı, hem de çok..
Bazen yoksullar tutumlu oldukları için övülürler. Oysa yoksullara tutumluluk önermek hem kaba bir şaka, hem de hakarettir. Açlıktan ölen bir adama daha az yemesini öğütlemek gibi bir şeydir. Bir işçi ya da köylünün tutumlu olması son derece ahlakdışı bir şey olurdu.
İnsan kötü beslenen bir hayvan gibi yaşamaya dünden razı olmamalıdır. Öyle yaşamayı reddetmelidir..
Sen hayallerin peşinden koşarken, hayatın sessizce senden aldıklarıdır kader.
Özel mülkiyet hakkı, sömürme ve eziyet etme hakkı demektir. Özel mülkiyeti savunanlar, ekonomik adaletsizliği umursamayanlardır..
Yoksulluk sorununu, yoksulların hayatta kalmalarını sağlayarak çözmeye çalışıyorlar; ya da çok daha ileri bir ekolün yaptığı gibi, yoksulları oyalayarak. Ama bu bir çözüm değildir; güçlüğün daha da tırmandırılmasıdır. Gerçek çözüm, yoksulluğu ortadan kaldıracak bir toplum düzeni kurmak, buna çalışmaktır..
Sistem kurulsun, sömürüyü ortadan kaldırsın, insanlara kendi hayatlarını zenginleştirmede eşit imkânlar yaratsın; böylece bir insanın başka bir insana acımasınının, yardım etmeye çalışmasının, başkalarının acılarını duyma ve paylaşmasının manevi yükünü yok etsin; kısacası, hayır denen kurumu ihtiyaç haline getiren koşulları dünyadan silsin. O zaman insan kendini özgürce geliştirebilir..
Üç çeşit despot vardır: Beden üzerinde zorbalık kuran despot. Ruh üzerinde zorbalık kuran despot. Beden ve Ruh üzerinde zorbalık kuran despot. Birincisine Prens denir. İkincisine Papa denir. Üçüncüsüne Halk denir.
Her insan bir dostunun hastalığı karşısında aynı acıyı hissedebilir ama bir dostun başarısına sevinmek gerçekten çok sağlam bir kişilik gerektirir
..Marazilik, kişinin açıklayamayacağı bir duygu yoğunluğundan başka nedir ki?
Zaten, toplumdaki herkes Marazi’dir; çünkü hiç kimse hiçbir şeye hiçbir açıklama getiremez
Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan vardır , o kadar.
Sosyalizmin tesisinden elde edilecek belli başlı kazanç, hiç şüphesiz, bunun bizleri o pek sıkıcı şeyden, başkaları için yaşama zorunluluğundan kurtarması olacaktır
..İnsan yaşayacak. Yaşamak dünya üzerindeki en nadide şeydir. Çoğu insan sadece var olur; hepsi budur.
“İnsanın yaparken zevk almadığı bir işi yapması hem zihnen hem de fiziksel olarak ona zarar verir..”
“”Sosyalizmin kurulmasıyla birlikte bize sağlayacağı en önemli kazanım,günümüz şartlarını göz önünde bulundurduğumuzda neredeyse herkesin muzdarip olduğu o sefil “başkaları için yaşama” gerekliliğinden bizi kurtaracak olmasıdır.””
“Mükemmelliğe giden yol içindedir”
İnsanin düşünceden ziyade acıya karşı sempati duyması çok daha kolaydır
.
İnsanın insan doğası hakkında gerçekten bildiği tek şey, onun değiştiğidir.

Tarih okumuş herkes bilir ki, itaatsizlik insanın asıl erdemidir. İlerleme itaatsizlik yoluyla kaydedilir, itaatsizlik ve başkaldırı yoluyla.
Bir dostun çektiği acılara herkes üzülebilir, ama bir dostun başarısına sevinmek çok soylu bir kişilik yapısı –hatta gerçekten Bireyselci bir kişilik – gerektirir.
Kırmızı bir gül, kırmızı bir gül olmak istediği için bencil değildir. Eğer bahçedeki bütün öbür çiçeklerin hem kırmızı hem de gül olmalarını isteseydi, o zaman bu korkunç bir bencillik olurdu.
Kendi kişiliğini sonuna kadar ortaya koymak için kendine en uygun biçimde yaşayan insana –eğer hayatının başlıca hedefi kendini geliştirmekse– bencil denir.
Eski günlerde insanları işkence tahtalarının üzerine gererlerdi. Şimdi basın var. Kuşkusuz bu bir ilerleme. Ama durum hala pek kötü, yanlış ve ahlak bozucu.
Aslında geniş okur kitlesinin sağlıklı dediği popüler roman her zaman tamamen sağlıksız bir üründür; okur kitlesinin sağlıksız dediği ise, her zaman güzel ve sağlıklı bir sanat eseridir.
Modern suçun anası günah değil, açlıktır.
Özgürlük efendisizdir.
Epikür
Bir zamanlar demokrasiden büyük şeyler umulmuştu, fakat demokrasi sadece halkın halk için halk tarafından sopalanması demektir.
Toplumda zenginlerden daha çok para düşünen tek bir sınıf vardır, o da yoksullar.
işin aslı şu ki, kamuoyu her şeyi öğrenmek konusunda doymak bilmez bir merak sahibidir, bilinmeye değer şeyler hariç.
Görgüsüzlük ve aptallık modern hayatın iki can alıcı gerçeğidir.
Görgüsüzlük ve aptallık modern hayatın iki can alıcı gerçeğidir.
Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan “vardır” o kadar.
İtaat eken, isyan biçer.
İnsanın eşya üzerinde iktidar kurma isteği ne kadar yoğun olursa, eşyanın onun üzerindeki tahakkümü de o kadar ağır olur ve insanda gerçek bireysellik özelliklerinden o kadar uzaklaşır, zihni giderek bir biçimsel akıl otamatına dönüşür.
Tarih okumuş herkes bilir ki, itaatsizlik insanın asıl erdemidir. İlerleme itaatsizlik yoluyla kaydedilir, itaatsizlik ve başkaldırı yoluyla.
İnsan doğası gereği sosyaldir.
Neden insanlar başkaları gibi düşünmek zorunda olsun ki? Eğer düşünebiliyorsa, zaten muhtemelen başkalarından farklı düşünecektir. Eğer düşünemiyorsa zaten ondan düşünce gerektiren herhangi bir eylem beklemek çok zalimce olur.
İnsanın kendine ait düşüncelerinin olması bencillik değildir. Kendi düşünceleri olmayan bir kişi hiçbir şeyi düşünmez. Başkalarının, insanlardan kendileri gibi düşünmelerini, aynı görüşlere sahip olmalarını beklemeleri asıl bencilliktir.
XIV. Louis’in hatası, insan doğasının her zaman aynı kalacağını düşünmesiydi. Bu hatasının sonucunda ise Fransız Devrimi gerçekleşti.
Gerçek sanatçı toplumun ne istediği ile ilgilenmez.
İnsanların bir kişi hakkında söyledikleri, o kişiyi değiştirmez. Kişi neyse odur. Toplumun ne düşündüğünün en ufak bir önemi yoktur.
Toplumun sevmediği tek şey yenilikler. Toplum yeniliği sevmez çünkü bundan korkar.
İlerleme, ütopyaların gerçekleşme sürecidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir