İçeriğe geç

The Sea of Tranquility Kitap Alıntıları – Katja Millay

Katja Millay kitaplarından The Sea of Tranquility kitap alıntıları sizlerle…

The Sea of Tranquility Kitap Alıntıları

&“&”

I’m not sure how long we sit in Josh’s truck, holding hands, surrounded by darkness and unspoken regrets. But it’s long enough to know that there are no stories or secrets in the world worth holding onto more than his hand.
I’m used to being alone, but tonight I feel more alone. Like I’m not just alone in my house, I’m alone in the world.
Believing in God is for weak people. People believe in God because they don’t believe in themselves. They need something else to depend on or to blame instead of taking responsibility for their own shit- crap, excrement, waste, mistakes, faults.
But if she walked away tomorrow, I wouldn’t miss her. People dissappear all the time. I might not even notice.
Sometimes it’s easier to pretend nothing is wrong than to face the fact that everything is wrong, but you’re powerless to do anything about it.
Eventually, my body healed as much as it was going to. My mind started getting put together, too. I think it’s just that the pieces got put back a little out of order. It seems like the more my body healed, the more fractured my mind became, and there aren’t enough wires and screws to fix the breaks in it.
I am pressed so hard against the earth by the weight of reality that some days I wonder how I am still able to lift my feet to walk.
“Öldüğünde ne gördün?” Söylediklerinden utanıyormuş gibi, çekingen, belli belirsiz bir gülümseme var yüzünde. “Sessizlik Denizi’ni görmemişsindir herhalde.”
Seni bir arada tutacak bir şey yoksa paramparça olman o kadar kolay ki.
Hayat kısa,okunacaklar listesi uzun.
Eve bir daha asla dönmeyeceğini bilse de,pencerede oturup beklemekten vazgeçmeyen birinin bakışları bunlar.
Konuşmaktan vazgeçince özgür iradenden de vazgeçmiş oluyorsun.
Her şeyden önce,önümde geçilmesi gereken bir avlu var hâlâ.
Bazen kurtuluş için aşkı seçmek gerekir.
Onu bekliyorum ben. Burada bekliyorum. Evde bekliyorum. Hayatımda bekliyorum.
İnsanlar sevginin koşulsuz olduğunu söylüyorlar ama öyle değil. Öyle olsa bile hiçbir şey bedava değil. Ucunda hep bir beklenti oluyor, karşılığında hep bir şey isteniyor. Mesela senden, yapılanların karşılığında mutlu olman bek­lenebiliyor. O zaman ne oluyor? Sen mutlu olmazsan onlar da mutlu olmayacağı için otomatikman suçlu durumuna dü­şüyorsun. Onların istediği gibi olmak, senden bekledikleri gibi hissetmek zorundasın. Neden? Çünkü seni seviyorlar ve onlara istediklerini vermezsen kendilerini berbat hissediyor­lar. Onlar kendilerini berbat hissedince sen de kendini berbat hissediyorsun. Sonra ne oluyor? Herkes kendini berbat his­setmeye başlıyor. İşte ben böyle bir sorumluluk istemiyo­rum.
Normal insanların müziği vardı ve bu bana yetiyordu da artıyordu bile.
Hayat kısa, okunacaklar listesi uzun. Değerli zamanınızı, bu kitabı okuyarak geçirdiğiniz için hepinize teşekkürlerimi sunarım."
-Katja
İnsanların karanlıkta olacaklarda korkup, gündüz vakti başlarına gelecekleri umursamamaları beni çok şaşırtıyor. Güneş onları dünyanın kötülüklerinden koruyacakmış gibi. Ama korumuyor. Güneş ne yapıyor biliyor musunuz? Size tatlı tatlı fısıldıyor, sıcaklığıyla aklınızı çeliyor, sonra da tutup yere yapıştırıyor. Kısacası gün ışığı sizi hiçbir şeyden korumuyor. Kötülüğün bir saati yok yani.
Seni bir arada tutacak bir şey yoksa paramparça olmak o kadar kolay ki.
Büyünün ya da mucizelerin olmadığı bir dünyada yaşıyorum. Kâhinlerin veya şekil değiştiricilerin, meleklerin veya sizi kurtaracak süper kahramanların olmadığı bir yer burası. İnsanların öldüğü, müziğin dağılıp parçalandığı, her şeyin berbat olduğu bir yer. Gerçekliğin ağırlığıyla yere öyle bir yapışmış haldeyim ki, bazı günler ayaklarımı kaldırıp yürüyebildiğime bile şaşırıyorum.
Ve maalesef insanın zihnindeki kırıkları kaynatabilecek bir alçı, bir vida yapılmadı henüz.
İnsanların karanlıkta olacaklardan korkup gündüz vakti başlarına gelecekleri umursamamaları beni çok şaşırtıyor. Güneş onları dünyanın kötülüklerinden koruyacakmış gibi. Ama korumuyor. Güneş ne yapıyor biliyor musunuz? Size tatlı tatlı fısıldıyor, sıcaklığıyla aklınızı çeliyor, sonra da tutup yere yapıştırıyor. Kısacası gün ışığı sizi hiçbir şeyden korumuyor. Kötülüğün bir saati yok yani.
İnsanların karanlıkta olacaklarda korkup, gündüz vakti başlarına gelecekleri umursamamaları beni çok şaşırtıyor. Güneş onları dünyanın kötülüklerinden koruyacakmış gibi. Ama korumuyor. Güneş ne yapıyor biliyor musunuz? Size tatlı tatlı fısıldıyor, sıcaklığıyla aklınızı çeliyor, sonra da tutup yere yapıştırıyor. Kısacası gün ışığı sizi hiçbir şeyden korumuyor. Kötülüğün bir saati yok yani.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir