İçeriğe geç

The Seagull Kitap Alıntıları – Anton Çehov

Anton Çehov kitaplarından The Seagull kitap alıntıları sizlerle…

The Seagull Kitap Alıntıları

Siz, nasıl derler, pek de hoş olmayan bir noktama bastınız.
Bir saatliğine sizin yerinizde olup nasıl düşündüğünüzü ve aslında sizin ne olduğunuzu öğrenmek isterdim..
Sizi anlayabilmek için çok basitim.
Sabaha karşı oturup ağladınız
Çünkü sizin aşkınız vardı
Kurumuş çiçekleriniz vardı
Âşina yıldızınız gökte
Oturup çok çok ağladınız
Ağlayıp iyi ettiniz
Size imrenmiyorum çünkü
Çünkü ölümsüz gibiyim yalnızlığımda
Çünkü yalnızlığımda öyle güzelim ki
Katlanılmaz insan! Despot!
Genç bir kız bütün hayatını bir gölün kıyısında geçirmiş. Tıpkı bir martı gibi gölü severmiş ve tıpkı bir martı gibi mutlu ve hürmüş. Ama günün birinde bir adam gelmiş, kızı görmüş ve yapacak başka bir işi olmadığından yazık etmiş kıza. Tıpkı bu martı gibi..
Şımarıklık bu Tabiat yasalarına göre her başlangıcın bir sonu vardır.
Ne yazık ki bizim gönüllerimiz birbirinden uzak. Sizi seviyorum,hasretinizden evde duramıyorum,sırf sizi görebilmek için her gün gidiş altı fersah,dönüş altı fersah yol yürüyorum ama beni umursadığınız yok. Sizi anlıyorum tabii. Çulsuzun biriyim,üstelik başımda da kalabalık bir aile var Kendi karnını doyuramayan bir adama niye varasınız?
Ama çok da övmeyelim yoksa nazar değdireceğiz.
Ben, canım kendimi her zaman diri tutarım.
Gençlik, gençlik işte!
Benimse gitmem lazım. Hoşca kalın..

-Nereye, erkenden nereye? Bırakmayız sizi.

-Jüpiter öfkeleniyorsun
-Jüpiter değil, kadınım ben.
Ne kadar olağanüstü bir dünyanız var! Bilseniz nasıl gıpta ediyorum size! İnsanların yazgıları çok farklı birbirinden. Kimileri güçlükle sürüklerler can sıkıcı, silik varlıklarını. Hepsi birbirine benzer bu zavallıların. Mutsuzdurlar. Kimilerine ise, sizin gibilere örneğin, ki milyonda birdir bunlar, nasıl da ilginç, aydınlık, anlam dolu bir yaşam düşmüş Mutlusunuz siz
Bir amacım olduğunu düşününce hayattan korkmuyorum.
Medvedenko
Neden hep siyah giyersiniz siz?

Maşa
Hayatımın yasını tutuyorum. Mutsuzum.

Umutlarını kaybetme sakın.. Her şey geçecek, çok yakında her şey eskisi gibi olacak.
Acaba biz,
dünyamızdaki özgürlüğün bitişini izleyen Martılar mıydık?
Son zamanlarda, şu son günlerde, tıpkı çocukluğumdaki gibi seviyorum seni, öyle içten, bütün kalbimle
Onu seviyorum Onu eskisinden daha güçlü seviyorum Küçük bir hikâye konusu. Onu büyük bir tutkuyla umutsuzca seviyorum.
Onurlu bir gence böyle davranilmaz ki
Sanki doksan yıldır yaşıyormuş gibi hissediyorum kendimi. Doksan sene yaşayıp sizi sevmişim gibi
Bütün dünyanın ruhu işte bu benim ben.. ben
Ey sizler gece vakti bu gölün üstünde uçuşan saygıdeğer kadim gölgeler, uyutun bizi ve girsin rüyalarımıza iki yüz bin yıl sonra olacak her şey!
Hanımlar, beyler ; başlıyorr! Sessizlik lütfen!
Hayatı olduğu gibi betimlememek lazım, nasıl olması gerektiği gibi değil elbette. Hayallerde tasvir edildiği gibi yaşanmalı hayat.
Nedendir?, diye sordu Jonathan şaşkınlıkla.
Dünyada en zor şey neden bir kuşu özgür olduğuna ikna etmektir? Oysa kendisi kısa bir pratikle bunu kendi kendine kanıtlayabilir!
Neden bu kadar zor?
Bir keresinde şarkı söylüyordum savcının bir arkadaşı bana şöyle dedi: “Sesiniz de, majesteleri, pek kuvvetli ” Sonra durup ekledi: Fakat Rahatsız edici”
. Delicesine Mutluyum!
Nasıl diyeyim sana? Hoş ve yetenekli denebilir.
Akıllı, sade bir insan.
Düşüncelerini tahmin ederek küçük düşmenin acısını yaşadım.
Hepsi bu. Sakin ol, annen seni seviyor.
(çiçeğin yapraklarını kopararak)

Seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor seviyor sevmiyor.

-Mesele para değil. Fakir de mutlu olabilir.

-Bu teoride böyledir fakat pratikte farklı oluyor.

Çok tuhaftı!
Ağlayamadım ; Ruhum paramparça olmuştu.
Sen hayallerin peşinden koşarken, hayatın sessizce senden aldıklarıdır kader.
Çok tuhaftı!
Ağlayamadım;Ruhum paramparça olmuştu..’
Bu eşsiz gözleri göreceğim yine, tarifsiz güzellikteki bu ince gülüşü, bir meleğin ki kadar masum bu güzel yüzü
Canım benim
Ömrümüz geçip gidiyor !
Eğer bir gün hayatım sana gerekecek olursa gel ve al onu
Hayatımı , bitmez tükenmez kuyruğu olan bir elbise gibi sürüklüyorum sırtımda
İçinde artık çatışma yoktu, yalnızca ağır bir sessizlik vardı.
Benim içimdeyse,sanki çok, çok eskiden doğmuşum gibi bir duygu var Hayatımı,sonsuz bir etek gibi sürüklüyorum sırtımda.Çoğu kez de en ufak bir yaşama isteği olmuyor içimde. Tabii, saçma bütün bunlar. Silkinip canlanmam gerek.
” Ne kadar harika bir gün.
Çay mı demlesem , kendimi mi assam karar veremiyorum ”
İleriye bakmamak Ne yaşlılığı ne de ölümü getirrim aklıma Her şey olacağına varır.
‘susturamıyorum kafamın içindeki cenaze naaşını’
Ama şimdi o büyük aşk geldi ve beni kendine çekiyor Ona yüz mü çevireyim?
Felsefe yapmak ne kadar kolay doktor, ama sıra konuşulanları hayata uygulamaya gelince hiç de öyle değil.
Çok tuhaftı!
Ağlayamadım; Ruhum paramparça olmuştu.
Temiz bir yürekten kopan bu çağrıda neden bir keder çınıltısı duydum, neden acıyla burkuldu yüreğim?.. Eğer bir gün hayatım sana gerekecek olursa gel ve al onu.
Ben çalışıyorum, hayatı duyarak yaşıyorum, her an hareketteyim, siz ise yerinizden kımıldamıyor, yaşamıyorsunuz Sonra, bir de kuralım vardır benim: İleriye bakmamak Ne yaşlılığı, ne de ölümü getiririm aklıma Her şey olacağına varır.
Para Ne önemi var paranın! İnsan yoksulken de mutlu olabilir.
Sessiz bir melek geçti aramızdan.
Saçma! Umutsuz âşıklar sadece romanlarda olur. Boş şeyler bunlar! İnsanın kendini bırakmaması ve olmayacak şeylerden medet ummaması gerekir. Aşk bir kalbe yerleşti mi onu oradan söküp atmalı.
Sizi sevmemek elimde değil Nina. Sizi yitirdiğim, yazdıklarımın yayımlanmaya başladığı zamandan beri, hayat dayanılmaz bir şey oldu benim için Sanki ansızın koparıldım gençliğimden ve bazen bu dünyada doksan yıldır yaşıyormuşum gibi geliyor bana. Size sesleniyor, ayaklarınızın bastığı toprakları öpüyor; nereye baksam yüzünüzü, hayatımın en güzel yıllarında bana ışıldayan o sevgili gülümsemenizi görüyorum
Sen sevmeyi bilmiyordun. Hata benim sevmeyi oyuncak sanan birine, en güzel duygularımı oyuncak etmiştim.
Öyleyse neden kötülüğe teslim ettin kendini, aşkı cinayetin uçurunda aradın?
Hayatı olduğu gibi ya da olması gerektiği gibi değil, hayalimizde canlandırdığımız gibi betimlemek gerek.
Çok tuhaftı! Ağlayamadım içim paramparça olmuştu..
Doymuşsunuz siz, dünya umrunuzda değil, bu yüzden felsefeye yatkınsınız, ama ben yaşamak istiyorum.
Benim gönlümse , tıpkı bir martı gibi, buraya, bu göle doğru akıyor

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir