İçeriğe geç

The Psychology Book: Big Ideas Simply Explained Kitap Alıntıları – Kolektif

Kolektif kitaplarından The Psychology Book: Big Ideas Simply Explained kitap alıntıları sizlerle…

The Psychology Book: Big Ideas Simply Explained Kitap Alıntıları

Sıradan bir insan için hiçbir şey büyük bir gruba ait olmamaktan daha zor ve katlanılamaz değildir.
Fromm, yaşamın doğası gereği acı dolu olmasına rağmen otantik bir benlik arama ve inşa etme yoluyla, ona anlam verip katlanılabilir hale getirilebileceğimize inanır. İnsan hayatının nihai amacı Fromm’un insanın donatıldığı en değerli nitelik olan yaşam sevgisi olarak tanımladığı özelliği geliştirmektir.
Jacques Lacan’a göre bilinçdışının dili, benliğin değil öteki nin dilidir.
Ben daima öteki nin alanındadır.
Çocuk, yetişkinlerin nefret duygularının reddetmeye neden olmasını beklemektedir çünkü daha önce de olan budur. Nefret reddetmeye neden olmayıp tolore edildiğinde yok olmaya başlayabilir.
Winnicott’a göre acı çeken bir çocuk nefret etme ve edilme ihtiyacı, isyan ihtiyacından bilr daha derindir ve nefretini tolere edebilen bir ebeveynin önemi çocuğun iyileşmesinde cok önemli bir faktördür. Winnicott çocuğun nefretini ifade etmesine izin verilmesi gerektiğini söyler ve ebeveyn de hem çocuğun hem de kendisinin nefretini tolore edebilmelidir.
Evlatlık bir çocuk önce nefret edilmeden sevilemeyeceğine inanıyor olabilir.
Duygular bende doğarlar ve bana aittirler; kendi duygularım için birini ya da bir şeyi suçlayamam.
“Bilincin anlamını hepimiz biliriz yeter ki onu tanımlamamızı istemesinler.”
-William James
Gestalt terapisinde kişi, neler olup bittiğine bakılmaksızın eylemlerinin ve tepkilerinin doğrudan sorumluluğunu almaya zorlanır.
Gerçek ancak onu kendiniz keşfettiğiniz zaman katlanılabilirdir.
Süperego sadece egoyla karşılaştığında belirginleşir (ya da sesini yükseltir ).
“Gerçekten olduğun kimseyi olmak istemek, aslında umutsuzluğun zıttıdır.”
-Kierkegaard
2002- Amerikalı psikolog Julie K. Norem, kötümser olmanın, insanları modern hayatın talepleri ve stresiyle baş etmeye daha iyi hazırladığını öne sürerek savunmacı kötümserlik fikrini tanıtır.
Jung bir arketipi, bizim, dünyanın görmesini istemediğimiz kısmımızı simgelediğini söyleyerek tanımlar. Buna Gölge adını vermiştir ve Gölge, Persona’nın tam zıddıdır; karakterimizin en utanç verici yanlarını, bastırılmış düşüncelerimizi ve tüm sırlarımızı simgeler. İncil’de Şeytan, edebiyatta Dr Jekyll’ın Mr Hyde’ı olarak ortaya çıkar. Gölge bizim, başkalarına yansıttığımız kötü yanımızdır, buna rağmen tamamen olumsuz değildir: Belli bir durumda kabul edilemez oldukları için bastırmayı seçtiğimiz yönlerimizi simgeliyor olabilir.
James’in duygu kuramına göre;
Gülümsediğinizin bilincinde olduğunuz için mutlu hissetmenizdir;önce mutlu hissedip sonra gülümsemezsiniz.
Jung’un kendi hayatında çok erken anladığı bir sey de, kişiliğinin sadece belli bir bölümünü dış dünyayla paylaşma eğiliminde olduğudur. Bunun diğer insanlarda da var olan bir özellik olduğunu anlamış ve insanların kişiliklerini bileşenlere ayırdıklarını, ortama duruma göre bunlardan birini seçerek kullandıklarını fark etmiştir. Dünyaya sunduğumuz benlik -topluma sunduğumuz imaj- Jung’un Persona adını verdiği bir arketiptir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Jung en yaygın mit ve sembollerin bu evrensel, ortak bilinçdışının bir parçası olduğuna inanmaktadır. Sembollerin nesilden nesile geçen kalıtsal hafızanın bir parçası olduğunu, zaman dilimleri ve farklı kültürler arasında sadece küçük degişiklikler geçirdiklerini düşünmektedir. Kalıtsal yolla geçen bu anıla, psişe içinde, Jung’un arketip adını verdiği sembollerin dilinde ortaya çıkar.
”Psikolojinin uzun bir geçmişi, ama kısacık bir tarihi vardır. ”
-Hermann Ebbinghaus
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnsan olmak aşağılık duygusu hissetmektir.
Freudyen terimle katarsis bastırılmış anılara eşlik eden derin duyguların serbest bırakılması eylemidir.
Freud işlenmemiş duyguların sürekli ortaya çıkma tehdidi oluşturarak giderek artan bir gerilim yarattıklarını ve bunları kontrol altında tutmak için giderek artan aşırılıktaki önlemleri devreye sokmanın gerekeceğini ileri sürer.
Binalar ve yapıların bile şifreli anlamları bulunmaktadır. Merdiven aralıkları, maden kuyuları, kilitli kapılar ya da dar bir geçitteki küçük bir bina Freud’a göre hep bastırılmış cinsel duyguları simgelemektedir.
Freud duygusal acıların bilinçdışındaki çelişkilerin sonucu olduğunu iddia eder.
Eğer bilinçli zihnimizin kabul edilemez bulduğu bir düşüncemiz varsa, zihin onu bilinçli düşünceden bilinçsiz düşünceye gönderir ki Freud buna bastırma adını vermektedir.
Bilinç, bilinçdışının ellerindeki bir kukla gibidir.
Watson insan davranışı konusundaki anlayışını 1920’lerde reklam sektörüne uyarlamış ve insanların ürünleri içerikleriklerinden değil resimlerinden etkilenerek satın almaya yönlendirilebileceğini göstermişti.
Shakespeare’in Kral Lear’ı zor koşulların delirttiği bir adamın ikonik örneğidir. Laing’in görüşüne göre Lear’ın deliliği doğal,sağlıklı durumuna dönme girişimidir.
Deliliğin mutlaka bir çöküntü durumu olması gerekmez. Aynı zamanda bir dönüm noktası da olabilir.
Bizi insanlar ve olaylar üzmez. Biz onların bizi üzeceklerini düşünerek kendimizi üzeriz.
İyi hayat süreci kişinin kendisini yaşamın akışına tamamen bırakması anlamına gelir.
Yapmam gereken şey,ne bilmek zorunda olduğum hakkında değil ne yapacağım hakkında net olmaktır.
Galen suyukçuluk kuramını bir kişilik kuramı olarak genişletir; bedendeki salgılarla duygusal ve davranışsal eğilimler – veya kişilik yapıları – arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu düşünmüştür.
Galen’in dört kişilik yapısı – iyimser, soğukkanlı, sinirli ve melankolik – bedendeki salgıların dengesini temel almaktadır.
Bazılarının psikoloji denince gözlerinin önüne ya akıl hastalıklarıyla uğraşan bir kuruluşta çalışan ya da fareler üzerinde laboratuvar deneyleri gerçekleştiren beyaz gömlekli insanlar gelir. Bazıları ise hayalinde, kanepedeki hastasına Orta Avrupa aksanıyla konuşarak psikanaliz yapan veya eğer film senaryoları gerçeği yansıtıyorsa bir tür zihin kontrolü gerçekleştirmek için entrikalar çeviren bir adam canlandırır.
“Duygusal benliklerimiz ve mantıklı benliklerimiz birbirinden bağımsız bölümler değildir”diyen Frijda şöyle devam eder:”Aksine birbirlerine ilk bakışta görünenden çok daha fazla bağlıdırlar.”
İnsanlar hayatlarını geleceğe taşımakla meşguldür.Psikoloji ise,çoğunlukla,onları geçmişlerine yöneltmekle ilgilidir.
Gordon Allport
Kişilik, düz ceketin bağlanmasından çok daha karışık bir şeydir.
Çocuklar, yüksek bir ihtimalle başkalarının davranışlarını taklit ederek,cinsiyetleri için en uygun kabul edilen davranışla pozitif teşvik kazanır.Cinsiyetleri için uygun görülmeyen davranışlarda bulundukları takdirse ise doğrudan ya da dolaylı olarak vezgeçirilecektir.
Ahlak düşüncesi kısmen de olsa kendi bilgimize göre oluşur.
Lawrence Kohlberg
Ergenlik, insan ruhunun en iyi ve en kötü dürtülerinin sahip olmak için birbirlerine karşı mücadele ettikleri bir dönemdir.

G. Stanley Hall

Pek çok insan için eğitim,çocuğu ait olduğu toplumun tipik bir yetişkini olmaya yönlendirmek demektir.
Jean Piaget
Glasser kalıcı psikolojik sorunların genellikle kişisel ilişkilerimizdeki sorunlardan kaynaklandığını ve üzüntünün psikiyatrik ilaçlar kullanmadan bu ilişkileri onararak iyileştirebileceğini vurgular.
Wundt bir sezginin ya da algının bilinçte berraklaşmasını ‘kavrama’ olarak adlandırır. Yani örneğin ani ve yüksek bir sesi algılar ve sonra bunun eğer yoldan çekilmezseniz size çarpacak olan bir araba anlamına gelen bir uyarı sesi olduğunu kavrarsınız.
Wundt, bilincin tüm canlılarda ortak olduğunu ve evrim sürecinin başlangıcından beri var olduğunu öne sürmüştür.
O, gerçek umutsuzluğun, kendi benliğiyle ilgili farkındalığın artmasıyla ortaya çıktığını öne sürmektedir ve bu daha derin düzeydeki umutsuzluk, kendi benliğinin şiddetle farkinda olmaktan kaynaklanır ve kendi benliğinden ciddi şekilde hoşnutsuz olmak da buna eşlik eder.
Hipnoz terimi, İlk kez 1843’te İskoç cerrah James Braid tarafından kullanılmıştır. Braid hipnozun bir uyku türü olmayıp tek bir düşünce üzerinde yoğunlaşma ve böylece telkine açık hale gelme olduğu sonucuna varmıştır.
Transa ya da hipnoz uykusuna geçme gücü tamamen bireyin kendisiyle ilgilidir, başka hiçbir özel güce gerek yoktur çünkü tüm fenomen sadece telkin gücüne bağlıdır.
Descartes’e göre maddesel olmayan zihin ya da ‘ruh’ epifiz bezinde yer alır ve düşünme işlevini yerine getirir, beden ise ‘hayvani ruhlar’ veya sinir sisteminin içinde akan sıvılarla hareket eden bir makinedir.
Aslında kontrol edebileceğimiz tek şey,kendi davranış ve düşünme biçimlerimizdir;başkalarınınkini kontrol edemeyiz. Glasser bunu yapmaya çalışmanın başkalarına saygı eksikliğimizi gösterdiğini ve mutsuzluğun nedeni olduğunu söyler.
Duygularımızı kontrol etmeyi başaramayabiliriz,ancak onları tetikleyen şeylerde ve bunların yol açtığı davranışlarda değişiklik yapabiliriz.
Herkes mutlu olabilir ama birini mutlu etmenin öğrenilmesi gerekir .
Paul Watzlawick
Sevgi,bir kişiyi kendi kalıbına göre biçimlendirerek bulunamaz ve mükemmel “eşleşme”yi bulma sorunu değildir.Fromm’a göre sevgi “kendi dışında bir kimseyle veya bir şeyle kendi benliğinin ayrılığını ve bütünlüğünü koruyarak birleşmektir.”
Bir çocuk geçmişte,en temel fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının bile karşılanmaması gibi ,yıkıcı bir hayal kırıklığına uğramışsa,savunma mekanizmaları oluşturur.Bunlar,çocuğu tekrar hayal kırıklığına yol açabilecek bir umuttan koruyan bilinçdışı güçlerdir.Winnicott bu savunma mekanizmalarının nefretin varlığını açıkladığını söyler.
Abraham Maslow kendimizi hem gerekli hem de iyi hissedebilmemiz için başarılarla birlikte başkalarından saygı görmeye ihtiyacımız olduğunu söyler.
Bilinç, bilinçdışının ellerindeki bir kukla gibidir.Bilinçli zihin sadece karmaşık bir ruhsal dünyanın yüzeyidir.
Zekada,eksikliği ya da bozukluğu gerçek hayatta büyük sorun yaratacak temel bir unsur mevcuttur.Bu da yargıdır.
Alfred Binet
Ancak Kierkegaard bir çözüm önerir.Kişinin başka biri olmayı istemek yerine,gerçek benliğini bulma cesaretini göstererek huzuru ve iç uyumu bulabileceği sonucuna varır.
Özellikler aileye sımsıkı bağlıdır.
Francis GALTON
Karen Horney, toksik sosyal çevrelerin bireylerde, kendi yüksek potansiyellerini görmelerini engelleyecek sağlıksız inanç sistemleri yarattığını söyler.
Eğer biri acı çekiyor ya da cezalandırılmışsa, o insanın bu tür bir durumu hak etmek için bir şey yaptığına inanmayı daha kolay buluruz. Adil Dünya kuramı görünürde açıklanamaz olaylar için rahatlatıcı bir bahane haline gelir ve dünyanın kaotik veya rastlantısal görünmesine son verir. Aynı zamanda insanların, iyi oldukları sürece başlarına iyi şeyler geleceğine inanmalarını sağlayarak sahte bir güven ve kontrol hissi yaratır.
Bir tartışmanın tüm tutumları değiştirmesini bekliyoruz.
~Edwin Guthrie~
Ben kendi yolumdan giderim, sen de senin yolundan gidersin. Ben bu dünyaya senin beklentilerine göre yaşamak için gelmedim. Sen de benim beklentilerime göre yaşamak için burada değilsin. Sen sensin, ben de ben ve eğer şansımıza birbirimizi bulursak bu çok güzel olur. Eğer bulamadıysak kimsenin yapacağı bir şey yok.
Sokrates “Sorgulanmamış bir hayatın
yaşamaya değmediğine inanır.
MÖ 4. ~yıl Yunanlıfilozof Platon bedenin maddi dünyadan ruhun ya da aklına ise ideaların ölümsüz evreninden geldiğini iddia eder.
MÖ 4. ~yıl Yunanlıfilozof Aristoteles ruh ve bedenin ayrılamayacağını ruhun, bedenin gerçekliğiolduğunu söyler.
SONRA
1710 İrlandalı-İngilizfilozof George Berkeley, İnsan Bilgisinin İlkeleriÜzerine adlı eserinde bedenin sadece zihnin bir algısı olduğunu iddia eder.
1904 William James Bilinç Gerçekten Varmı?adlı kitabında bilincin ayn bir varlık olmadığını ama belirli deneyimlerin bir fonksiyonu olduğunu ileri sürer.
Galen suyukçuluk kuramını bir kişilik kuramı olarak genişletir; bedendeki salgılarla duygusal ve davranışsa!eğilimler
– veya kişilik yapıları – arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu düşünmüştür.
Galen’in dört kişilik yapısı – iyimser, soğukkanlı, sinirli ve melankolik- bedendeki salgıların dengesini temel almaktadır.
Rene Descartes psikolojinin gelişiminde büyük rolü olacak ruh ve beden ayrımının anahatlarını çizmiştir. Descartes, tüm insanların ikici! bir varoluşu olduğunu, makine benzeri bir bedenle maddesel olmayan, düşünen bir akıl ya da ruhtan oluştuğunu öne sürmüştür.
Gerçekte kimsen o olmak, aslında umutsuzluğun zıddıdır.
Yetişkinleri değiştirmek için çok geç, işimiz çocuklarla
Kaderinin içinde bulunduğu grubun kaderine ne denli bağlı olduğunu öğrenen kişi kendi refahı adına, üzerine düşen sorumluluğu almakta istekli olacaktır.
tüm kalbimizle inandığımız bir şeyin mutlaka gerçek olması gerekmez
Doğal üzüntüyü depresyona dönüştürmek için tek yapmanız gereken, gelen felaket için kendinizi suçlamaktır.
Konuştuklarımız ve doğan duygular aracılığıyla kendimizi sürekli diğer insanlarla karşılaştığımız durumlarla öreriz . Bir ilmeği kaçırırsak hayatımızın söküleceğini sanırız. Aslında sadece bir ilmek bile kalmış olsa her şeye yeniden başlayabiliriz .
İçedönükler, dışadönüklerden daha aktiftir. Dolayısıyla beyinleri, dışadönüklerden daima daha fazla uyarılır.
Dışadönükler girişken ve konuşkandır. İçedönükler ise utangaç ve sessizdir. Eysenck, aradaki farkın beyin aktivitelerinden kaynaklandığına inanır. İçedönükler sürekli gergindir ve aşırı uyarılma durumundadır. Dışadönükler ise sürekli sıkılırlar ve yetersiz uyarılma.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir