İçeriğe geç

The Scarlet Letter Kitap Alıntıları – Nathaniel Hawthorne

Nathaniel Hawthorne kitaplarından The Scarlet Letter kitap alıntıları sizlerle…

The Scarlet Letter Kitap Alıntıları

&“&”

Genç insanların kökleri henüz toprağın derinliklerine çok inmediği için yaşamdan pek çabuk vazgeçerler.
Kimseleri dost bilip güvenmediği için gerçek düşmanla karşılaştığında onu tanıyamamıştı.
Halbuki kabul etmek gerekir ki utanılması gereken günahın kendisidir, onu açıklamak değil.
Ey başımı kaldırıp konuşmaya cesaret edemediğim Tanrım, beni affedebilecek misin?
Suçluluk duygusu bir kez insan ruhuna girecek bir çatlak buldu mu, o çatlak ölümlü dünyada asla iyileşmiyordu.
İyi İnsanlar kendilerini fazla sert yargılarlar hep
Therefore, above all things, he hated his miserable self.
The illnesses of the body are usually connected with the problems of the heart and mind.
We have both wronged each other.
In my life, the world has been a cheerless place. My heart was sad and lonely without a household fire. I was looking for a little happiness, a little warmth. And so, I took you into my heart.
Yetenek dediğimiz şey günümüzdekinden daha önemsizdi; ama bir karaktere sağlamlık ve asalet katan özellikler çok daha önemliydi…
Unutulmuş mutlu olma sanatını tekrar kazanmayı öğrenmemiz gerekiyor…
İyi bir adamın duası, altın değerindedir…
Suçluluk duygusu bir kez insan ruhuna girecek bir çatlak buldu mu, o çatlak bu ölümlü dünyada asla iyileşmiyordu…
Bir kadın özel bir şiddete maruz kaldığında ve bunu yaşadığında, dişi karakter ve kişiliğinin böyle musahamasız bir gelişme göstermesi sık görülen bir yazgıdır. Eğer aşırı narin olursa ölürdü. Eğer hayatta kalırsa narinlik ya üzerinden atılır ya da kalbinin derinlerine öyle bir gömülür ki bir daha kendini gösteremez…
Adım adım ilerleyen ve sessiz bir süreç olan nefret, sevgiye bile dönüştürülebilir…
Doğru olmayan bir insan için tüm evren bir yalandan ibarettir…
Tutku adamı nasıl da ele geçirip onu baştan çıkarıyor…
İyi insanlar her zaman kendilerinden bahsederken zalim olurlar…
Derinlere kök salmamış olan genç insanlar, ellerindeki hayattan kolaylıkla vezgeçerler…
Kızıl harfin, ona diğer kalplerde gizlenmiş günahları anlama yeteneğini verdiğini ürpererek inanmaktan kendini alamazdı…
Geçmiş, ölü değildi…
Dürüst ol! Dürüst ol! Dürüst ol! En kötü yanını değilse de bu kötü yanının ortaya çıkmasına yardım edecek bir özelliğini özgürce dünyanın gözleri önüne sermekten kaçınma!"
…şu anda başarının, gururun en büyüğünü veren doruklarındaydı. Çeşitli alanlardan pek çok kimse böyle bir dönemi yaşar, ama çoğu bunun farkına yaşadıkları dönem geçip gittikten sonra varır.
Çocuklar, yakın ilişki içinde bulundukları kimselerin ruhsal çalkantılarını daima paylaşırlar, özellikle de bu durum aile içindeki bir üzüntü, bir değişiklikle ilgiliyse.
.
İyi bir insanın duası altından bir ödüldür!
.
Hiç kimse, hangisinin gerçek, hangisinin sahte olduğunu karıştırmaksızın kendine başka, diğerlerine başka bir surat takınamaz.
Yaşamında meydana gelen değişim o denli büyüktü ki öyle hemen gerçek diye kabullenmek imkansızdı.
…günah, insanın kaderi oluverir.
Çocuklar her gün gözlerinin önünde olduğu için alıştıkları şeylerde en ufak bir değişikliğe bile katlanamazlar.
Gerçi demin söylediğim gibi çocuklar bana pek kolay ısınamıyorlar. Ne dizime tırmanıp o çocuksu gevezelikler ediyor ne de gülümsememe karşılık veriyorlar. Tek yaptıkları, beni uzaktan süzmek. Kucağıma aldığımda ufacık bebekler bile hüngür hüngür ağlamaya başlayıveriyorlar.
İster yeni doğmuş, ister ölüm döşeğinden kalkmış olsun, aşk, her daim güneş ışığı yaratıp, kalbi, dış dünyaya da taşmasına yetecek kadar pırıltıyla durdurmalıdır.
Özgürlüğü tadana kadar demek ki taşıdığı yükün farkına varmamıştı.
Geçmiş geride kaldı! Öyleyse neden kafa yoralım ona?
Ayrıca, katı ve üzücü gerçeğin söylenmesi gerekirse, günahın insan ruhunda açtığı gedik tam anlamıyla asla kapatılamaz.
Utanç, çaresizlik ve yalnızlık! Bunlar onun katı ve vahşi öğretmenleriydiler; onu güçlendirmişler, bir yandan da bir sürü şeyler öğretmişlerdi.
Harekete geç! Yatıp ölmek dışında ne istersen yap! Bu (…) adını bir kenara bırak ve kendine, korku ya da utanç duymaksızın taşıyabileceğin başka bir ad bul. Hayatını içten içe kemiren, seni isteme ve yapma gücünden mahrum ve hatta tövbe etmekten bile aciz bırakan ıstıraplara bir gün bile daha niye dayanasın ki? Kalk ve uzaklara git!
Dünya bu kadar dar mı?"
Beni affedeceksin değil mi?" diye yineliyordu tekrar tekrar. "Kaşlarını çatmayacaksın! Bağışlayacaksın!"
Bütün dünya kaşlarını çatmıştı ona.
…yine öyle sert bakmasın diye bırakmadı onu.
Ama ucunda ölüm bile olsa yalan iyi değildir!
Çünkü bugün onları yeni bir adam yönetmeye başlayacak; İnsanlar bir araya gelip Ulusu ilk kurdukları günden beri, bu vesileyle, sanki yaşlı ve zavallı dünya nihayet refaha erişecekmiş de altın bir çağ açılacakmış gibi şenlik yapmaları adet haline gelmiş!
Her gün duyduğum başkalarının övgülerinden bunalınca gidip günahkarların en rezili olduğumu anlatabileceğim tek bir arkadaşım ya da can düşmanım olsaydı eğer, ruhum ayakta kalmayı başarabilirdi belki.
Bu pişmanlığın içi boş. Soğuk ve ölü o; bana bir faydası dokunmaz! Yeterince pişmanlık duydum!
Ne gibi göründüğümle aslında ne olduğum arasındaki tezata içim yanarak acı acı gülüyorum.
Kendi kendimi kandırıyorum. Benim gibi harabeye dönmüş bir ruh, diğer ruhların kurtulmasına ya da kirlenmiş Bir ruhun arınmasına nasıl yardımcı olabilir?
Hester," dedi, "huzur bulabildin mi?"
Hester, aşağıya, göğsüne bakarak yüzümle gülümsedi.
"Ya sen?" diye sordu.
"Hiç bulamadım. Tek bulduğum çaresizlik!" diye yanıtladı.
Kader ve koşullar yüzünden o kadar uzun zaman ayrı kalmışlardı ki önemsiz ve gelişigüzel bir şeyin önden giderek, gerçek düşünceleri eşikten geçebilsin diye sohbetin kapılarını açması gerekiyordu.
Ölüm, arzulayamayacağı ya da kaçınamayacağı kadar belirgin bir amaçtı.
Bilgin, kitapları arasında geçirdiği sayısız yalnız saatin soğukluğunu yüreğinden söküp atmak için gülümsemenin tatlı ışığının altında güneşlenmeye ihtiyacı duyduğunu söylerdi.
Bu bizim kaderimiz. Bırak karaçiçek istediği gibi açsın! Şimdi kendi yoluna git ve o adama dilediğini söyle.
Bu nefreti içinden söküp atarak tekrar insan olmak istemez misin? Onun kadar senin iyiliğin için de gerekli bu! Bağışla ve cezasının geri kalanını bunu talep eden Güç versin!
Tabiatının boşa harcanmış iyi özellikleri için sana acıyorum!
Bizi bu karanlık dehlizden çıkaracak, takip edebileceğimiz bir yol kalmadı artık!
Seni gerçek kimliğinle tanımalı. Sonucu ne olur bilemiyorum.
… bir insanın eğer makul bir zaman süreci boyunca bir iblise yaraşır bir görevi üstlenirse eninde sonunda bir iblise dönüşeceğinin çarpıcı bir kanıtıydı.
Kadınlar kendi zevklerine uymalı ve kişiliklerine yakıştığını düşündükleri süsleri takmalıdırlar.
Çevresindeki her yer vahşi ve ürkütücü bir manzarayla kaplıydı, evim deyip huzur duyabileceği bir mekanı ise hiçbir yerde bulamıyordu.
İlk adım olarak bütün bir toplumsal sistem yıkılıp yerine yenisi inşa edilmelidir. Sonra karşı cinsin tabiatı ya da bir tabiat halini alan köklü kalıtımsal alışkanlıklarının, kadınların adil ve münasip bir konuma sahip olabilecekleri bir şekilde değiştirilmeleri gerekmektedir.
Sanki her şey ona karşıydı.
Dünya düşmanca davranıyordu.
En cüretkar düşünceleri besleyenlerin genellikle toplumun somut kurallarına gıklarını bile çıkarmadan uymaları ilginçtir.
Özgürlüğüne yeni kavuşan insan aklının, önceki birçok yüzyılda daha aktif ve geniş bir alana yayıldığı bir çağdı bu. Eli kılıç tutan erkekler soyluları ve kralları devirmişlerdi.
Eğer hayatta kalmak istiyorsa ya şefkati zor kullanarak yüreğinden söküp atmalı ya da artık açığa çıkamayacağı bir biçimde zor kullanarak kalbinin derinliklerine gömmelidir, ki zaten dışarıdan bakıldığında bunların her ikisi de aynı izlenimi bırakır. İkincisi belki de en doğrusudur.
Halk, mizaç itibarıyla despottur, bir halk olarak ısrarla talep edildiğinde adaleti bile esir giyebilir, fakat rica despotların sevdiği gibi tamamen eli açıklığına sığınılarak edilirse, adaletin de ötesinde şeylerle ödüllendirilebilir.
İçinde öylesine büyük bir yardımseverlik, o kadar büyük bir iyilik yapma ve halden anlama gücü bulunuyordu ki,..
Bencilliği devreye girmediğinde sevmeye nefret etmekten daha yatkın olması insan doğası adına olumlu bir puandır.
Temiz bir elin, kendisini gizleyecek bir eldivene ihtiyacı yoktur!
Gördünüz mü nasıl da zihinleri allak bullak ediyor şu kitaplar! Ah şu kitaplar!
Kendine bir kez olsun gülümseyecek ya da bir mutluluk maskesi takabilecek gücü bulabilseydi, artık böyle bir adam kalmazdı!
… kendini yanlış bir şekilde yansıtmayı sürdürdükçe bu kişi de bir gölgeye dönüşür ve hatta varlığı sonlanır.
Samimiyetsiz kişiler için bütün evren ikiyüzlüdür, kavranılamazdır, tam elle tutulacağı an hiçleşir.
Samimiyetsiz kişiler için bütün evren ikiyüzlüdür,..
Ama yine de tabiatı gereği, gerçeği pek az kimsenin elinden gelebileceği kadar seviyor ve yalandan nefret ediyordu. Bu yüzden de en çok kendi sefil benliğinden nefret ediyordu!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir